Feminizm ve Kadına Şiddet Heybemde Kelimeler

Utanç Paketleri

25 Haziran 2020

Yazı: Utanç Paketleri | Yazan: Seda Çağlayan

2019 yılının ortasında Orkid bir kampanya yapmıştı. “Uncover the shame.” Yani utancı gizleme, saklama, ortaya çıkart. Bu kampanya için Türkiye satışlarında gazete kağıtlarına sarılarak müşterilerine verilen ürünlerinden yola çıkmışlardı. Regl olmanın ayıp olduğu bir ülkede kadın cinayetlerinin ve kadına şiddetin bu kadar yaygın olmasına dikkat çekmeye çalışıyorlardı. Ürettikleri pedlerin ambalajlarını Türkiye’de işlenen kadın cinayetlerinin gazete küpürleri ile kaplamışlar. Biyolojik bir olay yerine asıl utanmamız gereken yeri işaret etmeye çalışıyorlardı.

Üzerinde düşünülmesi gereken çok vurucu bir kampanya. Geçenlerde bir kablolu yayın firmasının kanalında film izlerken regl kelimesinin sanki bir küfürmüş gibi sansürlenip, biplendiğini görünce bu kampanyayı hatırladım. Ahlâk algımız üzerinde yapılan bu tür oyunlar beni çok rahatsız ediyor. Kadın kelimesini sansürlemek gibi birşey bu. Erkeğin sakalının çıkması, biz kadınların memelerinin büyümesi kadar normal bir şeyi mahrem olarak gören kültürümüzü anlamakta çok küçükken bile zorlanıyordum.

Bebek poposunu da heykellerdeki gögüsleri de sansürleyen aynı zihniyet ama biz bugün regl olmayı konuşacağız.

Merak ediyorum sünnet kelimesini de sansürleyecekler mi acaba? Yoksa erkek çocuğunun erkekliğe adımı, şanı, gururu olarak kalın harflerle kulaklarımıza gelmeye devam edecek mi?

Kadın olanın doğasında olan biyolojik olayların mahrem, ayıp olarak nitelendirilmesi yüzyıllardır süren birşey olsa da sanırım hiç bu kadar ötekileştirilmemiştik. Bu kadın olmaktan utanmamızı istemek değildir de nedir?

Bana bu yuvarlak bedeni, zaman zaman daha sulu gözlü bir mizacı, şevkati, çocuk doğurabilme ihtimalini bahşeden hormonlar deryası ile başlayan bu yolculuğum neden ve nasıl erkeğin yolculuğundan daha az onurlu ve utanılacak bir yol olabiliyor. Cinsiyetimin bana bahşettiği doğurganlık anlamsız yere yüceltilip, kutsallaştırılırken aynı anlamsızlıkla bunu sağlayan biyolojik bir olay neden utanılacak, mahrem bir şey olarak görülüp hanenin dışına atılıyor.

Kadınlığımı bir küfür gibi algılayıp sansürleyen bu zihniyetlerden ben çok sıkıldım. Cenneti anaların ayakları altına sererken rahimlerinden çıktıkları analarına bu şekilde saygısızlık eden bu zihniyetler elbetteki yüzyıllardır var. Ve toplumca biz kadınların hücrelerine yavaş yavaş işlenen bir kendimizden utanma, sıkılma durumu mevcut. En modern çevrelerde yetişenlerimiz bile hayatımızın bir devresinde bu sıkılma durumunun yanından geçtik.

Ben bu konuda Türkiye şartlarında oldukça radikal yetiştirilmiş bir kadınım.

Regl olduğumda henüz 11 yaşındaydım. Annem bana regl olmanın biyolojik olarak ne olduğunu, onunla birlikte vucüdumda oluşacak değişiklikleri benim anlayacağım bir dille çoktan anlatmıştı.

Regl olmayı pis, utanılacak bir şey değil, hormunlu yaşlarıma geçiş, yetişkin bir birey olmaya doğru uzanan yolculuğumda bir adım olarak görüyordum. Doğurganlık kısmının heyecanınını yaşamayacak kadar küçüktüm ama ileride bir can yaratabilme ihtimalimi ortaya çıkartan bu durumun öneminin de farkındaydım. Bu yüzden o yaz ilk defa regl olduğumda mutluluktan içim içime sığmamış, Bodrum’da teyzemlerin yazlığındaki büyük küçük bütün arkadaşlarıma bu müjdeli haberi vermiştim. Yanımızda olmayan, Istanbul’da çalışmak durumunda olan babam da bu mutlu haberden eksik kalmasın diye telefonla onu da haberdar etmiştim. Aslında “Ben artık büyüdüm” diye haber veriyordum etrafıma.

Bu müjdeli durumu kutlamak da gerekiyordu.

Annem bu regl olayını ilk anlattığından beri bunun erkeklerin sünnetinden daha önemli bir şey olduğunu düşünmüş regl olunca bunu kutlamak istemiştim. Yanlış anlamayın hiç şımarık bir çocuk değildim ben. Sadece doğuştan feministtim. Feminizme bugün ekstradan yüklenen anlamlarla işim yoktu, derdim kadın erkek eştliği idi.

Argumanım da şöyleydi; madem erkek çocuklarının erkekliğe adımı olarak görülen sünnetleri bir merasimle, düğünle kutlanıyordu, kız çocuklarının da regl olmaları kutlanmalıydı. Erkeklerin sağlık sebepleriyle veya dini sebeplerle küçük bir et parçasından kurtulmaları bu kadar tantana ile kutlanıyorsa ilerde benim dünyaya bir can getirmeme, sağlıklı bir yetişkin olmama sebep olacak bu hormon seli neden kutlanılmıyordu ki?

Sonuçta annem ve babam beni ikna edemedi. Çünkü bunun mantıklı bir açıklaması yoktu. Regl olmanın utanılmayacak birşey olduğunu bilerek hayatının hormonlu kısmını karşılamış birini bu konuda ikna etmek imkansızdı. Doğru düşündüklerim için mücadele etmeyi öğretmişlerdi bana ve beni aksine inandıramadıkları sürece o kutlamayı ben de hakkediyordum.

Ve sonunda bir kutlama yaptık. Regl olmamın şerefine annem, teyzem, kuzenim ve eniştemle güzel bir yemeğe çıktık. Yemeğin sonunda da güzel bir pasta ile bu hormonal cümbüşü kutladık. Ailem arkadaşlarımın ailelerinin bu kutlamayı anlayamayacağını söylerek kutlamayı aile içinde tutmaya ikna etmişti beni. Henüz toplum böyle bir adıma hazır değildi.

Peki bu 11 yaşındaki cevval feminist, hayat yolunun hangi virajında daha dikkatli olmayı, orkid paketlerini elinde bayrak gibi taşımamayı öğrenmişti?

Malumunuz aile içinde her ne kadar aşırı özgüvenli ve özgür bir ortamda eğitilip büyüseniz de toplum bir şekilde hücrelerinize işlemeyi başarıyor. Hem de siz farkına bile varmadan bir bakıyorsunuz ki o aşılmaz sandığınız gurur kalkanlarınıza sızılmış, süngüleriniz düşürülmüş bile.

Regl olmaktan utanmayı diğer arkadaşlarım da regl olup orkidlerini kazaklarının altına, tshirtlerinin içine saklamaya başladığında öğrendim ben. Çoğunluğa direnmenin pek bir faydası yokmuş gibi görünmüştü bana o ergen yaşlarımda. Onlardan o kadar da farklı olmak istemiyordum. O zaman onlar gibi ben de utanıyormuş gibi yapabilirdim.

Marketlerden hijyenim için aldığım pedlerim deodorantlarımdan, tuvalet kağıtlarımdan, sabunlarımdan farklı muamele görmeye, diğer hijyenik arkadaşlarından ayrılıp kara kara poşetlere konmaya, daha da kötüsü eski gazete kağıtlarına sarılmaya başlayınca herhalde insanlar pedleri görünce utanıyorlar dedim. Rahatsız oluyorlardı ve ben kimseyi rahatsız etmek istemiyordum. Gazete kağıdına sarılan pedim için “gerek yok böyle taşırım” deyince bana ters ters bakan marketci amcalar da kafamı az karıştırmadı değil. Yoksa utanılacak birşey vardı da ben mi kaçırıyordum?

Derken yıllar içinde genlerime, gözeneklerime işledi bu utanma, sıkılma. Belki pedimi t-shirtumun altına sıkıştırıp tuvalete gitmiyordum artık ama o kara poşetlere çoktan alışmıştım. Ve bazen de arıyor muydum acaba o poşetleri? Bahar gibi karşıladığım hormunlu halimi kara bulutlar arkasına saklamam için ısrar ediyordu toplum. Ben de çok düşünmedim ve kabul ettim bu durumu. Oysa 11 yaşında saf, ideallerini kucağında en değerli oyuncağı gibi taşıyan küçük bir çocukken nasıl da gururla başlamıştım bu yola.

Pedleri kara torbalardan, gazete kağıtlarından çıkartmam ve benimle ilgili olan bir şeyden başkalarının benim yerime utanmasının saçmalığını anlamam üniversite yıllarımı bulsa da o zamandan beri onları karalara boğmuyorum. Gururla elimde taşıyorum kadınlığımın bir parçasını.

Ama döngü benimle bitmiyor. Bu anlayış benimle kırılmıyor. Biz kadınların kendilerinden utanmama mücadelesinde hâlâ eksik bir parça var.

Hemen evimizin altında 2 büyük markanın marketi var. Mümkün olduğu kadar haftalık alışveriş yapıp büyük alışveriş torbamızla alışverişe gitmeyi tercih ediyoruz. Fakat marketle ev arasındaki mesafe bu kadar kısa olunca sık sık üç beş parça şey alıp poşetsiz olarak elimizde taşıyoruz. Bir alışverişimizde kendisiyle hiçbir alakası olmadığını düşündüğüm hijyenik kadınbağlarınının külfetinden kocamı kurtarmak istedim ve genlerime işlemiş istem dışı bir hareketle onları eve taşımak için yeltendim. Erkek ya elinde orkidle sokaklarda yürümek istemez diye düşünmüş olsa gerek sevgili bilinçaltım. Oysa sevgili kocam çoktan orkidi sağ eline, yoğurdu ve çikolataları sol eline almıştı bile. Benim ve toplumun içindeki tüm kadınların hangi yaralarına dokunup, okşadığını bilmeden “Ben taşırım orkidi sen kapıyı aç hayatım” dedi. Kasiyer kız büyümüş göz bebekleri ile bizi seyrederken ben aşık olduğum bu güzel adama bir kez daha baktım. Ona göre karısının hijyeni için tuvalet kağıdı kadar gerekli ve normal bir şeyi taşıyordu elinde, hepsi buydu.

İşte o zaman eksik kalan parçayı anladım.

Tüm bu anlayıştan, kadın olmayı ve regl olmayı ötekileştirmekten, kadınları bastırmaktan nasıl kurtulacağız diye kendime sorduğumda eşlerinin, kızkardeşlerinin, kız arkadaşlarının orkidlerini ellerinde gururla taşıyan erkekler yetiştirebildiğimiz zaman diye cevaplıyorum. İçimde onun gibi ellerinde pedlerle sokaklarda dolaşan erkeklerin hayali, onu neden öptüğümü bilmeyen kocamın yanağına bir öpücük kondurdum.

Orkid Türkiye, kampanyasını sosyal medyada yayınladıktan kısa süre sonra gelen tepkiler üzerine yazılı bir özür yayınladı. “Fikrin uygulanmasında niyetimizi tam olarak yansıtamadığımızı görüyoruz ve herhangi bir yanlış anlaşmaya sebep olduysa, bundan dolayı da üzgünüz.”
 

Utanç Paketleri

❗️Yazıda bahsettiğim tartışma yaratan Orkid reklamı 👉🏻 https://www.youtube.com/watch?v=CmU-CO8HDtc&feature=youtu.be

‼️ Kampanyaya gelen tepkiler üzerine firmanın yayınladığı özür metni 👉🏻 https://mediacat.com/orkid-utanc-paketleri-reklami-aciklamasi/amp/

 
Pelin Öncüoğlu Işık

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

23 YORUMLAR

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 25 Haziran 2020 at 14:44

    Resmen haz duyarak okudum yazını ama en çok da gurur duydum böyle bir arkadaşım olduğu için. Ve bir kez daha şok oldum, akıllarımızın paralelliğine. Regl’nin kutlanması gerektiğine ben de inanıyorum. Hatta sünnet kadar saçma bir kutlama varken bunun çok daha anlamlı olduğunu düşünmüşümdür yıllarca. Oğluma anlı şanlı 😉 bir sünnet düğünü yaptı babası, umarım ben de kızıma o kadar etkili bir regl partisi yapabilirim.
     
    Bu partiler, kutlamalar ancak tabuları yıkar; bedenin işlevlerinde ve hatta hazzında utanılacak bir şey olmadığını anlatır belki yığına. Uppss gene dilimin ayarı kaçıyor. Yorumun gerisini yüz yüze yapacağım.
     
    Yüreğini, duruşunu, cesaretini, bilgini, kadın olmanın gururunu taşıyışını çok seviyorum. İyi ki varsın ve iyi ki yazıyorsun 🙏🏻🤗❤️❤️

    • Yanıtla Pelin Öncüoğlu Işık 25 Haziran 2020 at 15:34

      Didemcim çok teşekkür ederim 😊😍 Anlaşılmak, dünyadaki en kıymetli şeylerden biri. Beni anladığın için ve aynı düşünceleri paylaştığımız için ayrıca çok mutlu oluyorum. Beni cesaretlendirdigin için ise ayrıca teşekkür ederim. İyi ki varsın. Sesimi duyurmamı sağladın, yazmam için teşvik ettin. Öyle kıymetli ki benim için. ❤

  • Yanıtla Nazlı Pınar Kamacı 25 Haziran 2020 at 15:07

    Canım kardeşim, seninle gurur duyuyorum ❤
    Ayakta alkışlıyorum seni 👏👏👏

    • Yanıtla Pelin Öncüoğlu Işık 25 Haziran 2020 at 15:36

      Ablacım teşekkür ederim. Aynı ailenin güçlü kadınları ❤😘

  • Yanıtla Gökçe Çiçek Gönülaçar 25 Haziran 2020 at 15:15

    Bu cesaretten bütün kadınlara çok lazım.
    Soyadınız gibi öncü oldunuz.
    Tebrikler👏👏👏

    • Yanıtla Pelin Öncüoğlu Işık 25 Haziran 2020 at 15:38

      Gökçe Hanım yorumunuz için çok teşekkür ederim ❤ Anlaşılmak, aynı düşünceleri paylaşmak insanı rahatlatıyor. Yaza yaza, konuşa konuşa kıracağız bu döngüleri. İnanıyorum 😊

  • Yanıtla Hüseyin Küçükkelepçe 25 Haziran 2020 at 16:15

    Selamlar
     
    Adet kanamasının ayıp, kirli, necis, gizlenmesi gereken bir durum olarak görülmesi eril bir dünyanın etiketlemesidir. Erkek bu zaman zarfında cinsel birliktelik yaşamadığı için kadın bir cadı muamelesi görür. Demek ki bu düşünceye göre kadın salt cinsel bir tatmin aracı, bir şişme fantezi eşyasından farksızdır. Bu da akla, bilime terstir.
     
    İnsani öz bakımından kadınla, erkek arasında hiçbir fark yoktur. Uzak kuzenlerimiz primatlarla aramızdaki fark bile yüzde birdir. Bu akıldışı tutumlar gelenekseldir, gelenek de öyle geldiği için sorgulanmadan kabul edileni anlatır. Henüz toplum baskısını takmayacak yaşlarda regl durumunu doğal, hatta kutlanacak bir olay olarak algılamanız ta en başta bunun böyle olduğunun ispatıdır.
     
    “Feminizme bugün ekstradan yüklenen anlamlarla işim yoktu, derdim kadın erkek eştliği idi.” Cümlenizden alarak bizlerin de neler çektiğini de anlatayım ki eşitlik sağlansın. Bilindiği gibi istem dışı ya da istemli olarak boşalan yani cünüp olan erkek yıkanır. Dökme suyla yıkanılan eski zamanlarda gününden önce yıkanmanız günahı işlediğinizin deliliydi. Bu neden kış günleri derelerde, ırmaklarda eksi dereceli havaya aldırmadan buz kırılır yıkanılırdı. Nice yiğitler sırf bu yüzden zatürreeden göçüp gitti.

    • Yanıtla Pelin Öncüoğlu Işık 25 Haziran 2020 at 21:12

      Hüseyin Bey, öncelikle yorumunuz için çok teşekkür ederim. Reglinin cinsellikle bağdaştırılıp ayıp, utanılacak bir şey olarak görülmüş olduguna katılıyorum. Her ne kadar sağlıklı bir kadın olmak için gerekli olan biyolojik bir olayı cinsellikle bağdaştıran zihinleri anlamakta zorluk çeksem de bu davranışın arkasında bu zihniyet yatıyor olmalı. Ama pisliği, temizligi o detayını bilemeyeceğim. Fakat erkekler ile ilgili paylaştığınız bilgiden haberim yoktu. Değişik bir bilgi oldu benim için. Teşekkür ederim.

  • Yanıtla Sinem Özengin 25 Haziran 2020 at 18:33

    Pelincim, çok güzel ve etkileyici bir konu ve yazı olmuş. Kalemine sağlık.
     
    Tüm kadınların sesi olmuşsun. Senin kadar cesur olup, etrafa söyleyemesem de kutlanması gerektiğini yıllarca düşünmüşümdür. Tabii aile ve çevre faktörleri en büyük etken susup kalmakta. Daha regl olmadan ablam için Orkid almaya eczaneye gönderememişlerdi beni 🙂 “Madem ayıp, ben gidip almam, bana ne” dediğimi dün gibi hatırlıyorum.
     
    Ben P&G’de çalıştığım yıllar içerisinde bu utançtan sıyrıldım. Düşünsene Orkid üretiminde, ürün sorumlusu mühendis erkek, gelip iş arkadaşına “Yeni ürünümüzü nasıl buldunuz?” diye elinde orkidi sallayarak, aynı bina içerisindeki kadın çalışma arkadaşlarına soruyor 🙂 E üretimin başında duran üretim sorumlusu çalışan erkek, pazarlama yöneticisi erkek, paketleyen işçi erkek.. bla bla bla.. Onlar utanmıyor, biz kadınlar neden utanıyor ya da çevresel faktörler ile utandırılıyoruz ki?

    • Yanıtla Pelin Öncüoğlu Işık 25 Haziran 2020 at 21:00

      Sinemcim oncelikle güzel yorumun için teşekkür ederim 😊 Ablanla ilgili anektoduna bayıldım. Ne de haklı bir duruş. Madem ayıp, degil mi?
       
      P&G’de olayın içinde olunca erkekler için nasıl da normalleşmiş bu durum. Keske bu toplumun geneline yayılsa. O arkadaşlarının yetiştireceği kız çocuklarını düşündüm şimdi. Ne kadar sağlam ve sağlıklı duracaklardır bu konuda. Umarım bir gün senin gibi, benim gibi, onlar gibi bakan insanlar çoğalır. Kadın cinayetlerini, kadına şiddeti konuşmamız gerekirken bunları konuşmak durumunda kalmayız.

  • Yanıtla Ayşegül Soyalp 25 Haziran 2020 at 22:38

    Nasil guzel bir konuya , nasil dogru bir yaklasimla parmak basmissin, kalemine ruhuna saglik… Oglum kendi evine ilk tasindiginda , banyoda bir eksik oldugunu soyledim , nedir dedi … dolabinda bir paket kadinbagi olmali , evine gelen kiz arkadaslarin (Sevgili olarak ayristirmadim kafamda da) icin dedim , acil gereklilik olabilir… diger dolapta tabii ki var dediginde cok ama cok mutlu olmustum 😍

    • Yanıtla Pelin Öncüoğlu Işık 25 Haziran 2020 at 22:43

      Aysegul Hanım yorumunuz için çok teşekkür ederim❤ Kesinlikle sizin gibi oğullarını güzel yetistiren kadinlar sayesinde bitecek bu toplumsal baskılar,cinsiyet ayrımları. Siz ne güzel yaklaşmışsınız olaya, oğlunuz da bir o kadar güzel, gurur verici bir cevap vermiş. Çok mutlu oldum. Böyle gençlerin oldugunu bilmek umut veriyor ❤❤

  • Yanıtla Rojbin Fırat 26 Haziran 2020 at 00:21

    Yıl 91-92, Orta 1’de yeni bir okula yazıldım, tüm arkadaşlarımı geride bırakarak. Yeni geldiğim okulda öyle birkaç kişi hariç arkadaşlık kurmak kolay olmadı. Hatta büyük kavgalar verdim o çocuk yaşımda. İşte o birkaç kişiden biriydin ve yıllar geçtikçe fikirlerimizin bu kadar paralel gitmesi belki arkadaşlığımızın daha da sağlam ilerlemesini sağladı. O günlerden bu yana hep hayatta var olma savaşı verdik ve bu mücadelenin en önemli bölümü öncelikle kadınlar olarak güçlü olmak ve doğrularımızın arkasından gitmek oldu. Bir şeylere aklımız ermeye başladığında, bu eşitsizliği kabullenemeyen bünyelerimizle toplumun bilinçaltımıza yüklediklerini silmek çok kolay olmadı ki hâlâ bunlarla uğraşıyoruz.
     
    Her şeye rağmen güçlü durabilen kadınlar iyi ki var ve bazılarımız iyi ki güçlü yanlarını birilerine ışık tutabilmek için kullanıyor. Lütfen yazmaya devam et ve daha da sivrilsin kalemin çünkü gidilecek daha çok yolumuz var.
     
    Sevgilerle

    • Yanıtla Pelin Öncüoğlu Işık 26 Haziran 2020 at 07:04

      Rojbinim, tüylerim diken diken oldu. Ne kadar güzel bir yorum yazmışsın ❤ Bir kibrit kadar aydınlatsa da yakmak lazım bu ateşleri, umarım mücadelerimiz yerini bulur, umarım daha az mucadele edecek şey kalır önümüzde. İnsanın hayat denen bu zorlu yolda yanında aynı fikirlerle birlikte yürüyebildigi birilerinin olması çok güzel. Bu yolda hep birbirimizi çoğaltarak yürüdüğümüzü düşünüyorum. Tanıdığım en güçlü kadınlardan biri, teşekkür ederim. ❤

  • Yanıtla Yasemin Batdal 26 Haziran 2020 at 11:44

    Bu ayrımcılıktan hiç hoşlanmıyorum. Lakin beğenmediğimiz bu erkekleri maalesef biz kadınlar yetiştiriyoruz. Öyle güzel bir konuya temas ettiniz ki ve öyle güzel anlatmışsınız ki yanlışın nerede olduğunu, okurken inanılmaz bir keyifle okudum. Çok teşekkür ederim. Yüreğinize ve kaleminize sağlık.

  • Yanıtla Yasemin Batdal 26 Haziran 2020 at 12:18

    Sayfalarca yazsam doyamayacağım bir konu. Bu kadar normal, sıradan olması gereken bir mevzunun buralara gelmesini hiçbir zaman anlayamadım, kabul edemedim. Genç kız iken de böyle düşünürdüm, lakin hiç dillendirmedim. Ta ki evleninceye kadar. Eşim için o kadar olması gerektiği gibiydi ki birkaç kere şüpheye düştüğüm bile oldu. Böyle erkekler de varmış, dedim. Nasip oldu bir tanesini de ben yetiştirdim. Yazınızın her cümlesini okurken gurur duydum. Hiç eğilmeyen başımı bir kez daha gururla kaldırdım. Çok teşekkür ederim böyle bir yazıyı kaleme aldığınız için.
     
    Sonsuz saygı ve sevgiler.

    • Yanıtla Pelin Öncüoğlu Işık 26 Haziran 2020 at 12:37

      Yasemin Hanim güzel yorumunuz için ben teşekkür ederim 😊 Nasıl mutlu olduğumu anlatamam ❤ İnsanın yazdıklarının birilerine ulaşıp, dokunması çok güzelmiş. Ama daha da guzeli anlaşılmış olmakmış. Tekrar çok teşekkür ederim. Ne kadar güzel ki siz de o güzel erkeklerden birini yetistirmişsiniz. Çok mutlu oldum ❤ Sanırım o güzel erkekler sayesinde bitecek kadına maddi, manevi, fiziki şiddet. Oğlunuzla birlikte devam ettirdiğiniz mücadeleniz için de sizi ayrıca tebrik ediyorum. Sevgiler…

  • Yanıtla Burak Süalp 26 Haziran 2020 at 17:20

    İlk regl mutlaka kutlanmalı, hatta bahar bayramı filan gibi kutlanmalı.
     
    Sünnet kutlanır, askere gitme kutlanır, erkeğin emek harcamadan, yapmak zorunda oluğu için yaptığı herşey kutlanır. Kadınınki kutlanmaz çünkü erkek özgür kadından korkar, yönetmesi gerektiğini düşünür, yönetemeyeceğini bilir. Dünyayı da birgün gerçekten kadınlar yönetmeye başladığında her şeyimiz daha güzel olacak.
     
    Herkesin inancına saygım sonsuz lakin örgütlü, organize, siyasallaşmış din dönemini geçelim, baharı o zaman yaşamaya başlayacağız. Canım arkadaşım, hem aklına, hem cesaretine, hem de kalemine sağlık.

    • Yanıtla Pelin Öncüoğlu Işık 28 Haziran 2020 at 13:30

      Burakcım çok güzel bir yorum yazmışsın. Senin yorumunu merakla bekliyordum ❤ Etrafımdaki o güzel erkeklerden biri de sensin. Bahar gibi kutlamalı bence de ❤🌈
       
      Böyle konular için mücadele vermeyeceğimiz günlerin gelmesini diliyorum.

  • Yanıtla Hanife Güngör 27 Haziran 2020 at 19:34

    Sevgili kardeşim yürek sesi olmuşsun tüm kadınların. Keşke daha çok, daha fazla şeyler yapabilsek. Naçizane bir şeyler karalamıştım ben de bu konuda; paylaşmak istedim senin yazının üzerine.
     
    Başarılarının devamını diliyorum sevgilerimle 🌼
     

    Şu söze takıldım sonra uzadı tabi
    (Kadının yeri evidir)
    O ev nasıl bir evdir ki?
    O evde sevgi, saygı var mıdır?
    Peki erkeğin yeri hep dışarısı mıdır?
    Yatmadan yatmaya gelinen bi’ barınak mıdır,
    Eşinin çocuğunun olduğu ev?

    Nikahı kıydım benim malımdır dediği,
    bir (insandır) o evdeki kadın. 
    Sevgiyi geçtim insanlığına saygı duyulmayı bekleyen bi’ varlık.

    Çocuk kadınındır; doğurur, bakar büyütür.
    Bi’ de üstüne hasta oldu, düştü, vs oldu diye
    azar işitir, dayak bile yer.
     

    Birçok hak görür erkek kendinde.
    Ama kadının hakkı yoktur;
    Otursun, iki lokma yesin, şikayet etmesin.

    Kız çocuklarımızı büyütürken hep aman diye
    Utandırdık..
    Aman diye korkuttuk..
    Aman dedik, itaat etmeyi öğrettik.
    Sen değerlisin, önemlisin, sen de güçlüsün,
    seni seviyoruz demedik. 
    Erkeğe bağımlı olmayı öğrettik.

    Erkek çocuklarına, sen erkeksin, dedik;
    kendini değerli gördü.
    Sünnet düğünü yaptık, egosunu eline verdik.
    Erkek adam ağlamaz, dedik; duygularını bastırdık.
    Güçlüsün, erkeksin, dedik; kavgayı öğrettik.
    Bütün bunlardan kendini sevmeyi öğrendi
    başka insanı sevemedi…

    “İnsan” kadın dövmek, öldürmek insan olmaktan
    daha kolay geldi.
    Baban gibi ol, dedik;
    Babasından gördüklerinden daha fazlasını yaptı.

     
    ❗️İnsan olan, sevgiyle, saygıyla davranan erkekleri ve kadınları tenzih  ediyorum.
     
    Eşit yetiştirelim, insanın değerini öğretelim.
    Merhametli, adil olalım çocuklarımıza.
    Onlar da merhametli, adil olsunlar sevdiklerine.

    • Yanıtla Pelin Öncüoğlu Işık 28 Haziran 2020 at 13:26

      Hanife Hanım öncelikle güzel yorumunuz için teşekkür ederim. Yazınızı da çok sevdim. Ne kadar güzel ifade etmişsiniz. Eşit yetiştirelim çocuklarımızı ve önce insan olmayı öğretelim. 👏 Maalesef bu ayırımları kırmamız için sadece evdeki eğitim yetmiyor ama her şey evdeki eğitimle başlıyor. Torunlarımızın böyle konular konuşmak zorunda kalmamaları dileğiyle… ❤

  • Yanıtla Semra Ünal 29 Haziran 2020 at 09:09

    Keyifle okudum yazınızı. İşyerinde regl olan bütün arkadaşlarımın petlerini ben alırdım. Kantindeki görevlinin surat ifadesine de gülümserdim hep. Çok çabaladım regl olmanın doğallığını anlatmaya. Malesef ki bilinç altları çoktan kirlenmişti çoğu arkadaşımın. Oysa ben, bana pet alan bir babanın kızıydım. Annelerle beraber babalara da çok görev düşüyor, yazınızda belirttiğiniz gibi. Geçenlerde oğlum bana pet yerine kullanılabilecek yeni seçeneklerden bahsetti, izletti. Ürüne de sevindim tabi ki. Ancak oğlumun bunu benimle paylaşması, insan yetiştirebiliyor muyum acaba soruma muhteşem bir cevap oldu.
     
    Yüreğinize, kaleminize sağlık.
     
    Okurunuz bol ve daim olsun inşallah.

    • Yanıtla Pelin Öncüoğlu Işık 29 Haziran 2020 at 11:02

      Semra Hanım güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim. Sizin gibi güzel erkekler yetiştiren anneler ve babalar sayesinde bitecek kadınların uğradığı bu duygusal ve fiziksel şiddet. Ne büyük bir gurur böyle bir erkek evlada sahip olmak. Sizi tebrik ediyorum 👏❤ Sizler sayesinde umut tohumları atılıyor bu güzel ülkeye ❤
       
      “Bilinçaltları çoktan kirlenmişti çoğu arkadaşımın” cümlenizdeki tespitinize ve ifade etme şeklinize de bayıldım. 😊
       
      Güzel dilekleriniz için de çok teşekkürler ❤ ❤

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan