Pozitif ayrımcılığı düşünüyordum geçenlerde. Vikipedi şöyle tanımlıyor: “Pozitif ayrımcılık, dezavantajlı gruplar herkesin rahatça kullanabildiği bazı hakları çeşitli sebeplerden dolayı kullanamayabileceği için; onlar ancak bazı özel birtakım haklara sahip olurlarsa çoğunlukla gerçekten eşit olma şansını yakalayabilecekleri düşüncesiyle yapılır.” Kadınlara iş hayatında ve bazı sosyal konularda…
Yaşamayı sürdürebilmek için ölümden sonra bir hayatın varlığına inanmaya ihtiyaç duymamız çok ilginç değil mi? Kibrimizden kaynaklanıyor tüm bu ölüm sonrası kurguları bence. Yok olacak olmayı, koca evrende öyle çok da önemli bir değerimiz olmadığını kabul edemiyoruz. Karınca öldükten sonra ruhuna ne oluyor, diye…
Yıllardır aynı konuda yazılmış o kadar çok hikaye okudum ve seyrettim ki ben de ters köşeden bir tane yazmayım diye düşünüyorum, ne dersiniz 😉 Kurtarıcı erkek kahramanlı binlerce hikayenin yanında skoru eşitlemez ama yazmaya kalksam şöyle bir öyküsü olurdu herhalde: Öncelikle hikaye gelecekte geçerdi.…
Kadın entellektüel ya da iş kadını ya da ne bileyim bakkal ise aynı anda seksi olmamalıymış gibi bir durum söz konusu. Eğer “artist” falan değilseniz bu seksilik durumu her zaman basit bir duruş gibi yargılanmaya çalışılıyor. Elbette her türlü yaptırıma isyan bayrağı açan ben,…
Bir süredir köşe yazıları yerine öykülere ağırlık vermiştim. Sadece yazmadan sakinleşemeyeceğim durumlarda bu köşenin başına geçiyorum son zamanlarda. Bu satırları okuduğunuza göre gene şalterimin attığını tahmin etmişsinizdir. Beni en çok çıldırtan konu da daima “kadın” sorunları. Eski yazılarımın birinde, bu konuda bu kadar hassas…
Son birkaç gündür ağlamaktan gözlerim şişti, ruhum paramparça… Üzgünüm, sinirliyim, korkuyorum, lanet ediyorum, çare arıyorum… En kötüsü de ne biliyor musunuz? Kadın, çocuk, hayvan, doğa katliamlarının suçlularının gerektiği şekilde cezalandırılmayacağını içimize işletmeleri, asıl terör bu aslında. Kendinde her hakkı gören adamlar tarafından öldürülmemek için…
Şeyma Subaşı’nın “Sadece Şeyma” kitabını yorumlamayan Cüneyt Özdemir’in YouTube videosunu izledim geçenlerde. “Kitap yorumluyorum” diye ortaya çıkan bir “gazeteci”ye yakışmayan üslubundan açıkçası hiç ama hiç hoşlanmadım. Okumak, takip etmek zorunda mısınız? Dünyada okunmaya kalksa ömür yetmeyecek sayıda edebi eser varken, siz “o” kitabı okumayı…
Bugün 6 Mayıs. Siteyi kurup ilk yazıyı girdiğim gün. “Tanışalım mı?” diyerek tek başıma atıldığım serüven, bugün dergiye inanan, bu uğurda emek veren yazarlardan oluşan olağanüstü kadrosuyla bambaşka bir oluşuma dönüştü. Minik minik koyduğum hedefler tamamlandıkça da yerlerini daha büyüklerine bıraktılar. Blog yazmak düşünüldüğü…
Son dönemlerde birkaç arkadaşım, feminist yazılar yazdığımdan ve devamlı isyan bayrağı açık gezdiğimden bana “Lilith” diye hitap etmeye başlayınca bugünkü yazımda size biraz Lilith’ten bahsetmek istedim. Çok fazla bilinmeyen bir mit Lilith. Dünyayı açıklama modellerinden “dinin” bize Âdem’le Havva’dan geldiğimizi söylediğini duyarız sıklıkla. Oysa…
“Söyleyecek iyi bir lafın yoksa, ağzını açma!” mottosuna sahip biri olarak insanların birbirini devamlı eleştirmesine şaşırmaktan öte inanılmaz kızıyorum. Öyle böyle değil, cidden öfkeleniyorum. Bu yersiz eleştiriler sadece bana yöneldiğinde sinirlendiğimin sanılmasını istemem. Kime yapılırsa yapılsın, gördüğüm anda bende şalter atıyor. Özellikle de eleştiriyi…
Sevişmek tarihin hangi döneminden sonra ahlâkın belirleyici kuralı oldu çok merak ediyorum. Ahlâk Felsefesi okudum, hiçbir filozofta sevişmeyle ilgili kayda değer bir aforizmaya rastlamadım. Konuyu kaçırmışlar her halde. Bu sevişenlerden de nedense yargılanan hep kadın. Anlamıyorum iki kişinin birlikte yaptığı bir eylem, ahlâken birine…
Üniversitede Felsefe okuduğumu söylediğimde gelen belli başlı sorulardan biri de bizim final sınavları üzerinedir. Şehir efsanesi gibi yayılan sınavlarımız vardır çünkü. Bunların en ünlülerini muhakkak duymuşsunuzdur. Hani hoca “Cesaret nedir?” diye sorar ve öğrenci de “Cesaret budur,” yazıp boş kağıdı teslim eder. Ya da…
Dünyanın en güzel kadınının dahi karnını yarıp, bizi derli toplu gösteren derinin altında neler gizlenmiş diye bakacak olsanız, hiç de hoş olmayan bir manzarayla karşılaşırsınız. İnsanları fazla yakından tanımak da bence biraz böyle. İçini görmeye başladığınızda manzara pek de hoş olmuyor çünkü… Son yıllarda…