Açık Büfede Birer Tabağız Hepimiz

3 | Benim Sarhoşluğum Temizdir Bir Kere

5 Şubat 2021

Roman: 3. Bölüm | Benim Sarhoşluğum Temizdir Bir Kere | Yazan: Didem Çelebi Özkan

 

İndeks

Açık Büfede Birer Tabağız Hepimiz | Bölüm 1
Sevmişmiş. Bitmişmiş. | Bölüm 2
Benim Sarhoşluğum Temizdir Bir Kere | Bölüm 3
Belki Şimdi Doğru Zamandır | Bölüm 4
Sevişme Vakti | Bölüm 5
Özledim. Bunu Söylemek Serbest mi? | Bölüm 6
Uyanıp Öpmeyi İstediğim Kadın | Bölüm 7
Bana En Çok Senin Tenin Yakışıyor | Bölüm 8
Burnumdan Getirdiniz Tatilimi | Bölüm 9
Böyle Bir Kırmızı mıydı? | Bölüm 10
Bana Baran’ı mı Savunuyorsun? | Bölüm 11
Sadece Sen Zarar Görürdün | Bölüm 12
Bir Oyun Oynayacağız Bu Gece | Bölüm 13
Daha Fazlasını İstiyorum | Bölüm 14
Tatil Biter, Aşk Biter | Bölüm 15
Bunlarla Yüzleşmek Acıtmıyor mu Canını? | Bölüm 16
Sesini Bile Özledin, Öyle Değil mi? | Bölüm 17
Adam Önce Senin Kriterlerinden Geçsin | Bölüm 18
Gözlerime Bak | Bölüm 19

 
 

06 Ocak 2021, Çarşamba

Gözlerini açtığında feci bir baş ağrısı ile uyanmış olsa da yüreğinin üzerine oturan hipopotamın haftalardır ilk kez bu sabah kaburga kemiklerinin üzerinde olmadığını fark etti. Şaşkınlıkla bir kez daha kendini dinledi; yok, nefes almasını zorlaştıran ağırlık göğüs kafesinin üzerinde yoktu.

Yattığı yerden başucundaki komodine uzanıp çekmecesiden migren ilacını aldı. Gece sıklıkla uyanıp su içen insanlardan olduğundan karyolanın yanında muhakkak bir şişe su ve üstü kapakla örtülmüş bir bardak bulundururdu. Doğrulup bardağa biraz su koydu, hızlıca ilacı içtikten sonra kendini yeniden yatağa bıraktı. Beyni sanki bir fındık tanesiydi ve en ufak hareketle kafatasının içinde oradan oraya savruluyordu. Acıyla yüzünü buruşturdu. Bir aydır her gece içiyor olmanın kendine kızgınlığıyla “Ne vardı gene o kadar içecek?! İstersen bir de alkolik ol, bir bu eksikti!” diye söylendi.

Son yıllarda alkolü ve sigarayı neredeyse tamamiyle çıkarmıştı hayatından hâlbuki. Kırk yılda bir dostlarla içilen bir iki kadeh ve o gecelerde tüttürülen bir iki sigara, o kadar. Sağlıklı bir hayat kurmuştu kendine; spor yapıyor, zihnini ve bedenini düzenli besliyor, dengede, huzurlu bir hayat yaşıyordu. Oysa şimdi domino taşları gibi yerleştirdiği her kale birbiri ardına yıkılıyordu. Yıkımı seyrederken dehşete düşüyor fakat taşların arka arkaya devrilmesini durduracak hamleyi yapamıyordu.

Kendine kızgınlıkla kıpırdandı. Hareketle eş zamanlı saplanan iki hançer şakaklarından kafatasının iç kısımlarına doğru ilerledi. İlaç etkisini gösterene kadar kımıldamadan yatması gerekecekti. Gözlerini kapadı ve sürenin geçmesini beklerken yeniden uyumayı denedi. Gelgelelim zihni ziyadesiyle ayılmıştı ve dün gece Kuzey’le yaptığı konuşmaya çoktan gitmişti bile.

On gün önceki telefon görüşmelerinin ardından da kendini iyi hissetmişti fakat dün geceki desteği ve yardım etmek için gösterdiği samimi çaba, bu sabah, zorlukla nefes almasına sebep olan ağırlıkla uyanmamasının başlıca nedeniydi. 20 yılı aşkın bir dostluğun rahatlığı, güveni vardı geceki konuşmalarında. Onu böyle dağılmış görmenin Kuzey’i gerçekten telaşlandırdığını ve yardım etme isteğinin içtenliğini hissetmiş olmasıydı yanına gitme kararını vermesini kolaylaştıran.

Ve o kararla hafiflemişti.

Bu yolculuğun kendisine iyi geleceğini biliyordu. Uzaklaşmak… Saatlerce araba kullanacak olmak… Sadece bu bile terapiydi. Yolda olma fikri dalga dalga huzur yayıyordu bedenine. Yolun sonunda ise güvenle sığınacağı bir çift kol onu bekliyor olacaktı.

Gittiğinde aralarında geçebilecekleri düşündü bir süre. Realist yanı, çocuk kandırır gibi kendini aldatmasına izin vermiyordu. Eski sevgilinin yanına gitmenin ne demek olduğunu biliyordu. “Bu amaçla gitmiyorum” dedi zihninde kuvvetli bir ses. Kişiliğinin septik1 tarafı atıldı hemen sinirli bir tonda; “Öyle mi? Üçüncü kadehten sonra ne olacağını düşünüyorsun?” Hedonist2 yükseldi derinlerden; “Ne olacaksa olacak ya da ne olmayacaksa olmayacak. Lanet olası acı çekme modundan çıkıp haz duyacaksan eğer ilk kadehi bile bekleme.”

İçindeki kadınların seslerini susturmak istercesine başını ellerinin arasına aldı. Ağrı katlanılmazdı, doğrulup bardağını bir kez daha ağzına kadar doldurdu, tamamını içti suyun. Zihninin, bedeninin hatta ruhunun şelaleler altında yıkanmaya ihtiyacı vardı.

Yarım saat daha içindeki seslerin atışmasını dinleyerek öylece yattı. Ağrı sonunda biraz hafiflediğinde odasından çıkıp salona geçti. Şirin’in hazırladığı leziz kahvaltı sofrasında fazladan iki servis olduğunu görünce Didem’e dönüp; “Birilerini mi bekliyoruz kahvaltıya?” diye sordu.

“Ilgın’ın sabah programı yoğun değilmiş. Bize katılmasını istedim. Melda’ya da haber verdim. Onun da dersi yokmuş. Birazdan burada olurlar. Gelsinler hep beraber geçeriz masaya.”

“Ahh iyi yapmışsın. Seviyorum ikisinin de sohbetini” dedikten sonra ekledi; “Ne içten dostların var gerçekten.”

“Öyledirler. Onlar de seni çok sevdiler bu arada.”

Pamir, Didem’in Bursa’da en yakın arkadaşları olan bu iki kadını aslında senelerdir tanıyordu fakat son on günde birlikte daha çok vakit geçirmişler ve ortak dostlarının, her birinin arkadaşlığını neden bu derece değerli bulduğunu anlamışlardı.

Didem, çevresindeki tüm güçlü kadınları Pamir’i tutup kaldırmak üzere desteğe çağırıyordu sanki.

Pelin, Ilgın, Melda… Didem’in tabiriyle, “kadın birlikte güçlü”ydü çünkü.

Yarım saat sonra sofranın çevresinde keyifle atıştırırken bir yandan da son bir iki gündür yaşadıklarını paylaşıyorlardı.

Didem birden; “Pamir, cuma Fethiye’ye gidiyor” deyince Ilgın hafif bir şaşkınlık nidasının ardından gülerek “Güzel karar” dedi. Melda, Pamir’e döndü; “Nasıl yani Kuzey’in yanına mı gidiyorsun?” diye sorarken o da muzipçe gülümsüyordu.

Pamir bir an ne diyeceğini bilemedi. Sonra hissettiği ne varsa her zamanki dürüstlüğü ile anlatmaya başladı.

“Didem’in, sizlerin ne yapmaya çalıştığınızın farkındayım. Bunun için de müteşekkirim fakat görüyorsunuz işte toparlayamıyorum. Beni deli divane seven bir adamı bile kendimden soğutmayı başarmışım, yenilmişim gibi hissediyorum. Neyi yanlış yaptığımı, niye beni sevmeyi bıraktığını çözemiyorum.”

Bu noktada masadaki diğer üç kadının itiraz eden ve Baran’a saydıran sözleri yükseldi aynı anda. Kakofoninin ardından Didem;

“Lanet herif tam bir avcı. Eskiden kadınların sadece bedenlerinin peşinde koşardı bu adamlar, elde edince de geçerdi hevesleri. Günümüzde herkes herkesle rahatlıkla seviştiğinden bu av artık keyif vermiyor beyzadelere. O zaman da kadının kalbi hedef haline geliyor. Hatta kadın ne kadar güçlüyse ve kalbini ne kadar kuvvetli koruyorsa o av çok daha zevkli bu adamlar için” derken sinir her hücresinden dışarı taşıyordu sanki.

Ilgın her zamanki naifliği ile Pamir’e dönüp; “Nasıl kendini suçlarsın, hayatımda gördüğüm en kibar kadınlardan birisin, ne yapmış olabilirsin kendinden soğutacak? Güzelsin, zekisin, başarılısın, düşüncelisin ve sevgini korkusuzca gösterebiliyorsun. Kendini suçlamanı aklım almıyor” dedikten sonra uzanıp Pamir’in elini tuttu içtenlikle.

“Doyumsuzlar bu adamlar. Yetmiyor. Yetmiyoruz. Ele geçirilecek birer kaleyiz her birimiz. Önce kuşatıyorlar; kimi çiçeklerle, kimi pırlantalarla, kimi de şiirlerle. Kale düştüğü anda ise gözlerini ilerdeki başka bir hisara dikiyorlar. En başarılısı senin kadar tutabilir bu adamları kale içinde” diyen Melda tüm kadınlar adına acı çekiyor gibiydi.

Başını itiraz eder gibi salladı Pamir;

“Benim bir suçum var ya da yok, Baran kıymet bilmeyen bir avcı ya da değil fark etmez, sonuçta değersiz hissediyorum. Ve bu duygudan sıyrılamıyorum.”

“Kuzey’in seni bu histen kurtarabileceğini mi düşünüyorsun?” diye sorarken anlamaya çalışırcasına Pamir’in ifadesini inceliyordu Melda.

“Telefonda bile kendimi çok daha iyi hissetmemi sağlıyor.”

“Ya daha da yıkılmana neden olursa? Geçmişte onun yüzünden yaşadıklarını da dinledik birkaç gün önce” diye endişeyle sordu Ilgın.

“Dibin daha dibi var mı bilmiyorum. Doğrusu Kuzey’in böyle bir saldırıda bulunacağını da sanmıyorum. Melda’nın metaforuyla açıklayacak olursam” derken hafifçe gülümsüyordu, “ben zaten daha önce ele geçirilmiş bir kaleyim. Başka bir işgal sırasında bütün surları yerle bir olmuş bir kaleyi elde etmeye çalışacak kadar soysuz bir adam değildir Kuzey. Tersine onarmak istiyor duvarlarımı. Benim de onunla konuşmaya ihtiyacım var. Bir de Kuzey hiçbir zaman beni böylesine yerle bir etmedi. Evet ondan beklediklerimi karşılamadı belki ama beni de uçurumdan aşağı atlamaya asla zorlamadı.”

Kararını vermiş bir kadını yolundan hangi söz döndürebilirdi ki? Hayatı iliklerine kadar bilen diğer üç kadın, içlerinden Kuzey’le her şeyin yolunda gitmesini dilerken, dışlarından sustular.
 

*

 
Kahvaltı masasından kalkmış koltuklarda kahvelerini yudumlarlarken “Baran’la ne durumdasınız? Bu Fethiye kaçışını nasıl değerlendirecek sence?” diye sordu Ilgın.

Pamir cevap veremeden Melda bir soru daha ekledi. “Biliyor muydu Kuzey’i?”

“Biliyor. Sanırım bugüne kadar onu en çok endişelendiren geçmiş ilişkim de Kuzey’di. Fakat Baran’ın inanılmaz bir otokontrolü vardır. İçinde en ufak bir kıskançlık doğmasına izin vermez biten bir ilişkinin ardından. Ki kıskanabilmek için hâlâ bir duygunuzun olması gerekir karşı tarafa. Bana yılbaşında attığı mesajdan size bahsetmemiştim, öyle değil mi? Durun okuyayım da görün, adamın bana karşı duygularının seviyesini” dedikten sonra telefonunu eline alıp mesaj uygulamasını açtı.

“İyi ki varsın ve iyi ki 2020’de seni tanıdım. Yollarımız kesiştiği için çok mutluyum.”

Pamir okumayı bitirdiğinde üç kadının da hayretle kendisine baktığını gördü. Dilleri tutulmuşçasına bir sessizliğe gömülmüşlerdi ki Didem sinirle “Yollarınız mı kesişmiş? Bu muymuş altı aydır buram buram tutkuyla yaşanan, şehvetle mısralaşan günlerin anlamı? Hasta mı bu adam? Seni tanıdığı için çok mutluymuş, öyle mi?! Günlerdir kendi için acı çeken bir kadına bunları yazmanın o kadını ne hale getireceğini öngöremeyecek derece duyarsız olabilir mi, aklım almıyor. Ya da biliyor bu cümlelerin ne etki yaratacağını ve bile isteye kanatıyor seni, sadist ne olacak!” diye boşalttı tüm düşüncesini.

Melda ve Ilgın hâlâ söyleyecek söz bulamıyorlarmış gibi bir süre sessiz kaldılar.

Ilgın düşüncelerini toparladıktan sonra; “Seni dost olarak sevdiği ortada, tamamen hayatından çıkmanı da istemiyor, anlıyorum fakat keşke biraz zaman tanısa. Yaralarını kanatmak için bunları yazdığına inanmak istemiyorum. Bu kadar zalim olamaz böylesine sevdiğin bir adam. İyi bir şey söylediğini sanıyor olsa gerek” dedi.

“Yapma Allah aşkına Ilgın,” diye söze girdi Melda, “iyi bir şey söylediğini sanıyormuş. 40 küsür yaşında bu adam. Bu cümlelerin etkisini bilmemek için empati yoksunu sosyopatın teki olunmalı ancak. Umarım değildir, acıdan sürünüyordur ve bütün bunlar kendi acısını örtmek için başvurduğu saçmalıklardır. Ve dilerim Kuzey’in yanına gittiğini öğrendiğinde paramparça olur.”

Pamir derin bir nefes alıp, arkadaşlarıyla bir sır paylaşıyormuşçasına açıklamaya başladı;

“Kuzey konusunun onu rahatsız edeceğini sanmıyorum. Hatta ona olan hislerimden bir an önce kurtulmamı sağlayacaksa beni kendi götürür Kuzey’in yanına. Tersi söz konusu olsaydı bile, yani bu seyahatim onu kıskandıracak olsaydı bile, bu durum gidip gitmeme kararı vermemde etkili olmazdı. Ben Baran’ı geri istemiyorum. Gerçekten is-te-mi-yo-rum. Sanki beni bu kadar üzen birinin iradesine kalbimi bir kez daha bırakabilirmişim gibi. Hayır Baran’ı geri istediğim için acı çekmiyorum. Baran’ın aşkının bitmesinde benim hatam var mı sorusu acı veriyor bana. Hani “aynı yastıkta kocadılar” sözü var ya, ben bundan yoksun kalmaya mahkummuşum gibi hissediyorum. Demek ki ömür boyu sevilmeyi haketmiyorum diye düşünmek acı veriyor.

‘Sen sevebiliyor musun peki?’ diye soracak olursanız, sevdiğimi sanıyorum diye cevaplardım. Geri dönüp devamlı düşünüyorum Baran’la ilişkimi; ona sevgimin azalmadığını, tersine her gün onu daha çok sevdiğimi biliyorum. Fakat azalmış gibi hissettirmiş olabilir miyim, diye de sorguladım kendimi. Tabi buna objektif bir cevap vermem ne kadar mümkün, ondan da emin değilim.

Son ay artan tartışmalarımız beni fazlasıyla kırıyordu, bunun beni üzdüğünü ve böyle devam edemeyeceğimi söylediğimde de biliyorsunuz “Ehh tamam o zaman. Ben de seni daha fazla kırmak istemiyorum. Ayrılalım” diyebildi kolaylıkla. Bu cevap sanırım beni en müptezel hissettiren andı. İlk karşılaşılan engelde vazgeçilen olmak beni daha da yaraladı.

Neyse işte, haftalarca çekilen bir üzüntüye sebep olan birini elbette geri istemiyorum. Bu nedenle kıskanması ya da umrunun olmaması benim hareketlerimin belirleyici unsuru değil. Kuzey’in yanına gideceğim çünkü bunun bana iyi geleceğini biliyorum.”

Bir an sustuktan sonra devam etti.

“Ve evet Kuzey’le aramızda fiziksel bir şeyler geçebilme olasılığını göz ardı ediyor değilim. Bursa’ya Didem’in yanına gelmemle aynı şey değil, Fethiye’ye bir zamanlar aşık olduğum adamın yanına gitmem. Bunu ‘dostluk’ kisvesi altına sokarak ne kendi zekamı ve farkındalığımı ne de sizlerinkini küçümseyemem. Tek söyleyebileceğim Kuzey’e artık aşık olmadığım fakat şefkatine, arkadaşlığına ve sohbetine ihtiyacım olduğu” dedikten sonra kıkırdayarak ekledi; “belki biraz da güvenle sığınacağım kucağına.”
 
 

07 Ocak 2021, Perşembe

Pamir, oda kapısının tıklatılma sesiyle uyandı. Didem kapının ardından alçak bir tonda “Pamir? Uyandın mı?” diye soruyordu.

“Sayende evet” diye yüksek sesle cevapladı.

“Ahh iyi bari” derken arkadaşının kinayesini dikkate almadan içeri girdi Didem. “Dün akşam ikinci bölümü yayınladım biliyorsun.”

“Eee?”

“Gelen yorumlara bakmak ister misin?”

“Ahhh hiç sanmıyorum. Gene saydırıyorlar mı bana?”

Didem gülerek yanıtladı; “Hem de nasıl.”

“Offf. Ver bakayım, ne yazmışlar.”

Didem dizüstü bilgisayarını uzatırken “Hepsi kızmıyor ama sana, bazıları da oldukça arkanda” deyip yatağa, arkadaşının yanına oturdu.

“Bir kısmı da ne aptallığımı bıraktı ne güçsüzlüğümü. Sen de çanak tutuyorsun ‘Evet, ben de kızıyorum’ diye.”

“Ya kuzum n’apayım, okur onlar; ‘Böyle düşünemezsiniz’ mi diyeyim?”

“Neyse… Bırak da okuyayım yorumları.”

Gözleri satırlar üzerinde kaydıkça ifadesi sertleşti Pamir’in. Sonunda da hırsla söylenmeye başladı.

“Bunları yazanların sevdikleri birinden ayrıldıklarında nasıl davrandıklarını çok merak ediyorum doğrusu. Ahkâm kesmeye gelince Amazon’a dönüşmüş maşallah her biri. Ben Baran’dan ayrıldıktan sonra ne yaptım Allah aşkına, Didem? Adama bana dönsün diye mi yalvardım, yoksa mesaj yağmuruna mı tuttum beyefendiyi? Arkadaşlarını arayıp, onlar üzerinden Baran’a ulaşmaya mı çalıştım? Sosyal medyada atarlı giderli mesajlar mı paylaştım? N’aptım ya?!! Baran’la iletişimimi kesip kendi kendime acımı çektim. Ne istiyorlar anlamıyorum ki? Ertesi gün hayata kaldığım yerden devam etmemi mi? Mümkün mü bu?”

Sözleri bittiğinde bakışları ekrana geri döndü ve birkaç yorum daha okudu.

“Ahh Kuzey’in yanına gitmemi de uygunsuz bulmuşlar. Alenen böyle yazamamışlar da ‘Henüz yeni bir ilişkiye hazır değil’ demişler, ‘Kuzey de Baran olma yolunda’ demişler. Yazmışlar da yazmışlar. Gitmeyecekmişim Kuzey’in yanına. Eski sevgilimin yanına gitmeyi düşünmek yerine işime gücüme bakacakmışım. Acaba başka bir adamla olabilmem için ne kadar süre geçmesi uygun bu cümleleri yazanlar için. Hah, terk edilen bir erkek olsaydı daha gecesinde bar bar, pavyon pavyon gezdirirdi arkadaşları onu. Kadın olunca haftalar sonra bile bir başka bedende teselli arayamazsın. Bunu da yok “kadının biyolojisi farklı” yok “kadın aşık olmadan sevişemez” yok şu yok bu diye yedirmişler bize senelerce. Aynı biyolojik varlıklarız; onlara kontrol etmek zorunda kalmadan doyumsuzca tüketme hakkı verilen her dürtü bizde de var. Gel gör ki biz toplumsal baskılar yüzünden bunları kontrol konusunda Yoda3 seviyesine çıktık.

‘Çivi çiviyi söker’in doğru bir yöntem olduğunu savunmuyorum fakat ben sırf kadın olduğum için bu konuda yargılanıyorsam bunu da kabul etmiyorum. Canım istiyorsa yatarım Kuzey’le. Bunu yargılama hakkı yok kimsenin.”

Son cümlelerde sesi sinirden titremeye başlamıştı. Didem konuyu şakaya vurarak “Bak bu söylediklerini de yazarım, sonra iyice sinir olurlar sana” diye takıldı arkadaşına.

“Aman çok da umrumda, yazarsan yaz. Bir gün senin bana uygun gördüğün isimle açacağım bir Facebook, bir tane de Instagram hesabı, hepsine cevap vereceğim, şok olacaklar.”

Pamir’in çıkışı karşısında ufak bir kahkaha attı Didem. “Ama bir de soyad bulmak lazım. ‘Pamir Gamlı’ ya da ‘Pamir Kederli’ye ne dersin?” derken gülmeye devam ediyordu.

“Bir de yazar olacaksın, bulduğu adlara bak; hiç yaratıcı değil. Ben bulurum soyadımı. Zaten seçtiğin isimden de çok memnun değilim, keşke değiştirtseydim ilk bölüm yayına girmeden önce.”

“Hadi kalk kalk, sofra hazır. Kurt gibi de açım” derken arkadaşını çekiştirmeye başlamıştı Didem.

“Kadın bi’ dur. Tamam sen geç içeri, ben izninle bir tuvalete gireyim, elimi yüzümü yıkayayım, gelirim.”

“İyi, tamam, oyalanma bak.”

Kahvaltı sofrasında Pamir hâlâ sinirliydi.

“Söyle o okurlarına dün galeriden aradılar. İki fotoğrafım satılmış. İşim gücüm devam ediyor yani.”

“Yaaa çook mutlu oldum bi’ taneciğim. Hangileri satılmış ve kimler almış?”

“İstanbul serisinden, yazın gün batımında çektiğim Kız Kulesi ve Galata Kulesi fotoğrafları. İkisini de aynı kişi almış fakat sanat simsarı üzerinden. Galeri bilmiyor satın alanı.”

“Vaovvv İstanbul’un en efsanevi aşıklarını alan gizemli biri. Çok romantik bir seçim. Gizli bir hayranın olabilir mi?”

“Yaa Didem, her şeyi bana bağlamasak mı? Şehrin ikonik sembollerinden ikisi bu kuleler. Kim aldıysa aldı, keyifle izlesin asacağı mekanda, gerisi beni ilgilendirmiyor.”

“Aman iyi be, şöyle iki romantik hayâl kurdurmadın.” Bir an durduktan sonra devam etti. “Dün gece yatmaya gitmeden önce Kuzey’in arayacağını söylüyordun. Aradı mı? Ne diyor?”

“Aradı evet. Trekking botları da getir yanında, dedi. Eskisi gibi dağ bayır yürüyecekmişiz birlikte.”

“Aaa süpermiş. Ben de çok özledim doğada olmayı. Benim malzemelerimi alabilirsin yanına istersen.”

“Sağol kuzum ama uzun zamandır ekipmanı yeniden toparlamayı düşünüyordum. Bugün Decathlon’a gider gerekenleri alırım.”

“Bu arada hakkını vermeliyim Kuzey’in, bunu çok iyi düşünmüş. Doğanın iyileştirici gücü iyi gelecek sana.”

“Ben de çok heyecanlandım. Yıllar oldu trekking yapmayalı. Fakat endişeleniyorum biraz, Kuzey neredeyse her hafta sonu kilometrelerce ya yürüyor ya bisiklete biniyor ya da millerce kano kullanıyor, ardından da geceyi kampta geçiriyor. Kondisyonu inanılmaz olmalı, bilmiyorum temposuna ayak uydurabilecek miyim?”

“Sen de düzenli spor yapıyorsun, yürüyorsun. Tamam son günlerde biraz ihmal etmiş olabilirsin fakat gene de güçlüsün. Ayrıca dağcılık eğitimin var. Sonuçta ilk kez çıkmayacaksın doğaya.”

“Evet ama birlikte dağcılık yaptığımız yıllar oldukça geri kaldı. Doğada en beteri farklı tempolardaki kişilerin bir arada yürümesidir. Hızlı yürüyeni de yavaş yürüyeni de bitirir bu durum. Sen de gayet iyi biliyorsun ayrıca. Neyse işte onu zor durumda bırakmaktan kaygılanıyorum.”

“Off Pamir yaa, Kuzey seni yürütmeyi planlıyorsa bütün bunları göze almış demektir, dünkü çocuk değil. Sen de bırak her alanda kusursuz olmaya çalışmayı, yapabildiğin kadarını yap, bu yeterli.”
 

*

 
Birkaç saat içinde Didem’in evinin yakınlarındaki alışveriş merkezinde yer alan spor mağazalarından gerekli malzemeleri almış, eve dönmüştü bile Pamir.

Aldıklarını yatağının üzerine koyduktan sonra karşılarına geçip bir süre keyifle izledi yeni ekipmanlarını; göğüs ve bel kemeri ile desteklenmiş 20 litrelik bir sırt çantası, boyu ayarlanabilir yürüyüş batonları, matara, bilekli yürüyüş botu, kargo pantolon, termal içlik, polar kazak, yağmurluk, bere ve eldiven. Yeniden başlamak için bunlar yeterliydi. Eğer doğa kaçışlarına eski günlerindeki kadar aktif devam etmeye karar verirse kamp malzemelerini de tamamlardı zaman içinde.

Sırf bu alışveriş bile modunu yükseltmişti. Yeniden doğada olmak cidden iyi gelecekti.

Bunları düşünürken telefonu çaldı.

“Balım, hazır mı bavul?” diye soran Kuzey’in heyacanlı sesi karşıladı telefonun diğer ucundan Pamir’i.

Gülerek cevap verdi Pamir; “Trekking malzemelerimi tamamladım. O kadar eğlendim ki alışveriş sırasında anlatamam. Kuzey, çok teşekkür ederim. Dün ve bugün, haftalardır ilk kez kendimi biraz olsun iyi hissettiğim yegane günlerdi. Bu yürüyüş fikri de şahane oldu ayrıca.”

“Çok eğleneceğiz göreceksin. Üniversite yıllarında olduğu gibi arkandan yürür poponu seyrederim” demesiyle koca bir kahkaha patlatması bir oldu Kuzey’in.

“Yaa Kuzey” derken Pamir de gülüyordu.

“Kızım bütün dağcılık kulübü hastaydı senin popona. Sen ne kadar farkındaydın durumu onu bilmiyorum da.”

“Aman Kuzey, biliyorum ben bu komplimanların sebebini. 20 yıl önceydi o popo.”

“Al işte o zaman da farkında değildin kendini, şimdi de değilsin. Tamam balım, anlatacağım ben geldiğinde sana seni. Şimdi söyle bakalım, yarın akşam ne yemek istersin? Balık yapayım mı?”

“Yok yok, onca yoldan sonra yorgun olacağım, yiyemem hiçbir şey, balık heba olur, başka bir akşam yapalım onu lütfen. İçmek istiyorum sadece.”

“Sırf içki olur mu tatlım, pizza yapayım en azından. Bilirsin çok da güzel yaparım.”

“Biliyorum, yaparsın tabi ki. Hem de çok güzel ama lütfen yapma. Yiyemiyorum yorgunluktan, sen de yemiyorum diye kızıyorsun sonra. Bu sefer baştan anlaşalım yemek falan istemiyorum. Tek istediğim sohbetin ve bolca alkol.”

“Haydaa, tamam o zaman peynir tabağı ve şarap.”

“Dur dur, şarap da istemiyorum. Bir aydır her gece şarap içiyorum. Rakı içelim.”

“Vayy daha iyi. Tamam o zaman rakı.”

Kısa bir süre daha konuştular. Pamir sabah yola çıkarken haber vereceğini söyledikten sonra telefonu kapattılar.
 

*

 
“Demek son gecemiz, özleyeceğim seni kuzum.”

“Ben de canikom. Her şey için çok teşekkür ederim. Desteğinin kıymeti büyük.”

“Pek işe yaramışım gibi hissetmiyorum ama…”

“Öyle deme, daha fazlasını kimse yapamazdı.”

“Kuzey iki telefonda çok daha etkili oldu” derken muzipçe gülümsüyordu arkadaşının suratına. “Bu arada aracım tatilde getirmedi mi hâlâ arabanı?”

“Yarım saate gelmiş olurlar.”

“Ne gerek vardı bunca tantanaya, anlamıyorum. Komşudaki anahtarla evi açtırmalar, oradan arabanın anahtarını aldırmalar… Benim arabamı alıp gidebilirdin. Ben zaten dışarı çıkmıyorum. Çok gerekli olursa bir taksi işimi görürdü.”

“Delirme Allah aşkına, tantanalık bir şey değildi. Kolayca halloldu. Ve canımsın, elbette gözün kapalı verirdin arabanı, biliyorum. Ama onca yol bilmediğim bir araçla gerilirdim inan. Bir de Ehliman abla sağ olsun, dolabımdan seçtiği bir bavul kıyafet koydu arabaya. On gündür burada pijama, eşofman geziyorum da Kuzey’in yanına da böyle gitmeye hiç niyetim yoktu. ‘Enfes şeyler seçtim’ diyor. Anlayacağın merakla bekliyorum neler yolladığını.”

“Tanrım, komşun da en az senin kadar çılgın olduğundan bavuldan neler çıkacak, inan ben de merak ettim. Gene de eksik bir şey olursa benden tamamlarız kuzum.”
 
 

08 Ocak 2021, Cuma

Sabah kahvaltısını kuvvetli yapmayı denedi ama heyecandan çok da bir şey yiyemedi. Didem’in ısrarlarını da “Yolda durur yerim, söz veriyorum” diye geçiştirdi. Tam kapıdan çıkmak üzereydi ki Didem dayanamadı “Yaa kadın söylemeyeyim söylemeyeyim diyorum da tutamayacağım daha fazla kendimi. Adama işkence yapmaya mı gidiyorsun bu kıyafetle?”

Pamir içten bir kahkaha attı arkadaşının iması karşısında. Gülerek “Ne var ki? Benim her zamanki tarzım” dedikten sonra ekledi; “Tamam, belki geçmiş senelerin ufak bir intikam hevesi olabilir kıyafet seçimimde. Yanına gidiyorum evet, bana iyi geleceğini de biliyorum fakat içimde hâlâ ona da kırgın bir kadın var; sesi her gün daha uzaktan gelse de ben duyuyorum fısıltı halindeki cümlelerini. İşte o kadın biliyor; Pamir ve Kuzey’in bir araya geldiği anla sevişmeye başladığı an arasında bugüne kadar sadece saniyeler olduğunu fakat bildiği başka bir şey daha var ki o da bu şartlar altında Kuzey’in böyle bir teşebbüste bulunmayacak kadar kibar bir adam olduğu. Sanırım Kuzey kendini frenlemeye çalışırken biraz daha savaş vermesini seyretmek istiyor.”

Didem, “Sen ve içindeki kadınlar” dedikten sonra Pamir’in kıyafetinin detaylarına bir kez daha göz gezdirdi; siyah deri mini eteğin altında diz boyu deri çizmeler, derin V yaka hafif bol siyah trikonun dekoltesinden gözüken, boyundan göğüse şeritlerle vücudu kesen iç çamaşırı detayı. Başkasında oldukça frapan durabilecek bu kombin, Pamir’in ince uzun bedeninde hayranlık uyandırıcı gözüküyordu.

“Bir de adamın ‘O mu, bu mu?’ olduğuna karar verememesine neden olan bu masum gülümseyişin. Kuzey’e kolaylıklar diliyorum bu gece” derken sıkıca sarıldı arkadaşına Didem. “Yolda uygun anlarda beni ara lütfen, vardığında da muhakkak haber ver” diye ekledi.

Pamir başıyla onayladı ve sevgiyle sarılıp öptü arkadaşını. Arka arkaya her şey için birkaç kez daha teşekkür ettikten sonra asansöre bindi. Pamir’in ardından “Günlerdir ilk kez enerjik ve mutlu” diye düşündü Didem.

Navigasyonun verdiği yedi buçuk saatlik yolu, mola vermeksizin altı buçuk saatte aldı.

Yaklaşırken Didem’i arayıp vardığını haber verdi.

“Bak her akşam rapor istiyorum. Hikayenin devamını yazabilmek için olanları en ince ayrıntısına kadar bilmem gerekiyor” diye tembihledi Didem arkadaşını. Haftalardır depresyonun kıyısında gezinen Pamir, neşeli bir ruh haliyle “Her ayrıntıyı mı?” diye takıldı. Gülerek kapattılar telefonu.

Bir senedir Dünya’nın başındaki pandemi4 illeti yüzünden ülke genelinde uygulanan hafta sonu karantinasının başlamasına iki saat kala Kuzey’in evinin önüne park etti. Bagajdaki dev bavula şöyle bir baktı ve Kuzey’i aradı yardım için.

Kuzey evden çıkıp kendisine doğru geldiği süre boyunca arabaya yaslanmış halde adamı seyretti. “Tanrım çok yakışıklı” diye geçirdi içinden.

Birbirlerini isterlerse aylarca görmesinler, aralarındaki ilişkinin durumu ne olursa olsun, her zaman dudaklarından öperdi Kuzey Pamir’i. Öyle French kiss5 değil, yılların samimiyetinin verdiği sevgi dolu bir dokunuş. İkisi için de bu öylesine doğaldı ki… Pamir bunu düşünürken içinde bir paniğin yükseldiğini hissetti. Kuzey yanına gelip onu kolları arasına aldığında, yıllarca aralarında son derece doğal gelişen bu öpüşmeden kaçınmak için başını adamın boynuna yasladı hızlıca. Bu hareketine şaşırdığını hissetti Kuzey’in fakat üstüne gelmeyeceğini biliyordu. Öylece sokağın ortasında bir süre sessizce sarıldılar.

Bıraksa daha dakikalarca bu şekilde kalabilirdi Pamir. “Hadi” dedi Kuzey “içeri geçelim.” Bir eline bavulu, diğerine de Pamir’in elini alıp evin girişine doğru ilerledi.

Fethiye sırtlarında, yamaca yaslı evin ön cephesi tamamen camdı.

Açık mutfağın camla birleştiği noktada tezgah L şeklini alarak bar masasıyla birleşiyordu. Masanın üzerinde iki Amerikan servisinin ortasında üzerinde peynir çeşitleri olan ahşap bir supla duruyordu. Çileklerle renklendirilmiş tabağa bakarken “Her zamanki gibi çok şık bir sunum” diye düşündü Pamir. Camın önündeki masanın ardında ise ışıl ışıl Fethiye, görsel bir şölen sunuyordu.

Pamir hayranlıkla manzarayı izlerken Kuzey yanına geldi ve onu bir kez daha kolları arasına alırken “Hoş geldin” dedi. Bu sefer sokaktakinden daha uzun tuttu kadını kollarında. Pamir, huzurun bedenine yayılışının keyfini çıkartırken sadece sıkıca sarıldı kadına Kuzey.

Sonunda birbirlerinden ayrıldıklarında Kuzey “Eee nasıl geçti yol? Konuştuğumuz gibi İzmir üzerinden mi geldin?” diye sordu.

“Evet, otoban uzatıldığından beri Afyon üzerinden vermiyor rotayı. Oldukça rahattı yol, hiç durmadan geldim.”

“Durmadın mı? Sabah konuştuğumuzda durup bir şeyler yiyeceğinden bahsetmiştin. Aç olmalısın. Hemen hazırlayayım bir şeyler.”

“Ya Kuzey aç falan değilim. Rakıyı koy, oturalım hemen şu harika manzaranın karşısına.”

Kuzey rakıları servis yaparken bar sandalyelerinden birine oturdu Pamir. Kadehleri masaya koyup yanına oturduğunda “İyi misin?” diye sordu Kuzey.

“Burada daima iyiyim” dedikten sonra gülümsedi ve “Eee hadi o zaman” deyip kadehini kaldırdı. Birbirine çarpan camların sesiyle birlikte Kuzey “Başla bakalım anlatmaya” dedi.

“Zaten her şeyi biliyorsun, anlattım daha önce.”

“O telefondaydı. Şimdi yüz yüze, uzun uzun anlat.”

Pamir anlattı, Kuzey dinledi. Arada kaşlarını çattıysa da anlamaya çalışmak için bir iki soru sormak haricinde pek sözünü kesmedi Pamir’in. Sonrasında “Şu bahsettiğin şiirler” deyip bir an durduktan sonra devam etti; “Okuyabilir miyim onları?”

Pamir “Elbette” dedikten sonra şiirlerin kayıtlı olduğu dosyayı açıp telefonunu Kuzey’e uzattı. Sessizce bir iki tanesini okudu Kuzey.

“Hiç şansın yokmuş güzelim. Hangi kadın olsa aşık olur kendine bunları yazan adama.”

“Sadece şiirler değildi Kuzey. Her şeydi. Düşünceleri, yaşamı, sevme şekli… Adam benden daha feminist, düşünsene. Hiçbir şey için olmasa bunun için aşık olurdum ona.”

“Peki hâlâ aşık mısın?”

Hızlıca “Değilim” dedikten sonra bir an durdu, ardından gülerek ekledi; “Sanırım değilim. İçimdeki duyguları anlamlandıramıyorum tam olarak. Vazgeçilmiş olmanın gurur kırıklığı var, ilişkinin alışkanlığı, kandırılmış hissettiğim için öfke, oldukça tutkuyla yaşanan seksten yoksunluk… En ufak şeye onunla konuşarak karar vermeyi dahi özlüyorum.

Aşk mı bütün bunlar bilmiyorum fakat ona ne kadar kızgın olursam olayım bir yandan da çok sevdiğim aşikâr. Bu yüzden bütün arkadaşlarımın ‘Hayatından tamamen çıkartmalısın’ öğüdünü uygulamayı hiç düşünmedim. Dostluğunu daima sevdim, seveceğim de. Sadece onun istediği hızda konum değiştiremiyorum. Onun bu kadar hızlı yapabilmesi de yaraladı açıkçası. Bir gece önce “Seni seviyorum” dediğin bir kadını ertesi gün nasıl sadece dost olarak görebilirsin? Nasıl bir aşk bu kadar hızlı evrilir? O zaman ‘Aşk değilmiş’ diye düşünüyorum. Ama bitti, artık bunları sorgulamayı da bıraktım. O onun yolu, ben de kendiminkine bakacağım.”

Rakısına uzandı, kadehleri bir kez daha tokuştu ve büyük bir yudum aldıktan sonra gülümseyerek baktı Kuzey’in yüzüne.

“Oooo hem yemiyorsun hem de hızlı içiyorsun. Şu önündeki tabaktan bir iki lokma bir şey at ağzına lütfen” diyen Kuzey, Pamir’in buna niyeti olmadığını anlayınca zorla bir çatal peynirle, bir tane çileği kendi elleriyle yedirdi. Tüm gece Pamir’in midesine girecek tek şey bunlar olacaktı.

Pamir dolaptan rakıyı almak için ya da başka bir nedenle masadan her kalktığında Kuzey yanına gelip sarıldı kadına. Hiçbir seksüel dokunuş ya da beklenti olmadan, sadece güvende olduğunu hissettirecek, sığınılacak bir çift kol. Buraya gelirken tam da onu karşılayacak duygunun bu olduğunu biliyordu Pamir. İçinden “Doğru bir karar verdim” diye düşündü.

Masanın başına yeniden oturduklarında Kuzey “Şimdi söyle bana, gerçek sorun ne?” diye sordu.

“Nasıl yani?”

“Adamdan ayrılmayı sen istiyormuşsun. Söyleyememişsin ama istediğin buymuş. Senin yerine o yapmış. Normalde bunun işini kolaylaştırmış olması gerekir” dedikten sonra bakışlarını Pamir’in gözlerine çevirip bir an öylece durdu. Pamir’den bir yanıt gelmeyince devam etti;

“Sorunun ne olduğunu ben söyleyeyim sana. Senin için savaşmasını istedin, o da yapmadı. Bu talebinin nedeni de geçmişte, günbegün değersizleştirildiğin bir evliliğe, bu yaşına kadarki ömrünün yarısını vermiş olman. İnsanlar ‘Kendi değerini kendin bileceksin’ gibi klişe mottolar sıralıyordur senin bu hallerini gördüklerinde. Yirmi yıl boyunca yapılan psikolojik baskıdan yıllarca süren terapi ile kurtulabilineceğini bilmiyorlar bu şiar6 meraklıları. Akıl vermeye gelince bol keseden atan, senin yaşadıklarının onda biri başlarına gelince de ne yapacağını şaşıran bu insanları öncelikle boş ver.

Baran zeki bir adam, senin değerli hissetme ihtiyacını görmüş ve bunu vermiş sana. Eski eşin de bildiğim kadarıyla evlenene kadar seni gökyüzünde gezdirmişti. Ne büyük aşkla evlendiğini ve sonrasında yaşadığın hayal kırıklıklarını biliyorum. Baran’da da aynı davranış modelini görmüş ve korkmuş olabilirsin. Gittikçe değersizleştirileceğin bir ilişki. Bundan çıkmak istediğine de gerçekten inanıyorum ama ayrıldığınız gün aslında ayrılma konuşması yapmak istediğini düşünmüyorum. Baran’ın eski eşin gibi olmadığını kanıtlamasını istiyordun bana kalırsa.

Pamir, dinle beni lütfen. Bence hissettiklerinde haklıydın. Baran gün geçtikçe daha da değersiz hissetmene neden olacaktı. Bence sana yapabileceği en büyük iyiliği yapmış. Seni kırıyor olmanın duygusal yüküyle yaşamak istemediğini yazmıştı sana, öyle değil mi?”

Pamir, sorusunu başıyla onaylayınca devam etti;

“Bu cümle ne diyor?

Bir, seni kırdığının farkında.

İki, buna devam edeceğini de biliyor.

Bu yüzden güzelim, sana yapabileceği en büyük iyiliği yapmış ve hayatından çıkmış. Adama kızmak yerine teşekkür etmelisin.”

Sözlerinin yarattığı etkinin ayırdında arkasına yaslanıp Pamir’in duyduklarını sindirmesini bekledi. Bir müddet sonra konuşmaya devam etti.

“Sende açtığı yaralardan dolayı eski kocandan gerçekten hiç hoşlanmıyorum. Özgüvenini sistematik olarak yok etti yıllar içinde. Bu gece etrafta dolanırken seni izledim; yaşıtlarınla kıyaslamak anlamsız seni, yirmi yaşındaki genç kadınların çoğunda bu fizik yok. Bu bedene 40 yaşın olgunluğu ve zekan da eklenince ortaya çıkan kadını göremiyor olman çok üzücü. Kendini farkında olmama durumun, dışardan mütevazilik gibi algılanıyor olsa da insanların seni gördüğü gibi kendini göremediğini biliyorum ben.”

“Sen de bir dönem o bahsettiğin kadını görememiştin yanlış hatırlamıyorsam” diye gergin bir gülüşle söze girdi Pamir.

“Sen ve ben, onu başka gece konuşacağız.”

“Hımm öyle olsun. Kuzey bu bar taburelerinin üstünde kemiklerim sızladı artık, şöyle koltuklara mı geçsek?”

“Evet haklısın, geçelim. Yorgunsun biliyorum, yeter artık Baran konusu da. Güzel bir film açalım, karşısında mayışırız.”

Pamir, masadan kalkıp kanepeye geçti. Saatlerdir ayaklarında olan çizmeleri eğilip çıkarttı. Bir an başı döndüyse de yorgunluğa bağladı durumu. Doğrulup oturacaktı ki kanepenin davetkârlığına kapılarak uzanmaya karar verdi. Başını köşe yastığına koyduğu anda bütün oda dönmeye başlayınca hemen doğruldu; “Tanrım sarhoşum. Başım feci dönüyor” dedi şaşkınlıkla.

“Ne bekliyordun Pamir? Açlık ve yol yorgunluğunun üstüne çok içmedin belki ama fazla hızlı içtin. En iyisi direkt yatman. Kalk hadi odaya geçiyoruz.”

Bu cümle bir nebze olsun ayılmasını sağladı.

Salon hariç diğer üç odanın sadece biri yatak odasıydı. Alttaki oda bisiklet, kano, dağcılık malzemeleri gibi doğa sporlarına ayrılmıştı. Üstteki ikinci oda ise yürüyüş bandı gibi evde egzersiz aletleri ile giysi dolapları içindi.

Birlikte uyusalar Kuzey’in onunla sevişmeye kalkmayacağını çok iyi biliyordu, hele bir de Pamir sarhoşken asla bu yönde bir davranışın içine girmezdi. Pamir’i kollarının arasına alır, sabaha kadar da bir an olsun kadını çevreleyen kollarını açmadan yatardı sadece. Gene de bu da başka bir duygusal yük bindirecekti Pamir’in omuzlarına. Bu gece bir de bu yükü sırtlanmaya cesaret edemedi.

“Kuzey, izin ver burada, kanepede yatayım. Bir battaniye ver üzerime yeter. Zaten anında uyuyacağım.”

Kuzey, bu talebi karşısında bir an şaşkınlıkla kadının yüzüne baktıysa da hemen toparladı kendini.

“Saçmalama lütfen, burada uyuyamazsın. Odaya çıkmana yardım edeyim, ben iner salonda yatarım.”

Nezaket gereği kanepede kendisinin yatması konusunda Pamir’in en azından bir iki cümle daha kurması gerekirdi fakat midesi bulanmaya başlamış, konuşabilecek hali kalmamıştı.

Pamir’in yüzünün iyice beyazladığını fark eden Kuzey, belinden destekleyerek merdivenlere yöneltti kadını.

Üst kata çıktıklarında odanın ışığını yakmadan yatağı açıp Pamir’i öylece üstündekilerle yatırdı. “Geliyorum birazdan” dedikten bir iki dakika sonra bir şişe su, bardak, kâğıt havlu ve ufak bir kovayla geri döndü.

Pamir kovayı görünce “Benim sarhoşluğum temizdir bir kere. En fazla uyurum” diye söylendi.

“Elbette öyledir güzelim. Ben tedbir olsun diye getirdim zaten” deyip suyu, bardağı ve kâğıt havluyu başucundaki komodinin üstüne, kovayı da hemen yatağın yanına yerleştirdi.

“Telefonunu da yanına koyuyorum tatlım. Bir şeye ihtiyacın olursa seslenmeye kalkma, direkt ara. İyi geceler bebek.”

“İyi geceler” diye karşılık verirken Pamir’in gözleri çoktan kapanmış, bir iki dakika içinde de derin bir uykuya dalmıştı.

Gece üçte, başını mengene içinde sıkıştırıyorlarmış gibi hissettiren kuvvetli bir ağrıyla uyandı.

Bir an nerede olduğunu anlayamadı. Zihni açıldıkça Fethiye’de Kuzey’de olduğunu anımsadı. Tavandan yere uzanan camlardan vuran ay ışığı odanın zeminini hafifçe aydınlatıyordu. Terasa açılan cam kapının hemen önünde bavulunun yere yatırılıp açıldığını fark etti. Zorlukla yataktan çıkıp bavulun başına geçti. Tuvalet malzemelerini yerleştiği ufak çantayı el yordamıyla buldu, içinden migren ilacını aldı. Yatağa geri döndü ve başucundaki suyla birlikte ilacı içti.

Su mide bulantısını tetikledi. Yerde duran kovaya aklı gitti bir an, “Yok daha neler” dedikten sonra bedenini yeniden yatağa bıraktı. Fakat bulantı gittikçe artıyordu. “Aslında kussam rahatlarım” diye düşünmeye başladı bir süre sonra. Alkol çoktan kana karımıştı, sarhoşluğu daha bir süre devam edecekti, ona yapılabilecek bir şey yoktu fakat en azından midesi biraz düzelirdi.

Bir kez daha yataktan yavaşça kalktı. Odadan çıkıp koridorun ortasındaki banyoya yöneldi. Klozetin başında yere oturduğunda kusmak için kendini zorlamasına gerek kalmamıştı. Boş midesinden sıvı harici pek bir şey çıkmadıysa da gene de rahatlamıştı.

Ayağa kalkıp lavabonun başına geçti bu kez de. Elini, yüzünü yıkarken aynadaki haline baktı; rimeli akmıştı, yüzü bembeyazdı. Kağıt havluyu biraz ıslatıp gözlerinin altına inen rimelleri sildi. Daha fazlasını yapabilecek gücü olmadığından aynadaki görüntüsüne hoşnutsuzlukla son bir kez daha baktıktan sonra odaya geri döndü. Yatağa tekrar kıyafetleriyle girmemek için bavulunun üstünde duran pijamalarını alıp hızlıca üstündekileri çıkardı, onları giyip yattı. Baş ağrısının hafiflemesi bir süre aldıysa da yeniden uyudu.

Sabah yedide uyandı.

Ağrı olup olmadığından emin olmak için başını hafifçe oynattı. Yoktu. Telefonunu eline aldı; Didem, Ilgın ve Melda’yı eklediği bir WhatsApp7 grubu kurdu. Dün gece olanları en ufak detayına kadar yazdıktan sonra yataktan kalktı.

Bavulundaki ufak çantayı bir kez daha eline alıp içinden makyaj temizleme malzemelerini çıkardı. Ayağa kalkıp kapıya doğru döndüğünde, yatak başının üzerinde, yan yana asılmış, dik kadrajda çektiği İstanbul’un iki efsanevi kulesinin fotoğraflarını gördü.
 
 

Devamı için tıklayınız.

 
 

Didem Çelebi Özkan

 
 

Notlar & Açıklamalar:

 
* Bu bölümü yazarken en çok bu parçayı dinledim. Sizin de hoşunuza gidebileceğini düşünerek linkini bırakıyorum 👉🏻 Magic’ Boul’vard, François Feldman
 
 
1 Kuşkuculuk, septisizm, skeptisizm veya şüphecilik, her tür bilgi savını kuşkuyla karşılayan, bunların temellerini, etkilerini ve kesinliklerini irdeleyen, ayrıca aklın kesin bir bilgi elde edemeyeceğini, hakikate erişilse dahi sürekli ve tam bir şüphe içinde kalınacağını, “mutlak”a ulaşmanın mümkün olmadığını savunan felsefi görüştür. – Vikipedi     ⇡⇡⇡

2 Felsefede, hazcılık veya hedonizm, hazzın mutlak anlamda iyi olduğunu, insan eylemlerinin nihai anlamda haz sağlayacak bir biçimde planlanması gerektiğini, sürekli haz verene yönelmenin en uygun davranış biçimi olduğunu savunan felsefi görüş. – Vikipedi    ⇡⇡⇡

3 George Lucas tarafından yaratılan Yıldız Savaşları filmine ait kurgusal karakterdir. Büyük Jedi Üstadı (Grand Jedi Master), Jedi Konseyi Üyesi, Jedi Yüksek Generali, 800 yıl Jedi eğiten Star Wars karakteridir. – Vikipedi    ⇡⇡⇡

4 COVID-19 pandemisi veya koronavirüs pandemisi, 1 Aralık 2019 tarihinde, Çin’in Hubei bölgesinin başkenti olan Vuhan’da ortaya çıkan virüs salgını. – Vikipedi    ⇡⇡⇡

5 Fransız öpücüğü, dil kullanılarak yapılan ateşli bir öpüşme şeklidir. – Vikipedi    ⇡⇡⇡

6 Hayata dair ilke, kavram, prensip. – EkşiSözlük    ⇡⇡⇡

7 WhatsApp Messenger, akıllı telefonlar için geliştirilen, platformlar arası çalışma özelliğine sahip bir anlık mesajlaşma ve arama veya haberleşme uygulamasıdır. – Vikipedi    ⇡⇡⇡
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

18 YORUMLAR

  • Yanıtla Demet Uncu 5 Şubat 2021 at 20:54

    Canım benim okudukça okuyasım geliyor yazdıklarını. Değil kitap, filmini de çekebiliriz bu hikayenin 😉 İçindeki kadınlar, içimdeki sesleri anımsattı bana, bayıldım.
     
    WhatsApp grubu kurmak ise hiç yabancı gelmedi bana canım. Yüreğine, kalemine sağlık. Merakla her zamanki gibi bekliyor olacağım canımcım 😘😘❤❤

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 6 Şubat 2021 at 12:48

      Ahhhh keşke 🙏🏻🙏🏻🙏🏻 Kitap, ardından film 😁😁😁😁 Önce tabi bitirmeyi hedeflemem lazım 😛
       
      İçindeki kadınlar bölümünü yazarken inan benim de aklıma senin köşen gelmişti 🥰
       
      Yorumun için çok çok teşekkür ederim bi’ tanecim. Kocaman öpüyorum ❤️😘

  • Yanıtla Ilgın Cenkçiler 5 Şubat 2021 at 23:09

    💜
     
    Kadın olarak özgürce duygularımızı yaşayamamamızı kaleme alman, hikayenin ismi, hikayenin bu bölümdeki sonu ve tabi ki ben ve Melda 🤩🤩

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 6 Şubat 2021 at 12:51

      Canımmm arkadaşım öncelikle hikayeye seni ve Melda’yı eklememe izin verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Bizi yazmayı, anlatmayı seviyorum 🙏🏻🧿🙏🏻
       
      Bölümle ilgili düşüncelerine de bayıldım canikom. Kocaman öpüyorum ❤️😘

  • Yanıtla Metin Çoban 6 Şubat 2021 at 09:11

    Ex’ten, Next olmaz…

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 6 Şubat 2021 at 12:52

      Diyorsunuz 😉
      Bakalım olacak mı, olmayacak mı 🤔

  • Yanıtla Atakan Balcı 7 Şubat 2021 at 19:17

    İvedi davranıyoruz sanırım insanları suçlamakta veya haklı bulmakta, görünüşe göre ben de içinde olmak üzere. Durum, başlangıçta göründüğü kadar yalın değil. Belki de Baran, Pamir’den aslında vazgeçmedi, içten içe belki de bambaşka bir durum söz konusu. Böylesi zorlukların içinde yaşayanlar ne kadar zorlanıyorlar yalın olarak görebilmekte, bizler uzaktan bile bu denli ivedi davranırken…
     
    Ellerine, esinine sağlık canım!…

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 7 Şubat 2021 at 22:14

      Gerçekten çok güzel bir yüreğe sahipsin, canım arkadaşım. Tabi ki bu hikayenin bir Pamir, bir Baran, bir de Kuzey perspektifi var. Zaman içinde derinleştirebilmeyi umuyorum hepsinin hikayelerini.
       
      Harika yorumun için çok teşekkürler canım 🤗

  • Yanıtla Düdük Makarnası 7 Şubat 2021 at 21:17

    Bir genç kız olsam “Aaaay Kuzeyyyy yaa, ne romantik adam, hâlâ Pamir’i seviyor” derdim ama artık erkeklerin tuhaf egolarıyla bu hareketleri yaparak kadınlara sürekli olarak -kaybettiğin adama dön bir bak, birlikte olmaya devam etsek kim bilir ne güzellikler yaşatırdım sana- gibi içine oturtarak sürekli kendini özletmeye çalıştığını düşünüyorum. Yani Kuzey’le birlikte olmaya devam etseydi Pamir, şu an gördüğü Kuzey’i göremeyecekti. Muhtelemen o Kuzey de sevgilisinin eserine o kadar kıymet verip bu jesti yapmayacaktı.

    • Yanıtla Pınar Sude Genç 7 Şubat 2021 at 22:07

      Bayıldım bu yoruma. Çok çok katılıyorum :))

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 7 Şubat 2021 at 22:17

      Pınarcığıma katılıyorum, muazzam yorum 👌🏻 Erkekler için asla “eldeki” olamamak gerekli sanırım. Ele geçirilip de değersizleştirilmeyen pek az kadın var korkarım.

  • Yanıtla Pelin Öncüoğlu Işık 8 Şubat 2021 at 18:59

    Didemm yine çok güzel olmuş. Hikayedeki Didem karakterinin bu yaşananları dergi için öyküleştirmiş olmasına bayıldım. Ve gelen yorumlar üzerine konuştuğunuz kısma ayrıca bayıldım. İlk iki bölümde Pamir’i zayıf bulan kadın okurların yorumlarını anlayamamıştım hatırlarsan. Sanki herkes çok sevdiği bir ilişkiden çıktığında müthiş güçlü figürler oluyordu da bir anda, zayıflıkla suclamışlardı Pamir’i. Bana kalırsa da o kadar normal bir tepkiydi ki Pamir’inki. Belki de toplum olarak her yerde olduğu gibi burada da birbirimizi kalıplara sokuyoruz. Ne sonuna kadar sevmemize izin var ne de sevgimizin hakkı kadar üzülmemize izin var. Oysa bunlar normal ve sağlıklı duygular.
     
    İlk iki hikayedeki yorumlara bu bölümde cevap niteliğinde dokunman çok hoşuma gitti.
     
    Gelelim bu bölümün sonuna. O hamleyi Kuzey’den beklemiyordum şaşırdım. Ama güzel ve dostane bir davranış olarak gördüm. “Ex’ten next olmaz” demiş bir okurun. Bana kalsa Pamir şu anda bir next aramıyor. Derdi kendini toplamak. Kendini toplarken de kendini hayatın akışına bırakıyor. Bakalım kızımızı neler bekliyor 😘❤️
     
    Eline sağlık cnm.

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 8 Şubat 2021 at 19:10

      Ben de yorumuna bayıldım kuzum. Pamir’in yaşadıklarını ne kadar güzel özetlemişsin, acı çekmenin insanca olduğunu ne kadar zarif açıklamışsın.
       
      Kuzey konusunda yazdıklarına da ayrıca bayıldım 😁 Özellikle de şu cümleye 👉🏻 “Bana kalsa Pamir şu anda bir next aramıyor. Derdi kendini toplamak. Kendini toplarken de kendini hayatın akışına bırakıyor.”
       
      Bu harika yorum için çok çok teşekkür ederim.
       
      ❤️😘😘

  • Yanıtla Cem Albayrakoğlu 9 Şubat 2021 at 14:02

    “Bir çırpıda okudum” demeyi çok isterdim ama gene, tane tane, Bilal Oğlan’a anlatır gibi anlatmışsın. Ben bile merak ettiğim için sonuna kadar dağılmadan, kopmadan okudum.
     
    Bir insan acaba sevgi, aşk olarak ne bekler karşı taraftan? (“Allah’tan belanı mı arıyorsun?” derler adama.)
     
    Başta seven ve sevilen sonra “var gibi”, “mış gibi” olmuş. Sonra ne olduysa kafa gitmiş beyefendide. Tabi bunlar benim yorumum. Kesin olan bir şey var, Pamir’in yolu çok ama çok açık.
     
    Bir arkadaş yazmış, “Ex’ten next olmaz” diye, ona da aynen katılıyorum.

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 9 Şubat 2021 at 22:20

      Ahahahahahah hem Baran’a hem Kuzey’e saydıran, sadece ama sadece “Pamirci” bir erkek :)))) Her koşulda “kadın”ın yanında duran bir erkek, benim en yakın arkadaşımdan başka kim olabilirdi ki 😁
       
      Çok seviyorum seni, iyi ki varsın ❤️😘

  • Yanıtla Hande S. Sinan 9 Şubat 2021 at 23:16

    Didemcim, ben hikayenin gerçek zamanla ve hayatla uyumuna bayıldım, teknik olarak çok eğlenceli buldum. Kuzey karakteri ilgi çekici, gerçekten de Pamir’i seviyor mu göreceğiz. Bence Pamir onu da istemeyecek, özgürlüğünün keyfini çıkaracak, bir an öyle içime doğdu ama belli olmaz 😎😉

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 10 Şubat 2021 at 00:00

      Çok merak ediyordum senin yorumunu kuzum. Ve çok çok sevdim 🤗
       
      Tahminlerin konusunda bir şey diyemiyorum tabi, spoiler olmaması için 😁 Hikaye ana taslaklarıyla zihnimde olsa da detaylar devamlı değişiyor, ben bile bir sonraki bölümde tam ne olacak yazmadan kestiremiyorum bir yandan da 😉
       
      Okuduğun, böyle harika bir yorum da yazdığın için çok teşekkürler güzelim ❤️😘

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 10 Şubat 2021 at 00:30

     
    Didem Çelebi Özkan – Yazılar Facebook sayfasında öykünün altına gelen yorumlar:
     
    Benim Sarhoşluğum Temizdir Bir Kere | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 01
    Benim Sarhoşluğum Temizdir Bir Kere | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 02
    Benim Sarhoşluğum Temizdir Bir Kere | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 04
    Benim Sarhoşluğum Temizdir Bir Kere | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 05
    Benim Sarhoşluğum Temizdir Bir Kere | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 06
    Benim Sarhoşluğum Temizdir Bir Kere | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 07
    Benim Sarhoşluğum Temizdir Bir Kere | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 03
    Benim Sarhoşluğum Temizdir Bir Kere | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 08
    Benim Sarhoşluğum Temizdir Bir Kere | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 10
    Benim Sarhoşluğum Temizdir Bir Kere | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 09
    Benim Sarhoşluğum Temizdir Bir Kere | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 11
    Benim Sarhoşluğum Temizdir Bir Kere | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 12
    Benim Sarhoşluğum Temizdir Bir Kere | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 13
    Benim Sarhoşluğum Temizdir Bir Kere | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 14
    Benim Sarhoşluğum Temizdir Bir Kere | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 15
    Benim Sarhoşluğum Temizdir Bir Kere | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 16
    Benim Sarhoşluğum Temizdir Bir Kere | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 17
    Benim Sarhoşluğum Temizdir Bir Kere | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 18
    Benim Sarhoşluğum Temizdir Bir Kere | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 19
    Benim Sarhoşluğum Temizdir Bir Kere | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 20
    Benim Sarhoşluğum Temizdir Bir Kere | Didem Çelebi Özkan Yazılar Facebook Sayfası Yorumları | 21

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan