İndeks
Kıyas Aracı Olarak Kitap ya da Sonsuz Mutluluk | Bölüm 1
Kitaplar Eskir mi? | Bölüm 2
Burada Çirkin Bir Fincan Gördünüz mü? | Bölüm 3
O, Burada mı? | Bölüm 4
Biraz Konuşalım mı? | Bölüm 5
Bilinen Başlangıçlar, Bilinen Sonlar | Bölüm 6
Kendi Yarattığı “Mükemmellik” | Bölüm 7
– Hakan Bey?
– Efendim?
– Buyurun kahveniz.
– Teşekkür ederim.
Kahvemi masaya bırakıp hafif bir baş selamı vererek ayrıldı. Birazdan elinde beyaz bir kupayla Müjgan Hanım geldi. Gülümseyerek masaya oturduktan sonra kahvesinden bir yudum alıp karşıma oturdu.
– Biraz geciktim, kusura bakmayın. Sipariş ettiğimiz kitaplar geldi az önce. Hatta bir tanesini sizin için ayırdım.
– Çok teşekkür ederim.
– Nasılsınız? Bugün son günlere göre daha iyi görünüyorsunuz.
– İyiyim sanırım. Bugün ben de kendimi daha iyi hissediyorum. Ara sıra midemdeki kasılmaları bir tarafa bırakırsam elbette…
– Sevindim buna. Bir psikolog desteği düşünürseniz, yakın bir arkadaşımdan size yardımcı olmasını isteyebilirim.
– Olabilir, her insanın desteğe ihtiyacı vardır, öyle değil mi?
– Kesinlikle, çok doğru. Bu arada hâlâ kaküllü kadını görüyor musunuz?
– Maalesef görmüyorum. Her yerde aradım diyebilirim. En azından bildiğim her yerde… Bulamadım, hiçbir iz yok. Ne bir adres, ne bir telefon…
– Alışacaksınız, inanın. İnsanlar nelere alışıyor.
– Mutlaka ancak kalbim hiç alışmak istemiyor. Ruhum hiç kabullenemiyor kaybettiğimi.
– İyi bir tavsiye veremem size ancak bana göre yaşam alanınızı değiştirmeniz sizin için iyi olabilir.
– Neden? Ben evimden, sokağımdan, uğradığım mekanlardan, bu kentten memnunum. Neden başka bir yere gideyim ki?
– Gerçek hayata tekrar dönmek için.
– Ben zaten tam da gerçekliğin ortasında yaşıyorum. Sabah içtiğim kahve de, okuduğum kitaplar da gerçek. Siz de gerçeksiniz, öyle değil mi?
– Emin değilim.
– Nasıl yani, siz aslında yok musunuz?
– Elbette varım ve tam da karşınızdayım fakat bazen kendi kendinize konuşuyorsunuz. Bu aslında normal bir şey ancak…
– Ancak ne?
– Nasıl anlatılır bilemedim. Siz karşınızda biri varmış gibi konuşuyorsunuz. Gittiğiniz kafenin sahibi Haluk’la konuştuk dün, kendinize her seferinde iki kahve söylüyormuşsunuz.
– Siz Haluk’la birlikte neden benim hakkımda konuşuyorsunuz ki?
– Çünkü sizi bir müşteri olarak görmüyoruz. İyi bir insansınız siz. Etrafımızda olmanızı seviyoruz ancak artık pek iyi görünmüyorsunuz. Olmayan insanlarla konuşup bir şeyler yapıyorsunuz. Bu çok fazla…
– Ne yani, şimdi o yok mu?
– Kim?
– Kaküllü kadın.
– Yani kaküllü müşterilerimi dahi hatırlıyorum ancak hiçbirinin sizinle bir bağlantısı yok.
Gözlerimi kıstım ve emin olmak için tekrar sordum.
– Şimdi siz bana burada çalışan kaküllü bir kadın yok mu diyorsunuz?
– Var, Seçil var. Ancak onunla geçen gün karşılaştınız. Başka da yok, olsa bilirim kabul edersiniz ki.
– ….
– Eşinizi kaybetmenize bir de çok üzüldük ancak hayat işte.
– Nasıl hayat?
– Pek çok insan sevdiklerini kaybediyor. O öldü, biliyorsunuz değil mi?
– Bazen biliyorum. Çoğunlukla değil. Ben bu sahteliğin içinde mutluyum. Ve isteyeceğim son şey, birinin kendi kafamda kurduğum gerçekliği darmadağın etmesi.
Elleriyle alnını kırıştırdı, ardından ellerini şakaklarına doğru kaydırdı.
– Yeni bir gerçeklik kurmanıza gerek yok. Zaten yaşadığınız her şey çok gerçekti. Bazen hatırayı yaşatmak daha güzel değil midir?
– Ben de öyle yapıyorum tam olarak. Sadece sizinkinden biraz daha farklı olarak. Siz birbirinize yazdığınız notlara, birlikte çektirdiğiniz fotoğraflara bakıp ağlarsınız; bense o notların yazıldığı, fotoğrafların çekildiği, kitapların alındığı anları yeniden yaşıyorum. Ve, bu beni mutlu ediyor. Bunun nesi kötü?
– Siz böyle söyleyince kötü bir yanı yok tabii. Ancak gerçek hayatın karşınıza çıkaracağı sürprizleri kaçırıyorsunuz.
– Ben yeterince sürpriz yaşadım. Mümkünse fazlasını almayayım. Bildiğim anları, bildiğim sonları yaşamak, bildiğim kitapları okumak bana iyi hissettiriyor. Bir kötü sürprize daha hiç hazır değilim.
– Kusura bakmayın, sizi üzmek istemedim.
– Üzülmüyorum ben. Sadece yeni bir sürpriz istemiyorum, o kadar.
2 YORUMLAR
İnsan istemedikten sonra elden ne gelir? Sizin kahramanınız yeni süprizleri istemediğinin farkında en azından. Bir çoğumuz bunun farkında bile değiliz. Merakla devamını bekliyorum.
Hayatı yaşanılır kılan şeyin “umut” olduğunu düşünürdüm ama bazıları için öyle değilmiş. Yeni bir bakış açısı, güzel!