Sessizlik Öyküleri

5 | Biraz Konuşalım mı?

14 Nisan 2022

Öykü: Biraz Konuşalım mı? | Yazan: Hakan Özbek

 

İndeks

Kıyas Aracı Olarak Kitap ya da Sonsuz Mutluluk | Bölüm 1
Kitaplar Eskir mi? | Bölüm 2
Burada Çirkin Bir Fincan Gördünüz mü? | Bölüm 3
O, Burada mı? | Bölüm 4
Biraz Konuşalım mı? | Bölüm 5
Bilinen Başlangıçlar, Bilinen Sonlar | Bölüm 6
Kendi Yarattığı “Mükemmellik” | Bölüm 7

 
 
Her şeyin sarpa sardığı bir an var, biliyorum ancak gerçeklikten koptuğunuzda elinizden ne gelir? Hiçbir şey.

Bazı akşamlar koltukta uyuyup kalacağımı bilerek bir film açıyorum. Özellikle bildiğim filmlerden seçiyorum. Tanıdık sesler duymak beni rahatlatıyor. Koca kentte kendimi çok yalnız hissediyorum. Son sigaramı küllüğe basıp söndürdükten sonra kıçımı ekrana dönüp sadece sesleri dinliyorum ve uykunun beni ele geçirmesini bekliyorum. Sabahları ise sadece sigara içerek geçiriyorum.

Çalma listeme yeni eklediğim şarkılardan biri çalıyor; Pi Ja MaJ’ai oublié” Bir yandan üstümü giyiniyorum, bir yandan ise göz ucuyla aynadan kendimi izliyorum. Bugün kahve almayacağım. Sanki ne oluyorsa hep soğumuş kahve içmekten diye düşünüyorum. Yanıma Viet Thanh Nguyen‘in Mülteciler kitabını alıp kendimi evden dışarıya atıyorum.

Bugün aynı şeyler yok. En azından tamamen aynı şeyler. Bir şeyler aynı kalabilir; bunda bir sorun yok ama her şeyin aynı kalması bir sorun gibi duruyor. Nişantaşı’na doğru yürüyorum. Sabah henüz erken, insanlar koşuşturuyor. Ben geçenlerde yeni keşfettiğim bir kahvecide oturmayı planlıyorum. Herkes işe koştururken ve avareler henüz tatlı uykularından uyanmamışken, kafeye sadece gelip geçenler uğruyor, onlar da çok uzatmadan kahvelerini alıp gidiyor.

– Bir americano alabilir miyim lütfen?

– Kahvenizi fincanda mı istersiniz yoksa karton bardakta mı?

– Fincan olursa sevinirim.

Sıcak kahveler önüme geliyor, sigaralar yanıyor-sönüyor, sayfalar dönüyor… Böyle söyleyince, sanki bir pavyonda gibi hissediyorum kendimi, ne kadar zaman geçti bilmiyorum ancak kitap bitiyor. Okumaya devam etmem için yeni bir kitap gerekiyor.

Siz de benim gibi müdavim misiniz? Eğer öyleyseniz, hep aynı yerlerde dönüp duruyorsunuzdur. Berberimi hiç değiştirmedim, üstelik semtte popüler bile değil. Aynı kafelerde oturup, aynı barda biramı içiyorum. Her zaman aynı üç kitapçıya uğruyorum. Şimdi burada, bir zincir kitapçıdan alışveriş yapma fikri midemi bulandırıyor. Bu yüzden Nişantaşı’ndan Beşiktaş’a yürümeye karar veriyorum.

İçerisi pek kalabalık değil. Raflarda yeni bir kitap neredeyse yok. Andre Breton’un Nadja’sı gözüme ilişiyor ancak hayır, bugün yeni baskılar kovalamanın hiç sırası değil. Nadja ile hüzünlü bir bakışmanın ardından vedalaşıyorum. Yeni çıkanların yer aldığı rafta Sergey Dovlatov‘un Bavul kitabı ilişiyor gözüme. İlk cümlesine bakıyorum:

“Bu hikaye on sekiz sene öncesine aittir. O dönemler henüz Leningrad Üniversitesi’nde öğrenciydim.”

Kitabı alıp kasaya yöneliyorum, kitabı uzatıyorum.

– Bugün nasılsınız?

– Her günkü gibi, ya siz?

– Ben de iyiyim. Bu arada geçen gün sipariş ettiğiniz kitaplar geldi. Şimdi alacak mısınız yoksa daha sonra mı uğrarsınız?

– Çantamı yanıma almadım, yarın uğrasam olur mu?

– Hiç sorun değil, ne zaman isterseniz.

– Teşekkür ederim.

– Peki poşet ister misiniz?

– Hayır, hiç gerek yok.

– Bugün kahvenizi içtiniz mi? Size ikram edebiliriz.

– Aslında hayır demeliyim ancak, olabilir.

– O zaman siz istediğiniz masaya oturun, ben hemen kahvenizi getiriyorum. Hem biraz son zamanlardan konuşuruz. Biraz konuşalım mı, ne dersiniz?
 
 

Devamı için tıklayınız.

 
 
Hakan Özbek
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan