Sessizlik Öyküleri

1 | Kıyas Aracı Olarak Kitap ya da Sonsuz Mutluluk

17 Şubat 2022

Öykü: Kıyas Aracı Olarak Kitap ya da Sonsuz Mutluluk | Yazan: Hakan Özbek

 

İndeks

Kıyas Aracı Olarak Kitap ya da Sonsuz Mutluluk | Bölüm 1
Kitaplar Eskir mi? | Bölüm 2
Burada Çirkin Bir Fincan Gördünüz mü? | Bölüm 3
O, Burada mı? | Bölüm 4
Biraz Konuşalım mı? | Bölüm 5
Bilinen Başlangıçlar, Bilinen Sonlar | Bölüm 6
Kendi Yarattığı “Mükemmellik” | Bölüm 7

 
 
Bir kitabevinde “Edebiyat” yazan rafın tam önünde durmuş, elime aldığım birkaç kitaptan biri olan “Merhaba Çukotka”nın arka kapağında yazılanları okuyordum. Aslında bu kitabı daha önce okumuştum. Benim kitaplığımda Ant Yayınları’nın 1971 basımı vardı ancak bu kitabı Yar Yayınları basmıştı. Daha önce okuduğum, bir kitabın yeni bir baskısını görmek ilgimi çekmişti. Bu kitaplara ne denir, nasıl kategorize edilir, tam olarak bilmiyordum ancak benim için bunun gibi kitaplar “Sovyet klasikleri”dir. Kitapta Sovyet öğretmenleri devrimin aydınlığını tüm yurda yaymak için müthiş bir mücadele verir. Sadece öğretmenler değil, doktorlar ve daha pek çok gruptan insan…

Kendime devrimci diyemedim hiçbir zaman. Onca mücadele veren insanın yanında, benim hayatımda gösterdiğim çabanın bir kıymeti yokmuş gibi geliyordu ve eğer kendime devrimci dersem, onların mücadelesine saygısızlık etmiş gibi hissedeceğimi biliyordum. Yine de Sovyet klasiklerine bayılıyordum. Bazı şeyler buram buram propaganda kokar ya, Merhaba Çukotka da bana öyle hissettiriyordu. Ancak tüm bu hissiyata karşılık hep o hikayedeki kahramanlardan biri olmayı hayâl ediyordum. Kendinizi bir dönemde hayâl edersiniz ya bazen, benim için o dönem Sovyetlerin ilk yıllarıydı. Devrim ateşini taşıyanlardan biri olmak ve o ateşin tüm yurdu aydınlattığını görmek… Hayâldi ve müthiş hissettiriyordu.

– Size bir kitap önerebilir miyim?

Hemen yanı başımda bitiveren kısa boylu, gözlüklü ve yaşının yirmilerinin başında olduğunu düşündüğüm bir kadın elinde bir kitapla duruyordu.

– Efendim?

Gözlüğünü sol elinin işaret parmağıyla iyice burnunun üzerine oturtarak terkrarladı:

– Bir kitap önerebilir miyim? Elinizdeki kitabı gördüm de.

Elinde tuttuğu kitabın ön yüzünü göremiyordum ancak Helikopter Yayınları’nın kitaplarından biriydi. Sade kapak tasarımı ve sayfalarının kırmızı boyaları ile tasarımını beğendiğim bir yayıneviydi. Bu yayınevinden çıkan pek çok kitap okumuştum ve elinde tuttuğu incecik kitabı da okumuş olmam muhtemeldi.

– Elbette.

Kitabı bana doğru çevirdiğinde kapağında Jean Echenoz isminin hemen altında Koşmak yazıyordu. Birkaç yıl önce severek okumuş, ardından kitaplığımda çok sevdiğim kitapların arasına koymuştum. “Çek lokomotifi” Emil Zapotek’i anlatan biyografik bir romandı. Doğu Bloku ülkelerinden Çekoslovakya’da tıpkı koştuğu maratonlar gibi hızla göze girmiş, sonra da aynı hızla gözden düşmüştü. Doğu Bloku ülkelerinin neredeyse tamamında böyle hikâyeler karşımıza çıkardı. Hikâye güzeldi, hatta edebi açıdan Merhaba Çukotka bu kitabın yanına bile yaklaşamazdı ancak her şey iyi hikâyeyle bitmiyordu.

– Koşmak’ı okudunuz mu? Belki dönem karşılaştırması açısından katkısı olabilir. Hem Echenoz’un dili de oldukça akıcıdır.

Elimdeki kitapları koltuk altıma sıkıştırıp bana uzattığı kitabı aldım. Kitap şeffaf bir jelatinle kaplanmıştı. Bu yüzden sayfalarını çevirmek mümkün değildi. Bir süre arkasındaki yazıya göz gezdirdim. Ardından kitabı ona uzattım.

– Güzel bir kitaptır. Severek okumuştum ancak iki kitap arasında nasıl bir kıyas yapmamı beklediğinizi anlayamadım. Üstelik Merhaba Çukotka 1920’lerin sonunda geçerken, Koşmak 1950’lı yılları anlatıyor.

Gözlerini devirerek bilmiş bir tavırla lafa girdi.

– Her ikisi de Sovyet dönemi işte.

– Yani?

– Yanisi şu; biri Sovyet erdemini yüceltirken, diğeri aslında o kadar da erdemli, özgür bir yapı olmadığını gösteriyor.

– Vaktiniz var mı?

– Neden sordunuz?

– Bir kahve içmek için iyi bir sebebimiz var diye düşündüm.

– Bir dakika bekler misiniz, öğle arası yapacağımı haber vereyim arkadaşlarıma.

– Bekliyorum.

Hızlı adımlarla kasaya doğru gidip çantasını aldı ve arkadaşlarına bir şeyler söyleyerek yanıma geldi.

– Çıkabiliriz.

Kitapları raflara bırakıp çıktık. Kitabevinin biraz ilerisindeki kafeye oturup siparişlerimizi verdik. Çok geçmeden kahvelerimiz gelirken biz de kaldığımız yerden devam ediyorduk.

– Neden insanların bir dönemle bu kadar sorunu olur? Bu bana pek mantıklı gelmiyor. Özellikle kitaplar konu olduğunda.

Kahkülünü eliyle kulaklarına doğru savurduğunda gözlerinin altlarındaki çiller gözüme ilişti.

– Çünkü bir kısım insan bu dönemi bir serapmış gibi anlatıyor da ondan.

Ona hak veriyordum. Zaten ben de pek çok kitabın bu konuya dair güzellemelerini görmüş, yine yergilerini de aynı şekilde okumuştum.

– Haklısın ancak bazen bir şeyin iyi ya da kötü olması karar vermek için yeterli olmaz ki.

– Neden olmasın?

– Neden olsun? Hayatın güzelliği burada değil mi? Neden sürekli mutlak iyiler ya da mutlak kötüler arıyoruz? Bırakalım da her şey yarı yarıya olsun ve isteyen istediği gibi düşünsün.

– Merhaba Çukotka bana göre bir roman bile değil.

– Evet, olabilir. Anı gibi duruyor, öyle de hissettiriyor. Ancak tüm bunlara rağmen güzel hissettirmediğini kim söyleyebilir. Bana göre önemli olan da bu, bana nasıl hissettirdiği.

Kahvesini yudumlarken, bardağın üstünde kalan kahve köpüğünden bir parça burnuna sürüldü. Sol küçük parmağıyla burnuna sıçrayan sıvıyı sildi. Kendince bana fark ettirmeden masanın üzerinde duran peçeteye sildi.

– Ama bu çok romantik bir bakış açısı değil mi?

Bir sigara çıkarıp ağzıma götürdüm, paketi ona da uzattım. Aslında içmediğini söylese de bir sigara alıp yaktı, öksürdü. Dumanı içine çekmedi, ağzının içinde döndürüp dışarıya üfledi.

– Evet, mutlaka. Bir sanal gerçekliğin içinde yaşamıyoruz sanırım. Hiç derdim yokmuş gibi davranamam, öyle değil mi? En azından bir kitabın sayfaları arasında sonsuz kere mutlu olma şansımız varken neden bunu heba edelim ki?

– Koşmak’ı okurken hiç umutlanmadın mı? Hiç işler Zapotek için yolunda gitsin istemedin mi?

– Son cümleye kadar bunu bekledim ancak ben Echenoz değilim ya da Zapotek. Koşmak insanı umutlandırıyor ancak sonuca ulaştırmıyor. Halbuki Merhaba Çukotka öyle mi? Sonuna kadar mutluluk.

– Saat kaç oldu?

– Bakayım, on üç – otuz altı.

– Geç kalmamam gerekiyor.

– Yine konuşalım, olur mu?

– İyi olur. Hoşça kal.
 
 

Devamı için tıklayınız.

 
 
Hakan Özbek
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

8 YORUMLAR

  • Yanıtla Burak Süalp 17 Şubat 2022 at 14:02

    Sevgili Hakan, yine su gibi akan bir hikaye yazmışsın. Sovyet ve eski Doğu Bloku edebiyatını seven bir okur olmama rağmen sayende hiç bilmediğim yazar ve kitaplar öğrenmiş oldum. Sağ olasın.
     
    İkili arasındaki diyalogda da çok arada kaldım. Ben de zaman zaman düşünüyorum, Sovyet dönemi iyi miydi diye? Cevabım ise bu sorunun tek bir yanıtının olmasının imkansız olduğu yönünde. Bir kere kimin için? Hangi millet, hangi aile, hangi birey? Hangi dönemde? Devrim dönemi mi, Nazi işgali zamanı mı, ya da Üçüncü Dünya Ülkelerine genişleme dönemi mi? Olduğu gibi bir dönemdi işte. Benim eğilimim, her dönemden olduğu gibi, o dönemden de eşitlik, özgürlük, medenileşme ve mutluluk yönünde üretilmiş ne varsa, sanat eserleri, edebi eserler, onları önemsemek, sahip çıkmak yönünde sanırım.
     
    Kalemine sağlık sevgili arkadaşım!

    • Yanıtla Şen Sevgi Erişen 21 Şubat 2022 at 14:10

      Kitaplar hakkında karşılıklı konuşup tartışmayı özlemiştik 🙏 Şimdi sanal ortamda “kitap tanıtımları” yapılıyor ve ben de faydalanıyorum. Ama bir kitapçıda karşılaşıp kitap ya da kitabın yazıldığı dönem hakkında konuşmak çok hoşuma gitti doğrusu. Üstelik Rusya’nın farklı dönemlerine bakıp, değişimi görüp geçmişi yargılama konusu da ilginç olmuş. Ya nasıl bakmalıyız? Bir okuyucu olarak… Bana bu soruyu hatırlattı…
       
      Teşekkürler Hakan.

      • Yanıtla Hakan Özbek 22 Şubat 2022 at 12:22

        Teşekkürler Şen Hanım. Bence kitaplardan bir dönem tahlili yapmak mümkün ancak hikayede geçen kitaplar farklı dönemleri ele alıyor. Bir de kime göre iyi, kime göre kötü dönem sorusu geliyor benim aklıma.

    • Yanıtla Hakan Özbek 22 Şubat 2022 at 12:18

      Bence de bu gibi tüm sorularda olduğu gibi tek bir yanıt imkansız. Benim için iyi olan bir şey, bir başkası için farklı sonuçlar doğurabilir.

  • Yanıtla Diren Selimoğlu 17 Şubat 2022 at 16:12

    Umarım yine konuşursunuz birlikte (: Çok güzel konuşuyorsunuz çünkü.
     
    Eline sağlık.

    • Yanıtla Hakan Özbek 22 Şubat 2022 at 12:19

      Konuşsunlar istiyorum ama bakalım 😀

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 18 Şubat 2022 at 08:19

    O kadar çok bahsettin ki “Merhaba Çukotka”dan cidden merak ettim kitabı. Ama daha yeni “Ana”yı okudum. Aynı tarzda arka arkaya okuyamıyorum 🙃
     
    Öyküye gelince, bayıldım. Ya lütfen ikisinin arasında aşk-meşk bir şeyler olsun 🙈 En sevdiğim konular 😂 Umarım yazarsın devamını 😁
     
    Kalemine sağlık canım 🤗

    • Yanıtla Hakan Özbek 22 Şubat 2022 at 12:24

      Bakalım var aklımda bir şeyler ama, hayırlısı 😀

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan