Selim elinde çantası ile kapıda belirdiği sırada Kamer amca telefonla konuşuyordu. Dükkânın girişine sırtı dönüktü, delikanlının geldiğini fark etmedi. Çalışma masasının yanında, ayakta, telefonu bir kulağına götürüp konuşuyor, bir okuma mesafesine getirip ekranına bakıyor, ardından sağ elinin işaret parmağı ile bir şeyler yapıyordu. Normalde…
Neye, nereden başlayacağımı bilmiyorum. Yaşamaya, düşünmeye, yazmaya. Canım çok yanıyor. Öfkem çok büyük. Lâkin yazarak iyileşen insanlarız, konuşmanın ötesinde. 6 Şubat sabahı afet haberinin ardından yıkımın boyutunu algıladığımda aklıma 17 Ağustos depremi geldi. 1999 yılında binlerce canımızı yitirdiğimiz, ülkece yıkıldığımız, ekonomimizin çöktüğü, köklü bir…
Gece kulübünde tanıştıkları Müge ve Kathleen ile vakit geçiren çiftimizin keyfi oldukça yerindeydi. Ayça’nın sıcakkanlı girişimleri sayesinde Müge’nin sevgilisi Tunç’un misafiri olmuşlardı. Ancak kulübün sahibi Tunç yanlarında fazla vakit geçirmemiş, işlerini bahane ederek odasına kaçmıştı.…
Yüksek sesle elektronik müzik çalan ve herkesin çılgınca eğlendiği kulüpte güzel kadınların olduğu masaları birer birer dolaşan, onlarla tanışmaya çalışan fakat şansını zorlamasına rağmen istediği karşılığı alamayan Ayça’nın pes etmeye niyeti yoktu: "Bu gece buradan bir kadın alacağım."…
Barın önünde dirseklerine dayanarak ayak uçlarında yükselmiş, derin dekoltesinden simlerle parlayan göğüslerini cömertçe sergileyen genç kadın içkisine torpil istiyordu. Kulübe beraber geldikleri erkek arkadaşı ile birlikte iki tane Long Island siparişi vermişlerdi. Genellikle genç kadınların içkilerine fazladan alkol isteme yöntemlerinden birisi de buydu: Biraz…
Denizin derinliklerindeki tok, ekolu seslerden ve bedenine etki eden basınçtan yüzeye yükselir gibi, kafasının içinde hâlâ yankılanan hızlı, ritmi yüksek ve basları güçlü elektronik müzik, robotlardan yayılan rengarenk ışıkları yansıtan aşırı haz dolu parlayan yüzler, patlayan gözler, degajeler, dekolteler, kahkahalar, inlemeler ve çığlıklarla birlikte,…
Sergen Zeytin Kara, geldiği ilk günden itibaren sadece Bora’nın değil, kampingde kalan herkesin neşe kaynağı olmuştu. Hepsinin gönlünü kazanmış, Bora’nın ise kalbini tamamen çalmıştı. Gün boyu peşinden ayrılmıyordu. Zeytin toplarken, bulaşıkları makineye dizerken, çamaşırları asarken, sürekli etrafındaydı. Kimi zaman oğlak gibi zıplıyor, kimi zaman…
Bir gece, daha uykuya dalalı birkaç saat olmuştu ki dışarıda patlayan gök gürültüsü ile sıçrayarak uyanan Sergen Zeytin Kara hızla yorganın içine daldı. Bora'nın sağ tarafına, yan yattığı yatakta, koynuna yerleşmiş tir tir titriyordu. "Sakin ol kızım, sakin ol. Bir şey yok, yağmur yağıyor…
Bora gözlerini açtığında hava aydınlanmaya başlamıştı. Koltuğunun altında Kara uyanmış, gözlerini yüzüne dikmiş kendisini seyrediyordu. Hiç ummadığı kadar huzurlu bir uyku çekmişti. Ayak ucunda yatan Bulutsu da aynı şekilde yüzü kendisine dönük, yalanıyordu. Lâkin onun yanındaki Şaka hiç hoşnut görünmüyordu, her sabah yaptığı gibi…
Burun deliklerinden ciğerlerine çektiği temiz havayı yüzünün açıkta kalan her noktasında hissederek uykusundan ağır ağır sıyrıldı. Soğuktu. Bodrum’un nemli gece soğuğu. Uykuya dalmadan önce yağmaya başlayan yağmur durmuştu. Sırtüstü yattığı yatağında başı hariç vücudunun tamamı kalın yün yorganın altındaydı. Kendi vücut sıcaklığıyla olabildiği kadar…