Satır Arası

Saygılı Olmak

28 Mayıs 2021

Yazı: Saygılı Olmak | Yazan: Nalan Erpolat

Bu hayatı yaşarken, yaşamın kaliteli olması için, ilişkilerin doğru ve sağlıklı olmasının şart olduğu, böyle bir ilişkinin de sevgi ile olabileceği fakat sevginin tek başına yeterli olmadığı, saygının da sevgi kadar hatta daha da çok önemli ve değerli olduğu yönünde söylemler her zaman var. Fakat bu söylemlerin içselleşerek gerçek bir inanç haline gelmesi ve toplumun tamamı tarafından uygulanır halde olması çok da görülen bir durum değil.

Bunun başlıca sebebi de herkesin kelimeye farklı farklı anlamlar yüklemesi. Birçok bireye göre ise tek taraflı yürüyen bir sistemdir. Sadece büyük, güçlü ya da üste gösterilmesi gereken bir şeydir. Anne-babaya saygı gösterilir çünkü onlar büyüktür, grup içinde herkese değil, madden ya da manen güçlü olan kişiye, evlilikte kocaya, iş dünyasında ise üst makamda olana saygı gösterilir. Saygı gösterilen bu bireylerin saygı gösterecekleri ise sadece kendilerinden yüksekte olanlardır. Çocukluktan itibaren bu ön kabul ile büyüyen bireylerin, “karşılıklı saygı” kavramının farkında olması oldukça zordur. Bu durum da aslında insanlık için büyük bir haksızlık, insan hayatı adına büyük bir boş vermişlik halidir.

Gerçek Saygı

Gerçek saygı karşılıklı olandır. Yaratılmış her canlının hakkı olan bir kavramdır. Bu dünyada yaşayan herkesin sadece nefes alıp vermeye değil, hayatını istediği şekilde yaşamaya hakkı vardır. Bunu yaparken tek ölçüsü de kendi hayatını yaşarken diğer canlılara zarar vermemektir. Zarar vermekten kasıt da sadece karşıdakinin yaşamını sonlandırmak ya da çok kötü davranmak değildir. Bireyin kendi istediği hayatı yaşarken, diğerlerinin hayat sınırlarını daraltmasıdır. Kendi konforu için, çevresindekilerin konforunu görmezden gelmesidir. Saygının karşılıklı olma hali tam da bu noktada devreye girer. Birey “saygı görmeyi istemek” halinin her insanın hakkı olduğunun farkında olmalıdır ve yaşarken kendi hakkının yanında çevresindeki herkesin hakkını gözetmelidir.

Bu “karşılıklı saygı göstermek” kavramı insana doğuştan verilmiş bir yetenek değildir. Yaşam içinde öğrenilir. Bunu öğrenmek de çocukluktan itibaren yaşanan çevre ile doğrudan ilişkilidir. “Sadece sen önemlisin” diye büyütülen bir çocuğa, çevresindeki insanların sınırları öğretilmezse bu çocuk yetişkin olduğunda da ruhen çocuk olarak kalır ve dünyada sadece kendi sınırlarına göre yaşamak ister. Bu da toplumsal sorunların kaynağıdır.

Diğer taraftan, sürekli anne-babasının dediğini kayıtsız-şartsız, hiç sorgulamadan yapması öğretilen ve hiçbir şartta onların sözünden çıkmasına izin verilmeyen çocuklar da ileride sadece saygı duyan taraf olmaya aday olurlar. Bunun nedeni de kendilerinin saygıyı hak ettiğinin onlara hissettirmemesidir.

En sağlıklı olan, küçük yaşlardan itibaren, büyüklerinin söylediklerinin doğruluğunun karşılıklı konuşmalar sonucu öğretilmesidir. Doğruları sorgulayarak ve irdeleyerek öğrenen çocuklar kendi hayat değerlerini kendileri oluştururlar. Kendi değerleri doğrultusunda yaşayan bireylerin, ileriki yaşlarda da kendilerine saygısı olur. Bu bilinçle öz-saygıyı kazanan insanlar, başkalarının hayatlarının, görüşlerinin ve sınırlarının kıymetli olduğunun farkında olurlar. Kendi sınırlarını koruyarak, ast-üst, genç, yaşlı, çocuk ayırt etmeksizin herkese saygı gösterirler.

Saygılı Olmak & İtaatkâr Olmak

Saygılı olmak ile itaatkâr olmak arasındaki ince çizgi, eğer zamanında farkedilmezse, yaşam içinde kalın bir halata dönüşür. Bu da güçlüye saygılı olma kisvesi altında güçlü görünenden korkmaktır. “Korku” kelimesinin altında da ya bir ceza vardır ya da ödülden mahrum bırakılmak durumu vardır. Başka bir deyişle bu, güçlü olana menfaat için itaat etmek demektir. Buna alışkın insanlar da kendilerinden daha zayıf kişilerden itaat beklerler, itaat edilmemesi durumunu da “saygısızlık” şekline kestirip atarlar. Halbuki itaat ve saygı gerçekte asla yan yana gelemeyecek kadar farklı iki durumdur.

Bu hayatta saygıyı hak etmeyen tek bir canlı yoktur ama kendisinin saygıdeğer olduğunun farkında olmayan çok birey vardır. Bu bireyler saygıyı aşmaya ve sürekli itaat etmeye meyilli yaşarlar. Hayat akışı içinde bir şekilde gücü ellerine alırlarsa da sadece çevrelerini korkutarak, ezerek saygıdeğer olacaklarını zannederler. Bu da güçlü ama mutsuz bir hayatın ta kendisidir.

Mutluluk kendine ve çevredeki herkese gerçek saygıyı göstermekten geçer. Kendine saygısı olanın herkese saygısı olur. Herkese saygısı olan insan da hırslardan uzak şekilde gelişir ve huzurlu yaşar.

Nalan Erpolat

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan