Açık Büfede Birer Tabağız Hepimiz

19 | Gözlerime Bak

30 Temmuz 2021

Roman: 19. Bölüm | Gözlerime Bak | Yazan: Didem Çelebi Özkan

 

İndeks

Açık Büfede Birer Tabağız Hepimiz | Bölüm 1
Sevmişmiş. Bitmişmiş. | Bölüm 2
Benim Sarhoşluğum Temizdir Bir Kere | Bölüm 3
Belki Şimdi Doğru Zamandır | Bölüm 4
Sevişme Vakti | Bölüm 5
Özledim. Bunu Söylemek Serbest mi? | Bölüm 6
Uyanıp Öpmeyi İstediğim Kadın | Bölüm 7
Bana En Çok Senin Tenin Yakışıyor | Bölüm 8
Burnumdan Getirdiniz Tatilimi | Bölüm 9
Böyle Bir Kırmızı mıydı? | Bölüm 10
Bana Baran’ı mı Savunuyorsun? | Bölüm 11
Sadece Sen Zarar Görürdün | Bölüm 12
Bir Oyun Oynayacağız Bu Gece | Bölüm 13
Daha Fazlasını İstiyorum | Bölüm 14
Tatil Biter, Aşk Biter | Bölüm 15
Bunlarla Yüzleşmek Acıtmıyor mu Canını? | Bölüm 16
Sesini Bile Özledin, Öyle Değil mi? | Bölüm 17
Adam Önce Senin Kriterlerinden Geçsin | Bölüm 18
Gözlerime Bak | Bölüm 19

 
 

09 Temmuz 2021, Cuma

Pamir, Tünel Geçidi Pasajı’nın sonundaki meyhanede, uzun ve kalabalık bir masanın orta kısmında, Aylin’le Sinem’in arasında oturuyordu. İkisinin de duyabileceği yükseklikte bir sesle; “Keşke Didem de gelseydi” dedi, sonra biraz sitemkâr “Ama yok, çıkmasın sakın o evinden dışarı, belki kurtlar kapar” diye devam etti.

Sinem gülerek “Kurtlarla da iyi anlaşır oysa ki…” dedi.

“Bursa’dan ve kendine hapishane yaptığı o evden çıkmadığı sürece kurdu rüyasında görür” derken gözlerini deviren Aylin, tabağındaki mezelerden bir çatal alıp ağzına götürdü.

“Ne olucak bu kızın hâli?” diye sordu Pamir endişeyle.

Sinem; “Sen sanki çok farklıydın son üç aydır? Niye bu kadar iyi anlaştığınız ortada. İkiniz de normal değilsiniz” diye cevapladı arkadaşını.

“Ben en azından sete gidip geldim. Ayrıca üç ayla beş yıl bir mi?”

“Değil, evet” derken yüzü düştü Sinem’in. “Dergiyi evden yönetiyor, arkadaşlarıyla dışarı çıkmak yerine onları eve çağırıyor. Arada Melda ve Ilgın zorlamasa sokağa adımını atmayacak. Mutlu olduğunu söylüyor, ne yapabilirim bilmiyorum” diye devam etti.

“Bir ara gidelim yanına” dedi Aylin. “Bu arada bu sabah yayına giren bölümü okudum. Zaman atlaması harika olmuş. Dünün tarihi atılıydı son bölümde.”

“Bitiriyor hikayeyi artık” dedi Pamir.

Sinem, “Yoğunluktan birkaç gündür konuşamadık. Sona geldiğimizi bilmiyordum” dedikten sonra “Ee nasıl bitecek hikaye?” diye sordu.

“Bilmiyorum” dedi kollarını iki yana açan Pamir.

Pamir’in cevabına şaşıran Aylin gözlerini kocaman açarak “Bilmiyor musun?” diye sordu.

“Tek bildiğim; son bölümün Eren’le yarın geceki buluşmamız üzerine olacağı.”

“Yani yazar da sen de romanın nasıl biteceğini bilmiyorsunuz. İyiymiş” deyip kahkahayı bastı Aylin.

“Ben yaşarken, o yazarken yoruldu bu hikayeyi” dedi Pamir acı bir gülümseme eşliğinde. “Bir süre ara vermek istiyor, derginin yayın akışı da yazın yavaşlıyor. Dinlenip ikinci kitaba öyle başlayacakmış” diye devam etti açıklamasına.

“Seri mi olacak yani?” diye sordu meraklanan Sinem.

“Sanırım. Benimle işi henüz bitmedi anlaşılan.”

“Yok şekerim” diye araya girdi Aylin, “Senin mıy mıy ve bir yere varmayan ilişkilerinden okura bay geldi bence. Bir de marjinal sanıyorlar seni” dedikten sonra başını iki yana sallayıp; “Ben anlatacağım, o yazacak yeni kitapta. Okuru ilişkilerin Mariana Çukuru’na götüreceğim” dedi.

Sinem, “Şekerim, bir şeyin farkında değilsin ama…” dedi uyarır bir tonda.

“Neymiş o farkında olmadığım?” diye sordu Aylin. Çok da meraklanmış gözükmüyordu.

“Didem; Baran, Pamir, Kuzey ve Eren haricindeki her karakteri kendi adlarıyla yazdı. Hepimiz akrabalık derecemize kadar o kitaptayız. Sülalemiz ikinci kitapta senin maceralarını okuduğunda eminim çok eğleneceklerdir” diye cevapladı sorusunu Sinem. Aylin hoşnutsuz bir ifadeyle “Çok da umrumdaydı” dedi, “kızım ben bu kış annemle babamı arka arkaya kaybettim. Bu noktadan sonra vereceğim tek hesap Allah’a. Sülalenin ne düşündüğünü bugüne kadar çok kaale aldım sanki de şimdi dert etmeye başlayacağım.”

“Ehh iyi o zaman. Ablam yazarsa gerçekten hikayeni, maaile okuruz artık.”

“Oku oku. İki gıdım bir şeyler öğrenirsin işte adamlar üzerine, fena mı?”

Pamir “Ayy yeter” diye söze girdi; “Başlayacağım engin tecrübelerinize. Ben yarın ne yapacağım, bu konuya dönebilir miyiz?”

“Anlamadım neyi, ne yapacaksın?” diye sordu Aylin.

Pamir, Cem ve Didem’le Eren üzerine yaptığı konuşmaları anımsattı.

“Allah’ım yaa, kaç yaşındasın kızım sen? Kafayı mı yedin? Ne oldu sana son birkaç ayda? Bu Baran tüm ayarlarını bozmuş senin. Fabrika sürümüne bir dönsene sen önce. Ondan sonra böyle gerizekâlı sorular zaten sormayacaksın.”

Pamir, Aylin’den istediği yanıtlardan çok azarlama alacağını anlayınca Sinem’e çevirdi soran gözlerini.

“Öncelikle her erkeğin aynı olduğunu söylemek bence onlara hakaret. Cem belli ki böyle düşünüyor bu konuda ama onun da geçmiş ilişkilerinde defalarca bu ‘ilk geceden vermeyen’ sözde çok ahlâklı kadınlar yüzünden başına ne işler açıldığını hepimiz gördük. Bu bazı kadınların oynamayı, bazı erkeklerin de kandırılmayı tercih ettiği bir oyun. Kandırıldıkları için onlara üzülemeyeceğim çünkü kadınları bunu oynamaya iten gene kendileri” dedikten sonra gözlerini Pamir’e dikip; “Sen olduğun gibi” dedikten sonra -anlaşılan o da son bölümü okumuştu- devam etti; “yüksek libidonla harika bir kadınsın” deyip gülümsedi arkadaşına.

Gözlerini devirme sırası Pamir’deydi. “Libidoma kadar yazdı deli kadın yaa” dedikten sonra Aylin’e dönüp “Neye kalkıştığının farkında mısın? Hanımefendi ağzından çıkacak her kelimeyi yazacak, anlıyor musun bunu?” diye uyardı.

“Yazsın yaa. Kadınları olması beklendikleri gibi değil de oldukları gibi anlatan bir yazar olur işte, fena mı?” dedikten sonra rakısından büyük bir yudum alıp; “Ayrıca erkeklerin çoğu gerizekalı kızım. Bakın size, ülke gerçeğini çok iyi özetleyen bir hikaye anlatayım. Üniversitedeyken iki arkadaşım çıkmaya başlamıştı. Oğlanın yemediği halt kalmamış o yaşına kadar. Kendisinde olan özgürlük sevgilisinde olamazdı ama elbette; evleneceği kişinin bakire olmaması onun için söz konusu değildi. Kızın da bu çocuktan önce bir erkek arkadaşı olmuş ve hayatımızı kabusa çeviren o boktan zarla onunlayken vedalaşmış. Yani anlayacağınız birinin geçmişinde onlarca kadın, diğerinkinde ise tek bir adam. Ve ahlâkı sorgulanan sizce kim?”

“Eee? Ne oldu ilişkileri?” diye soran Pamir oldu.

“Hıhh” dedi Aylin iğrenirmişçesine ve devam etti; “Kız bakire olduğunu söyledi ve regliyken birlikte oldu oğlanla.”

“Yedi mi salak da bunu?” diye sordu Sinem.

“Gargara yaptı. Evlendiler üniversiteyi bitirince. Fakat birkaç sene sonra tabii ki boşandılar. Oysa bu ilişkinin yürümeyeceği ta en başından belliydi. Farklı çağlardaki kafalar ve koca bir yalan üzerine, değil evlilik, üç günlük ilişki kurulmaz. Ben o kızın yerinde olsaydım, bekaretimi sorguladığı anda siktiri çekerdim ite. Onca acı da yaşanmamış olurdu. Haa pişman olup geri gelirse de bambaşka bir temel -kadının güçlü olduğu bir temel- üzerine kurulurdu evlilikleri.”

“Kadın, bedeninin; kocasına, babasına ya da sevgilisine değil, kendine ait olduğunun bilincinde olacak önce. Benim derdim kimseye bacak arası ahlâkı satmak değil; yarın geceyle ilgili endişem bu değil. Gerçekten bu kış duygusal olarak zorlu geçti benim için. Seks her şeyi iyice karmaşıklaştırıyor. Dramdan uzak yaşamak istiyorum bir süre” diyen Pamir, anlaşılmak isteyenlerin çaresizliği ile bakıyordu arkadaşlarının yüzüne.

“Kuzucum,” deyip Pamir’in elini avucunun içine aldı Sinem “elbette hazır olmadığın bir şeyi yaşama. Bence sorun ne biliyor musun?” diye sordu.

“Neymiş?”

“Çok fazla düşünüyorsun. Bırak. Formül belli.”

“Formülü mü var bu işin?” diye sordu Pamir gülerek.

“Var tabii. Gidersin. Bir kadeh şarabını içer, sohbetini yaparsın. Baktın hoşuna gitmiyor, kalkar evine dönersin. Yok, sohbet de adam da ilgi çekici, o zaman bir kadeh daha doldurursun” deyip göz kırptı Sinem.

“Sonra?”

“Sonrası da tamamen sana kalmış. Sen neyi, ne kadar istersen o” dedikten sonra Sinem’in gözü Aylin’e takıldı. Telefonundan bir şey okuyordu.

“Piştt Aylin Hanım” diye seslendi ama Aylin o kadar konsantre olmuştu ki duymadı. Pamir yanında oturan Aylin’i dürttü, Sinem “Aloo” diye yeniden seslendi.

“Ne var?” der gibi baktı Aylin.

“N’apıyorsun Allah aşkına?” diye sordu Sinem.

“Son bölümün Facebook tanıtımının altına yazılan yorumları okuyorum.”

Aylin cümlesini yeni bitirmişti ki Pamir panik halinde “Aman, bana okuma lütfen. Sinirlerim bozuluyor sonra” dedi.

Aylin, Pamir’in uyarısını dikkate almadan ekranda parmaklarını kaydırmaya devam ettikten sonra ağzını bükerek “İlginç gerçekten” dedi.

“Neymiş ilginç olan?” diye sordu Sinem. Kimsenin Pamir’in uyarısını taktığı yoktu.

“Birkaç kişi hariç, yorumların çoğunda Pamir’in, Cem’i dinlemesini nasihat etmişler. Hatta ciddi ciddi, artık aklını başına toplayıp doğru şekilde davranması gerektiğini yazan bile var.”

“Aslında Pamir’i sevdiklerinden. Onun adına korkuyorlar. Bu öğrenilmiş çaresizlik” dedi Sinem. “Erkeklerin dayattığı toplum kurallarının doğruluğunu sorgulamak yerine bu kurallara karşı gelen cesuru da sürüye geri döndürme arzusu. Oysa ki adamların yaftalama gücü elinden alındığında kadınların özgürlüğe kavuşacağını göremiyorlar.”

Pamir bıkkın bir yüz ifadesi ile onayladı Sinem’i; “Yok şekerim. Bazı kabuller o kadar derine işlemiş ki değiştiremiyorsun. Ve bizlerin de tasdiki ile erkek egosu daha da şişiyor. Parmağını verdiğin elini, elini verdiğin kolunu, kolunu verdiğin…”

Aylin araya girdi; “Yaa birkaç ay önce dürzünün biri, tesettürlü kadınlara akıl vermişti, hatırlıyor musunuz? Çantalarını pardesülerinin altından takmalarının daha doğru olacağını söylemişti.”

“Evet evet, biliyorum. Neymiş efendim çantanın sapı, omuz başını belli ediyormuş, bundan tahrik olabilirmiş erkekler” diye Aylin’i tamamlayan Sinem hararetle konuşmaya devam etti; “Gerçekten Allah belalarını versin! Kedi, köpek, kendi kız çocukları, hatta damacana bile bu sapıkları tahrik edebiliyor ama yaşam şeklinden vazgeçmesi gereken kadın! Saç telinden ayak parmağına kadar kapatsan da pisliğin teki çıkıp çantanı da öyle takmamalısın diyebiliyor işte.”

Konu buraya geldiğinde örnekler bitmiyordu ülkede.

Sosyal medya hesaplarında her gün önlerine düşen haberler, en sağlıklı kadını bile, çöküntüye sürüklemek için yeterliydi.

Pamir geçenlerde Twitter’da gördüğü bir paylaşımdan bahsetmeye başladı; “Bir adam da genç bir kadını şort giydiği için ahlâksızlıkla itham etti sokak ortasında. Kadın cep telefonuyla çekmiş o anları.”

‘Sensin gavat’ olayı, değil mi? Kadın, ‘Babam karışmıyor bana, sen ne hakla karışırsın?’ dediğinde saldırgan adam, genç kadının babası için ‘gavat’ diyor. Sonrasında kadının ‘Sensin gavat’ diye adama bir saldırışı var, içimin yağları eridi izlerken. Kadın ‘Sana ne?! Sana ne?!’ diye bağırdıkça ben gülümsüyordum ekrana.”

Sinem çatık kaşla dinlediği konuşmaya; “Ve bu ahlâk bekçisinin sosyal medya hesapları deşifre oldu anında. Onlarca eskort kadını takip ediyormuş ve daha neler neler…” diyerek dahil oldu.

“Hiç şaşırmıyorum. ‘Kim namus ve ahlâk şövalyeliği yapıyorsa bilin ki en namussuzu odur’1 çünkü” diyen Pamir’in yüzü öfkeyle gerilmişti.

“Bıraksınlar artık kadınların şortuyla ya da başörtüsüyle uğraşmayı. Kim nasıl istiyorsa öyle yaşasın” dedi Sinem.

Pamir, “‘Leküm diniküm veliye din’2 diyen bir inancın bugün geldiği baskıcı tutum çok üzücü. Ya ben üniversite yıllarında başörtüsü hakkı için savaşmış bir kadınım. Bunun üzerinden demokrasi propagandası yaparak yönetime gelenler, bugün benim şortla sokakta dolaşma hakkımı koruyamamayı bırak, fiziksel ve cinsel şiddete maruz kalmamı engelleyecek sözleşmeyi feshettiler…” dediğinde üçü de sustu. Keyifleri kaçmıştı yok yere.

Etrafına baktı Pamir.

Avrupa’da bir tavernada olabilecek bir görüntü. Modern hayat. Ama belki de tam da şu anda ülkenin başka bir şehrinde, bir tarikat cemaatinin Kuran kursunda 12 yaşında bir çocuk kendini asıyordu tuvalet kapısına…3

“Daha önce bu derece sosyal kutuplaşma, birbirine taban tabana zıt iki yaşam formu olmuş muydu acaba ülke tarihinde?” diye geçirdi içinden. 70’lerde ülkeyi sağ-sol diye, 90’larda Kürt-Türk diye bölmüşlerdi fakat tüm o yıllarda ortada duran bir halk gene de vardı.

“Oysa şimdi ya biri ya diğeri olmak zorunda gibiyiz” diye mırıldandı Pamir. “Ve taraflar birbirlerinden ölümüne nefret ediyor.”

“Bir şey mi dedin?” diye sordu Sinem. Fasıl ekibi masalarına gelmişti, birbirlerini duymakta zorlanıyorlardı. Pamir “Yok yok” deyip başını iki yana salladı.

Gerilmişti üçü de iyice. Pamir daha fazla umutsuzluk aşılamak istemiyordu. Aylin duruma el koydu; “Z kuşağı ve kadınlar. Bizler toplumu yeniden şekillendireceğiz. Cesur birkaç ses yeterli. Ne de olsa cesaret bulaşıdır” dedi.

Sinem ve Pamir gülümsediler. Klarnet neredeyse kulaklarının dibinde çalıyordu artık.
 
 

10 Temmuz 2021, Cumartesi

Gece geç yatmış olmasına rağmen sabah erkenden uyandı. Fazla heyecanlıydı. Telefonunu eline alıp saate baktı.

06:50

Şimdi uyanırsa gün asla bitmezdi. Yeniden gözlerini kapadı. Sağa döndü. Sola döndü. Yok. Uyuyamıyordu.

Uzun zaman sonra ilk kez biriyle buluşacağı için bu kadar heyecanlandığını düşündü. Bu fikri sevdi. Kalbi yeni bir ritm tutturmuştu. Atmaya mecali yokmuş gibi çarpışlardan sonra gelen bu yeni tempo güzeldi. Savaşmayacaktı onunla. Yataktan kalktı, önce yüzünü yıkamak için banyoya, ardından da mutfağa geçti.

Isıtıcıya su koyup düğmesine bastıktan sonra tost makinesini prize taktı. Makine ısınırken tostunu hazırladı. Hazırladığı sandvici iki granit plakanın arasına yerleştirdikten sonra giyinme odasına geçti.

Odanın ortasına yerleştirilmiş, krem rengi chesterfield deri kaplama markiz koltuğa oturdu. Ne giyecekti akşam? Kıyafetlerin üzerindeki duruşu zihninde geçit yaparken odayı baştan aşağı taradı. Yok. Karar veremiyordu.

Koltuktan kalktı, bölmelerin önünde durup birkaç kıyafeti askıdan çıkarttı, baktı ve yeniden yerine astı. En son “Amaaannn” deyip odadan dışları çıktı.

Su çoktan kaynamıştı. Bir kupaya poşet çayı sarkıttı. Üzerine sıcak su döktü, en üste de biraz soğuk su. Evet, koca kadın olmuştu ama çayı ne zaman böyle kaynar sıcaklıkta içse damağı yanıyordu. Pes etmişti o da. Çocukluğundaki gibi paşa çayı içiyordu.

Tostunu da makinadan çıkarıp kupayla birlikte bir tepsiye yerleştirdi ve odasına geri döndü. Yatakta yapacaktı kahvaltısını. Belki yemeğin yarattığı rehavetle yeniden uyurdu. Biraz daha uyumalıydı zaten. Göz altları uykusuzdan kararmış halde mi gidecekti Eren’in yanına?

Yatağa geçtiğinde Netflix’ten seyretmekte olduğu diziyi başlattı. Kahvaltısını bitirdiğinde tepsiyi yatağın diğer kenarına itip uzandı. Tek başına olmanın da işte böyle yararları oluyordu. Yatağın yan tarafını tepsiye bırakabiliyordunuz.

Gerçekten de karnı doyunca uyku bastırmıştı. Gözleri yavaşça kapandı ve iki saat daha uyudu.

Gözlerini açtığında bu sefer daha sakin ve dinlenmiş olarak uyandı.

Önce tepsiyi mutfağa götürüp üzerindekileri makineye yerleştirdi. Etrafı biraz toparladıktan sonra da duşa girdi. Çıktığında saat on bir bile olmamıştı. Bugün geçmeyecekti anlaşılan.

Bornozla yatağa uzandı, kitap okumaya çalıştı fakat stabil durduğunda aklı sabit durmuyor, bu geceye dair onlarca senaryoya kayıyordu. Telefonunu eline aldı önce Didem’le, ardından Hande’yle birer saat konuştu.

Isınan telefon kulağını haşlamıştı resmen. Elinden bırakıp giyinme odasına yöneldi. Şort, tişört giydikten sonra çantasına telefonunu ve kitabını atıp kuaföre gitmek üzere evden çıktı. Manikür, pedikür, fön derken iki saat daha geçmiş oldu.

Eve döndüğünde klimanın altında bir bölüm daha seyretti takip ettiği diziden. Akşam için yemek yapmamasını rica etmişti Eren’den fakat aç karnına içerse olacakları tahmin etmek de zor değildi. En basitinden feci bir baş ağrısına yakalanacaktı. Telefonundaki yemek uygulamasını açıp orta boy bir pizza sipariş etti.

Pizzayı bitirdiğinde saat sonunda altı buçuk olmuştu. Dişlerini fırçalayıp makyajını yaptı, yeniden soyunma odasına geçti. Geçen süre zarfında ne giyeceğine karar vermişti. Sırt ve göğüs kısmı “v” dekolte inerken bedenini saran, etek kısmı ise kloş, diz altında biten Grace Kelly tarzı siyah bir elbisede karar kılmıştı. Omuzlarına doğru açılan kalın askılar oturduğunda sıklıkla koluna doğru düşerdi. Karşısındaki adamda elbiseyi üzerinden söküp alma isteği uyandıracağını biliyordu bu düşüşlerin.

İç çamaşırı olarak sadece ip askılı siyah bir g-string4 giydi. Ardından elbiseyi çıplak bedenine geçirdi. Ayaklarını ise incecik topuklar üzerinde yükseldiği bir stilettoya kaydırdı.

Saat yediyi çeyrek geçe Eren’e evden çıkmak üzere olduğunu ve lokasyon atmasını rica ettiği bir mesaj attı. Konum geldikten sonra bir taksi çağırdı. Gece dönecek olursa alkollü araba kullanmak istemiyordu.

Yolda sakin sakin duramadığından bir kez daha Didem’i aradı.

Ne giydin diye soran arkadaşına detaylıca üzerindekileri anlattı.

“Vaovvv fazla şık değil mi?” diye sordu Didem. “Umarım seni eşofmanlarla karşılamaz.”

“Sanmam” dedi Pamir, “Fotoğraflarından gördüğüm kadarıyla oldukça şık ve özenli giyiniyor. Beni de biliyor Instagram’dan. Öyle bir hata yapacağını düşünmüyorum.”

Didem arkadaşına son bir güç vermek istecesine “Kuzum, Eren’le ilgili baştan beri hislerim, sana çok iyi geleceği yönündeydi hep. Bence bu gece yeni ve harika bir ilişkinin ilk adımı. Her şey çok güzel olacak, göreceksin bak” dedi.

Pamir biraz endişeli, biraz umutlu; “Dilerim haklısındır. Yeni bir hayâl kırıklığının üstesinden gelmeye hiç ihtiyacım yok açıkçası.”

“Hayâl kırıklığı olmayacak. Biliyorum zor bir kıştı. Baran’dan vazgeçmek. Kuzey’i bir kez daha hayatına almak. İlk başlarda bunun oldukça tehlikeli bir hamle olduğunu düşünmüştüm, oysa şimdi bunun geçiş ilişkisi olduğunu anlıyorum. Kuzey’le fazlasının olmayacağını en başından beri biliyordun, zaten daha yoğun bir ilişkiye senin de gücün yoktu o dönem. Ama şimdi ruhsal ve mental olarak hazırsın.”

Pamir, arkadaşının söylediklerini onaylarcasına başını sallıyordu; “Uzun zamandır hissetmediğim kadar heyecanlıyım Didem. Dilerim her şeyi batırmam.”

“Mümkün değil. Kendi ol yeter. Sana bayılacak.”

Telefonu kapattıklarında İstinye sırtlarındaki bir sitenin önündeydiler. Taksi şoförü Pamir’in verdiği navigasyon bilgileriyle buraya kadar gelmişti. Güvenlik kapısından geçip, Eren’in oturduğu binanın önünde durdular. Pamir, derin bir soluk alıp arabadan indi.
 

*

 

Daire kapısının önünde duruyordu.

“Tanrım, gene ne yapıyorum acaba?” diye düşündü. Fakat bunu sorgulamak için artık çok geçti. Zile bastı.

Eren saniyeler içinde yüzünde büyük bir gülümseme ile kapıyı açtı. Pamir, nerden çıktığını anlayamadığı bir gerginlikle gözlerini kaçırarak içeri süzüldü. Antrede bir an ne yapacağını bilemeden durdu. Ardından gülümseyerek “Sanırım sarılmalıyız” dedi. Hızlıca Eren’e sarılıp geri çekildiğinde gerginliği Eren’e de bulaşmıştı. Ev sahibi elinden geldiğince normal davranmaya çalışarak salona yöneltti Pamir’i.

Arkasındaki açık mutfağa sırtını veren kanepenin ortasına oturdu Pamir. Eren de yanındaki berjere geçti.

“Buradayım” dedi Pamir.

“Buradasın” diye tekrarladı Eren gözlerini Pamir’den ayırmadan.

Pamir de sonunda doğrudan bakabilmeyi başardı Eren’in yüzüne. “Lanet şeytan! Fotoğraflarında gözüktüğünden de yakışıklı bu adam” diye düşündü. Ve tıpkı tahmin ettiği gibi çok da şıktı. Paçalarını kıvırdığı bej rengi, dar kesim keten pantolonun üzerine ince beyaz çizgileri olan buz mavisi keten bir gömlek giymişti. Gömleğin üstünde sütlü kahve tonlarında bir yelek, ayaklarında ise yumuşak deriden kahverengi bağcıksız iskarpinler vardı. Gömleğin kıvrık kollarının hemen altında, sol bileğinde Timberland botlarının sarı-turuncu ikonik rengindeki deri kayışa oturan, siyah çelik kasalı ve çok kadranlı büyükçe bir saat vardı.

“Tuhaf değil mi? Onca zamandır konuşuyoruz telefonda. Hem de bazen saatlerce. Sesin oldukça tanıdık ama görüntün o kadar yabancı ki beynim seni nasıl algılayacağını bilemiyor” dedi Pamir.

Eren gülümseyerek dinliyordu Pamir’i. “Sen tıpkı fotoğraflarındaki gibisin” dedikten sonra hızlıca ekledi; “Yok hayır. Yüz yüze çok daha güzelsin.”

“Sen de öyle” dedi Pamir yaramaz bir tonda.

Eren, yemek yememe konusunda ısrarlı olup olmadığını bir kez daha sordu. Aç olmadığını söyledi Pamir. “O zaman şarabı açıyorum” deyip yerinden kalktı Eren.

“Yardım etmemi ister misin bardaklar için?” diye sordu Pamir.

“Yok hayır. Sen misafirsin, lütfen keyfine bak.”

Eren mutfağa yöneldiğinde Pamir arkasına yaslanıp etrafı inceledi.

Eren’in oturduğu berjerin karşısında bir tane daha tekli koltuk vardı. Pamir’in oturduğu kanepenin karşısındaki duvarda ise kütüphane ve televizyon ünitesi yer alıyordu. Kitaplar. Elbette şaşırtıcı değildi. Okumayan bir adam bugüne kadar ona ilgi çekici gelmemişti. Ve işte bir kez daha kitaplarla çevrili bir evdeydi.

Gene de bu evde Pamir’i oldukça şaşırtan bir ayrıntı vardı. Bekar adamların evinde pek rastlanmayacak bir detay; bitkiler. Diğer berjerin olduğu köşede, aşağı kata inen merdivenlerinin başında, arkadaki açık mutfağın sağ tarafında kalan yemek odası bölümünde ve salonun bir iki başka köşesinde boyu bir, bir buçuk metreyi bulan bitkiler vardı. Kendinden başka bir canlıya bakabilen bir erkek… Eren’in, ülke genelinin çok ufak bir yüzde diliminde olduğu aşikârdı.

“Kırmızıyı çok sevmene rağmen migrenini tetiklediği için içemediğini söylediğini hatırlıyorum. Bu yüzden beyaz açtım” diyen Eren bir elinde şarap şişesi, diğerinde parmaklarının arasına sıkıştırdığı iki kadehle Pamir’in yanına dönmüştü.

Uzun süredir sesi soluğu çıkmayan sarkastik “Kırmızının üzerindeki afrodizyak etkisinden de bahsetmiş miydin?” diye kıkırdadı derinlerden. Pamir alaycıya kulaklarını tıkayıp kadehleri doldurmakta olan Eren’e döndü; “Çok teşekkür ederim. Hatırladığına inanamıyorum” dedi.

“Elbette hatırlıyorum” derken kadehlerden birini Pamir’e uzattı, ardından biraz önce kalktığı koltuğa geri oturdu. Dionysos’un5 insanlara armağan ettiği kutsal sıvı ile dolu kadehini Pamir’e doğru uzatıp “Hoş geldin” dedi. Bardağını yavaşça Eren’inkine değdirirken “Hoş buldum” diye cevapladı Pamir.

İki saatten fazla hiç durmadan konuştular.

Biraz Eren anlattı, biraz Pamir. Şarap yavaş yavaş aktı dudaklarından; sarhoşluktan ziyade esrik bir keyif vardı ikisinin de üzerinde.

Şişe sonunda boşaldığında Eren; “İçer miyiz bir tane daha?” diye sordu. İçerlerdi elbette. Yeniden mutfağa yönelen Eren’in arkasından bu sefer Pamir de kalktı.

Eren, çekmeceden tirbuşonu çıkartırken mutfağın diğer köşesindeki tezgâhın üzerine sıçrayarak oturan Pamir’e baktı bir an. Karşısındaki manzaradan keyif aldığını belli eden bir gülümseyişin ardından yeni bir şişe çıkardı buzdolabından.

Pamir’in askısı gece boyunca yaptığı gibi bir kez daha düştü omzundan. Bir iki saniye dokunmadı askıya Pamir, ardından yavaşça kaldırıp omzuna yerleştirdi. Eren tirbuşonu mantara sokup tek bir harekette açtı. Başının hemen üzerindeki dolaptan yeni birer kadeh çıkartıp yavaşça doldurdu bardakları. Pamir’in oturduğu tezgâhın önüne geldi. Bacakları hafifçe aralanmış kadına yaklaştı, kadehi uzattı. Gerekli olduğundan belki birkaç saniye fazla durdu Pamir’in bacaklarının arasında. Gözlerinin içine baktı.

Tamam başlıyoruz, diye düşündü Pamir.

Eren geri çekildi.

“Sanırım bazen fazla korkutucu oluyorum” diye düşündü Pamir. Onunlayken ilk adımı atmaya erkekler genelde cesaret edemezdi. Ya da belki dönem erkeklerinin tamamı böyleydi, ona özel bir durum değildi. Reddedilme fikrinden o kadar rahatsız oluyorlardı ki asla o tutkuyla çekip öpme sahneleri yaşanmıyordu. Ahh Hollywood… Clark Gable, Cary Grant, Tony Curtis… Oysa her şey çok farklıydı artık.

“Geçiyor muyuz salona?” diye sordu Pamir gülümseyerek.

Eren gözlerini Pamir’den ayırmadan; “Biraz burada kalalım mı? Çok hoş gözüküyorsun tezgâhın üzerinde” dedi gülerek.

Pamir ufak bir kahkaha attı; “Öyle mi? Peki, kalalım öyleyse” dedi.

Eren, Pamir’in tam karşısına gelen ve salon tarafına doğru yarımada oluşturan mermer stanta sırtını dayadıktan sonra salonda yarım bıraktıkları konu üzerine konuşmaya devam etti. Bir iki cümle sonra Pamir, kadehini yanına bırakıp yavaşça indi tezgâhın üzerinden. İki adım sonra Eren’in önündeydi. Onun elindeki kadehi de alıp arkasındaki tezgâha bıraktı. Elini yüzüne koydu, önce usulca ardından tutkuyla öpmeye başladı adamı.

Eren’in tek ihtiyacı bu hamle olmalıydı ki Pamir’i kucağına aldığı gibi yeniden tezgâha oturttu.

“Buraya oturduğun andan beri bunu yapmak istiyordum” diyordu bir yandan da. Pamir’in omuzlarındaki iki askı da düşmüş, elbise göğüs ucuna kadar kaymıştı. “Ve şu lanet askılar… Bütün gece cümle kurmamı engellediler” derken dudakları Pamir’in göğsüne, elleri ise eteğin altından kalçasına, oradan da iç çamaşırına ulaştı.

Pamir, Eren’in pantolonunun düğmesini açmaya çalışırken Eren’in parmakları iç çamaşırının altına kaydı. Ufak bir çığlık koptu Pamir’in dudaklarından. Eren ise kadının dudaklarının üzerine kapadığı ağzıyla sesi içine çekti.

Sonunda düğmeyi açtı Pamir. Pantolonla birlikte boxer’ı da aşağı doğru kaydırdı. Eren, Pamir’in iç çamaşırını sadece yana çekmekle yetindi. Şehvetin acı verdiği noktada gözlerini Pamir’e sabitledi, birkaç saniye öylece durdu. Pamir “Lütfen” dediğinde gözlerini bir an olsun ondan ayırmadan istediğini verdi kadına.

Darbeler ne kadar sertse, Pamir’i saran bedenin koruyuculuğunun verdiği güven de o kadar kuvvetliydi.

“Burada bitmesin” dedi Pamir; beş dakikalık bir seks istemiyordu.

“Bitmek mi? Daha yeni başlıyoruz” derken Pamir’i çoktan kucağına almıştı Eren.

“Kadehleri al lütfen” diye devam ettiğinde Pamir uysal bir kız çocuğu gibi tezgâha bıraktığı kadehleri aldı, kollarını Eren’in boynuna doladı.

Biraz önce kadının tek başına oturduğu kanepeye götürüp yavaşça mindere bıraktı Pamir’i. Adrenalin ikisinin de damarlarında alev alev akıyordu. Eren, kadehlerden birini aldı, hâlâ ayaktayken büyük bir yudum içti. Pamir gülümseyerek aynı hareketi tekrarladı. Eren, Pamir’in elindeki kadehi de alıp kendininkinin yanına sehpaya bıraktı. Kanepeye oturduğu anda kadını çekip kucağına aldı. “Nerede kalmıştık?” diye sordu çapkın bir gülüşle.

Yeniden. Yeniden. Saatlerce. İçtiler, konuştular, seviştiler…
 

*

 
“Gözlerime bak.”

Bu cümle, gece boyunca Eren’in ağzından çıkan her şeyden etkiliydi. Ruhuyla sevişen bir adamın talebi… Tek olunduğu anda sadece bedenlerinin değil, ruhlarının da içi içe geçmesini isteyen bir adam…

İkinci şişenin ortalarına doğru sorgulama vakti gelmişti Pamir için.

“Sana çocukluk arkadaşım Cem’den bahsetmiştim, öyle değil mi?” diye sordu.

“Bahsetmiştin evet” dedi muzip bir gülümsemeyle Eren. Gülümseyişin sebebini anlayamadıysa da konuşmaya devam etti Pamir; “Bu gece seninle sevişmemem konusunda kesin bir ültimatomu vardı.”

Bu konuda ne düşündüğünü öğrenmek zorundaydı. Her şeyi mahvetmek pahasına da olsa konuşmalı ve gerekiyorsa satır aralarından almalıydı Eren’in gerçek düşüncelerini.

Eren hâlâ gülümseyerek bakıyordu Pamir’in yüzüne; “Biliyorum” dedi.

“Biliyor musun?” derken şaşkınlıkla kollarından sıyrılıp doğruldu Pamir. “Nasıl bilebilirsin ki?”

“Bir diğer yakın arkadaşının yazdığı romanın baş kahramanının sen olduğunu anlamak çok zor değildi.”

“Tanrım…” diyebildi sadece Pamir. “Okuyor musun?”

“Elbette okuyorum. Sanırım Eren de ben oluyorum?”

“Ahhh” deyip elleriyle yüzünü kapattı Pamir. Utanmıştı ama bir yandan da gülüyordu. “Hiç, hiçbir şey söylemedin” dedi sonunda.

“Okuduğumu bilsen, bu kadar sansürsüz anlatmayabilirdin Didem’e. Hikayeyi etkilemek istemedim.”

Buyrun işte. Hayran olunası bir adam. “Lütfen yeni bir hayâl kırıklığı olmasın” diye geçirdi içinden Pamir. Gözlerindeki endişeyi fark eden Eren, bunu, Cem’in uyarısından duyduğu tedirginliğe yormuş olacak ki “Sevişme olayına gelince… Elbette ben de buraya gelmene karar verdiğimiz andan itibaren bunun olabileceğinin farkındaydım. Fakat hiçbir şey olmasa ve sadece sabaha kadar sohbet etsek de gene de harika bir gece olurdu benim için” dedikten sonra Pamir’in yüzünü inceledi bir an. Gergin çizgilerin kaybolmadığını gördüğünde devam etti; “Sınırsız cinsel özgürlük yaşayan erkek, yüzyıllardır kadının cinselliği nasıl yaşaması gerektiğini dikte etmiş. Kendi koyduğu bu kurallara uymayan kadınları ise ahlâksızlıkla yaftalamış. Ben bu adam değilim Pamir. Sen de biliyorsun. İlk gece ya da beş buluşma sonrası… Ne fark eder?” dedikten sonra gözleri muzip bir parıltıyla ışıldadı; “Aslında fark ediyor tabii, böylesi çok da güzel, çok daha tutkulu” deyip kadını yeniden kendine doğru çekti.

Pamir’in yüzündeki çizgiler yumuşadı, Eren’in kollarının arasına kayıp başını göğsüne yasladı. Bir süre sessizce yattılar.

Eren, parmaklarını Pamir’in sırtında gezdirirken “Muazzam bir cildin olduğunun farkında mısın?” diye sordu.

Pamir şımarık bir gülüş eşliğinde “Instagram filtresi değilmiş yani…” dedi.

Eren “Değilmiş evet” diye güldükten sonra ciddileşerek; “Gece uyurken sana bir tişört verebilirim ama bir şey rica edebilir miyim?” diye sordu.

Pamir şaşırmıştı; “Elbette” diye cevapladı. Ne isteyeceğini merak ediyordu.

“Çıplak uyu lütfen. Teninle aramda bir şey olsun istemiyorum.”

Bundan daha iltifat yüklü bir istek olamazdı herhalde. Başını onaylar şekilde sallamakla yetindi Pamir.
 

*

 
Gözleri kapanmaya başladığında yatak odasına geçmeye karar verdiler. Eli Eren’in avucunda, uyku sersemliği ile düşmemeye gayret ederek alt kata indi. Yatağa girdikleri anda Eren yeniden kollarının arasına aldı Pamir’i. İkisi de uykunun daha derin bir evresine geçecekleri sırada ufak öpüşlerle başlayan okşamalar yeni bir sevişmeye evrildi.

“Uyuyacağımızı sanıyordum” dedi Pamir kıkırdayarak.

“Durduramıyorum kendimi. Aklımı başımdan alıyorsun” diye cevapladı Eren. Pamir tutkulu öpücükleri ve beline sardığı bacaklarıyla adamı kendi derinliğine çekerek cevap verdi.

Uyuyalı birkaç saat olmuştu ki şiddetli bir baş ağrısıyla uyandı.

“Lanet olasıca migren” diye içinden söylenerek fakat Eren’i uyandırmamaya gayret ederek adamın kollarından usulca sıyrıldı. Daima yanında olan migren ilacı çantasındaydı fakat çanta üst kattaydı. Merdivenleri usulca çıktı. Mutfaktan bir bardak su, çantasından da ilaç paketini almış aşağı ineceği sırada Eren’in endişeli sesini duydu; “Pamir? Pamir?”

“Geliyorum” diye cevapladı. Aşağı indiğinde, Eren, uykulu fakat aynı endişeli tonda; “Gittin sandım” dedi.

“Gitmek mi? Bu saatte? Sana haber dahi vermeden?”

“Bilmem. Uyanıp da seni yanımda göremeyince geceyi birlikte geçirmeyi sevmeyen ve usulca kaçanlardan olduğunu düşündüm bir an.”

“Tanrım, bu adama aşık olabilirim. Lütfen olmayayım” diye geçirdi içinden.

“Birlikte uyumayı seviyorum” dedi yumuşak bir sesle. “Baş ağrısı ile uyandım ve ilaç almak için üst kata çıktım.”

“Ahh aslında benim de başım ağrıyor.”

“Bir ağrı kesici de sana vereyim mi?” diye sordu Pamir.

“Olur” dedikten sonra hafif sitemkâr bir tonda devam etti Eren; “Aç karnına içirdin bizi. O yüzden bu haldeyiz. Bir daha yemeksiz içmek yok.”

“Yok. Söz” deyip ilaçla suyu uzattı Pamir. Bir kez daha Eren’in kollarının arasına uzandığında ne kadar huzurlu ve daha da ötesi uzun zamandır olmadığı kadar mutlu olduğunu düşündü.
 
 

…SON…

 
 

Didem Çelebi Özkan

 
 

Notlar & Açıklamalar:

 
* Bu bölüm için seçtiğim parça 👉🏻 Le Café Bleu, Soha
 
 
1 Kim namus ve ahlâk şövalyeliği yapıyorsa bilin ki en namussuzu odur: Friedrich Nietzsche’den bir alıntı. – Vikipedi    ⇡⇡⇡

2 Leküm diniküm veliye din: Sizin dininiz size, benim dinim banadır anlamına gelen Kâfirûn Suresi’nin son ayeti.    ⇡⇡⇡

3 12 yaşındaki çocuk Kuran kursunun kapısına asılı halde bulundu: Muş Merkez Karşıyaka Kuran kursunda, 12 yaşındaki M.H.Y. isimli bir çocuk kemeriyle tuvalet kapısının koluna asılmış bir şekilde bulundu. – Cumhuriyet Gazetesi    ⇡⇡⇡

4 G-string: Önden bakıldığında klasik iç çamaşırlarlara benzeyen, arka tarafı ise kalçaların arasından geçen bir ipten ibaret olan bir iç çamaşırı türüdür. – Vikipedi    ⇡⇡⇡

5 Dionysos: Şarap tanrısı. Şarabın sadece sarhoş ediciliğini değil, sosyal ve faydalı etkilerini de temsil eder. Medeniyetin destekçisi ve barış aşığıdır. – Vikipedi    ⇡⇡⇡
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

25 YORUMLAR

  • Yanıtla Metin Çoban 30 Temmuz 2021 at 11:03

    Emeğine, ellerine sağlık.
    Hayırlı olsun..
    Bir gün romanın, kitap olursa yolu, bahtı açık olsun.
    Bu güne kadar her ne kadar sürçülisan ettiysem, affola.
    Sevgiler.

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 3 Ağustos 2021 at 18:15

      Umarım basılmış halinin üzerinde parmaklarımı gezdireceğim günler de gelir 😁
       
      Roman boyunca yorumlarınızla yalnız bırakmadığınız içn çok teşekkür ediyorum Metin Bey. Zaman zaman konuya farklı açılardan yaklaşsak da fikirsel tartışmalar zihni daima besler, sizinle yaptığımız münazaralar da oldukça keyifliydi.
       
      Sevgiler

      • Yanıtla Metin Çoban 4 Ağustos 2021 at 17:39

        Benim için de keyifliydi. Tekrar başarılar, hayırlı olsun ❤️

  • Yanıtla Hande S. Sinan 30 Temmuz 2021 at 11:44

    Vallahi güzel bir son idi. Umut doldum Pamir için, bu dünyada her kadının kendine uygun bir erkeği var illa. Aramaktan vazgeçmediği iyi oldu ama bir an ben de Cem gibi düşündüm. Ya Pamir yanlış anlaşılırsa ya Eren karakteri de klasik bir kadın istiyor ise…
     
    Emeğine sağlık.

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 3 Ağustos 2021 at 18:19

      “Klasik kadın”
       
      Ne kadar doğru bir tespit. Hepimiz bu kalıba uymaya zorlanıyoruz. Kalıp dışına çıkanlar ise toplumsal baskıyla yeniden kafesin içine çekiliyor.
       
      Pamir’i hiç bu klasik kalıbın içinde düşünmedim. Belki biraz fevri fakat daima canı ne istiyorsa onu yapan, kalıpları reddeden bir kadın. Dilerim daima mutlu olsun 🙏🏻
       
      eVe biricik arkadaşım roman boyunca verdiğin sınırsız destek için çok çok teşekkür ederim. Kocamannnn öpüyorum 🤗❤️

      • Yanıtla Hande S. Sinan 7 Ağustos 2021 at 16:57

        Canım ❤️🙏🏻

  • Yanıtla Hüseyin Küçükkelepçe 30 Temmuz 2021 at 17:15

    Ara ara okuma fırsatı buldum. Bu nedenle yorum yapamadım. Bu kadar uzun soluklu bir yazı dizisi yazmak bana göre çok meşekkatli bir iş. Adettendir “geçmiş olsun” diyeyim. Artık kitap olarak okurum.
     
    “Kim namus ve ahlâk şövalyeliği yapıyorsa bilin ki en namussuzu odur.”
    – Nietzsche

     
    Ne kadar doğru ve hayatla test ettiğimiz bir söz.
     
    Selamlar, sevgiler.

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 3 Ağustos 2021 at 18:21

      Hüseyin bBeyciğim çok mutlu oldum yorumunuzu görünce, çok teşekkürler.
       
      Bugün birkaç “geçmiş olsun” daha aldım. Bilmiyordum böyle dendiğini ama geçen sekiz ay boyunca çektiğim sancıları düşündükçe bunun oldukça yerinde bir söz olduğunu anladım 😁
       
      Sevgiler

      • Yanıtla Saadet Akdi 6 Ağustos 2021 at 22:34

        Emeğinize, elinize, gönlünüze sağlık. Heyecanla ve keyifle takip ediyordum. Yeni hikayeleri bekliyoruz . Çok ara vermeyin lütfen 🤗

        • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 8 Ağustos 2021 at 02:34

          Saadet Hanımcım, daimi desteğiniz için çok çok teşekkür ediyorum. Sizlerden gelen her yorum, bir sonraki satıları yazabilmemde büyük bir motivasyon kaynağıydı. Var olun 🙏🏻
           
          Sevgiler 🤗❤️

  • Yanıtla Melda Saldırış 31 Temmuz 2021 at 17:58

    Pamir’le üzüldüm, Pamir’le sevindim, Pamir’le birlikte yaşadım hayal kırıklıklarını, onunla birlikte yoruldum hayattan… Ve nihayet mutlu son 🙏💙 Yine onunla birlikte umutlandım…
     
    Emeğine, yüreğine sağlık bi’ tanecim❤️

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 3 Ağustos 2021 at 18:24

      Romanın yaratım süreci boyunca daimi desteğin için çok teşekkür ediyorum bi’ tanecim. Pamir’in karakterini çizmek, atacağı adımlar üzerine tartışmak ve sonunda onu son bölüme taşımak çok keyifliydi.
       
      Şarap eşliğinde Pamir’in kararlarını tartıştığımız geceler asla aklımdan çıkmayacak. İyi ki varsın, seni çoooook seviyorum ❤️

  • Yanıtla Atakan Balcı 2 Ağustos 2021 at 21:08

    Pamir’in maske ardına bürünmeden mutlu olması çok tatlı bence, gerçek mutluluk maskelerle olmaz. Ellerine, esinine sağlık canım, kendine özgü, enfes bir roman oldu!

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 3 Ağustos 2021 at 18:27

      Buna ben de inanıyorum Atakancım; Pamir’in maskesizliğine. Onu yazarken daima bunu anlatmaya çalıştım. Ne kadar üzülürse üzülsün asla maskelerle yeni yüzler ardına gizlenmeyen, “neyse o” bir kadın. Sana da bu şekilde geçmiş olması mutluluk verici.
       
      Roman boyunca yorumlarınla verdiğin desteği de asla unutmayacağım. Çok çok teşekkürler canım.
       
      Sevgiler

  • Yanıtla Demet Uncu 6 Ağustos 2021 at 16:49

    Didemciğim uzun soluklu bir o kadar da heyecanlı bir anlatımla bizleri bağladığını düşünüyorum. Romanın belli bölümlerinde yer almak benim için ayrıca heyecan vericiydi. 🙂 Emeğine, yüreğine sağlık canım. Kitabının yolu açık olsun! Çok sevgiler.

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 8 Ağustos 2021 at 02:32

      Canımmm benim 🤗
       
      Romanının içine bizleri, dostluğumuzu katmak benim için de inanılmaz keyifli bir deneyim oldu. Öncelikle bunu yapmama izin verdiğiniz, her birinizi isimlerinizle, hayatınızla yazmama müsade ettiğiniz için çoook teşekkür ediyorum. iyi ki varsınız 🙏🏻❤️❤️❤️
       
      Sevgiler canikom 🤗😘

  • Yanıtla Nimet Canbayraktar 11 Ağustos 2021 at 17:55

    Geçmiş olsun. Üzülmedim dersem yalan olur. Pamir tüm özgür ruhlu kadınlar için yaşıyordu hayatını.
     
    Çok uzun yıllar Marmaris’te yaşayan biri olarak bayağı kötü etkilendiğim yangınlar nedeni ile geç okudum ve ancak şimdi yazıyorum. Ama niye bilmem sanki Pamir’in maceraları devam edecekmiş gibi geldi bana. Sanki arada sürpriz olacakmış gibi.
     
    İnanın bu çok kötü zamanlarda benim nefes aldığım zamanlar, yazdığım zamanlar. İnanıyorum ki, siz de devam edeceksiniz.
     
    Her güzel şey gibi bu da bitti yani. Esen kalın.

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 12 Ağustos 2021 at 08:12

      Marmaris’te olduğunuzu bilmiyordum Nimet Hanımcım. Çok çok geçmiş olsun. Ülkece yas içindeyiz ama elbette bölge halkı için çok daha zor, gözlerinin önünde yitirilen tabiatın ve canlılarının can çekişine şahit olmak 😔
       
      Pamir içinde hepimizin isyanlarını barındırıyordu, diye düşünüyorum. Bizlerin de içinde Pamir’in özgürlük aşkı umut buluyordu 😁 Bir süre Pamir’in hikayesinden uzak kalacağız ama sonra kaldığı yerden anlatmaya başlayacağına eminim 😉
       
      Varlığınız ve daimi desteğiniz için müteşekkirim. Kucak dolusu sevgiler 🤗❤️

      • Yanıtla Nimet Canbayraktar 12 Ağustos 2021 at 09:31

        Günaydın
         
        Artık Marmaris’te değilim. Eşimi kaybettikten sonra oradan ayrıldım ama adım adım gezdiğim, nefes aldığım yerlerin yanması çok canımı yaktı. Adeta oralarda yaşadığım hayatımı elimden almışlar gibi hissettim. Dilerim bir daha böyle felaketler yaşanmasın.
         
        Sevgiler 😍

  • Yanıtla Larem 24 Ağustos 2021 at 17:09

    Erennnn her kadının başına gel (senin gibi biri babında) e miiii 😂
     
    Ben miii 🙄
    Aramadım ama başımda. İlk görüşmede yemekte yaptı hem de 🥰🥰🥰
     
    Kaleminize, emeğinize sağlık 👏👏👏👏
     
    Başka eserlerinizde görüşmek dileğiyle 🙏🙏

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 24 Ağustos 2021 at 23:54

      hahahahahahah çok sevdim yorumunuzu 😁 Ben de isterim bir “Eren”, haklısınız.
       
      Yorumunuz ve güzel dilekleriniz için de çok teşekkür ediyorum.
       
      Sevgiler 🤗❤️

  • Yanıtla Pınar Sude Genç 2 Ekim 2021 at 12:01

    Biraz geç oldu ama son bölümü okumaya ancak fırsat bulabildim. Çok tebrik ederim Didem ablacım. Ben ilk bölümden bu yana çok zevkle okudum. Ve “Son” yazısını görmek içimde bazı hisleri uyandırdı. Gurur duydum sanki (: Seni çok seviyorum..

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 3 Ekim 2021 at 15:05

      Benim bi’ taneciğim, çok çok mutlu oldum yorumunu görünce. Fıstığım, güzel kalplim, ben de seni çok seviyorum ❤️❤️❤️❤️❤️

  • Yanıtla Burcu Birinci 28 Aralık 2021 at 01:23

    Didemcim, romanını çok büyük keyif alarak okudum son bir kaç gün içinde. Hep bir sonraki bölümde ne olacağını merak ederek elimden bırakamadım. Pamir’i çok sevdim, hikayenin mutlu sonla bitmesini de.
     
    Emeğine sağlık bi’ tanem.

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 28 Aralık 2021 at 10:48

      Canıııııımmm canım 🥰
       
      Ne kadar mutlu oldum yorumunu görünce. Okuman, beğenmen, vakit ayırıp yorum yazman çok çok değerli benim için. Daimi desteğin için de ayrıca çoook teşekkür ediyorum güzelim.
       
      Tüm aileyi kocaman öpüyorum ❤️😘

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan