Açık Büfede Birer Tabağız Hepimiz

5 | Sevişme Vakti

5 Mart 2021

Roman: 5. Bölüm | Sevişme Vakti | Yazan: Didem Çelebi Özkan

 

İndeks

Açık Büfede Birer Tabağız Hepimiz | Bölüm 1
Sevmişmiş. Bitmişmiş. | Bölüm 2
Benim Sarhoşluğum Temizdir Bir Kere | Bölüm 3
Belki Şimdi Doğru Zamandır | Bölüm 4
Sevişme Vakti | Bölüm 5
Özledim. Bunu Söylemek Serbest mi? | Bölüm 6
Uyanıp Öpmeyi İstediğim Kadın | Bölüm 7
Bana En Çok Senin Tenin Yakışıyor | Bölüm 8
Burnumdan Getirdiniz Tatilimi | Bölüm 9
Böyle Bir Kırmızı mıydı? | Bölüm 10
Bana Baran’ı mı Savunuyorsun? | Bölüm 11
Sadece Sen Zarar Görürdün | Bölüm 12
Bir Oyun Oynayacağız Bu Gece | Bölüm 13
Daha Fazlasını İstiyorum | Bölüm 14
Tatil Biter, Aşk Biter | Bölüm 15
Bunlarla Yüzleşmek Acıtmıyor mu Canını? | Bölüm 16
Sesini Bile Özledin, Öyle Değil mi? | Bölüm 17
Adam Önce Senin Kriterlerinden Geçsin | Bölüm 18
Gözlerime Bak | Bölüm 19

 
 

08 Temmuz 2017, Cumartesi

Kuzey’ın kollarının arasında gözlerini açtı. Zihni saniyeler içinde dün geceden sahneler yollamaya başladı bilincine: Kayaların üzerindeki locada öpüşmeleri, Kuzey’in kucağına oturuşu, nerede olduklarını fark edip bardan ayrılmaları, odaya gelene kadar Kuzey’in bir an olsun Pamir’in vücudundan ellerini ayıramaması, Pamir’in kapı yerine kullanılan çadır fermuarını elleri titreyerek açması, üzerindeki tulumu Kuzey’in neredeyse parçalayarak Pamir’in bedeninden söküp alması, ip iç çamaşırı haricinde çırılçıplak kalmış Pamir’in, Kuzey’in hızının aksine, düğme düğme oldukça yavaş Kuzey’i soyması, bir noktadan sonra Kuzey’in bu acı veren yavaşlığa katlanamayıp Pamir’i kucağına alması ve birlikte düşülen yatak…

Ne kadar uyudular, kaç kere seviştiler; her şey bulanıktı. Uyku ve seks iç içe geçmişti.

Uyudukları kısa sürelerde de Pamir, ilk geceden ender tecrübe edilebilecek bir yakınlığın şaşkınlığını yaşıyordu. Kuzey’in, başının altından ve göğsünün üzerinden bedenini saran kolları bir an olsun uzaklaşmıyor, avuçlarının içine aldığı elleri tutan parmakları gevşemiyordu. Üstüne üstlük uykusunda dahi kadının omzuna öpücükler konduruyordu. Bir süre sonra da zaten yeniden sevişmeye başlıyorlardı.

Yorgun olması gerekirken son derece dinlenmiş ve canlı hissediyordu Pamir. Ruhu ve bedeni uzun zamandır açtı da kendisine bir ziyafet sunulmuş, o da tüm susuzluğunu ve açlığını son derece leziz tatlarla doyurmuştu sanki.

Yüzü Kuzey’in göğsüne gelecek şekilde adamın kollarının arasında döndü. Elini göğsünün üzerine koydu, kaslarının sertliğini bir kez daha takdir ederek kendi kendine gülümsedi.

Pamir’in uyandığını fark eden Kuzey, “Günaydın güzellik” deyip alnına bir öpücük kondurdu.

“Günaydın Adonis1” diye karşılık verip minik bir öpücük de Pamir bıraktı Kuzey’in göğsüne. Adonis benzetmesine içten bir kahkaha attı Kuzey.

“Ölümüm ve ölümsüzlüğüm demek senin elinden olacak altın Venüs.2

“Dikkatli olmalısın o zaman baharın temsilcisi, insanların en yakışıklısı, ölümlü Adonis.”

Bir eli Pamir’in sırtından kalçalarına doğru hafif dokunuşlarla kayarken diğeri ile çenesini tutup nazikçe yukarı kaldırdı başını; “Ederim tanrıçam, merak buyurmayınız” dedikten sonra nefesini kesercesine öptü Pamir’i.

Geri çekildiklerinde Pamir, Kuzey’in kollarından sıyrılıp yataktan kalktı.

“Bana dokunmaya devam edersen yataktan çıkamayacağız. Hadi duşa. Ardından giyinir kahvaltıya ineriz. Çok açım. Sonra istiyorsan bu ana geri döneriz” deyip Kuzey’i de kaldırdı yataktan.

Birlikte duşa girdiler. Tutku ve şefkatin karıştığı okşayışlar eşliğinde köpükle kapladılar birbirlerinin vücudunu. Kuzey, Pamir’in beline uzanan başak rengi saçlarını yıkadı önce, kremleyip duruladıktan sonra kalçasına ufak bir şaplak atarak “Çık şimdi kabinden yoksa burada bir kez daha…” Cümlesini bitirmesine fırsat vermeden Pamir kıkırdayarak çıktı duştan. Havluya sarınıp odaya geçti. Kendi duşunu da tamamladıktan sonra belinde havlu yatağa uzanmış halde Pamir’in hazırlanışını izlemeye koyuldu Kuzey.

Saçlarını taramayı bitiren Pamir, bavulundan krem çıkartıp yatağa Kuzey’in yanına uzandı.

“Cildim çok kuru, krem sürmezsem bütün gün gerilir durur.”

Kuzey krem kutusuna elini uzattı. “Bana bırak.”

Pamir şaşırdıysa da kutuyu uzattı. Anlaşılan şımartılacaktı bugün. Kuzey, arkaik bir ayinin ritüellerini gerçekleştiren bir şaman rahibinin kendini adamışlığı ile önce göğsünün üzerinde tutturulmuş havluyu çözdü, ardından hafifçe yatırdı kadını. Tüm vudunu kremle ovduktan sonra masajla sona erdi dokunuşları.

“Şimdi bir süre uzan böyle, krem kurusun iyice. Ben de güzelliğini seyredeyim. Ne kadar harika gözüktüğünü keşke sen de görebilsen” dediğinde tüm gece yaşananlar sırasında hiç duymadığı utancı hissetti Pamir, yanakları kızardı.

“Tanrım Pamir, iltifatın seni soktuğu hâl inanılır gibi değil. İnsan senin gibi bir kadının buna alışık olmasını bekliyor oysa.”

Pamir gözlerini devirerek “İltifattan değil de gün ışığının altında santim santim MR’ımı çektiğinden olabilir mi acaba?” deyip koluna ufak bir şaplak attı Kuzey’in. Kuzey gülerek yatağın yanındaki komodinin üzerindeki telefona uzandı. Resepsiyonu aradı.

“Günaydın, dün akşam otel misafirlerinizden Pamir Hanım’ı ziyarete gelmiştim. Arabamın anahtarı resepsiyonda. Rica etsem biri bagajdaki çantayı Pamir Hanım’ın odasına getirebilir mi?” Karşıdan gelen cevabı dinledikten sonra teşekkür edip kapattı telefonu.

Pamir’in meraklı bakışlarına cevaben de “Fethiye’de yaşayınca arabanda mayo, şort, tişört gibi eşyaların olduğu ufak bir çanta daima hazır oluyor” dedi.

“Harika. Kahvaltıdan sonra yüzeriz birlikte o zaman” diyen Pamir’in aklına dün denizde yaşadıkları gelince yüzü gölgelendi birden.

“Ne oldu?”

“Dün yüzerken çok zorlandım. Hem soğuk hem de çok dalgalı deniz.”

“Hıım evet öyledir bu taraflar. Sorun değil, bugün yanında ben olacağım.”

“Çok şövalye ruhlusunuz Kuzey Bey.”

“Bak bak bir de dalga geçiyor.”

Uzanıp öptü Pamir’i.

Yarım saat sonra üzerlerini değiştirmiş, restorana inmiş, kahvaltılarının büyük bir kısmını da bitirmişlerdi. İkisinin de üzerinde yaşananların şaşkınlığı olsa da durumu iyi idare ediyorlardı. “Bundan sonra ne olacak?” sorusunun cevabı aranmıyordu. “Aranmalı mı acaba?” diye düşünüyordu Pamir. “Çok erken. Saçmalamayı kes. Tadını çıkart yaşadıklarının” diye içindeki sorgulayıcıyı susturdu.

Restorandan sonra deniz kenarına indiler. Gerçekten de Kuzey’in koruyucu bedeni sayesinde çok daha rahat girip çıkabildi suya Pamir. Hatta deniz bile daha az soğuktu sanki. Üşümemesinde, Kuzey’in devamlı onu kollarının arasına almasının etkisi muhakkaktı.

Bir süre sonra şezlonglarda smoothie’lerini3” yudumluyorlardı. “Kokteyl kaçta?” diye sordu Kuzey. Pamir neredeyse buraya fotoğraf sergisi için geldiğini unutacaktı.

“Yedi buçukta. Ama tabii biraz daha erken orada olsam iyi olur.”

“Saat üçe geliyor. Odaya çıkıp duş alalım. Giyinip merkeze ineriz. Kuaföre gitmek isteyeceksindir. Beğeneceğini sandığım bir salon biliyorum, seni oraya bırakır ben de üstüme daha uygun bir şeyler giymek üzere eve geçerim. İşin bittiğinde de seni alırım, galeriye birlikte gideriz. Tabii benim de seninle gelmemi istiyorsan…”

Pamir şaşkınlığını belli etmemeye çalışarak Kuzey’i dinliyordu. Kuzey soran gözlerle bakmaya devam edince “Elbette benimle gelmeni çok isterim. Tamam o zaman çıkalım odaya” diyebildi.

Her şey planladıkları gibi gerçekleşti.

Sergi başarılı geçti, iyi bir katılım olmuştu. Galeriye yolladığı parçaların çoğu satılmıştı. Bir tanesini de Kuzey, Pamir’in olanca karşı koyuşuna rağmen, kendi ofisine asmak üzere satın almıştı.

O gece Pamir’le beraber otele geri döndü Kuzey. Pamir iki gece kalmak üzere geldiği Fethiye seyahatini iki gece daha uzattı. Her gece Kuzey yanına geldi. Her gece keyifle saatlerce sohbet ettiler, tutkuyla seviştiler.

Ne kendilerine ne geleceğe dair bir şey konuşmadılar.
 

*

 

10 Ocak 2021, Pazar

Tıpkı Faralya’daki ilk gece olduğu gibi yatakta Pamir’i kollarının arasına almış, gece boyunca da bir an olsun ayırmamıştı kollarını kadının bedeninden. Ve gene tıpkı o ilk gece yaptığı gibi ara ara uyanıp omzundan öpmüştü Pamir’i. Bu kadar; ötesinde bir şeye teşebbüs etmemişti ikisi de.

Duygusal ve fiziksel yorgunluğun yarattığı bitkinlikle kısa sürede derin bir uykuya dalmıştı Pamir. Sabah huzurla ve bu sefer nerede olduğunun bilincinde Kuzey’in kollarında açtı gözlerini. Kuzey’e doğru dönüp ilk kez yıllar önce yaptığı gibi yanağını göğsüne dayadıktan sonra elini de yüzünün hemen yanında diğer göğsünün üzerine koydu. Bu defa farklı olan tek şey çıplak değil, pijamalarıyla olmalarıydı.

“Günaydın Venüs” dedi Pamir’in hareketleriyle uyanan Kuzey.

Venüs hitabıyla “O da aynı sabahı düşünüyor olmalı” diye içinden geçirdi Pamir. Lakin “Günaydın Adonis” karşılığını veremedi. Kelimeler boğazında düğümlendi, güçlükle anılardan sıyrıldı, “Günaydın canım” dedi. Ardından da kollarından çıkıp tuvalete gitmek üzere yataktan ayrıldı.

Kuzey bir kez daha harika bir kahvaltı sofrası hazırladı ikisi için. Bu sefer çok daha iştahla bitirdi tabağındakileri Pamir.

“Bugün bir yürüyüşe daha ne dersin?” diye sorduğunda çok da şaşırmadı Pamir. Her hafta sonunu böyle geçiren bir adamın pazar gününü NetFlix karşısında geçirmeye elbette niyeti olmayacaktı.

“Dünkü facia performansımdan sonra bugün bir kez daha denemeyi düşünüyor olman bile takdire şayan doğrusu.”

“Balım, dün olanlar çok normaldi; alkol, açlık ve yol yorgunluğu. Birçok kişi, kendini dağları vurmayı bırak, başını yataktan kaldıramazdı.”

“Ver gazı, ver. Nasıl bir rota var peki aklında?”

“İtiraf ediyorum dünkünden biraz daha uzun ve zor ama sonunda varacağımız yere bayılacaksın.”

“Ne desem kabul etmeyeceksin, öyle değil mi?”

Güldü Kuzey. “Bence sen de istiyorsun zaten. Hadi kalk hazırlanalım.”

Birlikte mutfağı topladıktan sonra giyinmek üzere üst kata çıktılar.

En azından hava zorlamayacaktı bugün, bulutsuz bir gökyüzünde güneş yalabık ışıltılar saçıyordu.

Bu sefer rota yokuş aşağı başlamıştı. Büyük bir neşeyle Kuzey’in arkasından yürüyordu. Lakin iniş uzadıkça Pamir’in içini bir endişe kapladı. Dönüş yorgunluğu ile rotayı tamamlamaya çalışırken şimdi indikleri bu uzun yolu tırmanmaları gerekecekti.

İniş bitti, uzun bir süre de asırlık ağaçların arasında düz bir patikada yürüdüler, ardından tırmanışa geçtiler. Pamir daha ne kadar yürüyeceklerini kestiremiyordu fakat şimdiden dünkü rotanın gidiş ve dönüşünden uzun yürümüşlerdi.

Son tırmanışın ardından asfalt bir yola çıktılar. Kuzey ilerdeki yerleşim alanını göstererek “Oraya gidiyoruz” dedi. Oldukça uzakta olan köyü çok net seçemiyordu Pamir. Tek düşünebildiği daha uzunca bir yol yürümeleri gerektiği ve orada bu kadar özel ne olduğuydu. Kendisine şaşkın şaşkın bakan kadına gülümseyerek “Kayaköy” dedi Kuzey ve ekledi “Mardin’i aratmayacak, göreceksin bak.”

Bu sürpriz karşısında hazırlıksız yakalanan Pamir, kendini bir kez daha “Keşke bu kadar mükemmel olmasan” diye düşünürken buldu. Fakat hızlıca çıktı içine düşmek üzere olduğu duygusal andan ve Kuzey’in yanına gidip sıkıca sarıldı “Bu harika bir sürpriz oldu. Keşke fotoğraf makinemi de alsaydım yanıma” dedi.

Kuzey muzip muzip gülümsüyordu. “Aldım, çantamda. Vardığımızda istediğin kadar fotoğraf çekebilirsin.”

Kendine hayretle bakan kadına güldü Kuzey. “Biliyorum güneş tepemizde ve bu saat uygun değil istediğin fotoğrafları çekmek için. Fakat sen gene de sihrini konuşturur ve güzel birkaç kare yakalarsın. En azından ‘yanımda olsaydı’ diye üzülmez ve istediğin kalitede olmasa bile hatıra kalacak bir iki kare olur elinde.”

Pamir’in kendisine hâlâ kocaman açılmış gözlerle baktığını görünce “Hadi deli kız bu kadar şaşıracak bir şey yok” dedi ve elinden tutup yürüyüşe yeniden başlattı.

19. yüzyılda Rumlar tarafından kurulan köy, yamaçta sıra sıra yükselen taş evlerden oluşuyordu.

Büyük ve küçük kilisenin haricinde, on dört şapel bulunuyordu köyde. Kuzey’in anlattığı bilgiler eşliğinde köyün içinde ilerledikçe Kayaköy’ün zihninde canlandırdığından çok daha büyük olduğunun ayırdına vardı. Gördüğü fotoğraflar ve Kayaköy üzerine okuduklarından sonra beş-on taş evin harabesiyle karşılacağını düşünürken onlarca ev uzanıyordu gözlerinin önünde.

Tepedeki şapele çıkacaklarını söyledi Kuzey. Tüm köyü oradan kuşbaşı görebilir, arkasında uzanan Soğuksu Koyu’nun sunduğu seyir keyfinin tadını çıkarabilirlerdi. Şimdiden hayli yorulmuş olan Pamir bu son tırmanışın kısa olmasını diledi içinden. Taş döşemeli yolun üzerinde şapele doğru çıkmaya başladılar.

Zorlukla da olsa sonunda Kuzey’in ardından şapelin olduğu tepeye ulaştı. Gerçekten manzara inanılmazdı. Dün üzerlerine branda olan örtüyü bu sefer yere serdi Kuzey. Pamir ayakkabılarını çıkarttıktan sonra, koyu seyredebileceği şekilde sırtını çantasına yaslayıp uzandı örtünün üzerine. Ocak ayında, bahar ılıklığındaki havanın kendisini ısıtmasının zevkini çıkarttırken Kuzey’in uzattığı çayı içti ve bitirmesi buyrulan enerji barını yedi. Kuzey viski ve kahveyle hazırladığı içeceğini bitirdikten sonra Pamir’in yanına uzandı ve elbette kollarına aldı kadını. Huzur bu olmalıydı. Kısa bir süre için de olsa uyuduğunu, Kuzey “Hadi balım, dönüşe geçmemiz gerekiyor” diye kulağına fısıldadığında fark etti.

Kıpırdayacak gücü kalmamıştı oysa. Sadece buraya gelmek dünkü rotanın gidiş-dönüş tamamının üç katıydı. Bir bu kadar daha nasıl yürüyeceğini düşünmek bile yılmasına yetiyordu. Gene de kalktı, hazırlandı. Kuzey’in çantasından fotoğraf makinesini çıkartıp birkaç açıdan şapelin fotoğrafını çekti. Köye indiklerinde beş altı kare de orada aldıktan sonra dönüşe geçtiler.

Dün bittiğini düşünüyorsa bugün ölüyor demekti. Henüz asfalt yoldayken Kuzey’e “Lütfen köye bir taksi çağıralım ve gelip bizi alsınlar” demeyi dahi aklından geçirdiyse de eski dağcı kimliği bu pes edişe izin vermedi.

Kuzey bir ara Pamir’in haline gülerek “Pişt aklına Baran geliyor mu?” diye takıldı.

Kadının homurtudan öteye gitmeyen cevaplarına “Tek düşünebildiğin bir sonraki adımı nasıl atacağın olduğunda Baran falan kalmıyor, öyle değil mi balım?” dedi. Yaşam bu kadar basitti aslında, hayatta kalmak söz konusu olduğunda her dert önemini yitirirdi.

Sonunda Kuzey’in bırakmasına izin vermeyen daimi desteği ile rotayı tamamladı. Son tırmanış, inerken de tahmin ettiği gibi en zorlayıcı bölüm olmuştu. Evin önüne geldiklerinde “Bunu yapabileceğini görmen gerekiyordu” dedi Kuzey. Öğrencisi ile iftihar eden bir koçun gururu vardı sesinde.

“Sana gücünü unutturmuşlar, tek yapman gereken hatırlamaktı. Bittim dediğinde bitmediğini, yapamayacağım dediğinde yapabildiğini hiç unutma. Eski kocan yıkamadı seni, Baran mı yıkacak?”

“Bir de sen” diye geçirdi içinden. “Hayatımda beni derinden yaralayan üç adam. Fakat bunlardan birinin de sen olduğunun vicdani yüküyle karşı karşıya kalamayacağın için elbette kendini saymayacaksın.” Düşündüklerini kendine sakladı. İki gündür kendisi için elinden geleni yapan adama sitemle ya da geçmişin hesaplaşmalarıyla gitmeyecekti. Yaralarının bir kez daha üstünü örttü ve kendi görüş alanından da, Kuzey’inkinden de kaldırdı.

“Sen duşa gir balım. Ben markete gidip akşam yemeği için bir şeyler alayım. Fırında tavuğa ne dersin?”

“Süper derim” diye güldü Pamir.

“Tamam o zaman. Fırını aç lütfen, ısınsın. Ben de markete gidiyorum.”

Kuzey’in verdiği anahtarla içeri girdi. Duşta bayılmak istemiyorsa şekerini yükseltmeliydi, tezgahın üzerindeki çerezlikten ağzına birkaç tane attı. Fırını yakıp üst kata çıktı. Zar zor üzerindekileri çıkarttı, bacaklarında kalan son güçle kendini duşa attı.

Ayakta duracak hali yoktu, fayans zemine oturdu.

Açık duşun altında yüzünden süzülen sularla göz yaşları birbirine karıştı. Neden ağladığının çok da bilincinde olmadan bir süre sadece içindeki acının yaşlarla vücudundan ayrılmasına izin verdi. Duştan çıktığında, Baran bedenindeki hakimiyetini kaybetmişti, vedalaştı eski sevgilisiyle.

Keten ve dantel karışımı siyah mini bir eteğin üstüne siyah ipekten ip askılı, dekolte kısmı dantel bir bluz giydi. Saçlarını kuruttu. Aşağı indi.

Kuzey tavuğu fırına koymuş, ardından duşa girmişti. Pamir çanaktan bir muz alıp yedikten sonra sofrayı kurdu, salatayı hazırladı. Şarabı açıp havalanması için karafa boşalttı. Dolaba geri koymadan önce bir kadeh doldurup terasa çıktı. Terastaki şezlonga uzanıp Fethiye’yi izlediği sırada üzerindeki bakışları hissedip arkasını döndü. Kuzey belinde havlu, bedeninden damlayan sularla onu seyrediyordu.

“Bilerek yapıyor bunu” diye düşündü Pamir. “Bilerek etrafımda böyle yarı çıplak, kaslı kaslı dolaşıyor.”

“Pamir Hanım bensiz başlamışsınız içmeye.”

“Üşüyeceksin, hadi git giyin. Ben de bir kadeh de sana koyayım.”

Kuzey, Pamir’in üzerinde yarattığı etkinin farkında giyinmek üzere odasına yöneldi. Pamir mutfağa geçti, bir kadeh de Kuzey için doldurduktan sonra terastaki masaya bıraktı, sandalyelerden birine oturdu. Kısa bir süre sonra Kuzey belinden düşen ve kendisini oldukça seksi gösteren keten bir pantolon ile dar olmasa da kaslarını belli edecek şekilde üzerine oturan bir tişörtle aşağı yanına inmişti. Masada Pamir’in karşısına oturmak yerine kadehini eline aldı, Pamir’e de kendi kadehini alması için işaret ettikten sonra kadını kaldırdı, şezlonga yönlendirdi. Önce kendi oturdu, ardından Pamir’i bacaklarının arasına aldı. Kadının üzerine bir battaniye örttü.

Pamir’in sırtı Kuzey’in göğsünde, bedeni kollarıyla çevrili bir halde bir süre manzarayı izleyip şaraplarını içtiler. Konuşmaya gerek yoktu. Sessizliğin huzurunu birlikte çıkarabilecek kadar yakındı ruhları.

Yemek her gece olduğu gibi bu gece de hararetli bir sohbetle aktı.

Mutfağı toplayıp kanepede her zamanki konumlarını aldılar ve Lupin’den bir bölüm daha bitirdiler. Yeni bölüm başlamadan önce Pamir “Su alacağım canım kendime, sen de ister misin?” diye adamın kollarından sıyrıldı. Uzanıp Kuzey’in dudaklarına bir öpücük kondurmak üzere döndü ve göz göze geldiler. Bir şeyler değişmişti. En azından Pamir artık geldiği ruh halinde değildi. Bacağını Kuzey’in üzerinden geçirerek kucağına oturdu. Yüzünü avuçlarının içine alıp tutkuyla öpmeye başladı adamı. Öyle büyük bir ihtiras vardı ki öpüşmelerinde bu noktadan sonra durmak söz konusu değildi. Şu ana kadar aralarında geçen her temas ne kadar masumsa şimdikiler de o kadar günahkârdı. Pamir’in üzerindeki her şeyi saniyeler içinde çıkarttı Kuzey. “Hayatımda beni ondan daha hızlı soyan bir adam olmadı” diye düşündü ve bu yorumuna kendi zihninde güldü.

“Geldiğin gece, otoparkta gördüğüm ilk andan itibaren arzuluyorum seni fakat sen bunu isteyene kadar sana asla dokunmayacağıma kendime söz verdim. İnan çok kolay değildi o sözü tutmak, özellikle de sen devamlı karşımda böyle minicik eteklerle gezinirken.”

“En azından ben üstüme bir şeyler giyme nezaketini gösterdim. Sen belinde havlu, hatta o bile olmadan dolandın önümde.”

“İşe yarıyor muydu peki?” diye güldü Kuzey.

“Yarıyordu beyefendi, yarıyordu.”

Sonrasında konuşmayı kestiler ve bedenleri ne için kıvranıyorsa onu verdiler birbirlerine. Ruhsal ve bedensel olarak büyük bir tatminle birbirlerinin kollarına yığıldıklarında bir süre solukları düzelene kadar kıpırtısız yattılar iç içe.

“Seni ne kadar özlediğimi bilemezsin” diyen Kuzey’e döndü Pamir. Pek böyle duygusal konuşmalar Kuzey’e göre olmadığından, Pamir şaşkınlığı belli eden komik bir ifade takınarak “Öyle mi Kuzey Bey?” diye sordu.

“Neden inanmıyorsun bilmiyorum fakat çok düşünüyorum seni ve de özlüyorum.”

Pamir cevap vermedi. Kadının sessizliğini koruyacağını anlayınca Kuzey devam etti.

“Bu seks. Biraz önce yaşadığımız ne kadar özeldi, farkında mısın? Sevişme. Evet, bu daha doğru. Duygularının olduğu bir kadınla böyle tutkuyla sevişmek olağanüstü bir his.”

“Duyguların olduğu mu?” diye düşündü Pamir. “Duygulardan bahsetmek için bir dört yıl kadar geç kaldın canım” dememek için dudaklarını ısırdı. Ne olmuştu? Bir zamanlar canının istediği ile yatmasını, bekarlığının tadını çıkartmasını salık veren adam, bedenini değil de kalbini mi kıskanmıştı? Baran’a verilen kalbin geri kendisine teslim edilmesini mi istiyordu? Ne de olsa önce ona verilmişti o kalp. Şimdi başkası, ona ait olanı parçalamıştı, bu yüzden mi birden duygular konuşuluyordu?

Bu noktadan sonra kimsenin ellerine kalbini bırakmaya niyeti yoktu hâlbuki Pamir’in. Ne Kuzey ne Baran ne de başka her hangi bir erkek.

Pamir’in susması karşısında tedirgin olan Kuzey konuşmaya devam etti.

“Seni Baran kadar kırmadığımı biliyorum, kırmış olamam bu derece. Her şeyden önce asla tutamayacağım sözler vermedim.”

Kuzey’in günah çıkartması karşısında bir rahip sessizliğini koruyup ardından da “Bağışlandın evladım” diyemeyecekti, daha fazla susamadı; “Söylenen sözlerin elbette yükümlülüğü var fakat davranışlar da öyle. Şu yaptıkların mesela. Kollarındayım devamlı, sabaha kadar öperek, bedeninin bedenimden uzaklaşmasına izin vermeyerek uyuyorsun, gün içinde defalarca yanıma gelip sıkıca sarılıyorsun. Bunlar, onlarca “seni seviyorum”dan etkili. Senin kaçırdığın bu. Ağzından vaatler çıkmıyor diye yarattığın duygu ve beklentiler üzerinde sorumluluğunun olmadığını sanıyorsun. O an nasıl hissediyorsan öyle yaşıyorsun. Sonra yanından gittiğimde her şey bıçakla kesilmişcesine sona eriyor. Telefonla konuşmayı bırak, tek bir mesaj almak bile mümkün olmuyor senden.”

Şimdi susma sırası Kuzey’deydi. Verilecek cevabı olmadığında susardı elbette insan.

Pamir üzüldü bir an Kuzey’i soktuğu hâle. Geçmişin hesabını sormayacağına dair söz vermişti kendine. Didem’in okurlarının yazdığı gibi aynı döngüyü yaşamaya da niyeti yoktu. Buraya Baran’ın parçaladığı kalbi Kuzey’e sunmak için gelmemişti. Birkaç sene önce olduğu gibi Kuzey’e aşık değildi, bir kez daha olabileceğini de hiç sanmıyordu. Adamı sevdiği, çekici bulduğu ortadaydı fakat o aklı baştan alan aşk söz konusu değildi artık. İyi ki de değildi. Kontrol delisi o duygu, insanın idrakını ele geçiriyor ve birçok hata yaptırıyordu kişiye.

Kuzey’in üzgün yüzündeki harika dudaklarına bir öpücük kondurdu.

“Sorun yok adam. Çözdüm seni artık. Burada olduğum sürece her şey harika. Gittiğimde ise elveda” deyip güldü. “Kızma lütfen, inan sitem etmiyorum. Kabul ettim bunu. Buraya gelirken de bundan fazlasını beklemiyordum. Hadi Lupin’i izlemeye devam edelim” dedikten sonra çıplak bedenlerinin örttüğü ince battaniyenin altında Kuzey’in kollarının arasında yerini aldı.

Odaya çıktıklarında bu sefer sadece sarılıp uyumakla yetinmediler. Arınma ayini gibiydi Kuzey’in kendisine her dokunuşu. Bedeninde Baran’a ait izler Kuzey’in ona verdiği her hazla silikleşiyordu.

Birkaç saat önce salonda sevişmeye başladıklarında, Baran’dan başka bir adamla sevişiyor olması onu aldatıyor olduğu hissine kapılmasına neden olmuştu. Kısa sürede kendini bu duygudan çıkarmış, Baran’la ilişkisinin bittiğini Kuzey’le seviştiği o anlarda ilk kez gerçekten kabul etmişti. Belki de buraya gelmesinin amacı tam da buydu.

11 Ocak 2021, Pazartesi

Sabah Kuzey’in telefonundan gelen alarm sesinin ardından omzuna konan öpücüklerle uyandı.

“Balım, birkaç saatliğine de olsa işe gitmek zorundayım. Henüz çok erken. Ben spor yapabilmek için bu saatte kalkıyorum. Aşağıda şu çok beğendiğin vücudu biraz çalıştırayım, ardından duş alıp çıkacağım. Sen uyumaya devam et. Ve lütfen kahvaltı yapmayı ihmal etme kalktığında. En azından bir tost yap kendine” dedikten, Pamir’den de yapacağına dair söz aldıktan sonra kadının dudaklarına bir öpücük kondurup yataktan çıktı.

Pamir birkaç saat sonra yeniden uyandı. Kuzey yokken burada olmak tuhaf gelmiyordu, yıllar içinde defalarca gelmişti Kuzey’in yanına ve oldukça rahattı onun evinde.

Yataktan çıkıp önce yorganı, yatağın havalanması için iyice açtı, ardından da terasa açılan kapıları. Ayağına Kuzey’in kocaman pufidik terliklerini geçirdi, üzerine de bir hırka alıp terasa çıktı. Üst kattaki teras, alttakinden biraz daha ufaktı fakat burası da en az alt teras kadar zevkli dekore edilmişti. Kocaman siyah mermer saksılardaki yeşil yapraklı büyük bitkiler köşelere yerleştirilmişti. Buranın üstü tamamen açık olduğu için genişçe bir şemsiye konmuştu orta bölüme, gerçi şimdi kapalıydı. Siyah metal ve krem rengi branda kumaşından şemsiyenin altında gene siyah metalden, orta kısmı özel bir file kumaşla kaplı iki siyah şezlong vardı. Ortalarında ayakları demir ve orta kısmı siyah tahtadan küçük bir masa yer alıyordu. Şezlonglardan birine uzanıp arkasındaki battaniyeyi dizlerine örttü, bir süre manzarayı seyretti.

“Erkekler” diye geçirdi içinden. Ne istiyorlardı? “Bir de devamlı ‘Kadın ne ister? Kadınlar karmaşık. Onları anlamak mümkün değil. Kadın şöyle, kadın böyle. Erkek çok net’ derlerdi. Netlermiş. Daha kendileri ne istediklerini bilmiyorlar. Sıkılıp kenara koydukları oyuncak, başka bir çocuğun eline geçince yeniden kıymetli olmuş da ciyak ciyak ‘İstiyorum. İstiyorum’ diye bağıran dört yaşındaki hallerinden öteye bir gelişme gösterdikleri şüpheli.”

Kuzey’le geçirdiği son üç günü düşündü.

Duygulardan bahsetmesi, beklenecek olanın tersine korkutucu geliyordu Pamir’e. O da Baran gibi bedenini yeterli görmüyor, kalbini mi hedef alıyordu? Kuzey’in bu kadar bencil olacağına ihtimal vermiyordu ama yaşadığı son tecrübe güven sorunu yaratıyordu ruhunda. Ne olursa olsun Kuzey’in kalbiyle oynamayacağına karar verdi. Her zamanki nezaketi ve ilgisi, diye düşündü, fazlası değil. Ki fazlasını istiyorsa bile Pamir’in veremeyeceği de ortadaydı. Paramparçaydı. Yorgundu. Ve ikisi için çok geçti artık.

Didem’le konuşması gerekiyordu. İçeri geçip telefonunu eline aldı. Ooo bir sürü mesaj vardı zaten arkadaşından. Gelişmeleri öğrenmesi gerekiyormuş, öyle yazıyordu. Acilmiş. Yeni bölüm yayına girmeliymiş. Güldü arkadaşının hallerine ve ekrandaki “ara” butonuna dokundu.

Her şeyi en ufak ayrıntısına kadar anlatıyordu ki bir ara Didem “Yavaş biraz. Üniversite yıllarına geri döndüm. Ellerim acıdı yazarken” dediğinde Pamir “Şaka yapıyorsun, değil mi? Not alıyor olmazsın!” diye çıkıştı.

“Yoo yapmıyorum. Bunca detayı aklımda nasıl tutayım? Neyse devam. Ne diyordun? Hayatında kimsenin seni soymadığı kadar hızlı üstündekileri çıkarttı. Evet burada kalmıştık.”

“Yaa Didem pes. Arkadaşımla dertleşmek için aradım, kadının yaptığına bak.”

“Kuzum dinliyorum ben. Anlat sen. Sonra fikrimi de söyleyeceğim, söz.”

Pamir söylenerek de olsa kaldığı yerden anlatmayı sürdürdü. Bittirdiğinde “Doğru mu anladım; muazzam bir seks yaşadınız ama aşık değilsin, ilişki de istemiyorsun. İyi de ben bunu hikayede nasıl anlatacağım Pamir Hanım? Kıyameti koparacak okurlar. Herkes bir yeniden birleşme, mutlu son bekliyor, vur-kaç ilişki değil. Hem de kadın vur-kaçı hiç değil istedikleri. Bak valla demediklerini bırakmayacaklar sana. Ben de ellerinden kurtaramam, baştan söyleyeyim.”

“Manyak mısın kadın? Başlayacağım şimdi okurlarının tepkisine. 46’lık raporumu alıp Bakırköy’e teslim olmama ramak kalmıştı. İyileşmemin yolu buysa budur, kısmet.”

“Peki ben ne yazayım? Bunu bir aşk hikayesine çevireyim mi?”

“Pes ya, dinliyor musun sen beni? Ne olduysa onu yaz Didem! Buraya geldim ve yattım Kuzey’le. Aşık da değilim, olmaya da niyetim yok. Erkek milleti ne yapıyorsa ben de onu yapıyorum. Bu çağın hali bu. Gerçekler, insanlar bunu duymak istemiyor diye değişmiyor. Sen; televizyondaki yaşamdan kopuk, gerçek hayatta hiçbir karşılığı olmayan, kalpli, balonlu, on karat tek taşlı masalı mı anlatmak istiyorsun yoksa günümüzde ilişkiler aslında ne kadar boktan onu mu, önce buna karar ver. Sonra da Allah’ını seversen yazar kimliğini sepetleyip bana arkadaşımı bağla.”

“Elbette masal anlatmak istemiyorum, biliyorsun bunu. Tamam, neyse, kapattım hikaye konusunu. Sana dönüyorum. Öncelikle seni çok seviyorum kuzum, üzülmene de katlanamıyorum. Artık şu saçma ruh halinden çıkmanı da her şeyden çok istiyordum. Senin için bunun yolu Kuzey’le yatmaktan geçiyorduysa, ehh o zaman sefan olsun bebeğim. Bana şunu söyle sadece; bitti mi Baran bu sefer?”

“Kesinlikle bitti.”

“Çok şükür.”

Bir an sustular, sonra Didem;

“Ben gene de bu kadar olumsuz yazmayacağım Kuzey’le durumunuzu. Bugün daha pazartesi, fikir değiştirmediysen cumaya kadar kalacaksın orada. Kuzey belki tüm bu düşüncelerini değiştirir, belli mi olur?” dedi. İnsan sesiyle göz kırpabilseydi, Didem’in vurguları öyle betimlenirdi her halde.

“Allah bildiği gibi yapsın Didem seni. Ne istiyorsan onu yaz” dedikten sonra fazla çıkıştığını düşünmüş olacak ki daha sakin bir ses tonuyla devam etti; “Okurları beklenti içinde tutmak istiyor olmanı anlıyorum. Ama gene de sen de, okurların da fazla bir ümide kapılmayın bana kalırsa. Hani biri yazmıştı ya yorumlarda ‘Ex’ten Next olmaz’ diye. Aynen öyle. Ayrıca ‘bir sonraki’ni falan aradığım da yok.”

“Metin Bey yazmıştı onu, Cem de desteklemişti kendi yorumunda. Bu arada Cem de hiç mutlu değil senin orada olmandan. ‘Fethiye dönüşü seninle ben toparlamak zorunda kalıyoruz hanımefendiyi’ diyor. Üzerimde kalmasın, iletiyim dedim.”

“Biliyorum, biliyorum; aradı cuma günü ben yoldayken. Canıma okudu. Senden öğrenmiş Fethiye’ye gidiyor olduğumu. Bunun için de ayrıca teşekkür ederim şekerim. Salmışsın beyefendiyi üzerime.”

“Canımın içi, 30 küsür yıldır hayatındayız ikimiz de. Mutlu olmanı istiyoruz. Baran konusunda ne kadar desteklemişti seni, hatırlasana. Doğru bir ilişki istiyoruz sadece senin için.”

“Ya evet ‘Bir şans ver çocuğa. İndir duvarlarını’ demişti. İndirdim ve başıma açılmayan iş kalmadı. Neyse… İkiniz de endişelenmeyin; buradan hasta dönmeyeceğim. Gardımı bir kez daha indirmeye de niyetim yok.”

Telefonu kapadıktan sonra üzerindeki battaniyeyi katlayıp yeniden şezlongun arkasına astı, içeri geçti.

Odanın iyice havalandığına karar verip teras kapısını örttü. Yatağı toplayacaktı ama dün akşam canına okudukları nevresimleri değiştirmek daha mantıklı geldi. Giyinme odasındaki dolaptan yeni bir takım çıkartıp yatağa onları serdi, diğerlerini kirli sepetine attı.

Odanın halinden memnun alt kata indi. Çay için ısıtıcıya su koydu, tostunu hazırladı, makineye yerleştirdikten sonra Kuzey’in kitaplarını karıştırmak için kütüphanenin başına geçti. Hayatında değer verdiği herkesin ortak yanı, kitaplara düşkün olmalarıydı. En büyük zenginliği kitaplar olarak gören insanlarla çevrili olmasının bir lütuf olduğunu biliyordu. Bu ev de kendi evi gibi, çok yakın arkadaşlarının evleri gibi, kitaplarla doluydu. Salondaki bir duvar tamamen kütüphaneydi, kanepenin arkasındaki dresuarın ve orta sehpanın üzeri, üst kata çıkan merdivenin duvarındaki geniş nişin içi, yatak odasının yan duvarında bir kütüphane daha, kısacası her yer kitaplarla doluydu.

Büyük bir haz duyarak kitapların üzerinde elini gezdirdi. İlgisini çeken birkaçını alıp şöyle bir karıştırdı. Kitap seçimleri konusunda da zevkleri birbirine yakındı. Bu kadar mükemmel bir uyum da demek yeterli olmuyordu. Bazen olmayınca olmuyordu, o kadardı.

Tostu hazır olduğunda balkona çıkıp tik masanın etrafındaki sandalyelerden birine oturdu, pijamasının üzerine aldığı bir hırkayla kışın dışarda kahvaltı etmenin tadını çıkardı.

Tabak çanağı kaldırdıktan sonra kanepeye geçti, bilgisayarını kucağına alıp elektronik postalarını okumaya koyuldu.

Yeni bir teklif vardı, hem de Baran’ın ajansına rakip bir firmadan. Hayat ne ilginçti; daima karşıtlarıyla akıyordu. Projenin detayları yazılmamıştı, yeni bir reklam serisinin yönetmenliği için görüşmek istiyorlardı. Hemen o an cevap vermek gelmedi içinden. Tüketim çağının lejyonerlerinden olmaktan yorulmuştu fakat işte hayatındaki standartları devam ettirmek istiyorsa bu tarz işler de yapmak zorundaydı. Gene de bir iki saat bu konu üzerinde düşünmek istemedi. Postaların tamamını okuyup acil olanlara dönüş yaptıktan sonra Didem’in Pelin’le yürütmesini istediği, onun da bir hayli ilgisini çeken proje için hazırladığı notları gözden geçirdi. Pelin’i aradı ve sonraki hafta buluşmak üzere sözleştiler. Hatta o gün ilk çekimi de yapabileceklerini konuştular.

En nihayetinde de reklam ajansını aradı. Yeni çıkacak bir yumuşatıcının tanıtım kampanyasıydı proje. Hangi şirketin alt ürünü olduğunu, reklam yüzü olarak kimin düşünüldüğünü, bütçenin ne kadar olduğunu kaba taslak konuştular. Ajansla da sonraki hafta için bir toplantı ayarladıktan sonra telefonu kapattı.

Artık pijamalarının içinden çıksa iyi olacağını düşünüp kanepeden kalktığı sırada telefonu çaldı. Arayan Baran’ın yakın arkadaşlarından Tuncay’dı. Şaşırdı.

Tuncay, Kaş’ta oldukça büyük bir arazi üzerinde yeni bir glamping projesinin inşaatını başlatmıştı birkaç ay önce. Yazın Baran’la on gün kadar Tuncay’ın yanında kalmışlardı. Henüz sadece proje sahiplerine ait iki ev bitmişti o dönem. Evlerden birinde Tuncay kalıyordu, diğerini de Baran ve Pamir için açmıştı. Gündüz Kaş’ın koylarında yüzmüş, gece de şehrin tepelerindeki arazide, kızılçam ve sedir ağaçlarının altında mangal yakıp içerken gecenin ilerleyen saatlerine kadar sohbet etmişlerdi.

Telefonun ısrarla çalan melodisiyle ana geri döndü ve neşeyle cevapladı;

“Ooo Tuncay Bey, merhabalar.”

“Merhaba Pamir Hanım. Instagram paylaşımlarınızdan gördüğüm kadarıyla Fethiye’desiniz.”

“Evet canım, cuma geldim. Bir iki gün daha buradayım. Nasılsın? Proje nasıl gidiyor? İlerleme var mı?” Her zamanki heyecanlı haliyle arka arkaya sıralamıştı sorularını.

“İyiyim canım. Var tabi. Bungalovlar bitti sayılır. Ben de onun için aradım, buraya kadar gelmişken bize uğramadan dönmeyeceksin herhalde.”

“Aslında merak ediyorum neler yaptığınızı, seni de yeniden görmeyi çok isterim.” Bir an düşündükten sonra kararını verip devam etti. “Sanırım yarın akşam geçebilirim Kaş tarafına. Bir gece sizinle kalır, ertesi gün de İstanbul’a dönerim.”

Bir süre daha konuştuktan sonra kapattılar telefonu. Tuncay’ı severdi, yeniden görmeyi de istiyordu fakat Baran’ın bunu Instagram paylaşımlarından öğrenmesi hoş olmazdı, bu yüzden bir sonraki konuşmayı Baran’la yapmak üzere yeniden telefonu eline aldı.

Anlattı Tuncay’la yaptığı konuşmayı. “Tuncay’ın haricinde İbrahim ve Güven de oradaymış” diye de ekledi. Üçü de Baran’ın arkadaşlarıydı. Olanlar karşısında bir an şaşırdıysa da çabuk toparladı kendini Baran.

“Hepsine selamlarımı ilet lütfen. Dağın başında yalnızlar aylardır. Senin neşen onlara da iyi gelecektir. Keyifli zaman geçirmenizi dilerim” dedi.

Teşekkür edip rahatlamış bir şekilde kapattı telefonu Pamir. Bu iş de halledilmişti.

Eski de olsa, sevgilin ve yakın arkadaşlarının baş başa olması fikri elbette bir tuhaftı. Sohbet önünde sonunda kendi üzerine dönecekti. Kontrol edemediği durumlardan hoşnut olmayan Baran için zor olan bu olmalıydı.

Bunları düşünürken elindeki telefon bir kez daha çalınca yerinden sıçradı.

Kuzey’di arayan. Açtı. Yarım saate ofisten çıkacağını, akşam ona mangal yakmayı planladığını, bu yüzden kasaba uğrayacağını, gelirken almasını istediği bir şey olup olmadığını soruyordu. Bir şeye ihtiyacı olmadığını söyledi. Bakalım Kuzey, Kaş’a gitmesine ne diyecekti. Bunu telefonda değil, yüz yüze söylemeye karar verdi.

Kapattıklarında hızlıca üst kata çıktı, duşa girdi. Duştan sonra saçlarına hafif bir fön çekti, makyaja gerek yoktu, nasıl olsa kısa sürede saçı da makyajı da dağılacaktı. Bu fikre kendi kendine güldü.

Üzerine ayak bileklerine kadar uzanan triko, şerit askılı, krem rengi bir elbise giydi. Elbisenin derin göğüs açıklığına ondan da derin bir sırt dekoltesi eşlik ediyordu. Aynadaki görüntüsünden memnun aşağı indi.

Kuzey, kapıyı anahtarı ile açmayıp zili çaldığında “Evcilik oynamayı seviyor” diye düşündü. Bunu elbette o da oynayabilirdi. Hayatın kendi zaten bir oyun değil miydi? Kimi rolünü fazla ciddiye alıyor, kimiyse bunun bir oyun olduğunun bilincinde sahneliyordu performansını. Kuzey ve Pamir iyi birer sahne sanatçısıydılar. Yüzünde kocaman bir gülümseme ile açtı kapıyı.

Pamir’in kıyafetini görünce; “Tanrım kadın cidden betersin” dedi. Elindeki poşetleri yere bıraktı. Pamir’i bacakları belini saracak şekilde kucağına aldı. Kadın kollarını Kuzey’in boyuna doladı, tutkuyla öptü adamı.

Pamir’i kucağından indirmeden mutfağa geçti, tezgahın üzerine oturttu, bacaklarını iki yana açıp aralarına girdi, elbisenin eteğini beline kadar sıyırdı.

“Bana mangal yakacağını düşünüyordum” diye takıldı Pamir, yükselen nabzına eşlik eden hırıltılı bir sesle.

Elbisenin askılarını indirip göğsünü dudaklarının arasına alan Kuzey başını kaldırıp Pamir’in gözlerine baktı tutkuyla.

“Şimdi sevişme vakti” dedikten sonra muzipçe ekledi; “Her ne kadar kiraz mevsimi4 henüz gelmemiş olsa da seninleyken sakuralar5 açıyor daima ruhumda.”

Pamir büyük bir açlıkla öptü Kuzey’i. Elleriyse çoktan adamın pantolonunun kemerini açmaya başlamıştı.
 

*

 
Siyah granit zeminin üzerinde yarı giyinik yarı çıplak uzanıyorlardı. Yerden kalkabilmek hatta yeniden konuşabilmek için nefeslerinin düzelmesi gerekliydi öncelikle. Şehvetin tükettiği bedenleriyle yerde böyle sarmaş dolaş yatıyor olmaları da ayrı bir tatmin duygusu yayıyordu vücutlarındaki her bir hücreye.

Sonunda Pamir dirseğinin üzerinde yükseldi “Hoş geldin” deyip göz kırptı Kuzey’e. Gülüp kadını biraz daha kendine çekti Kuzey.

“Hoş buldum balım. Nasıl geçti günün?”

“Gayet iyiydi. Senin?”

“Gayet sıkıcıydı. Tek düşünebildiğim bir an önce eve, bacaklarının arasına dönmekti” dedikten sonra boynundan kendine doğru nazikçe çekti kadını, yüzünü kendisine yaklaştırdı ve öptü.

“Harika bir girişti” deyip güldü Pamir “Fakat buradan nasıl kalkacağımı bilmiyorum, bacaklarımın tutacağından emin değilim.”

Pamir cümlesini henüz bitirmişti ki sırtından ve bacaklarının altından kollarını geçirip yerden kaldırdı Pamir’i.

“Hımmm bu kaslar sadece görüntüden ibaret değilmiş” derken kollarının üzerinde keyifle parmaklarını kaydırıyordu Pamir.

“Nereye gitmek istiyordunuz hanımefendi?”

“Mümkünse banyoya.”

“Elbette mümkün” dedikten sonra kucağında Pamir’le merdivenleri çıktı. Banyoda yere indirip üzerindeki elbiseyi çıkarttı. Yırtarak bedeninden aldığı iç çamaşırı aşağıda bir yerlerde olmalıydı. Pamir’i kabine soktu, sıcak suyu açtıktan sonra kendi de soyunup duşta bir kez daha kolları arasına aldı kadını. İlk kez yıllar önce yaptığı gibi her anın keyfini çıkartarak sabun ve suyla okşadı Pamir’i.
 
 

Devamı için tıklayınız.

 
 

Didem Çelebi Özkan

 
 

Notlar & Açıklamalar:

 
* Bu bölüm için seçtiğim parça 👉🏻 Song From a Secret Garden
 
 
1 Ölümlülerin en güzeli olan Adonis’e görür görmez aşık olur Venüs (Afrodit). Efsanenin tamamı için ONEDIO‘nun ilgili sayfasını ziyaret edebilirsiniz.    ⇡⇡⇡

2 Afrodit, Yunan Mitolojisi’nde aşk ve güzellik tanrıçasıdır. Roma mitolojisindeki ismi Venüs, Etrüsk mitolojisindeki ismi Turan’dır. Gigantlar arasındaki karşıtı ise Periboia’dır. – Vikipedi    ⇡⇡⇡

3 Smoothie, taze meyve ya da meyve suyundan, süt veya yoğurt ilave edilerek yapılan milkshake tarzı bir içecektir. – Vikipedi    ⇡⇡⇡

4 Sait Faik Abasıyanık’ın 1953 yılında yayınlanan Şimdi Sevişme Vakti şiirinin alttaki mısralarına bir gönderme.    ⇡⇡⇡

Söylemeliyim,
Yok
Yok… meydanlarda bağırmalıyım.
Bu küçük
Güllerin buram buram tüttüğü
Anadolu şehri kahvesinde
Kiraz mevsiminin
Sevişme vakti olduğunu

5 Sakura (Kiraz Çiçeği); Prunus cinsinden birkaç ağacın herhangi birinin çiçeğidir. Sakura, Japon kültüründe büyük bir öneme sahip olup Japonya’nın ulusal simgelerinden biridir. – Vikipedi    ⇡⇡⇡
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

17 YORUMLAR

  • Yanıtla Metin Çoban 5 Mart 2021 at 17:10

    “… İçindeki acının yaşlarla vücudundan ayrılmasına izin verdi. Duştan çıktığında, Baran bedenindeki hakimiyetini kaybetmişti.”
     
    Demek ki Baran, Pamir’in sadece bedeninde tıkılı kalmıştı. Kuzey’in adeleli vücudu bile onu oradan atamamıştı. Birkaç süzülen gözyaşı, işini görmüştü Baran’ın.
     
    Pamir, herkesin ne diyeceğini bir takıp bir takmasa da, Ex’ten Next olmayacağını söylemiştim. Ama Pamir doğru iş yaptı. Ben de olsam aynı şeyi yapardım. Daha kaç vücut gerekli, benim seni unutmama 😃
     
    Didem, detayları çok iyi yazıyorsun, sanrım biraz daha insan katılacak hikayeye. Zaten roman yapmayı düşünüyorsan, zaman, mekan ve insanlar gerekiyor. Hem bırak Pamir biraz aramıza dönsün, iki üç adam değil bu dünya.
     
    Ellerine sağlık, bu hafta da, cuma öğleden sonrası sayende güzel geçti.

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 5 Mart 2021 at 17:27

      “Pamir, herkesin ne diyeceğini bir takıp bir takmasa da…” yorumunuza çok güldüm. Çok haklısınız. Ama tabii tüm yorumları okuyor; eleştirenlere sinir olurken işine gelenleri de zihnine yazıyor sanırım 😉
       
      Sizin ne kadar kuvvetli bir okur olduğunuzu biliyorum. Bu yüzden “detayları çok iyi yazıyorsun” cümlenizi okuduğumda inanılmaz mutlu oldum. Çok çok teşekkür ederim.
       
      Sevgiler

      • Yanıtla Numan Çeri 14 Mart 2021 at 11:35

        Öncelikle tebrikler. Yine güzellikler yaratmışsınız kaleminizle. Günümüz Türkçesiyle yazılan hikaye ve romanları ayrı tutuyorum gönlümde. Okuyucuya geçme olayı daha başarılı oluyor zannımca. Hikayelerinizi okurken de gözlemlenmiştim, romanda başarılı olabileceğinizi.
         
        İnsan psikolojisini harika yansıtıyorsunuz. Pamir karakterinin geçmişte yaşadığı travmanın ne olduğunu merak ediyorum. Bana göre av değil, asıl avcı o. Duygularını özgürce yaşayan, isteğini istediği şekilde gösterebilen çok güçlü bir karakter. Onu böyle güçlü kılan acı geçmişte saklı.
         
        Devamını merakla bekliyorum.
         
        Her şey gönlünüzce olsun inşallah.

        • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 14 Mart 2021 at 11:41

          Numan Beyciğim ben de yorumunuza bayıldım, çok mutlu ettiniz beni yazdıklarınızla. Var olun 🙏🏻
           
          Pamir’in av değil, avcı olduğunu yazdığınız bölümü okurken şok oldum. Sanki zihnimin içini okumuşsunuz gibi geldi çünkü Pamir için tam da böyle düşünüyorum ben de 😁
           
          Vakit ayırıp uzun uzun yazdığınız için de ayrıca teşekkür ederim.
           
          Sevgiler

  • Yanıtla Atakan Balcı 6 Mart 2021 at 10:52

    “Aşık da değilim, olmaya da niyetim yok. Erkek milleti ne yapıyorsa ben de onu yapıyorum. Bu çağın hali bu.”
     
    Üzüldüm, çok üzüldüm çağla ilgili bu yüzleşmede ve en çok da içindeki gerçeklik payı nedeniyle üzüldüm. Ama yüzleşmek, adım atmak istiyorsak sevgiye, kaçınılmaz bir zorunluluk sanırım.
     
    Esinine sağlık canım, sevgilerimle!

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 6 Mart 2021 at 11:03

      Ben etrafımda pek “aşk” göremiyorum artık Atakancım.
       
      Bir de “aşık” olduğunu iddia edenler var ki onlar da bence önce kendilerini sonra da karşılarındakini kandırıyor. Altı ay sonra da “Aşıktım inan ama bitti.” Nasıl bir aşksa bu 🤔
       
      Elbette hiç yok deme hakkım yok. Bir yerlerde muhakkak “aşk”ı, kavramın hakettiği gibi yaşayan kadınlar ve erkekler vardır. Ben genelin durumundan bahsediyorum. Bundan sonra değişir mi bu hâl, daha mı kopar kadın ve erkek, onu bilemiyorum. Sen bu konuda “inanç”ı temsil ederken sanırım ben “inançsızlar” arasında olacağım.
       
      Pamir’in cümlesine gelecek olursak, onunki biraz da çaresizlikten düşülen bir vaziyet. Açarsa kalbini Kuzey’e bir kez daha, Baran gibi paramparça edeceğinden korkuyor bana kalırsa. Fakat tabi insan ne kadar büyük cümleler kurarsa hayat da o derece ödetir o yargıların bedelini. Bakalım ne olacak Kuzey ve Pamir 😉
       
      O kadar değerli ki yorumların, çok çok teşekkür ederim.
       
      Sevgiler canım 🤗

  • Yanıtla Pelin Öncüoğlu Işık 6 Mart 2021 at 12:54

    Didemcim yine şahane olmuş bayıldım. Kendimi her bir bölümde hikayenin içinde hissediyorum. Betimlemelerin o kadar gercek ki, olay örgüsü de şahane.
     
    Ben kadın karakterin Kuzey’e aşık olmak istememesini ama sadece onunla yoğun başka duygular yaşamayı istemesini çok da doğal buldum. Neden kadınlardan böyle laflar duyunca aşka olan inançları sarsıldı diye üzülelim ki. Ben Pamir’in aşka olan inancının sarsıldığını düşünmüyorum. Şu anda ihtiyacı neyse onu yaşıyor Pamir. Tekrar aşık olmak onu yıpratabilir. O yüzden bunu yaşamak istemiyor fakat bir zamanlar aşık olduğu, hâlâ da bazı duygular beslediği bir adamla her iki tarafın da ne yaşadıklarını bildikleri müddetçe kendilerini akışa bırakmaları neden yanlış olsun ki.
     
    Pamir doğru olanı yaptı hiç pişman olmasın. Pamir erkek bir karakter olsaydı tüm okurların düşünecekleri bu olurdu. Bu arada Pamir’in Kuzey ile yaşadıkları da kesinlikle sevgi. Sevginin pek çok hali var.
     
    Ayrıca yazıya daha önce yorum yapanlara hikayende atıfta bulunmana bayılıyorum beni hep gülümsetiyor 🙂 Hikayede bir de Pelin olmasına ise ayrıca bayılıyorum.
     
    Ellerine, kalemine sağlık ❤️

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 7 Mart 2021 at 12:40

      Bayıldım yazdıklarına. Defalarca okudum. Harika tespitler. Okurun görmesini istediğim buydu ve sana geçmesine çok mutlu oldum canım.
       
      Bu hikayeye kendimi, seni, Ilgın’ı, Melda’yı ve son olarak da Cem’i ve Tuncayları katmak benim için de gerçekten çok keyifli oluyor. Hikaye gözümde boyut kazanıyor, gerçek oluyor. Başka karakterler de ekleyeceğim ilerki bölümlerde. Hepimizden bir şeyler barındırsın istiyorum çünkü 😁
       
      Bu harika yorum için çok çok teşekkür ederim 🤗
       
      Çoook seviliyorsun bebek ❤️

  • Yanıtla Nimet Canbayraktar 6 Mart 2021 at 13:35

    Biraz geç kaldım okumakta ama günüme renk ve anlam kattınız. Öylesine güzel ki. Çevre, ev, her yer, her şey bu kadar güzel ve detaylı anlatılınca adeta içine giriyorsunuz hikayenin.
     
    Pamir, çok akıllıca hareketler yapmaya başladı. Hayatın tadını çıkartırken, üzenlere ve üzüntülere dur demeyi öğreniyor. Artık daha özgür ve akılcı davranışların, hayata renk katma zamanı geldi. Dönüp geriye baktığında, “keşke” demek yerine “iyi ki” demek, kesinlikle daha mutlu eder insanı.
     
    Elinize ve yüreğinize sağlık.

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 7 Mart 2021 at 13:37

      Çok sevdim yorumunuzu Nimet Hanımcım 🤗 Pamir’e “Çıkart hayatın tadını, ‘keşke’ değil ‘İyi ki’ de” demenize bayıldım. Ben de aynı fikirdeyim. Hayatta her duygu bizler için. Acı ve üzüntü olmadan daimi bir mutluluk söz konusu olmuyor. Hiçbir duyguyu reddetmeden, bastırmadan yaşamak gerekiyor diye düşünüyorum. Pamir çekmesi gereken acıyı çekti ve şimdi yoluna devam ediyor. Dilerim mutlu olur.
       
      Değerli yorumunuz için teşekkür ediyor, sizi kocamannnnn öpüyorum 🤗😘

  • Yanıtla Hande S. Sinan 6 Mart 2021 at 14:30

    Ah Didemcim, nihayet Pamir Hanım duygularını bam diye açıkladı, vallahi o açıklayana kadar benim içim şiştiydi 😅 Evet kibar bir kadın ama bazen gerçekleri baaam diye hatırlatmak lazım 😉 Pamir’le karşılaşsam en önce bunu söylerdim. Fakat halen Baran’ı unutamamış olmasını aklım ve kalbim kabul edemiyor. Pamir çok mu güçsüz kaldı bu adama? Ya aynı Kuzey’de olduğu gibi Baran’a dönmeye kalkarsa? Yok yok içim almadı. Hikayede “ex’ten NeXT olmaz” sözüne katılıyorum, hatta arkadaş bile olmaya gerek görmüyorum.

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 7 Mart 2021 at 13:55

      Ben en iyisi Pamir’le seni bir araya getireyim ve üçümüz bir içelim. Söylemek istediklerini direkt ona anlat. Ama ne kadar işe yarar bilmiyorum; dediğin gibi kibar ve hassas ruhlu bir kadın, bundan daha fazla sertleşebileceğini sanmıyorum. Ama cidden en yakın zamanda sen, ben, Pamir buluşuyoruz. Aramızda oldukça feminist bir sohbetin geçeceğine eminim. İlerki bölümlerde de bunları yazarım artık 😉 Eee o zaman hoş geldin hikayeye Handem 🤗❤️

  • Yanıtla Saadet Akdı 8 Mart 2021 at 20:51

    Bu bölümde Pamir adına çok mutlu oldum. Yavaş yavaş gücünü toplamaya başladı sanki. Pamir döndüğünde Kuzey’de büyük bir boşluk oluşacak gibi; yaşanan bunca güzel günden sonra.

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 9 Mart 2021 at 11:50

      Ne güzel bir yorum, çok sevdim Saadet Hanımcım. Merakla bekliyorum ben de her bölümde sizin yorumunuzu 😁
       
      Kuzey, Pamir’in gideceğini duyunca nasıl tepki vereceğini, gittiğinde ne olacağını bir sonraki bölümde okuyabilirsiniz.
       
      Kucak dolusu sevgiler 🤗❤️

  • Yanıtla Cem Albayrakoğlu 10 Mart 2021 at 16:24

    Sevgili Baş Editörüm;
     
    Bildiğim bir hikayeyi okumak da değişik bir deneyim oluyormuş. İsimler, anlatım, olay örgüsü, tasvirler 😁😁 kayıp kayıp gidiyor yemin ederim. Bana da bunu okuttun ya helal olsun sana.
     
    Bir ara benden de bahsetmişsin ama ben nerden bilebilirim, kavun değil ki koklayasın, değil mi 😉 Heee bir dahaki sefere Pamir için koklarım, o ayrı :))
     
    Bir yorumda “Daha kaç vücut gerek seni unutmama”yı gördüm; kişiye ve duruma göre değişir 😁
     
    Pamir tam gaz yola devam.
    Çok beğendim.

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 10 Mart 2021 at 18:28

      Canımmmm canıııım; vayyyy 5000 kelimelik bölümü mü okudun sen 😉 Saygıyla eğiliyorum 😁
       
      Bu arada bahsettiğin yorum gene Metin Bey’in. Sen seviyorsun Metin Bey’in yorumlarını; örtüşüyor sanırım fikirleriniz 😉
       
      Bir ara içelim Pamir, sen, ben. Nasıl kavun seçer gibi seçeceğiz bu erkekleri, sen bi’ anlat bize 😝
       
      Pamir de, ben de kocaman öpüyoruzzzzz 😘

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 14 Mart 2021 at 11:37

     
    Didem Çelebi Özkan – Yazılar Facebook sayfasında öykünün altına gelen yorumlar:
     
    Sevişme Vakti | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 14
    Sevişme Vakti | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 15
    Sevişme Vakti | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 17
    Sevişme Vakti | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 16
    Sevişme Vakti | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 01
    Sevişme Vakti | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 02
    Sevişme Vakti | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 03
    Sevişme Vakti | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 04
    Sevişme Vakti | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 05
    Sevişme Vakti | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 06
    Sevişme Vakti | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 07
    Sevişme Vakti | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 08
    Sevişme Vakti | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 09
    Sevişme Vakti | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 10
    Sevişme Vakti | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 11
    Sevişme Vakti | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 12
    Sevişme Vakti | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 13
    Sevişme Vakti | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 18

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan