Pencereden içeriye baktığım salonun 3 köşesinde de 3 ayrı kişinin oturduğunu görüyorum. Evin büyük kızı, yere minder gibi bir şey sermiş, telefona yansıyan bir kişinin yaptığı hareketlerin, aynısını o da yapıyor. Bir yandan da, nefesini derin bir şekilde içine çekip, sesli bir şekilde dışarı…
Hafta sonu geldiğinde biraz daha fazla uyuyacağım ümidiyle gözlerini açtığında, saatin yediyi gösterdiğini görüp istemeyerek de olsa yatağından kalktı. Yumuşacık pelüş terliklerini ayağına geçirdi, banyoya yöneldi. Hızlıca alınan bir duşun ardından eşofmanını ve sweatshirtünü üzerine geçirip yürüyüşe çıkmak üzere evden çıktı. Apartmanın dış kapısını…
Hiç aklımda yokken; Alexandra Potter’ın “40’lı Yaşların İtirafları | Nasıl Batırdım?” kitabını büyük bir keyifle okumayı bitirdikten sonra, aklıma düştü bu soru. Eee, ben de 40 küsürlü yaşlardaydım, itiraf edeceğim bir şeyler olmalıydı, değil mi? Bir bakalım mı o zaman, hep birlikte. İlk itirafım;…
Hayatınızdan gelmiş geçmiş, sizleri etkilemiş olan öğretmenlerden, yolunuzda sizlere rehber olanlardan kimleri anımsıyorsunuz? Geçtiğimiz hafta Öğretmenler Günü olması sebebi ile şöyle bir düşündüm de. Herkes için ilkokul öğretmeninin yeri ve anlamı büyüktür. Rahmetli Zeliha Hocam’ın da yeri öyledir, benim için. 60 kişilik, 3’erli oturduğumuz…
“Hayatı dibine kadar nasıl yaşayabiliriz? Wabi-Sabi’ye sorarsak; dünyayı kusurlu, bitmemiş ve geçici olarak kabul edip, bu gerçeği kutlayarak derdi.” Bu aralar yeniden Japon Felsefesi üzerine düşünmeye ve okumaya başladım. Değişen iş hayatı koşulları ile ilgili bir şeyler okurken, “wabi-sabi gibi yaşamak” şeklinde bir cümle…
Şu sıralar, Botton’un “Mutluluğun Mimarisi” isimli kitabını büyük bir keyifle okuyorum. LinkedIn’de gezinirken, öneriler kısmında görmüştüm bu kitabı. Hem bugüne kadar mimari ile ilgili hiç kitap okumamış olmam hem de kitabın bir felsefeci tarafından yazılmış olması, ben de merak hissi uyandırmıştı.…
“Sizin için en özel insan kim?” diye sorsalar nasıl yanıtlardınız? Benim için en ön sırada annem geliyor. Hâl böyle olunca artık annemi kağıda dökmenin zamanı gelmiş, dedim ve başladım yazmaya. Önce, ona en çok hangi sıfatların yakışacağını düşünerek yola koyuldum. İlk aklıma gelenler; güzel,…
Bu hafta sizlere, sevgili yaşam koçumun sosyal medyadaki canlı yayınlarından birinde duyduğum ve çok beğendiğim “Duygular, dalgalar gibidir. Sağlıklı olan, onların git-gel halleridir” cümlesinden yola çıkarak, içimdeki git-gellere kendimi bırakıp yazmak istedim. Bazen işler istediğiniz gibi gitmediğinde insanların ne kadar bencil olduğunu düşündüğünüz için…
Geçen sene ocak ayında, sevgili arkadaşım bu güzel dergi için yazı yazmamı teklif ettiğinde, bugün sizlere 40. yazımı yazabileceğimi tahmin bile edemezdim. Bunun şerefine köşemde, bugüne kadar yazmış olduğum yazıları hep birlikte gözden geçirmek istedim. Neler yazmışım, sizlerle neler paylaşmışım merak ettim işin açıkçası.…
Bir süredir devam eden “Planlananlar ve Planlanamayanlar” başlıklı hikayemi, mutlu sonla bağladıktan sonra, kendime bu hafta ne yazmak istediğimi sordum. İçimden ne yazmak geliyordu acaba? Sizlerle ne paylaşmak istiyordum? Bir süre düşününce, kendimde fark ettiğim bir durumu sizlere aktarmak istedim. Artık yaşımın mı, gözlemlerimin…
Artık İstanbul’daydı. Yaralarını sarabileceği kadar sarmıştı. Hayatına kaldığı yerden devam etmeliydi artık Zeynep. İlk işi Sinan’ın bütün eşyalarını toplamak oldu. Birlikte aldıkları, üzerine anlamlar yüklediği ne kadar eşyası varsa, koliledi. Onları kargoya verdiğini belirten kısa bir mesaj gönderdi telefonundan. Ne kadar çok eşya kolilemiş…