Şimdi bir süredir önümüzde birçok kişinin fark ettiği bir değişimin içindeyiz. “İyi insan” yerine geçebilecek yeni bir kavram türemekte: “Yeni İnsan”. Lütfen bu kavramı tanımlamayalım. Tanımladığımız her şey gibi o da bir çerçeve çizer insana. Bırakalım olsun, sadece izin verelim “olmasına”.…
Ben bir kentliyim. Köyüm hiç olmadı benim. İlden ile gezdim. Ancak yolculuklarımda gördüm, kırsal yerleri. Uzaktan bakarak yol aldım. Yeni yerler keşfederken uğradığım bir kasabada çay bahçesine girip ören yerlerini gezerken rastladığım köylülerle söyleşip alışveriş ettim. Kimi zaman yol üzerindeki lokantalarında çorba içtim. Onlara…
Kuşları hiç görmediğim gibi gördüm onun hikâyesinde, küçük büyük gövdelerini, boz renkli tüylerini… Hatta arada bir başlarından tutup okşadım onları. Kuşları avlayıp kafeslere dolduran yeniyetme erkek çocukların boyunu bosunu, uzun boyunlusunu, borazan seslisini, sessiz sakin, yetim olanı, en kabadayı olanı… Hepsini, hepsini yanımdaymışlar gibi…
Otobüsün kalkmasına 3 saat vardı. Eve gidip eşyalarımı toplamak için yeterli bir süreydi. Yürüyerek eve gitmem 10 dakika sürerdi sürmezdi. Yürümeye başladım. Çok acıktığım için bakkaldan yeşil pringels aldım, soğanlı.…
Sevinç ve Okan. 6 yıl önce başlayan ve geçtiğimiz yıl sonlanan bir ilişki. 6 yılın öncesinde 4 yıl süren tanışma- arkadaşlık evresi. Yirmili yaşların başında tanışmış, ortasında çift olmuş sonunda ayrılmışlardı. Hayata bakış açıları, değerleri ve normları birbirini tamamlayan, birlikte "ideal" olan çiftti onlar.…
Annesinin yanından çoktan kalkmış olduğunu görünce küçücük ellerini kavuşturup göğsünden gelen bir sesle "Annem!" dedi. Elleriyle yüzüne düşen lülelerini arkaya doğru sıvazladı. Tam kendine gelemeden çıplak ayaklarla odadan çıkıp mutfağa yöneldi. İki ablası da mutfaktaydılar. Büyük olan arkasını dönmeden "Kalktın mı?" dedi. Onun konuşmaya…
İnsanlar çok garip. Bir mekana birkaç kez gelen hemen herkes, o mekandakilerin kendini tanımasını bekliyor. Tanınmakla kalsa iyi üstelik, ezberlemesini de bekliyor. Mutlaka öyle barmenler, garsonlar falan vardır ancak benim hafızam pek kuvvetli değil açıkçası. O yüzden barın tam önüne oturup, “Her zamankinden” gibisinden…
Sabahın en başındayım, gözlerimin yaşında. Benim sorum, en öncelerde en bilinmezde. Seslerin doğduğu yerde. Nerede, ne zaman belki onu bilmek istiyorum, kendimi bir dağın başında bulmak istiyorum. Sevinçlerimle birlikte, ürpertilerimle hem de. Yalnız olmak değil benim derdim, yalnızlaşmak istiyorum, bir tek benle beraber olmak…
Türlü türlü bitki, türlü türlü hayvan, türlü türlü insan, türlü türlü seks var. Yüzyıllardır var bu türler eminim. Sadece ben yeni tanışıyorum. Tinder’da 4. ayımda tam bir yılan oldum. Uçanı kaçanı, evlisi bekârı. Beni beğeneni beğenmeyecek kadar götüm kalktı hesap edin işte. Ama tanışacağım…
Odanın içinde beş dakikadan uzun bir süredir dikilmiş öylece duruyordu. Aynadan yansıyan ve kendisine hiç tanıdık gelmeyen yabancıya kilitlemişti gözlerini. Elmacık kemiklerinin üzerinde gitgide yuvarlaklaşarak kızaran tombul yanaklarının arasında incecik kalmıştı burnu. Bembeyaz cildinden ise geriye sarımtırak yansımalar taşıyan, cansız bir cilt kalmıştı. Eski…
Onu her gün görüyorum, çünkü buraya geliyor. Bazen daha önce okuduğu kitapları alıyor, bazense okuduklarını yanında getiriyor. Raflar arasında dolaşırken, getirdiği kitapları unuttuğu da oluyor. O zaman ben de unuttuğu kitapları ona yeniden hediye ediyorum. Belki o bunu bilerek yapıyor, belki de her insan…
Gece kulübünde tanıştıkları Müge ve Kathleen ile vakit geçiren çiftimizin keyfi oldukça yerindeydi. Ayça’nın sıcakkanlı girişimleri sayesinde Müge’nin sevgilisi Tunç’un misafiri olmuşlardı. Ancak kulübün sahibi Tunç yanlarında fazla vakit geçirmemiş, işlerini bahane ederek odasına kaçmıştı.…
Bebeğine bakan adam ile tanışmak, hele de onun naif ve duygusal biri olduğuna şahit olmak, kızı rahatlatmıştı. Beraber geçirdikleri o birkaç saati, hiçbir ayrıntıyı kaçırmamaya çalışarak baştan sona defalarca zihninden geçirdi. Kâh adamın söylediği bir cümleyi hatırlayıp kendi iç dünyasındaki yansımalarını aradı, kâh küçük…