Feminizm ve Kadına Şiddet Sentez

Bir Solukta Latife

12 Mart 2021

Öykü: Bir Solukta Latife | Yazan: Özge Can

Hayat da bu basamakları çıkmak kadar kolay olsaydı keşke. Biz her daim inen olduk. Şu merdivenlerin kiri de tam Fatma Hanım’ın ruhuna yaraşır. Senin için çok temiz gibi Latife, sen de sanki ak kaşıksın. Ak pak olaydın bu işleri yapmaya düşer miydin? Allah içinin karanlığını ceza eyledi sana. Sus da dur azıcık.

Aslan başlı zil kılıfı. Bu da yeni moda. Varlıklı görünmenin astarı. Suratını topla Latife, ekmek kapın burası senin.

“Hoş geldin Latife teyze. Buyur. Ben de geç kalınca gelmeyecek herhalde dedim.”

“Yok Fatma Hanım kızım, müşkülüm olmazsa gelirim. Ant verdik bir kere. Ortada komam sizi.”

“Saat sekiz olmuş. Gel gel bir çay içelim de öyle başla. Senin yaş kaç?

“Kafa kağıdında elli sekiz de anam dediğine göre Birinci Cihan Harbi bitesiye olmuşum.”

“Yani? Ay hesaplayamadım kaç yani?”

“Altmış bir dedi küçük oğlan.”

“Aaa daha çok gösteriyorsun. Şey yani ben seni yetmiş filan sandımdı.”

“Toprakla uğraştık biz, Fatma Hanım kızım. Senelerce ovada ırgatlık yaptıydık. Gün yakar.”

“Hangi köydensiniz siz?”

“Kızıltahta benim, bey de Sirkenli’den. Oraya gelin gittimdi on üçümde.”

“Talip Bey de Sirkenli’den. Lakin bilmeyiz biz köy möy. Şehre gelmişler evvelsiden. Ben burada gelin oldum.”

“Senin köy neresi Fatma Hanım kızım?”

“Ben köy bilmem. Şehirliyim ben. Latife teyze sen banyodan başla bugün. Açık hava sinemasına gideceğiz dedi Talip Bey. Şoförle aldırtacak. Ancak hazırlanırım ben. Bir de şu salonun camları silinecek. İyi sil yalnız. Lekeli koymuşsun geçen kez. Talip Bey sevmiyor, söylendi geçen gün, değiştir dedi de ben seni ortada koymak istemedim. Yoksa Mevhibe Hanımların gündelikçi haber yollayıp duruyor. Eli de hızlı ha. Geçen gün bir kahve içiminde camı sildi de bitirdi. Işıl ışıl oldu. Sen kadar yaşı da yok. Ayol korkuyorum ben senden, düşüp bir yerine bir şey yapacaksın, sonra al başına bela.”

“Tamam Fatma Hanım.”

“Ay bu şalvarla nasıl iş yapıyorsun sen? Bacağına dolanmıyor mu? İkimizden başka kimse yok şu başındaki yazmayı da çıkar. Bir de sıkı sıkıya başının tepesinde topluyorsun.”

“Yok ben böyle rahatım.”

“Çayını iç de öyle başla. Daha bir yudum almışsın.”

“Kâfi, kâfi Fatma Hanım.”

“Oldu madem. Sen başla kolay gelsin.”

“Sağ olasın.”

Yılların ırgatbaşı, şehirde gündelikçi oldu. Zaten şehirli olma sevdası yıktı ocağımı. Yirmi beş yıl köyde uçan kuşu tanırdım. Leylekler ne vakit gelir, keklikler hangi vakit çıkar. Şalvarımdan niceler ekmek yedi de kapısında gün ağardı. Döşümden kaç bebe emzirdim de sayısını bilmem. Oğulların süt kardeşlerinden ordu kurulur.

Başımıza çıkacak varmış bilemedik. Şehir diye tutturan eksik akıllı herifin ardına düşüp geldik de, bu hallere düşmeyeydik iyiydi. Veyseller de geldiydi. Bak onlara, üç oğlan bir kendi, çırçırda işe girdiler de ihya oldular. Ev üstüne ev kurdular üç beş yılda. Onda da var bir çapanoğlu ya günahları boyunlarına.

Benimkiler saf. Uyanık olmadılar. Biri fabrikadaki işten oldu, avel avel gezinip iş arar. Öbürü, ahh hele öbürü, sağ sol derdine düşüp mahpusa düştü. Aylar oldu görmedim yüzünü. Elimde bir küçük oğlan “Liseyi bitireyim sana ev alacam” deyip duruyor ya kulak asma. Boğazımızdan iki lokma helal ekmek geçsin de dam benim olmuş, elin olmuş neyime. Yattığı yerde huzurla yatsın da herif, akılsızlık etmeyeydi. Bir tablada iki kilo karpuz satacağım diye asfalta yapıştı kaldı. Karpuz da dağıldı ev de. Hepsi hale yola girer de bu kızla n’olacak halimiz? Herifi bıraktı geldi. Fabrikada çalışacağım diye tutturdu. Orospu olup çıkacak. Kömür karası boyadı saçı. Pespembe de ruju sürüyor. Savurttura savurttura geziyor. Hiç dulum edebimle oturayım demiyor “Hayatımı yaşayacağım, karışmayın diye de çemkiriyor. O gavur oğlan mahpusta olmayaydı o topuklu pabuçlarınla bacağını ayırırdı ya senin gene şükret. Sokaklarda aşüftelik yapamazdın.

Ahh Latife ahh iki günlük tazelerin elinde oyuncak oldun kaldın. Şu küvetin kirine hele. Götündeki donu yıkamayı bilmez, açık hava sinemasına gidecekmiş haspam. Siz çay içesiye kadar ben şu evi kaldırır indirim de göğsümdeki sızıdan korkarım. Eski toprağım bana bir şey olmaz da el kapısında başıma bir iş gelmesin. Gelse de şu sabiler rahat yüzü görecek bileydim de. Bir gelin iki kız torun evin içinde. Hepsi eksik etek. Nere bırakılır şuncağızlar? Oğlan bir iş bulaydı. Talip Bey’den ricacı olayım bugün. Eğ başını iste Latife. Utanacağın bir şeyin kalmadı. Çıkınca git dükkanına. Şoförlük bilir alsın yanına, namusludur oğlum. Ne dese yapar. Gelinin aileye de mahcup olduk. Yüzüm eğrilir giderken. Altın gibi insanlar. Kim ister kızları perişan olsun böyle.

Allah’tan benim diğer damatlar iyi çıktı. Bir damın içine soktular çocukları. Ele güne muhtaç etmediler. Hiç nedamet duydurmadılar. Evlerine nur yağsın, incitmediler kızlarımı.

Ah Nimet, başına iş açmadan arınla namusunla duraydın evinde. Bir sana mı geliyor yenge? Herkesin başında. O doğururdu sen bakardın. Ben az mı baktım? Oğulluk elimde büyüdü de arlı namuslu telli duvaklı gelin çıktı kapımdan. Dönüp de bakmadı yüzüme ya olsun. Elinle beslediğin nankör oluyor. Canımla beslediğim de farklı çıkmadı ya ana derler yine de. Şalvarımın çeperinden çıkmazlar. Kısmetsizlik var soylarında. İyi olurlar zaar. Fatma Hanımcık gelmeden çıkayım şuradan. O çimerken ben de camı aklarım.

“Latife teyze duştan sonra kahve içerim. Talip Bey ithal getirdi. Sen de istersen tadına bak.”

“Yok Fatma Hanım çarpıntı yapıyor bana. Size hazır ederim.”

“Bak buraya koydum. Tezgâhın üzerinde.”

“Tamam.”

Ne içeceğim sizin kokmuş kahvenizi. İthalmiş de bir şeymiş. Zıkkım olsun. Ey büyük Allah’ım sen ferahlık ver şu kuluna. İyi de senden, kötü de. Ya al canımı bitsin şu eziyet ya da rahata eriştir. Tövbe tövbe. İsyan etmiyorum. Buna da şükür illa ki de yoruldum; ağız kokusu çekmekten. Bu yaştan sonra ağır geliyor. Gençlikteymiş her bir şey. Oğlanların haberi olsa dünyayı yıkarlar başıma. Amma elden bir şey gelmiyor. Gizli saklı kaç hafta oldu. Mahalleden kimsenin de haberi yok. Kıza diye çıkıyorum, geliyorum. Gelin işkilleniyor da ses etmiyor. Ne desin garip. Babası haftada bir ziyarete geliyor. Gizliden para bırakıyor gidiyor; o da seccadenin üstüne bırakıyor ses etmeden. Ne desin, ne diyeyim?

Ah oğlanlar size helal süt emdirdim amma işleriniz niye böyle ters gider bilmem. Babanız canı çıkasıya arşın etti bu sokakları. O köyde elinin değmediği toprak kalmadı. Tee bir uçtan bir uca gider gelirdi. Bir tarlada ben, öbüründe o ver ha kontrol eder dururduk ırgatı. Alnımızdan akan ter yere değmeden buhar olup uçar giderdi. Ne mevsimler geçirdik üstümüzden? Aha kör olasıca şehre geldik yine durmadı. Sokak sokak gezdi de boğazımızdan helal lokma geçirdi.

Rahat ederdik şehir yerinde dedik. Vermediğimiz canımız kaldı tek. O verdi de ben sürünüyorum hâlâ. Tövbe ya Rabbim, bugün dilimde var bir nursuzluk ya hayır olsun.

“Ben çıktım Latife teyze.”

“Tama…”

“Ayy Latife teyze, ay n’oldu? Yok yok. Komşular bakının. Ay kadın düştü! Can kurtaranı arayın! Ay düştü kadın! Dedim o kadar. Ayy yetişin! Düştü kadın düştü!”

Özge Can

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan