Açık Büfede Birer Tabağız Hepimiz

17 | Sesini Bile Özledin, Öyle Değil mi?

25 Haziran 2021

Roman: 17. Bölüm | Sesini Bile Özledin, Öyle Değil mi? | Yazan: Didem Çelebi Özkan

 

İndeks

Açık Büfede Birer Tabağız Hepimiz | Bölüm 1
Sevmişmiş. Bitmişmiş. | Bölüm 2
Benim Sarhoşluğum Temizdir Bir Kere | Bölüm 3
Belki Şimdi Doğru Zamandır | Bölüm 4
Sevişme Vakti | Bölüm 5
Özledim. Bunu Söylemek Serbest mi? | Bölüm 6
Uyanıp Öpmeyi İstediğim Kadın | Bölüm 7
Bana En Çok Senin Tenin Yakışıyor | Bölüm 8
Burnumdan Getirdiniz Tatilimi | Bölüm 9
Böyle Bir Kırmızı mıydı? | Bölüm 10
Bana Baran’ı mı Savunuyorsun? | Bölüm 11
Sadece Sen Zarar Görürdün | Bölüm 12
Bir Oyun Oynayacağız Bu Gece | Bölüm 13
Daha Fazlasını İstiyorum | Bölüm 14
Tatil Biter, Aşk Biter | Bölüm 15
Bunlarla Yüzleşmek Acıtmıyor mu Canını? | Bölüm 16
Sesini Bile Özledin, Öyle Değil mi? | Bölüm 17
Adam Önce Senin Kriterlerinden Geçsin | Bölüm 18
Gözlerime Bak | Bölüm 19

 
 

04 Nisan 2021, Pazar

Uzun kahvaltı sofrası; otelin etrafı camla çevrilmiş, büyükçe kış bahçesine kurulmuştu. Masada neşeli bir sohbet hakimdi. Birlikte olmanın yarattığı güven ve aidiyet hissi, her birini günlük sorunlarından uzaklaştırmış, daha huzurlu bir ruh haline sokmuştu.

Yemek bitip de arkalarına yaslanmış sabah kahvelerini içtikleri sırada Burak masanın başındaki sandalyesinde hafifçe öne doğru eğildi ve sesini tüm masaya duyuracak şekilde yükseltip “Pamir, bugünü trekkinge ayırdığımızı telefonda size söylemiş olmalı. Rotanın zorluk derecesinden ve ne kadar sürede yürüyeceğimizden bahsedeyim isterseniz size” dediğinde gözler kendisine çevrildi.

Burak’ın sağında oturan ve gülümseyerek sevgilisine bakan Aslı; “Anlat aşkım. Ama ben her şekilde geliyorum” dediğinde Burak başını Aslı’ya doğru çevirdi, bakışları kız arkadaşıyla buluştuğunda, aynı gülümseme onun da yüzünde belirdi, kadının masada duran elinin üzerine kendininkini koyup hafifçe sıktı. Bu basit hareketten ziyade birbirlerine bakışlarındaki yoğunluk, masadaki herkesi sanki anda dondurdu.

İlk sıyrılan Sinem oldu; “Hoop, aşk kelebekleri, tüm gün böyle baygın baygın birbirinize bakacaksanız baştan söyleyeyim; ben gelmiyorum” dedi.

Burak sıyrıldı sevgilisinin kendisini hipnotize eden bakışlarından, Sinem’in sorusuna cevap verme gereği duymadan, “Ne diyordum? Hımm evet, rota. Orta zorlukta bir parkur burası. Çok basit, tarlada yürür gibi yürürsünüz, diyemem” diye devam etti.

Burak’ın solunda oturan Pamir araya girip; “Burak bu parkuru birkaç kere tamamladığından bugün yürüyüşün liderliğini o yapacak” diye açıkladı.

Masanın diğer başında oturan Didem; “Kaç kilometrelik bir parkurdan bahsediyoruz?” diye sordu.

Burak, “14 kilometre kadar” diye cevap verdiğinde Aylin “Yuh! Beni direkt liste dışına alabilirsin Burakcığım” dedi.

Burak “Yapma Aylin, yürürsün bence sen” dediyse de Aylin kaşlarını yukarı kaldırmış, başını iki yana sallarken “Mümkün değil” dedi.

“Peki nereye yürüyeceğiz? Anadolu Kavağı’na mı?” diye sordu Didem.

“Evet canım. Molalar dahil beş, beş buçuk saat süreceğini düşünüyorum. Rotanın ilk bir iki kilometresi asfalt. Boğaz ve üçüncü köprü manzarası yürüyüşün ilk saatlerinde bize eşlik edecek. Ardından ormanın içinden geçerek Keçilli Koyu’na ineceğiz. Burada uzun molamızı veririz. Koydan sonra Yoros Kalesi’ne doğru tırmanışa, kaleden sonra da Anadolu Kavağı’na doğru inişe geçeceğiz. Kavağa vardığımızda taksiyle otele geri döneriz.”

“Yok daha devam etseydik hazır hızımızı almışken. Ben de gelmiyorum, canımı sokakta bulmadım” dedi Sinem.

Gamze “Ben gelmeyi isterdim aslında ama bu karınla hem sizi yavaşlatırım hem de rotayı tamamlayabileceğimi sanmıyorum” dediğinde Yusuf “Ben de hamile karımı otelde yalnız bırakmayayım” dedi.

“Tabii tabii, sırf Gamze’yi yalnız bırakmamak için, yoksa yürürdün yani beş saat” diye takıldı Sinem kuzenine.

Yusuf, “Yürürdüm tabii kızım, hayret bir şey” dedikten sonra Hazal; “Biz Zekeriya ile gelmeyi istiyorduk ama Yaman’la bu yürüyüşü yapmamız mümkün olmayacağından otelde kalırız diye düşünmüştük. Fakat madem kalacak birkaç kişi var, Yaman’ı onlarla bırakabiliriz. Olur mu, idare edebilir misiniz?” diye sordu.

Sinem düşünme gereği dahi duymadan “Ederiz tabii güzelim. Hiç aklınız kalmasın, yürüyün siz” dedi.

Demet ve Cem de kararlarını vermişti. Demet geliyor, Cem kalıyordu otelde. Kendi aralarında konuşan Hande ve Tayfun’a döndü bakışlar; “Ben hafta içinden yorgunum, otelde dinlemeyi tercih ederim ama Hande geliyor sizinle Burak. Karımı tek parça teslim ediyorum, tek parça alayım mümkünse” dedi.

“Bak yaa, ben kendi kendimi tek parça geri getiririm kocacığım, merak buyurma sen.”

“Ulen, bu devirde iyi bir şey demeye çalışırken de gene faka basıyoruz. Ağzımızı açtığımız anda ‘eril dil’ damgası yiyoruz” diye isyan etti Tayfun.

“Canım benim, senin niyetin elbette iyi, biliyoruz ama toplumun bu eril bakış açısı o kadar derinlerimize işlemiş ki çoğunlukla cümlelerimizdeki ayrımcılığı fark etmiyoruz bile. Kadınlar olarak bu konuda daha hassas, değişmesi konusunda da daha ısrarcıyız. Oysa farkında değilsiniz belki ama bu bakış açısı sizi de hedef alıyor çoğu zaman. ‘Erkek adam ağlamaz. Adam dediğin güçlü kuvvetli olur, şu kadar maaş alır. Erkek adam o renk mi giyer? Evi var mıymış, arabası var mıymış? Boyu kaçmış?’ vb söylemler sizi de baskı altına alıyor. Bence kültürün topyekûn yeniden şekillenmesi gerekiyor” diye söze girdi Didem.

Konu birkaç dakika içinde derinleşmişti bile. Burak müdahale etmek zorunda kaldı; “Saat on buçuğa geliyor, en geç on birde otelden çıkmış olsak iyi olur. Burada kalacaklar tartışmaya devam edebilir ama yürüyeceklerin odalarına çıkıp hazırlanması gerekli. 15-20 dakika sonra ana salonda buluşuruz. Ne dersiniz?” dediğinde yürüyecek sekiz kişi ayaklandı ve odalarına yöneldiler.
 

*

 
Salonda buluştuklarında Burak elindeki sandviç ve kutu içecekleri dağıtırken “Mutfakta her birimize birer sandviç yaptırdım. Matarası olanlar sularını doldurmuştur diye düşünüyorum, olmayanlar için de birer litrelik su getirdim, onu çantalarına koysunlar” dedikten sonra grubun üzerinde gezdirdi gözlerini ve devam etti konuşmaya; “Çantalarınızda rüzgarlık olduğunu düşünüyorum?”

Herkes olduğunu teyit ettiğinde; “Didem, Pamir, Aslı ve benim batonlarımız var. Birer tane bu parkur için yeterli olacaktır. İkincileri Hande, Demet, Zekeriya ve Hazal’a verirsek kimse batonsuz yürümemiş olur” diye devam etti. Bu fikir de onaylandığında batonlar dağıtıldı.

“Daha önce doğada grup yürüyüşü yapmamış olanlarımız var aramızda. Bir iki ufak bilgi vereyim bu konuda da. Doğa yürüyüşlerinde, riski azaltmak amacıyla grup dağınık değil, tek sıra halinde yürür. Sıranın başında rotayı bilen, ‘lider’ olarak adlandırdığımız deneyimli biri olur. Aynı şekilde sıranın sonunda da ‘artçı’ dediğimiz tecrübeli bir yürüyüşçü kimsenin geride kalmamasını sağlar. Bugünkü yürüyüşün liderliğini ben, artçılığını Pamir yapacak. Didem’i ortaya alacağız. Sizleri de aralara dağıtacağız. Yürümeye başladıktan sonra hepimizin temposu kademeli olarak açılacak. Aramızda grubun genelinden daha yavaş kalan biri olursa onu benim arkama alacağız. Böylece yürüyüşün temposunu ona göre ayarlayabileceğim” dedikten sonra bir an durup diğerlerinin gözlerinde gezdirdi bakışlarını. Ardından “Aklınıza takılan bir şey var mı?” diye sordu.

Grubun herhangi bir sorusu yoktu. Yürüyüşe başlamaya hazırlardı. Salondan çıkmak üzereydiler ki restoranda bıraktıkları grup içeri girdi;

“Ee siz ne yapmayı planlıyorsunuz?” diye sordu Pamir.

Pamir’in merakını Aylin giderdi; “Texas Hold’em1 çevireceğiz şekerim. Alayım bi’ şunların ifadesini.”

“Oo şeytanınız bol olsun o zaman” dedi Didem gülerek.

“Sizin de ayağınız düz bassın canım” dedi Aylin ve yürüyüş grubu otelden ayrıldı.
 

*

 
Ekip akşam üstü beşe doğru otele döndüğünde diğerlerini bahçede çimenlere yayılmış, alçalmakta olan güneşe doğru biralarını yudumlarken buldu.

Cem “Nasıl geçti?” diye sorduğunda “Her yanım ağrıyor ama muhteşemdi” diye cevap verdi Demet.

Aylin “Delisiniz gerçekten. Vücudunuza işkence çektirdiniz resmen” deyince; “Tersine, pas tutan yerleri yağladık. Bedenin ihtiyacı olan yan gelip yatmak değil, hareket halinde olmak şekerim” diye savunmaya geçti Pamir.

Beş on dakika daha yanlarında oyalandıktan sonra duş almak ve akşam yemeğine kadar biraz dinlenmek üzere odalarına çıktılar.

Bu gece yemeği otelde yiyeceklerdi. Cem, otel sahibinden, masanın şöminenin önüne kurulmasını rica etmişti. Sekiz gibi salonda buluşmak üzere sözleştiler.

Sekiz buçuğa doğru herkes yerini almıştı masada.

Yemek sırasında Pamir, karşısında oturan Burak’a; “Sence hikaye nasıl gidiyor?” diye sordu.

Romanın editörlüğünü yapan ve her bölüm üzerinde saatlerce Didem’le birlikte çalışan Burak da bu konuda konuşmayı sevdiğinden hevesle anlatmaya başladı:

“Oldukça beğenildi. Bazen sana, Kuzey’e ya da Baran’a kızsalar da bir sonraki bölümde ne yapacağınızı merakla bekliyor okurlar. Sabah yedide yeni bölüm yayına giriyor ve daha sabahın o ilk saatlerinde başlıyor tıklanmalar. Beklediğimizin çok üzerinde bir ilgi var.”

“Neden bu kadar tuttu sence?”

“Bence birçok kadın Pamir’de kendinden bir şeyler buluyor. Gelen açık yorumlar kadar Didem’e özelden de mesaj yağıyor, biliyor muydun?”

“Evet, bahsetmişti Didem.”

“Pamir’in yaşadıklarının aynısını ben de yaşadım, yaşıyorum, diyen o kadar çok kadın var ki… Pamir’in -yani senin- mutlu olmanı istiyorlar. Çünkü sen mutlu olursan, onların da umudu tazelenecek ilişkilere dair.”

“Beklentileri boşa çıkarmam umarım” dedi Pamir biraz ümitsiz bir tonda.

“Neye inanıyorum, söyleyeyim mi?”

“Söyle bakalım” dedi sesine daha mutlu bir tını veren Pamir.

“Hayatınla ilgili büyük bir dönemeçte olduğunu düşünüyorum. Az kaldı, dönüşü tamamladığında her şey değişecek.”

“Vaovvv kahin gibi konuştun” dedi Pamir gülerek. Ardından konuyu kendinden uzaklaştırıp yeniden hikayeye getirmek için; “Didem romanı bastırmaktan bahsediyor bir süredir.”

“Evet, var öyle bir planımız. Aslında kitap basmak oldukça kolay günümüzde. Önemli olan iyi bir yayınevinden çıkartabilmek romanı.”

“Evet, ‘Kitap yazdım deyip kütüphaneme yerleştirmek için basılmasını istemiyorum’ diyor. Haklı da bence.”

“Aynı fikirdeyim. Ayrıca kuvvetli bir yayınevini hak ediyor bu hikaye.”

Pamir biraz endişeli; “Kitap çıkarsa kimliğim kesin deşifre olur” dedi.

“Haklısın. Özellikle bir de tutarsa daha çok irdelenecek kim olduğun. Şimdi bile çok mesaj alıyoruz, gerçekten var olup olmadığın konusunda.”

Pamir merakla “Eee ne cevap veriyorsunuz?” diye sordu.

“Tamamen kurgu olduğunu söylüyoruz” diye cevaplarken yaramaz bir gülümse vardı Burak’ın yüzünde. Ardından devam etti; “Kitapla kalsa iyi. Film olması hayali var Didem’in.”

“Şaka yapıyorsun, yandım olursa.”

“Yok yapmıyorum. Kimin seni oynayacağını bile düşündü.”

Kahkaha atıp sordu Pamir; “Kimmiş o?”

“Berrak Tüzünataç.”

“Oooo iyiymiş. Güzel kadın. Çok da beğeniyorum oyunculuğunu” dedikten sonra ciddileşip devam etti; “Umarım arzu ettiği her şey gerçekleşir.”

“Bakalım göreceğiz” dedi Burak. Sonra o an aklına gelmişçesine “Düşünsene filmin yönetmenliğini de sen yaparmışsın. Ne akla zarar bir durum olur” dedi.

Pamir bu olasılık gerçekleşirse ne hissedeceğini hayâl etti. Kendi hayatını okumak bir şeydi, onu filme çeken olmak bambaşka bir şey.

Pamir düşüncelere dalmışken konuşulanları ilgiyle takip eden Aslı söze girdi;

“Ben de okuyorum romanı. Kuzeyciyim ama ben. Baran takıntını da pek anlayamıyorum açıkçası. Bu arada Burak’a devamlı soruyorum, ‘Kuzey ve Baran kim?’ diye, asla cevap vermiyor. Etik olmazmış. Seni burada yakalamışken bir de sende deneyeyim şansımı; kim bu adamlar?” dedi ve meraklı gözlerini Pamir’e dikti.

Pamir, genç kadının çoşkusu karşısında düştüğü kararsızlığa cevap bulmak ister gibi Burak’a çevirdi gözlerini. Burak omuzlarını silkip “Bana bakma hiç. Ben bunca zaman söylemedim” dedi.

Pamir asla “hayır” diyemeyen insanlardan olsa da burada konunun sadece kendi hayatı olmadığına karar verdi sonunda. “Aslıcığım seni kırmak istemiyorum ama baksana kitap, film falan diyorlar. Kuzey ve Baran’a sormadan kimliklerini deşifre etmem doğru olmaz.”

“İsimleri bu mu peki, bari onu söyle.”

“Sence?” deyip göz kırptı Pamir.

“Aman ya çok sinirsiniz” dedikten sonra ufak bir çocuk gibi kollarını göğsünün altında sinirle bağladı Aslı.

Aslı’yla uğraşmayı Burak’a bırakıp yanında oturan ve kucağında Yaman’ı hoplatan Sinem’e döndü Pamir.

Demet’in güzel sesinden Sevmekten Kim Usanır kulaklara değdiğinde masa sessizleşti. Arkadaşının seçtiği parçanın manidarlığına gülümseyerek karşılık verdi Pamir. Kısa süre sonra Pamir de diğerleriyle birlikte şarkıya eşlik ediyordu;

Kaç kere yemin ettim, kaç gönüle de girdim
Sensiz yapamıyorum ah, bak yine geri geldim

İster yüzümü güldür, istersen ağlat beni
Bir gecenin koynundan ah, bin geceye at beni

Kaç kere yemin … …

Gece hepsinin teker teker seçtiği fasıl parçalarıyla devam etti. Sıra Pamir’e geldiğinde başından değil, ortasından girdi şarkıya;

Hani bendim yedi renk, hani tende can idim
Hani bendim yedi renk, hani tende can idim

Hani gündüz hayalin, geceler rüyan idim
Hani gündüz hayalin, geceler rüyan idim

Demek ki senin için aşk değil, yalan idim
Acırım heder olan o en güzel yıllara

Bu sefer Demet gülümsedi arkadaşının cevabına. “Tamam” diye düşündü, “kararlı.”
 
 

07 Nisan 2021, Çarşamba

Pazartesi sabahı kahvaltıdan sonra otelden çıkış yaptılar. Cihangir’e döndüklerinde Didem bilgisayarın başına geçti. Pamir de üstünü değiştirip yeni başlayacak dizinin görüşmeleri için yapım şirketiyle toplantıya gitti.

Pazartesi ve salı gecelerini ikisi de kucaklarında bilgisayar, çalışarak geçirdiler.

Çarşamba, telefonda saatlerce konuşmak yerine, yüz yüze çalışmak üzere Burak geldi yanlarına. Eve girdikten birkaç dakika sonra Didem’le tartışmaya tutuştular.

Yeni bölüm yayınlandıktan sonra yayın aralığını iki haftadan bir haftaya çekmek istiyordu Didem. Burak ise “Şu anki haliyle bile nefes alacak vaktin yok. Zar zor yetiştiriyorsun. Haftada bir yeni bölüm çıkarmak canına okuyacak, görmüyor musun bunu?” diye karşı çıkıyordu.

“Ben de bayılmıyorum ama okurlar iki haftada bir yeni bölüm girdiğimizde kopuyorlar hikayeden. Kendim bile bir önceki bölümde ne yazdığımı unutuyorum çoğu zaman” diye bunun neden gerekli olduğunu anlatmaya çalışıyordu.

Burak’ın “Dinlemeyeceksin beni, belli oldu. Ama sonra ağlama” dediği sırada Pamir elinde tepsi salona girdi. Çayları masaya bırakırken “Sonuçta birkaç aylık bir süreç. Bu tempoda çalışmayı bir süreliğine kaldırabilir bence” diye fikrini belirtti.

“Hâlâ bu hamlenin gereksiz olduğunu düşünüyorum” dedi Burak kaşlarını çatarak. Ardından Didem’in üç gündür üzerinde çalıştığı yeni bölümü okumaya girişti. Pamir ve Didem, Burak’ın dikkatini dağıtmamak için bardaklarını alıp kanepeye geçtiler.

Burak okumayı bitirdiğinde;

“Gene bazı bölümlerde tirat yazmışsın. Daha kısa ve karşılıklı diyalog şeklinde yazarsan metin hızlanır” dedi. Didem masaya yaklaşıp Burak’ın omzunun üzerinden bilgisayar ekranında işaret ettiği bölümlere baktı.

“Hımm haklısın” dedi göz gezdirirken, ardından “Tamam onları düzelteceğim. Başka?” diye sordu.

“İç sesler bölümünü ise uzatabilirsin, Pamir’in içindeki kadınlarla savaşını seviyor okurlar” dedikten sonra Pamir’e dönüp “Burada daha fazla sorguluyor olmalısın kendini. O an aklından geçenleri bir kez daha düşün ve Didem’e daha detaylı anlat, olur mu?” dedi.

“İşin ucunun bana dokunacağını tahmin etmeliydim” dedikten sonra o da bilgisayarın başına geldi, Burak’ın eksik bulduğu bölümü okuduktan sonra o güne gidip ne hissettiğini, neleri sorguladığını hatırlamaya çalıştı. Hatırladıkça Didem’e anlattı.

Gece Pamir’in anlatması, Didem’in yazması ve Burak’ın redaksiyonu ile devam etti.
 
 

08 Nisan 2021, Perşembe

Demet, Cem ve Sinem aynı anda geldiler. Didem Bursa’ya dönmeden son gecelerini birlikte geçirmeye karar vermişlerdi. Dokuzdaki sokağa çıkma yasağı nedeniyle en mantıklı çözüm bu gece orada kalmalarıydı. Pamir, Cem’le Demet’e kendi odasını verecekti, Sinem ablasıyla, kendisi de üst kattaki salonda yatacaktı. Sorun çözülmüştü.

İki büyük pizzayı bitirmiş, yemek masasında şaraplarını yudumlarken Cem; “Konuştun mu son günlerde Baran’la?” diye sordu.

“Geçen perşembeden beri konuşmadım. Arada ‘Günaydın’ mesajı atıyor o kadar” diye cevapladı Pamir bıkkın bir tonda.

“Aferin, konuşma.”

“Ne aferini ya?! Sevgilisiyle tatildeyken aramayacağımı söylemiştim zaten.”

Cem gergin bir şekilde “Ama beyefendi sana sevgilisinin yanından mesaj atıyor. Sen, mümkünse sonra da arama onu” dedi.

“Ya adamı tamamen hayatımdan çıkaracağım mı dedim ben size? Elbette konuşacağım. Ayrıca aksini zaten istemiyorum. Sadece kendimi yıpratmayacağım bu konuda bundan sonra. Sevgilisi ile tatilde. Bundan daha soğutucu bir sebep olamaz benim için. Bitti ağlama dönemim.”

“Gene de neden hayatından tamamen çıkartmıyorsun anlamıyorum. Aslında bir fikrim var tüm bu olanlar üzerine ama…”

“Neymiş beyefendi o cin fikrin?”

“Bütün bu delirmelerinin sebebi, sırf senden ayrılan o, diye değilse ben de bir şey bilmiyorum.”

“Ergen miyim ben? Hiç alakası yok” diye kestirip attı Pamir. İstediklerini düşünebilirlerdi, artık ne daha fazla kendisini anlatacak ne de Baran’ı neden sevdiğini açıklamaya çalışacaktı. Cem de Pamir’in bu konuda tek kelime daha etmeyeceğini anlamış olmalı ki “Ya Kuzey?” diye sordu.

“Kuzey’le de arada mesajlaşıyoruz o kadar” dedi devamlı sorguya çekilmekten bıkkın halde.

“Yeni bir Fethiye programı yok yani, öyle değil mi?”

“Yok” dedi Pamir gözlerini devirerek. “O defteri de kapattım, dedim ya. Haftada bir aynı soruyu sormayı planlamıyorsundur umarım.”

“Gayet de planlıyorum.”

“Aman iyi sor” dedi pes ederek. Cevapları değişmeyecekti ne de olsa.

Yemek bittiğinde koltuklara geçip bir film açtılar. Demet, kanepelerden birinde sırtını hafifçe Cem’e dayamış, Cem de kolunu sevgilisinin omzuna atmıştı. Öbür kanepenin bir köşesinde Pamir, diğerinde de, artık neredeyse vücudunun bir parçası olan bilgisayarı kucağında, bir yandan filme bakarken diğer yandan da ertesi gün yayına girecek yazıların son düzenlemelerini yapan Didem oturuyordu.

Sinem, camın önündeki berjeri oturma grubuna doğru çevirmişti. Önündeki pufa ayaklarını uzatırken “Üniversite yıllarındaki gibi; hepimiz gene aynı evdeyiz” dedi sırıtarak.
 
 

11 Nisan 2021, Pazar

Cuma öğleden sonra Didem dahil herkes gidince ev birden sessizleşmişti. Yalnızlığı ile bir kez daha baş başaydı Pamir. Neyse ki tüm haftanın yorgunluğu vardı üzerinde, melankoliye kapılmadan erkenden yattı o gece.

Hafta sonunu kitap okuyarak, film izleyerek geçirdiyse de pazar akşam üstü artık kendini oyalayabileceği hiçbir şey kalmamıştı elinde. Üstelik ne kadar engellemeye çalışsa da zihni devamlı Baran’a kayıyordu.

“Etrafımda sevdiklerim varken beyefendiyi düşünmemek daha kolaydı” diye geçirdi içinden. Ve anında zihninin derinliklerinden gelen seslerden biri devreye girdi; “Jana ülkesine döndü mü, diye merak ediyorsun. İki hafta kalacağını söylemişti Baran. Ve bu süre iki gün önce doldu.”

Son bir haftadır Baran’ın sabahları yolladığı kalpli ve öpücüklü günaydınlar haricinde bir iletişimleri olmadığından Jana’nın dönüp dönmediğini bilmiyordu.

“Dönseydi Baran söylerdi herhalde” diye akıl yürüttü Pamir.

Alaycı, “Belki dönmemeye karar vermiştir” dedi damarına basarcasına ve “Özledin. Sesini bile özledin, öyle değil mi?” diye devam etti. Pamir sessiz kalınca küçümser bir tonda “Geçen hafta sonu, şöyle bitti, böyle bitti, diye atıp tutuyordun, şimdi ne oldu?” diye ekledi.

Pamir “Söylediklerimin hâlâ arkasındayım. Çabalıyorum” dediğinde sesler sustu. Düşünceleri bile susmuştu artık.

Birkaç dakika sonra; “Uygun olduğunda bir sesini duyayım” yazıp Baran’a yolladı.

İçindekilerden biri oldukça sinirlenmişti; “Yeterince çabalamadığın ortada!” dedi neredeyse bağırarak. Pamir, gözlerini devirdi.

Birkaç dakika sonra Baran’dan cevap geldi:

“Şimdi yogaya başlayacağız. Sonra arasam olur mu?” yazmıştı.

BaşlayacağıZ.
Jana hâlâ buradaydı.

İradesizliğine bir küfür savurdu. Kendinden nefret ediyordu.

Baran’a cevap olarak “Elbette” yazıp telefonu koltuğa fırlattı. Kütüphanesine yöneldi, Uğultulu Tepeler’i alıp camın önündeki berjere oturdu. Baran’a olan sinirini yönlendirebileceği tek karakter Heathcliff’ti.

Üç saat sonra hâlâ kitabı okuyordu ve Baran aramamıştı. Kendine bir küfür daha savurduktan sonra kalkıp mutfağa yöneldi. Filtre kahvesi elinde salona geri döndüğünde telefonun ekranında Baran’dan mesaj bildirimi vardı:

“Canım, galiba yarın arayabileceğim seni.”

Yeni sevgilisiyle tatilde olan eski sevgiline mesaj atarsan olacak olan buydu tabii. Bir kez daha saydırdı kendine.

Baran’ın yazdığının tercümesi “Jana’yla sevişiyoruz. Seninle uğraşamayacağım bu gece” olarak yankılanıyordu zihninde. Olabildiğince düzgün bir cevap yazmak için derin bir nefes alıp yavaşça bıraktıktan sonra şunları yazdı:

“Sorun değil bi’ tanecim. Önemli bir şey yok zaten.”

Baran’dan bu gece bir cevap beklemiyordu. Berjere bir kez daha oturup kahvesini yudumlarken boğazın ışıl ışıl yanan karşı kıyısına daldı gözleri. Bir iki dakika geçmemişti ki Baran yazdı:

Birbirimizin sesini duymak istememiz yeterince önemli bence.
❤️😘
Ama şimdi ararsam rahat konuşamayacağım.
Onun için yarın konuşalım, dedim.
😘

Pamir oldukça şaşırmış bir halde mesajı iki kere okudu. “Birbirimizin sesini duymak istememiz” yazmıştı. Yani o da Pamir’i özlemişti. Kalpler, öpücükler her zamanki gibi havada uçuyordu. Bu adamı anlamaya çalışmaktan yorgun düşmüştü.

Seslerden biri “Parmağında oynatıyor seni” dedi hakir gören bir tavırla. “Acınacak haldesin!”

Bir cevap yazmalıyım, diye düşündü. Geri adım atmalıydı.

Canım benim, ben hata yaptım. Jana’nın burada kaç günü kaldı bilmiyorum, son günleriniz de olabilir. Düşünmem gerekirdi. Sen uygun olduğunda yazıyorsun zaten. Sıkma sen kendini. Keyfiniz bol olsun ❤️😘

Madem kalpli emojilere yüklenen anlamı kaldırmanın yolu, onları böyle pervasızca kullanmaktı, bunu Pamir de yapabilirdi.

Baran bu sefer çok daha kısa sürede cevap verdi:

Salı sabahı gidiyor.
Sonra biz bizeyiz 😁😘

Bu da ne demekti şimdi? Jana geliyor diye heyecandan yerinde duramayan adam, şimdi de gideceği gün için mi geri sayıyordu?

“Aklınla oynuyor rezil” dedi içindeki sinirli kadın.

Ses bu sefer zihninin derinliklerinden gelmiyordu. Fazlasıyla yakınındaydı konuşan. Hatta tam arkasında. Başını geriye çevirdiğinde salonun ortasında duran kadını gördü.

Tek omzu drapeli, göğüs altından bollaşan ve bileklerine kadar uzanan krem rengi bir elbise vardı üzerinde kadının. Ayaklarındaki altın sandaletlerin pırıltısı bir an gözlerini aldı Pamir’in. Fakat kendisinin en ilginç yanı kıyafeti değildi. Saçları yerine yılanlar çevreliyordu güzel yüzünü. Karanlıkta ilk bakışta fark edememişti onları Pamir. Başındakilerin saç değil de yılan olduğunu anlayınca ürkerek koltukta geri çekti bedenini. Kadının gözleri alev saçıyor, başındaki yılanlar tıslıyordu.

“Karşıma çıksa tek bakışım yeter taşa çevirmek için zat-ı şahanelerini” dedi kadın, sesi de tıslar gibi çıkıyordu.

Gördüğü manzara karşısında ağzı bir karış açık kalan Pamir; “Beni az daha çeviriyordun. Ödüm patladı” dedikten sonra başını yeniden boğaza çevirip “Tanrım cidden çıldırıyorum, Medusa’yla2 konuşuyorum. Nasıl taşa dönüşmedim acaba?” derken cümlelerine histerik bir kahkaha eşlik ediyordu.

“Ha burada, buna takıldın yani? Taş olmadığına?” Bir kez daha sesin olduğu yere döndü Pamir. Konuşan sarkastikti. O da zihninden çıkmış, kanepede bağdaş kurmuş oturur halde ikisine bakıyordu.

Saçları parlak bir kırmızıydı sarkastiğin. Üstünde; file çorabın üzerine giydiği kısacık bir kot şort, onun üzerinde de siyah bir atlet vardı. Ekose desenli bir gömleği beline bağlamıştı. Ayaklarındaki asker botları sıkıca bileklerini sarıyordu.

“Bir sen eksiktin!” deyip yeniden pencereye döndü Pamir. Belki giderlerdi.

“Baksana aslında oldukça yaratıcı bir zihnin var. Bence keyfini çıkart” dedikten sonra Medusa’ya döndü sarkastik; “Haksız mıyım şekerim?” diye sorduğunda Medusa sadece tıslamakla yetindi.

Sarkastik devam etti konuşmaya; “Eee cevap yazmayacak mısın?”

“Yazayım tamam” dedi Pamir. Telefonunu iki berjerin arasındaki sehpanın üzerinden aldı.

“:)” yazıp yolladı.

Kanepeden kalkmış, Pamir’in omzunun üzerinden ekrana bakan sarkastik, “Bu mu cevabın?” diye sordu. Emoji bile değil, karakterlerle yapılan bir tebessüm.

“Evet, çok bile” derken Pamir ayağa kalktı. “Ben yatmaya gidiyorum. Siz isterseniz diğerlerini de çağırıp parti yapın ama birinizi bile odamda istemiyorum” deyip salondan çıktı.

Sarkastik arkasından bağırdı; “Daha saat çok erken. Çocuk musun sen, bu saatte yatıyorsun?

Sadece yatak odasının kapısının çarpma sesi duyuldu.
 
 

Devamı için tıklayınız.

 
 

Didem Çelebi Özkan

 
 

Notlar & Açıklamalar:

 
* Bu bölüm için seçtiğim parça 👉🏻 Una Noche Mas, Yasmin Levy
 
 
1 Texas Hold’em Poker: Şans, sabır ve taktiğe dayalı bir iskambil oyunu olan pokerin bir çok oyun çeşidi bulunuyor. Bunlardan en iyi bilineni ise Texas Hold’em Poker‘dir. – A Blog    ⇡⇡⇡

2 Medusa: Yunan mitolojisinde gözlerine bakanı taşa çevirdiğine inanılan yılan saçlı, keskin dişli, dişi canavar. Gorgon kardeşlerden tek ölümlü olandır. Bu yüzden insanların kahramanı Perseus tarafından öldürülebilmiştir. – Vikipedi

Dergimizde de Medusa üzerine mizahi bir yazı yayınlanmıştı. Okumak isterseniz tıklayınız.    ⇡⇡⇡
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

14 YORUMLAR

  • Yanıtla Hande S. Sinan 25 Haziran 2021 at 13:31

    Ayyyy!!!
    “Sonra biz bizeyiz!”
    Ne yahu!
    Vallahi geliyorlar 😂
     
    Benim kafamda da kadınlar vıdı vıdı yapıyorlar şu anda. Baran’ın kafasında da adamları varsa şimdi dövmeye hazırlanıyor kafamdaki kadınlar onları! Vallahi ne had bilmez bir erkek bu yahu!
     
    Ama en çok Medusa ile sarkastiğe bayıldım, benimkilerle de sohbet etsinler.
     
    Çok güzel olmuş! Bayıldım!

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 25 Haziran 2021 at 16:09

      Ahahahahahah gene sinirlendirmiş Baran seni 🤣🤣🤣 Senin kadınlarının ve onun adamlarının kavgası gözümde canlandı bir an ve çok güldüm sahneye 😆🤣😆
       
      Bu arada telefonda verdiğin fikir de süperdi. Romanın okurla kurduğu bu interaktif iletişimi seviyorum. Beraber büyütüyoruz resmen hikayeyi.
       
      Bir de tabii öykünün içine sizleri katmak büyük keyif veriyor bana. Her biriniz hikayede boy gösterdiğinizde sizinle bu anıları gerçekten yaşamışım gibi hissediyorum. Umarım sen de kendini okumayı sevmişsindir güzelim. Ben sizleri yazmayı çok seviyorum ❤️❤️❤️

  • Yanıtla Hande S. Sinan 25 Haziran 2021 at 19:01

    Sağol canım, hepimiz için çok güzel, ilginç bir deneyim oluyor sayende 🥰😍

  • Yanıtla Pınar Sude Genç 26 Haziran 2021 at 00:07

    Pamir, kendi kafasında Baran mevzusunu bir türlü tamamlayamıyor gibi. Yani hani bazen bir konu üzerinde uzun uzun düşünürüz ve artık bir şeyler kafamızda netleşir ya, Pamir’in zihni Baran konusunda netlikten çok uzak gibi. Pamir zeki bir kadına benziyor, bence Baran konusunu gerçekten istese kafasında rahatça netleştirebilecek bir şahsiyet. Fakat kendinde kaçtığı bazı şeyler olduğundan mıdır bilmiyorum ama zihninde sürekli Baran’ı kovalıyor gibi. Sanki kendisi üzerinde düşünmekten kaçtığı bazı şeyler olduğu için Baran’ı zihninde kovalayarak kendisinden kaçmaya devam ediyor gibi. Bilmiyorum çok mu gereksiz derin düşünüyorum ama bana böyle bir izlenim verdi. Pamir karakterini gerçekten seviyorum ama özellikle son birkaç bölümdür, bende kendisinden kaçıyormuş gibi bir izlenim verdi.

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 26 Haziran 2021 at 00:13

      Pınarcım, inanamıyorum. Birkaç dakika önce seni geçiriyordum aklımdan. Öyle birden bire geldin. Ve “Acaba okuyor mu hikayeyi?” diye düşündüm. Okuyorsan nasıl bulduğunu merak ettim. Ve dakikalar içinde mesajın düştü ekrana. İnan Pamir’in Medusa’yı salonda gördüğündeki kadar irkildim 😛
       
      Fıstığım benim, çok çok mutlu oldum yorumunu okuduğumda. Resmen çağırmışım seni. Ya da belki yorumu yazdığın sıralarda sen o kadar yoğun düşündün ki beni, ben de hissettim. Hayat gizemlerle dolu 😉
       
      Seni ve yazılarını özlüyorum. Arada böyle yorumlarla kendini gösterdiğinde de mutlu oluyorum 😁
       
      Pamir konusuna gelince, tam senden bekleyebileceğim derinlikte bir analiz yapmışsın 👌🏻 Yorumunu okursa belki kaçtıklarını sorgular, kim bilir 😉
       
      Seni kocamannnn öpüyorum ❤️😘

      • Yanıtla Pınar Sude Genç 26 Haziran 2021 at 00:22

        Ben de şaşırdım şimdi Didem abla (: Aslında son bir iki gündür dergiyi ve seni düşündüğümü söyleyebilirim sanırım. Çevremdeki insanlar dergiye ara vermem konusunda serzenişte bulundukça, burada yazıyor olmanın benim için önemini yeniden fark ettim. Burada yazıyor olmak, kendimi ifade etmek konusunda bana inanılmaz yardımcı oluyormuş. Sanırım biraz da kapalı bi’ insan olduğum için çevremdekiler de duygu dünyamı buradaki yazılarımla takip etmeyi seviyorlarmış. Yazılarımla bir süre burada olmasam da okuyucu olarak kesinlikle buralardayım (: Ben de kocaman öpüyorum <3

  • Yanıtla Halise Gökpınar 27 Haziran 2021 at 19:48

    Bütün bölümleri 1 günde okudum 🙂 Şimdi yeni bölümü beklemek çok zor olacak. Çook sevdim, umarım basarsınız ve kitaplığıma da koyabilirim.
     
    İçten içe, o uzun masada, yanınızda oturmak istedim. Bütün kahramanlarla iyi arkadaş olurdum 🙂
     
    Kaleminize emeğinize sağlık.
    Çokça sevgiler.

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 27 Haziran 2021 at 23:02

      Ne harika bir yorum 🤩 Ve inanamadım bütün bölümleri arka arkaya okuduğunuza. 60.000 kelimenin üzerinde. Tahminimce 350 kitap sayfası civarında. Hepsini bir oturuşta okumanız ne kadar mutlu etti bilemezsiniz. Üzerine bir de vakit ayırıp yorum yazmışsınız. Çok çok teşekkür ederim.
       
      Kucak dolusu sevgiler 🤗❤️

  • Yanıtla Nimet Canbayraktar 30 Haziran 2021 at 14:49

    Takipçi sayısı devamlı artışta yani. Siz Burak Bey’i dinlemeyin ve yazdıkça, sürpriz yapıp yayınlayın, biz de okuyalım. Şaka tabi, ne kadar yoğun bir temponuz olduğunu okuyoruz.
     
    Merakla bekliyorum ve aslında kadınları düşüncelere ve maceralara davet ettiğinize inanıyorum. Hayat çok kısa ve yaşanası çok güzellikler var.
     
    Baran biraz Pamir’i sınıyor veya bir şeyleri mi ispat etmeye çalışıyor, sanki!
     
    İyi ki varsınız 💖🥰🤗

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 30 Haziran 2021 at 17:29

      Bi’ tanesiniz siz Nimet Hanımcığım ❤️❤️ Her birimiz çok ayrı seviyoruz sizi. Yorumlarınız ve desteğiniz çok çok değerli.
       
      Baran ne yapıyor, kendi de farkında değil bana kalırsa. Ben ne Barancı ne Kuzeyciyim; Pamirciyim Pamirci 😁😁😁
       
      Sizi kocaman öpüyorum 😘😘😘

  • Yanıtla Atakan Balcı 5 Temmuz 2021 at 20:00

    Vurulup, geliyor beklenmekte olan!… 🙂😉🌸✨ Esinine sağlık canım

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 9 Temmuz 2021 at 01:15

      :))) Bakalım, ben de heyecanlanıyorum Pamir’in kararlarını yazarken 🙃
       
      Canım benim, çok teşekkür ederim yorum için 🤗🤗

  • Yanıtla Özge Çağın 8 Temmuz 2021 at 23:57

    İlk sosyal medya hesabımda, tanıtım kısmında rastladım ve açtığımda “17 | Sesini Bile Özledin, Öyle Değil mi?” bölümü ile tanıştım sizlerle. Öyle bağladı ki en baştan başladım okumaya…
     
    Tek kelime ile muazzam bir eser oluyor. Kesinlikle kitap haline gelmesi taraftarıyım. Kaleminize, emeğinize sağlık…

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 9 Temmuz 2021 at 01:12

      Beni inanılmaz mutlu ettiniz. Çok, çok teşekkür ederim. Gece uyumadan önce nasıl iyi geldi bilemezsiniz 😁
       
      Yarın sabah yedide 18. bölüm yayında olacak. Umarım beğenirsiniz.
       
      Kucak dolusu sevgiler 🤗❤️

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan