1917 yılında sanat camiası hararetli tartışmalara sahne olur. Marcel Duchamp, “Fountain” (Çeşme) isimli sansasyonel çalışmasında seri üretim bir pisuvarı sergiye göndererek cüretkâr bir tavır sergiler. Sanatçı gündelik yaşamın içinden, kendisinin üretmediği bir endüstriyel nesneyi yapıtı olarak seçer ve imzalar. Üstelik de bu nesne “pisuvar” gibi kışkırtıcı bir tercihtir. Böylelikle Duchamp, “Sanat eseri nedir?” sorusunun gündeme gelmesine ve düşünce kalıplarının kırılmasına vesile olur.
Sanat eserinin ne olduğu konusundaki tartışmalar, akılları kurcalayan bir başka soruyu da beraberinde getirir. “Sanatçı” kime denir? Joseph Beuys tüm bu arayışlara yepyeni bir perspektif sunar.
Joseph Beuys kimdir?
1921 Almanya doğumlu Joseph Beuys sanatçı, politikacı ve akademisyendir. Heykel, yerleştirme, performans, video sanatı gibi pek çok farklı alanda eserleri vardır.
Beuys, II. Dünya Savaşı’na gönüllü olarak katılır. Nazi ordusunda pilot olarak görev alması ve Alman Nazi Partisi’ne katılmış olması hayatının geri kalanıyla çelişkili bir tezat oluşturur.
Sanatçının politik kimliği savaş sonrasında farklı bir yöne evrilir. Toplumdaki eşitsizlik, silahlanma karşıtlığı, çevre tahribinin önlenmesi, emperyalizmin sona ermesi gibi konularda aktif olarak çalışır. Haksızlıklara karşı çıkmayı, yaşanılan çevreyi korumayı, birlik olmayı önemser. 1968 olaylarıyla birlikte politik kimliği öne çıkar ve parti üyesi olarak aktivist duruşunu sürdürür.
Mucizevi Kurtuluş
Pilot olduğu dönemde uçağı düşen sanatçı mucizevi bir şekilde ölümden döner. Kırım Tatarları tarafından bulunarak donmaktan kurtarılır. Hayatta kalabilmesi için vücudu önce iç yağı ile kaplanır, sonra keçe ile sarılarak bekletilir. Yaşadıklarından çok etkilenen sanatçı kendisini hayata döndürmede kullanılan bu malzemelere eserlerinde sık sık yer verir.
Beuys’un sanata yaklaşımında Şamanizm etkileri görülür. Kırım Tatarlarının Şaman kültüründen ve göçebe yaşam tarzından etkilenir. Sanat eserinin kalıcı olmasını değil, zihinde etki bırakmasını önemser. Keçe, yağ, taş gibi organik maddelerden faydalandığı eserleri yaşamın kendisi gibi sürekli değişim ve dönüşüme uğrar.
İçimizdeki yaratıcı güç
Beuys’a göre insan varsa sanat da vardır. Sanatın insan eylemi olduğu düşüncesini merkeze alır. Ona göre her insanın içinde sanatçı olmasına olanak veren yaratıcı bir güç bulunur. Sahip olunan yaratıcı güç olumlu yönde kullanılmazsa yıkıcı olur. Sanatçının yaratmak istediği pozitif bir değişimdir.
Beuys sanatı problemlerin üstesinden gelecek bir çözüm yolu olarak görür. Sanat, değişimin öncüsü olabilecek potansiyele sahiptir. Toplumsal dönüşümde bir araç olarak kullanılmalıdır.
Beuys’un yaşamı düşüncelerinin yansımasıdır. Sanatçı heykel bölümünde profesördür. Sanatın toplumu şekillendirme kudretine sahip olan ortaklaşa bir eylem olduğunu düşünür. Bu nedenle atölyesini herkese açık tutmak ister. Çeşitli engellemelerle karşılaşınca akademiyle yollarını ayırır.
Plastik bir unsur olarak düşünce ve davranış
Beuys dünyanın durumunun insanlık suçu olduğunu söyler. Herkesi çevreye, canlılara, hayata karşı duyarlılık göstermeye davet eder. Beuys’a göre hepimiz düşüncelerimizle, davranışlarımızla ve konuşmalarımızla, yaşadığımız dünyaya sürekli biçim veririz. Plastik anlamda ortaya somut bir görüntü çıkmasa da aslında hepimiz “heykeller” üretiriz.
“Sosyal heykel” olarak somutlaştırılan bu kavrama göre her insan düşünce ve davranışlarıyla hayatın içerisindeki üretim sürecine dâhil olur. Kısacası insan, kendi kendini yontan bir heykeldir. En büyük eseri yaşamının kendisidir.
Hepimiz birer sanatçıyız
Beuys için sanat, izleyicinin de parçası olduğu kolektif bir süreçtir. Bu düşüncesini destekleyen çok sayıda eseri mevcuttur.
1972 yılında Berlin’de çöpçülerle birlikte çöp süpürerek gerçekleştirdiği sanatsal eylemi sanatın duyarlılığına vurgu yapar. 1982-87 yılları arasında “7000 Meşe” isimli ağaç dikme performansını gerçekleştirir. Bu performans hızlı sanayileşme neticesinde tahrip olan Kassel şehrini ağaçlandırma projesidir. Halkın katılımıyla çevreci bir eyleme dönüşür.
Beuys’un söyledikleri hakkında siz ne düşünüyorsunuz? Düşünce ve davranışlarımızla yaşama bir sanatçı gibi nasıl şekil verebiliriz?
Pelin Erem
6 YORUMLAR
Güzel bir yazı olmuş. Sonrasında biraz daha araştırdım bu sanatçıyı.
“Sanat izleyicinin de parçası olduğu kolektif bir süreçtir.”
Bu söze katılıyorum. Mesela Mozart, dinleyeni olmasaydı tek başına ne ifade ederdi. Bunu biraz da Aşık Veysel’in “Güzelliğin on para etmez bu bendeki aşk olmasa” sözü ile aynı felsefede buluyorum.
Şu aralar heykel ve resim gibi görsel sanatları araştırıp anlamaya çalışıyorum, sayenizde ilginç bir sanatçıyı tanıdım.
Teşekkür ederim.
Katkınız için teşekkür ederim Özgür Bey. Ben de sizin gibi sanatı izleyicinin parçası olduğu bir bütün olarak görüyorum. Sevgiler.
Bence çevremizin temiz tutulması, ağaç, çiçek dikerek görsel anlamda çevreyi güzelleştirmek, kuş yuvaları yapıp ağaçlara asmak, ortak kullanım banklarını renklendirmek gibi gibi çeşitlendirebiliriz. Bu çalışmalar da genel olarak bakıldığında bir sanattır. Toplumu, çevreyi güzelleştirme sanatı. Yazını keyifle okudum Pelinciğim. Bir sonrakini merakla bekliyorum 🙏😘
Çok teşekkür ederim Yasemincim. Keşke herkes bu zihniyette olsa. Tüm canlılar için çok daha güzel bir dünya olurdu.
Bence beyefendinin kendi geçmişi ve son yaşam formu sanat olmuş. Bir SS subayından çevreci bir hümanist çıkmış, benim için dikkat çeken nokta bu. Ve muhteşem bir evrilme yaptığı.
Bu durum benim de ilgimi çekmişti Sedat Bey. Joseph Beuys zaman içerisinde büyük bir değişim göstermiş. Kendisi seçmiş olduğu organik malzemelerle eserlerinde de değişimi vurgulayan bir sanatçı. Bu durum yaşantısının bir yansıması olarak da yorumlanmaya açık.