Sessizlik Öyküleri

7 | Kendi Yarattığı “Mükemmellik”

9 Haziran 2022

Öykü: Kendi yarattığı ‘mükemmellik’ | Yazan: Hakan Özbek

 

İndeks

Kıyas Aracı Olarak Kitap ya da Sonsuz Mutluluk | Bölüm 1
Kitaplar Eskir mi? | Bölüm 2
Burada Çirkin Bir Fincan Gördünüz mü? | Bölüm 3
O, Burada mı? | Bölüm 4
Biraz Konuşalım mı? | Bölüm 5
Bilinen Başlangıçlar, Bilinen Sonlar | Bölüm 6
Kendi Yarattığı “Mükemmellik” | Bölüm 7

 
 
Onu her gün görüyorum, çünkü buraya geliyor. Bazen daha önce okuduğu kitapları alıyor, bazense okuduklarını yanında getiriyor. Raflar arasında dolaşırken getirdiği kitapları unuttuğu da oluyor. O zaman ben de unuttuğu kitapları ona yeniden hediye ediyorum. Belki o bunu bilerek yapıyor, belki de her insan gibi zaman zaman unutuyor işte.

Dükkanınıza sürekli gelen kişileri tanırsınız ya, ben de onu yıllardır tanıyorum aslında. Pek konuştuğumuz söylenemez ama bazen hiç konuşmadığınız insanlar size çok yakın gelir ya, öyle hissettiriyor bana.

Bir sevgilisi vardı, önceleri onunla gelirler ve alacakları kitapları seçtikten sonra üst kattaki kafe bölümüne geçer kitaplar hakkında konuşurlardı. Ve sanırım birbirlerini ilk burada görmüşlerdi. Hiç isimlerini sormadım, hiç yanlarına oturmadım, dertlerini dinlemedim. Sürekli mutlu görünen insanlar vardır ya, bunlar o insanlardandı işte. Sonra kadın bir nedenden öldü, öyle duydum. Böyle söyleyince duygusuz gibi görünüyor olabilirim ancak değilim. Onun ölümünden sonra adam da bir süre hiç uğramadı dükkana. Belki başka bir yere gitmeye başladı, belki de internetten alışverişe yöneldi. Bilmiyorum. Sonra yeniden buraya gelmeyi sürdürdü. Tek geldiğinde de hiçbir zaman onu mutsuz görmedim. Bir tek yanında taşıdığı fincanını kaybettiğinde paniklemişti, o kadar. Bizde işe yeni başlayanlardan biri çöpe atmış bardağı, sahipsiz sanıp. Neyse ki sonra bardağı bulduk.

Bir gün burada unuttuğu bir kitapta görmüştüm adını ilk kez. Hakan yazıyordu. O zaman isminin Hakan olduğunu öğrenmiştim.

Her gün aynı saatlerde geliyor buraya. Elinde kitaplarla rafların arasında dolanıyor, kendi kendine konuşuyor, sonra biraz ilerideki kafeye uğruyor. İki kahve söylüyor, birini içiyor, diğerini karşısına koyuyor ve sohbete devam ediyor. Ben böyle anlatınca garip geliyor olabilir size ancak ona baktığınızda karşısında kimsenin olmaması dışında bir anormallik sezilmiyor. Sanki konuştuğu kişi sizin görüş alanınızın dışında gibi, hepsi o kadar.

Bugün konuştum onunla. İlk kez sohbet ettim. İlk kez aynı masaya oturdum ve bir kahve ısmarladım. Kendi kendine konuşurken, benimle konuştuğundan daha mutlu olduğuna yemin edebilirim. Yine de her zamanki nezaketiyle konuştu benimle. Bu gelişinde kendi kendine konuşmamıştı ve bu bana biraz garip gelmişti. Onun deli olmadığını, kendi kendine konuşmanın normal olduğunu biliyordum ancak onun durumu biraz farklıydı çünkü konuştuğu aslında kendisi değil, ölü bir kadındı ve ölülerle konuşmak bana biraz ürkütücü geliyordu. Ona bir psikolog arkadaşımı önerdim. Teşekkür etti.

Eşinin öldüğüne inanmadığını sanıyordum ancak hiç düşündüğüm gibi değilmiş. Bunun bilincindeydi. Tüm o konuşmaları, kafede oturup bir fincan kahveyle sohbet etmeleri hepsi kendi kurguladığı bir senaryoydu. Bunun bir senaryo olduğunu kendi söyledi bana.

Kendinizi bir senaryonun içine hapsedilmiş gibi düşünün. Mesela, The Truman Show gibi. Ancak bu kez baş kahramanımız tüm bunların bir kurgu olduğunu biliyor ve burada olmaktan, bir kurguyu yaşamaktan hiç rahatsız olmuyor. Buradan ayrılıp Fiji’ye ya da başka bir yere gitmeye hiç niyeti yok. Üstelik bu kez senarist de kendisi ve istediği her an filmi sonlandırabilir. Ama öyle olmuyor. Kendi yarattığı “mükemmelliğin” içinde gayet huzurlu gibi görünüyor.

Yine de bazen merak etmiyor değilim, kimi kimsesi yok mu diye. Öyle ya, bir arkadaşınız mutlaka gereksiz bir gerçekçilikle hayatınızın kusurlarını önünüze serer. Ya da ailenizden, büyük ailenizden birileri “sizin için en iyisini” ister.

Ona hayatın karşısına çıkaracağı sürprizleri kaçırdığını söylediğimde, bir sürpriz istemediğini söyledi bana. Oysa ben herkesin sürprizlerden mutlu olacağını sanıyordum. Ancak sürprizler her zaman iyi olmuyormuş, onu öğrendim. Ben kötü sürprizlere talihsizlik diyordum, o ise olduğu gibi: kötü sürpriz.

Artık ona bir hatırlatma yapmanın doğru olmadığını düşünüyorum mesela. Önceleri tam tersini, gerçekliğin içinde olmasını daha doğru buluyordum. Belki de doğrudur ancak bir şeyin doğru olmasının bazen hiçbir önemi olmuyor. Onun durumunda bu böyle.
 
 

…SON…

 
 
Hakan Özbek
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan