Kurgu Dışı

Ruhların Yolculuğu

29 Ocak 2019

Ruhların Yolculuğu


Ruhların Yolculuğu | Michael Newton

Çok esrarengiz bir kitap Ruhların Yolculuğu. Tüylerimi diken diken etti. Gerçi ne kadarı doğru, ne kadarı kurgu bilemem ama doğru olduğu varsayımından yola çıkarak anlatıyorum.

Hipnoz ile Öte Aleme Gidiş

Michael Newton bir hipnoterapist. İnsanları hipnozo sokuyor, (tabii insanların kendi istek ve rızalarıyla) hipnozdaki insanlar öte aleme gidiyor ve orada gördüklerini aktarıyorlar. İşte kitapta bu aktarımlar ve yazarın yorumları yer alıyor.

Ruhlar Alemi

Dediklerine göre bu insanlar öte alemde bir cennet, cehennem ya da Tanrı görmüyorlar. Bir ruhlar aleminden, bir topluluktan bahsediyorlar. Bu ruhlar daha çok ışık ve enerji görünümünde.
Deneyimli ve deneyimsiz ruhlar var. Deneyimli ruhlar, deneyimsiz ruhlara rehberlik ediyor.

Ruhlar yeryüzünde bedenlenecekleri hayatı kendileri seçiyor. Rehberleri onlara yardımcı olabiliyor ya da yol gösterebiliyor. Asla bir zorlama ya da ceza söz konusu değil.

Seçilen Hayat

Ruhlar deneyim kazandıkça olgunlaşıyorlar. Yeterli olgunluğa ulaştıklarında ise bir daha bedenlenmeyip o diğer alemde kalıyorlar.

O olgunluğa ulaşabilmek için de binlerce hatta yüzbinlerce yıl yeryüzüne çeşitli bedenlerde gelip gidiyorlar.

Ruhların Yolculuğu Kitabından Örnekler

Bir ruh, yeryüzündeki hayatında bir kadına kötülük etti. Bir sonraki hayatında kötülüğe uğramış kadın bedeninde geliyor ki zalimliğin ne kadar yanlış olduğunu anlasın.

Bunun gibi örnekler var.

Örneğin bir başkasının anlattığına göre önceki hayatlarından birinde insanları küçümseyen, acımasız biriymiş. Şimdi ise fakir bir hayat sürüyormuş ki ruhu bunu da deneyimlemiş olsun.

Önceki hayatında intihar etmiş bir ruh ile konuşuyor mesela. Ruh bu yüzden pişman mı ya da ceza alacak mı diye soruyor. Pişmanlık, ceza… vb şeyler yok. Sadece görevini tamamlayamadığını söylüyor.

Görev de yeterli olgunluğa ulaşmış olmak, benim anladığım kadarıyla.

Uydurma Olabilir mi?

Diyelim gerçekten bu insanlar hipnoza giriyor ve gerçekten hipnoz etkisinde bir şeyler görüyorlar. Gördüklerini söyledikleri şeylerin doğruluğuna nasıl inanılabilir ki?

Şöyle bir parantez açmalıyım, kendi kanaatimle ilgili. Ben terapinin iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum. Çünkü insanın geçmişe inme, çocukluğuna inme, trans hali ve benzeri durumlarda anı uydurulabileceğini düşünüyorum. Yalan söylemiyordur ama beyni ona kendisini haklı çıkaracak bahaneler uyduruyor olabilir. “Şu an bu sıkıntıyı çekiyorsun, çünkü baban sana küçükken şöyle davranmıştı.” Beyin burada bizim için mevcut sıkıntıyı çekmemize bir gerekçe uydurmaya çalışıyor olabilir. Nitekim daha önce beyinle ilgili okuduğum kitaplarda bu konulardan bahsediyor, beynimize ve anılarımıza çok da güvenmememiz öğütleniyordu.

[Bkz: Beyin Senin Hikayen / David Eagleman
Bkz: Incognito Beynin Gizli Hayatı / David Eagleman]

Burada da insanlar hipnoz etkisiyle birtakım şeyler uyduruyor olabilir mi diye düşündüm.

Ruhların Yolculuğu kitabında yazar bu konudaki eleştirilere şöyle cevap veriyor:

“Bazı ipnoz eleştirileri transtaki bir deneğin anılar üreteceğine ve hipnoterapistin telkin ettiği herhangi bir teorik çerçeveyi benimsemek adına yanıtları çarpıtacağına inanırlar. Bu genellemeyi yanlış buluyorum. Çalışırken, her vakayı sanki o enformasyonu ilk defa duyuyormuşum gibi davranırım. Eğer bir denek bir şekilde hipnoz prosedürünü alt edebilseydi ve ruh dünyası ile ilgili önceden düşünülmüş bir fantezi kuruyor olsaydı, bu yanıtlar çok geçmeden diğer inceleme vakalarımın raporlarıyla tutarsızlık gösterirdi.”

Yani diyor ki, hadi bir denek uydurdu, hadi diğeri de uydurdu, kitapta 29 denek özel olarak anlatılmış ama adam toplamda yüzlerce kişiye bu yöntemi uygulayıp hepsinin söylediklerinin birbirleriyle tutarlı olduğunu görmüş.

Bu Bilgi Gerçek Hayatta Ne İşimize Yarayacak?

Geçmiş hayatlarımızda ne olduğumuzu öğrenmek bugün ne işimize yarayacak?

Yine gizemli örnekler vereyim:

Yazara gelen vakalardan birinin çok şiddetli boyun ağrıları varmış, ne yaptıysa geçmemiş. Yazar bu kişiyi hipnoza sokuyor. Anlaşılıyor ki bu kişi binlerce yıl önce bir kabilede yaşayan çocukmuş. Kral bunun boynunu kesmiş kılıçla. Evet, bu yüzden boyun ağrısı. Geçmiş ruhların bazen böyle etkileri oluyormuş.

Bir tane de ayak ağrısı çeken bir vaka örneği var. O da yüzlerce yıl önce ayaklarını bir kazada kaybetmiş.

Yazar da insanların geçmiş ruhlarıyla kontak kurup mevcut sıkıntının sebebini öğrenip sonra da kontağı kesiyormuş.

Ay bilemedim ama başta da dediğim gibi;

Tüyler diken diken.

Not: Yazarın Ruhların Yolculuğu kitabının tadına doyamayanlar ve aklında çeşitli sorular doğanlar yazarı darlamışlar, o da devam niteliğinde bir kitap daha yazmış: “Ruhların Kaderi”.
Ruhların Kaderi’nden de haftaya bahsedeceğim.

Saygılarımla,
Hülya Erarslan

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

3 YORUMLAR

  • Yanıtla Günay Aydın 30 Ocak 2019 at 01:49

    Yaşadıkları ölüme yakın deneyimlerinden sonra yani öbür tarafa gidip gelen hastaların çok büyük bir bölümü yazarı doğrulayacak türden şeyler aktarmış. Üstelik din, ırk, yaş, cinsiyet, kültü farkı olmaksızın… Bunlar yoğun bakım hastaları ve yaşadıkları büyük benzerlikler göstermiş. Parnia, mudy… (hatırladığım kadarıyla) yoğun bakım doktorları. Bu vakaların çoğalması üzerine Masscusett Üniversitesi’nde bir kurs kurup, bu durumları bilimsel bir platformda incelemeye karar veriyorlar.
     
    Bu konular; psikoloji, parapsikoloji ilgi alanına girdiğinden bayağı bir araştırdım bu konuda yazılanları, anlatılanları. Ama lafı uzatmayım da beyin cerrahı ‘Kanıt’ın yazarı Eben Alexander’in başından gecenleri anlattığı videosunu bulup izlemenizi önereyim. Ve benzerlerini….
     
    Bence de amaç sadece ruhların tekamülü. Tekrar tekrar hayatı deneyimleyerek… Keza Gazi Yaşargil, Yaşar Nuri Öztürk, yine ölüme yakın deneyim yaşayanlardan. Ama favorim tabii ki Dr. Eben Alexander.

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 31 Ocak 2019 at 01:48

    İlginç bir kitapmış. İnanmak istemezsek “toplu histeri” diyebiliriz 🙃, inanmak istersek de “Doğu mistisizmi bunu zaten binlerce yıldır söylüyor,” deriz. Önemli olan neye inanmak istediğimiz 😉
     
    “Ben neye inanmak istiyorum?” diye düşündüm bir an. Hiçbir şeye inanmaya ihtiyaç duymamayı istediğime karar verdim. Elimdeki ömre bakıyorum, geride bıraktığıma ya da gelecekte sahip olacağıma değil, şu anda benim olana. Onu dolu dolu yaşamak derdim 😉

  • Yanıtla Günay Aydın 31 Ocak 2019 at 17:28

    Öte aleme dair merak duygusu hep olmustur, olacaktır. Öncemiz, sonramız… İlgi alanına girip girmemesiyse ayrı bir konu.
     
    İlginç olan (bana göre) artık kulaktan kulağa hurafe diyeceğimiz platformdan bilimsel platforma taşınmış olması ki varılacak sonuç ya da bilgilerin, doğruların yanında bizim neye inanıp inanmayacağımızın pek bir öneminin kalmayacağıdır. Belki hırslarımızdan, bencillikkerimizden sıyrılmamızı, evrene, yaşama daha evrensel bir pencereden bakmamızı sağlayacak bu çalışmalar.
     
    Yoksa her şekilde yaşamımıza devam etmek durumundayız.

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan