Peşine düştüğümüz, sevdiğimiz, düşlediğimiz, adını aşk koyup peşi sıra şiirler yazdığımız her şey bizi, bizde tuttu. Yoksa nasıl yürürdük o zorlu yollarda yorulmadan? Yorulsak da vazgeçmeden? Vazgeçmeye meyletsek belki bir şarkı, belki bir film sahnesi, belki de münzevi bir gemiyi seyretmek engel olurdu. Kalp sadece…
Varmış gerçekten, canavar diye bir şey. İnsanlığı alıp götüren içimizden. Dostu dosta, gülü güneşe, denizi rüzgâra düşman eden. Yoksa nasıl bu hale gelebilirdi ki dünya. Baksanıza yalanın bini bir para, biletler yok satıyor saçmalıklara, sömürü hayatın her yerinde. Çılgınca, gözümüze sokularak bağırıyor afişler; "Sizin…
Bunca keşmekeşin üzerine zor elbet, muntazam düşler kurmak, Dünyanın dört yanı yanarken cayır cayır. Sayıklarken insanlık, benlik arayışıyla… Kaybetmişken çocuklar oyunlarını, oyuncaklarını, hayatlarını. Kaybolmuşken analar, babalar çaresizliğin karanlığında. Hem de çok zor, muazzam şiirler yazmak.…
Ellerim şiir yapraklı bir ağacın gövdesinde. O konuştukça yazıyorum onun renginde. İkimizin de gözleri kapalı. Ellerim ağacın gövdesinde. Bir ağacın yosunu neresinde? Boynuz otları, ciğer otları senin dilinde… Sen dedikçe dokunuyorum, iyice belliyorum yerlerini, ıslaklığını, nemini… Öğreniyorum yönünü, yöresini. Ellerim şiir yapraklı bir ağacın…
Evrenin parlak yüzü Ve dön dolaş bitmez gibi değil mi? İçinde en şerefli mahlukatlar, Dağlar, denizler Nehirler, okyanuslar İçinde koşturmaca, savaş Gayret, heves ve sonsuz telaş…
Fikrin vardı, daha güzel bir dünya için. Şiirlerle, şarkılarla, kimi zaman haykırışlarla söylerdin. Söylemekle kalmaz, emeğini amade ederdin o fikirlere. Duruldun ya da durdurdular. Yoksa biz bilmiyoruz da aklını, hayallerini mi çaldılar? Neredesin?…
Gökyüzünü delip geçen bir ışık gemisinin içindeyim. Sarsılmadan yükseliyoruz. Camdan gelen yansımalar gözümü alıyor. İsteğim algılandı, tiz bir sesle açıldı kapı. Bana ayrılan bölmeye geçiyorum. Koltuk, kulaklık ve düğmeler. Hepsi beni bekliyor. Hiçbirine yabancı değilim. Küçük bir kutlama mesajı beliriyor ekranda. Hoş geldin kendi…
Güç, kirli kalplerin zehirli bakışlarında değildir. Yalan makinesi dillerin söylediği, ben derdine düşenlerin yinelediği, yapay kibir dağlarının yankıladığı sözlerde de değildir. Güç dediğin yalan atmak zorunda kalmadığın, başkası olmaya çalışmadığın hayata sahip olmaktır.…
pençe duranların karşısında, böbürlenen bakışların içinde bolca hesapların olduğu, avuçları kızartan alkışların peşinde değilim. Adım yazmasa da olur yüksek yerlerde. Makam arabası, unvan savaşı, övgüler sıralaması, şöyle iyiydi, böyle güzeldi, parlak lafların, renkli düşlerin, birilerinin gözünde büyümenin peşinde değilim.…
Başka bir şehrin evleri İçindeki kirli sarı hüzünleri Neye dolandıysa Tam da o şimdi içindeki… Bahçen peki? Bahçen güya pek çiçekliydi. Şebboyları, sümbülleri, nergisleri … Sıra sıra Kokuları, renkleri tam da orada Biraz gerçek, çoğu hülya Kabul! Gördüğün bir rüyayı hayra yorma hikâyesiydi Sen…