İçimdeki Sesler

Kendi Kendimle

24 Nisan 2024

Yazı: Kendi Kendimle | Yazan: Demet Albayrakoglu

Camın kenarındaki masanın üzerine koyduğu bilgisayarın başına geçmiş; boş, bembeyaz sayfaya bakıyordu. Dışarda yağmurlu bir hava vardı. Çocukluğundan beri yağmurun sesini dinlemeyi çok severdi. Cama vuran ritmik sesin ruhunda yarattığı dinginlik duygusunu seviyordu. Hayatın hızından, koşturmaktan yorulduğunda zihninde bu sesi anımsar, sakinleşmeye çalışırdı. Hafifçe esen rüzgarın, ağaçların dallarını usul usul sallandırdığını seyretmek de benzer bir his uyandırıyordu içinde. Bunaldığında dışarısını seyrederdi işte böyle.

Tatminsizlik

O gün, içinde anlamlandıramadığı bir huzursuzluk vardı. Bu hissin üzerinde biraz düşünmeye başlamıştı, bilgisayarına boş boş bakıyordu. Hayatını dışardan bir gözle incelemeye başladı. Yaşam koçu, bu dışardan bakma işinde iyi olduğunu söylemişti bir keresinde.

Severek yaptığı bir işi, yanında sevdiği bir eşi, ailesi ve dostları vardı. Sağlıklı beslenmeye çalışıyor, düzenli spor yapıyordu. Her şey yolunda gibi görünüyordu. Ama içerde, derinlerde bir yerlerde, tatminsizlik duygusuna rastladı. Biraz duraksadı. Bu duygunun sebebi neydi? 40’lı yaşlarındaydı. Daha farklı bir şeyler mi yapmak istiyordu acaba? Daha önce hiç deneyimlemediği, yapmaktan keyif alacağı ama yepyeni bir şey belki de. Evet, evet, belki de yeniliğe ihtiyacı vardı. Tatminsizlik buradan geliyor olabilirdi.

Değişim

Sonra yaşamını sürdürdüğü şehri şöyle bir düşündü. Bu şehir pek iyi gelmiyordu ona artık. Çok kalabalık, çok gürültülü, kaos içerisinde kalmış, kaba bir şehre dönüşmüştü. İçindeki huzursuzluğun sebeplerinden biri de bu olmalıydı. Daha sakin, yaşamın daha yavaş aktığı bir şehir belki ona iyi gelebilirdi.

Bir yerlerde okumuştu, aslında yavaş akan şehirler değil, olaylara karşı verdiğimiz tepkilerin farklılaşması ile hayatın yavaş aktığını hissediliyormuş. Bu düşüncede doğruluk payı vardır tabii. Hepimiz değişiyoruz. Hangimiz bundan 20 sene önceki halimizle mi devam ediyoruz ki hayata? Değişmek durumundayız da zaten. Hayatın içerisinde öğrendiklerimizle, yaşadığımız acılar ve mutluluklarla birlikte değişiyoruz.

Şimdiki koşullara dönecek olursak, şehir değiştirmek hemen bir anda olabilecek bir şey değil senin için. Ama hayatını sadeleştirmek, daha sakin bir iş ortamı için gerekli koşulları hazırlamaya çalışmak senin elinde sanki. Bunun üzerinde bir süredir düşünüyordun zaten. Şimdi, boş bir sayfaya bakarken, yine aynı noktaya gelmen bir tesadüf olamaz değil mi? Artık bir aksiyon alma zamanın gelmiş bence, buna bir bak derim bir ara.

Devam Et

İşte bunları düşünürken o bomboş sayfaya bir şeyler yazmaya başlamış olduğunu fark etmişti, neredeyse bir sayfaya yakın, klavyenin tuşlarına basarak, kelimeleri sıralamıştı. Farkında bile değildi yazdığının, içindekiler sanki otomatik olarak sayfalara dökülüyordu. Gülümsedi, içinden “Devam” diye seslendi kendisine. “Çaktırmadan yazmaya devam et.”

İşte bir de oldum olası şu yazma işini severdi. Çocukluğundan beri hep okur hem yazardı her şeyi. Kendini iyi hissettiren şeylerden biri de buydu. Yazmak; kurallara takılmadan, öylesine uzun uzun yazmak. Yazarak hem kafasının çalıştığını hem de duygularını dökerek, rahatladığını hissediyordu. Üzüldüğünde, mutlu olduğunda, kırıldığında, birinden özür dilemek istediğinde hep yazmıştı. Daha önce dergideki yazarların birinde okuduğu “Neden yazıyoruz?” başlıklı yazıda bahsedildiği gibi; sonsuz olmak, şu dünyaya kalıcı bir şeyler bırakabilmek arzusuydu belki de yazmaya olan tutkusunun sebebi. Kim bilir?

Üniversiteli Genç Kız

Dayanamadığı şeylerden birisi de sıcak kahve kokusuydu. Elinde tuttuğu en sevdiği seramik kupasındaki filtre kahvenin kokusunu içine çekerken yazmaya biraz ara verdi. Bilgisayar ekranına döktüklerine şöyle bir göz gezdirdi. Memnundu yazdıklarından. İçi de rahatlamıştı sanki biraz.

Yazmak, farkında olmayı beraberinde getiriyordu. İnsanın içinde tuttuklarının püskürmesi gibiydi adeta yazmak. Sonra yazdıklarını okumak, insanın içinden neler olup bittiğini daha iyi anlamasını sağlıyordu.

Birden salondaki köşede duran koltukta, sanki birinin oturduğunu hissetti. Görünürde kimse yoktu, evde yalnızdı. Ama öyle hissetmişti işte, gözlerini kapadı hemen. Üniversite yıllarındaki hali, bacak bacak üstüne atmış, onu seyrediyordu. Saçları kısacık ve siyahtı, ne kadar da zayıftı. O zamanlar renkli giyinmeyi pek tercih etmediği için; üzerinde siyah pantolon ve beyaz tişört vardı. Kolları, bilekleri incecikti. Gülümsüyordu ona. Konuşmuyor, gözleri ile ne söylemek istediğini hissettirmek istiyordu.

“Üniversiteden mezun olduğunda neler neler planlamış, neler hayal etmiştin değil mi? Bazıları gerçekleşmedi bazıları da hayal ettiğinden bile daha güzel oldu. Sen o gencecik yaşında, çok çalışarak planladığın her şeyin gerçekleşeceğini sanıyordun ama bazıları olmadı işte. Yaş aldıkça senin için böylesinin daha hayırlı olacağını kabul edip tevekkül etmeyi öğrendin. Hayat sana öğretti aslında. Değil mi?

Böyle bir şey işte yaşamak.

Bu arada yüreğinin en derin yerlerinde kayıplarının büyük özlemini duyduğunu da biliyorum. Onlarla birlikte devam etmeyi de öğretti hayat sana. Sen şimdi; bildiğin gibi, böyle devam et yoluna. Her şey olması gerektiği gibi oldu ve olacak da. Sürprizlere aç kendini” dedikten sonra birden ortadan kayboldu.

Gözlerini yavaşça açtı. Dile gelen gelmişti işte, yazdığı son cümlenin ardına nokta koyup bilgisayarının kapattı. İçini huzur kaplamıştı. Üzerine spor kıyafetlerine geçirdi, arabasına bindi ve doğada uzun bir yürüyüş yapmak için dışarı çıktı.
 
 
Demet Albayrakoğlu
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

2 YORUMLAR

  • Yanıtla Mucella Celik Türkoğul 24 Nisan 2024 at 18:48

    Ellerinize sağlık. Okurken birden benim de karşıma gençliğim oturdu, neredeyse tanıyamadılar birbirlerini. İnsanı öylesine içine alan bir yazı olmuş, teşekkürler.

    • Yanıtla Demet Albayrakoğlu 25 Nisan 2024 at 15:13

      Mücella Hanım, kıymetli yorumlarınız için çok teşekkür ediyorum. Beğenmenize çok sevindim. Belki de birbirleriyle dertleşme zamanları gelmiştir. Ne dersiniz ? Çok sevgiler 💕

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan