Cevat’ın taburcu olmasının üzerinden iki hafta geçmişti. Bu süre zarfında Eylül ve Rüzgar birbirlerini çok daha iyi tanımış, birbirlerine oldukça alışmışlardı. “Ne iyi oldu Rüzgar akşam yürüyüşü yapmak.” Temiz havayı içine çekti. “Ben çok severdim eskiden böyle akşamları Kurtuluş Parkı’na gelip bu ağaçlı yollarda…
Gözlerini açtığında hastane odasındaydı, koluna serum takmışlardı. Boğazında rahatsız edici bir ağrı vardı. Yavaşça başını çevirdiğinde, pencerenin önünde arkası dönük bir şekilde kitap okuyan Rüzgar’ı gördü. “Rüzgar?” Sesle birlikte başını kitaptan kaldırdı ve ayağa kalktı. “Uyandın demek. Nasıl hissediyorsun?” “İyiyim de tam olarak ne…
Haftalar olmuştu Feveran’a uğramayalı. Yoğun iş temposunun yanına melankolik halleri de eklenince epey uzaklaşmıştı birçok şeyden. O çok iştahlı Eylül yemek yemiyordu bir kere. Arkadaşlarının mesajlarına dönmüyordu, merak edeceklerini bile bile. Yalnızca disiplininden ödün vermemişti; bedeni, ruhu kanarken bile. “Cevat abi ben geldim.” Sesinde…
Üşümüş elleriyle şemsiyesini kapatıp, gençliğinin vazgeçilmez durağı olan Feveran Sahaf’a girdi. Lisede keşfetmişti burayı. Üniversiteyi şehir dışında okusa da tatil vakitlerinde ziyaret etmeyi hiç eksik etmemişti. Şimdi ise mesleğini eline almış, başarılı bir avukat olmuştu.…
Bir şiir bıraksam sana. Hecelerim dolaşsa kitaplarında. Sözlerim, göz bebeklerine otursa. Ve ben kendimi görsem, gözlerine baktığımda...…
Normalde kitap eleştirilerimi konu ve yorum olmak üzere iki kısımda ele alıyordum fakat bu kitabı konu ve yorum şeklinde ele alırsam kitabı parçalamış olacağımı düşünüyorum. Dolayısıyla kitabın kendi bütünlüğünü bozmadan yorumlamaya çalışacağım. Uyumsuzlar, yazardan okuduğum ilk eser. Kitapta ilerleyip yazar ile tanıştıkça, yazarın soy…
Bilge Kadın’ı izliyorum. Ama o bunun farkında değil. Denizi izliyor, derinlere dalmış belli ki. Ama o derinlerde yüzmesini, ustaca süzülmesini iyi bilir; boğulmaz ne de olsa. Bir gün Bilge Kadın gibi olabilecek miyim diye düşünüyorum. Hiç Bilge Kadın gibi oldum mu; keşke olsa mıydım,…
Dağların ardında süzülen gölgem, hangi bulut ile tamamlıyor boşluğunu, ismim hangi dudaklarda geziyor nerelerde alıyor soluğunu bilmek ister miydim, bilmiyorum. Keman mı çalıyor zihnime birileri koşuşturup duruyor içimde kimileri sürekli bundan mıdır sağır kesildiğim gürültülü sessizlik oysa ruhumu kaybettirirdi sanıyorum bensizlik. Şimdi hangi denizde…
Herhangi bir bankta oturuyorlardı. Herhangi bir yerdeki herhangi bir bankta. Herhangi bir gündü. Herhangi bir günün herhangi bir saati. Herhangi bir mevsimdi. Fakat bu herhangi silsilesi içinde, herhangi bir bankta oturan bu kişiler, herhangi birileri değillerdi. Belki her ikisi de herhangi birileri olabilirdi ancak…
* Yazarın Notu: Bu yazıyı, Gert Taberner – Fallen dinleyerek okumanız tavsiye olunur. YouTube linki için tıklayabilirsiniz. * Bu hikaye, kendi gezegenini keşfetme cesareti gösteren kişilere ithaf edilmiştir. Nihayet sahile vardığında mutlulukla tebessüm etti. Takılıp düşmemek için mavi elbisesini hafif yukarı çekip kıyıya varıncaya…
* Yazıyı yazarının sesinden dinlemek için alttaki ses dosyasını tıklayabilirsiniz. Kendi hayatının iplerini bir başkasının hayatının ucuna iliştiren insanlara karşı her zaman tepkili oldum. Kendi huzurunu, mutluluğunu bir başkasına bağlı kılmak da bir bağımlılıktır. Nasıl ki insanlar sigaraya, antidepresanlara, uyuşturucuya, akıllı telefonlara karşı bağımlı…