Valizim ayaklarımın dibinde. Son kez gördüğüme emin olduğum birine bakar gibi bakıyorum şehre, onun kırık dökük çehresine. Aslında çok da aklımda kalsın istemiyorum galiba, o yüzden gece veda etmek kolay geldi ya.…
Arabaya bindiğimde nereye gideceğimi bilmiyordum. Sadece can sıkıntısından mütevellit bir kendini dışarı atma isteği diyelim. Yol bilir nereye gideceğini diyerek seyyahvari bir konuşma da yapmayacağım elbette, merak etmeyin. Bütün arkadaşlarım hafta sonu için bir yerlere gidince içimde kıymetli eşyaları sahilde bekleyen bir ademoğlu hali…
Babamın eve gelmesiyle servis edilmeyi bekleyen mantılar sofrada yerini aldı. Ankara’da memur aileleri aşağı yukarı aynı saatlerde sofraya otururdu. Masa etrafındaki herkes kendi gününü yemeklere meze ederken biraz konuşur, çokça dinlerdi. Babam boşalan zeytinyağlı tabağını tekrar doldurmak için mutfağa gidiyordu ki çevirmeli krem renkli…
Saat dokuz dedi mi şehrin merkezindeki bu eski pasajın tüm dükkânları açılır. Yaptığı işin karşılığını alamayan, kazandığı üç beş kuruş ile de ekmek teknesini açık tutmayı başarı sayan; gözü tok, şükrü bol tüm pasaj esnafı bugün de kurulmuş saat gibi işlerinin başındalar.…
Her pazar buradayım artık. Ne güzel bir yermiş. Yeşil, sessiz, sakin... Neredeyse bir saattir yürüdüğüm alan içinde mangal kokusu da almadım. Pazar piknikçilerinden kurtarılmış bir alan bulduğuma seviniyorum. Arabadan sandalyemi ve eşyalarımı alıp harika bir manzaraya kuruluyorum.…
Az önce üçüncü kez ertelediğim telefonun alarmını son kez susturup bir müddet de tavanı izliyorum. Akşamdan açık bıraktığım pencereden taze bir serinlik perdelerden süzülüp yatağıma ulaşıyor. Bahar beni şımartıyor. Hızlı bir duş alıp güzel bir kahvaltı yapınca kendime geliyorum. İçerilerde bir yerde ısrarla çalan…
Akşamdan kalan bulaşıklar gözümü açar açmaz benimle konuşmaya başladılar. Neler anlattıklarını inanın duymak istemezsiniz. Bilmiyorum belki dayanamaz, anlatırım. Muhtemelen anlatırım, kesin anlatırım. Kanepeden kalkmaya cesaretim yok gibi. Kendinden mesul her yetişkinin günlük rutinleri şu anda bana fazla geliyor. Bir gayret elimi yan tarafa atıyorum, destek…
Ne kadar zaman oldu bu eve gelmeyeli bilmiyorum. En son babamın hastalığı iyice ağırlaştığında gelmiştim buraya galiba. Şimdi de kalan anıları toplamak için düştüm yollara. Ankara’nın bu iğde kokan zamanına denk gelen ziyaret beni çocukça sevindirdi. Biraz mecburiyet, biraz da kaybettiğim bir şeyi burada…