Bunca keşmekeşin üzerine zor elbet, muntazam düşler kurmak, Dünyanın dört yanı yanarken cayır cayır. Sayıklarken insanlık, benlik arayışıyla… Kaybetmişken çocuklar oyunlarını, oyuncaklarını, hayatlarını. Kaybolmuşken analar, babalar çaresizliğin karanlığında. Hem de çok zor, muazzam şiirler yazmak.…
Ellerim şiir yapraklı bir ağacın gövdesinde. O konuştukça yazıyorum onun renginde. İkimizin de gözleri kapalı. Ellerim ağacın gövdesinde. Bir ağacın yosunu neresinde? Boynuz otları, ciğer otları senin dilinde… Sen dedikçe dokunuyorum, iyice belliyorum yerlerini, ıslaklığını, nemini… Öğreniyorum yönünü, yöresini. Ellerim şiir yapraklı bir ağacın…
Evrenin parlak yüzü Ve dön dolaş bitmez gibi değil mi? İçinde en şerefli mahlukatlar, Dağlar, denizler Nehirler, okyanuslar İçinde koşturmaca, savaş Gayret, heves ve sonsuz telaş…
Fikrin vardı, daha güzel bir dünya için. Şiirlerle, şarkılarla, kimi zaman haykırışlarla söylerdin. Söylemekle kalmaz, emeğini amade ederdin o fikirlere. Duruldun ya da durdurdular. Yoksa biz bilmiyoruz da aklını, hayallerini mi çaldılar? Neredesin?…
Gökyüzünü delip geçen bir ışık gemisinin içindeyim. Sarsılmadan yükseliyoruz. Camdan gelen yansımalar gözümü alıyor. İsteğim algılandı, tiz bir sesle açıldı kapı. Bana ayrılan bölmeye geçiyorum. Koltuk, kulaklık ve düğmeler. Hepsi beni bekliyor. Hiçbirine yabancı değilim. Küçük bir kutlama mesajı beliriyor ekranda. Hoş geldin kendi…
Güç, kirli kalplerin zehirli bakışlarında değildir. Yalan makinesi dillerin söylediği, ben derdine düşenlerin yinelediği, yapay kibir dağlarının yankıladığı sözlerde de değildir. Güç dediğin yalan atmak zorunda kalmadığın, başkası olmaya çalışmadığın hayata sahip olmaktır.…
pençe duranların karşısında, böbürlenen bakışların içinde bolca hesapların olduğu, avuçları kızartan alkışların peşinde değilim. Adım yazmasa da olur yüksek yerlerde. Makam arabası, unvan savaşı, övgüler sıralaması, şöyle iyiydi, böyle güzeldi, parlak lafların, renkli düşlerin, birilerinin gözünde büyümenin peşinde değilim.…
Başka bir şehrin evleri İçindeki kirli sarı hüzünleri Neye dolandıysa Tam da o şimdi içindeki… Bahçen peki? Bahçen güya pek çiçekliydi. Şebboyları, sümbülleri, nergisleri … Sıra sıra Kokuları, renkleri tam da orada Biraz gerçek, çoğu hülya Kabul! Gördüğün bir rüyayı hayra yorma hikâyesiydi Sen…
Seni hatırladığımda 2023, önce şubat gelecek aklıma. Şubatta çaresiz kalan onca şehir. Uykusunda yakalayıp yürekleri; sarsıcı, unutulmaz, yıkıcı, yeryüzünü sarsan, gökyüzünü patlatan, yerin yarıldığı, göğün delindiği o gece. Yıkılan umutlar, kaybedilen hayatlar ve çaresizlik gelecek aklıma. Aklıma gelecek ve aklım yerinde zorla duracak!…
Suyun yüzeyinde canlanan ışık yansımalarının belirginleştirdiği dalgacıklarla gittikçe gümüşi bir yüzeye dönüşüyor deniz. Her bir su zerresi hiç durmadan oynaşıp, yanıp sönüyor. Su ve ışığın ahenkli birleşimiyle görünür oluyor hayat. Sessizleştikçe göğsümdeki nefes daha çok anlıyorum yaşadığımı. Işığın gücüne yenik düşmüş dalgalara gözlerimi ekiyorum.…