Açık Büfede Birer Tabağız Hepimiz

11 | Bana Baran’ı mı Savunuyorsun?

7 Mayıs 2021

Roman: 11. Bölüm | Bana Baran'ı mı Savunuyorsun? | Yazan: Didem Çelebi Özkan

 

İndeks

Açık Büfede Birer Tabağız Hepimiz | Bölüm 1
Sevmişmiş. Bitmişmiş. | Bölüm 2
Benim Sarhoşluğum Temizdir Bir Kere | Bölüm 3
Belki Şimdi Doğru Zamandır | Bölüm 4
Sevişme Vakti | Bölüm 5
Özledim. Bunu Söylemek Serbest mi? | Bölüm 6
Uyanıp Öpmeyi İstediğim Kadın | Bölüm 7
Bana En Çok Senin Tenin Yakışıyor | Bölüm 8
Burnumdan Getirdiniz Tatilimi | Bölüm 9
Böyle Bir Kırmızı mıydı? | Bölüm 10
Bana Baran’ı mı Savunuyorsun? | Bölüm 11
Sadece Sen Zarar Görürdün | Bölüm 12
Bir Oyun Oynayacağız Bu Gece | Bölüm 13
Daha Fazlasını İstiyorum | Bölüm 14
Tatil Biter, Aşk Biter | Bölüm 15
Bunlarla Yüzleşmek Acıtmıyor mu Canını? | Bölüm 16
Sesini Bile Özledin, Öyle Değil mi? | Bölüm 17
Adam Önce Senin Kriterlerinden Geçsin | Bölüm 18
Gözlerime Bak | Bölüm 19

 
 

02 Mart 2021, Salı

“Bi’ sakin ol, dediklerini anlayamıyorum. Baran’la mı tartıştınız? Ee pek iyiydiniz, ne oldu birden bire?”

“Sakinleşemiyorum Didem yaa, cinlerim tepemde tekno parti veriyorlar. Yanımda olsa, hiçbir alete gerek kalmadan, ellerimle parçalardım onu.”

“Derin bir nefes alalım mı önce? … Tamam, süper. Şimdi baştan başla.”

Pamir birkaç uzun nefes daha aldıktan sonra, daha sakin bir tonda anlatmaya başladı.

“Biliyorsun o dokuz saatlik telefon konuşmasından beri aramız gayet iyiydi. Ayrıldığımızdan beri istediği dostluğa, en yakın halimizdeydik. Neyse… Dün Tuncay’la konuşmuştum, hani Kaş’taki arkadaşı. Bu sabah yazışırken bu konuşmadan bahsettim.”

“Eee?”

“Arkadaşlarıyla samimiyetimden rahatsız oluyormuş.”

“Anlayamadım. Daha önce hiç rahatsız değildi.”

“Hah işte, inan ben de tam bu tepkiyi verdim; ‘Anlayamadım’. Dur en iyisi ben sana yazışmayı yollayayım. Sen oku, öyle konuşalım.”

“Peki yolla, bekliyorum.”

 

Arkadaşlarımla ilişkilerin konusunda çok konuşmayalım. İyi hissetmiyorum.

.

Hımmm anlamadım.

.

Biz ayrıldıktan sonra senin aracılığınla tanıştığım herkesin benimle konuşmasını engellemişken, senin Kaş’a gidip orada kalman hiç adil gelmiyor bana. Bunu ben yapsam neler hissederdin? En yakın arkadaşlarımın, son beş yıldır hayatımda en çok yer tutan insanların yanına gittin. Hatta eski sevgilim bile orada olacaktı son dakika işi çıkmasa. Annemi de çağırsaydın bari.

.

Hani benim de gayet samimi olduğum eski sevgilin. Anneni? Evet keşke onu da çağırsaydım.

.

Bir saniye!
Kimi konularda düşüncelerimi zaten zor açıklayabiliyorum.

.

Gitmeden önce seni arayıp haber vermiştim gideceğimi. İyi eğlenceler demiştin, şimdi mi rahatsız oluyorsun?

.

Ah canım ya…
Bi’ dinlemeyi ögrensen.

.

Hiç sanmıyorum. Suçlanırken susup dinleyemiyorum. Delirdin herhalde durduk yere. Asla rahatsız olduğunu söylemedin bana.

.

Dinleyebileceğin zaman devam edeceğim.

.

Ben kimsenin seninle konuşmasını engellemedim! Sadece ayrılığımız hakkında konuşmamalarını rica ettim. İlişki sonrası üçüncü kişilerin araya girmesinden hoşlanmadığını bildiğim için bu konuda konuşmamalarını rica ettim. Ayrıca onlarla o kadar konuşmak istiyorduysan sen arasaydın. Seni de mi engelledim? Anlaşıldı. Bundan sonra arkadaşlarınla konuştuğumu sana söylemem, olur biter.

.

İstediğim bu zaten. Benim aracılığımla tanıştın diye insanlarla ilişkilerine karışamam. Bana adil gelmiyor, doğru gelmiyor ama hayatta herkesin doğruları farklı. Ne olup bittiği de seni ilgilendirir. Farkındaysan en ufak fikir belirttiğimde abartılı duygusal tepkiler veriyorsun.

.

Offf Baran ya, sadece saçmalıyorsun. Sana Didem’i, Cem’i veya Demet’i arama mı dedim? Ki yazdın üçüne de. Bir şey mi dedim? Canın sıkıldı herhalde senin, bana sataşmak istiyorsun. O gün oraya giderken haber verdim, senin için sorun olup olmadığını sordum. Olmadığını söyledin. Defalarca da konuştuk onlar hakkında. Fikirlerinin değişmesi beni değil, seni bağlar. Abartılı duygusal tepki veriyormuşum! Biz buna sinir diyoruz. Bence sen takkeyi önüne koy ve düşün. Değişen fikirlerin varsa da bunları bana söylemenin yolu bu değil. Suçlayarak yapamazsın. Çünkü suçlanmayı hak edecek tek adım atmadım. Konuşamıyorsan da bunun sorumlusu ben değilim. Duygusal tepkiler veriyormuşum 😡 Zıvanadan çıkart, sonra da beni suçla. Akıl fikir diiyorum sana.

.

Açıkçası bu kadar tepki vermene şaşırdım. Sadece arkadaşlarımla ilişkilerin hakkında çok konuşmayalım, iyi hissetmiyorum dedim. Ok, deyip geçebilirdin.

.

Hayır bunu söylemedin! “Biz ayrıldıktan sonra senin aracılığınla tanıştığım herkesin benimle konuşmasını engellemişken, senin Kaş’a gidip orada kalman hiç adil gelmiyor bana.” Bunu söyledin! Ne hakla? Sana Tuncay’ların yanına gideceğimi söylediğimde; “Hepsine selamlarımı ilet lütfen. Dağın başında yalnızlar aylardır. Senin neşen onlara da iyi gelecektir. Keyifli zaman geçirmenizi dilerim” demiştin. Şimdi esmişler ve bu esmenin sorumluluğunu bana yüklemene izin vermem.

.

Sana bir şey yüklemeye çalışmıyorum. Biz ayrıldıktan sonra yaptığın herhangi bir şeye “Yapma” demedim zaten. Ne yaptıysan “Hayırlı olsun, iyi eğlenceler” dedim. Zaten başka bir tepkiye açık değildin. Bu, o yaptıklarını onayladığım anlamına gelmiyor. Tuncayların oraya gitmenle ilgili de ilk başta iyi hissetmemiştim ama seni engelleyemezdim. Buna hakkım da yoktu. Bence yanlıştı. Ama senin kararındı. Şu anda da görüş, görüşme, git, gitme demiyorum. Bu durumdan dolayı ilk başta iyi hissetmemiştim, tam anlamlandıramamıştım, şimdi kötü hissediyorum. Bunu belirttim ve çok bilmek istemediğimi söyledim. Neyse, derdim canını sıkmak ya da seni sinirlendirmek değildi. Öyle olduğu için üzgünüm. Canımın sıkıldığı bir şeyi iletmek istedim.

.

Pardon?! Sen beni gecenin bir yarısı aradı diye azarlayabileceğin eski sevgilinle karıştırıyorsun herhalde. “Yapma” dememiş; bunu demene izin vereceğimi sanıyor olmazsın. Bir de davranışlarımın “yanlış” olduğunu söyleme cüretini de bulmuşsun kendinde. Kim verdi sana beni yargılayabilme hakkını? Benim vermediğime eminim. Beni suçlamaya kalkmadan paylaşacağın her şeye saygı duyar, gerekeni yapardım. Bu noktadan sonra mümkün değil. Yanlışmş! Neymiş yanlış olan? Üç ay sonra onu da söyle, içinde kalmasın. Ama uyarıyorum, ondan sonra benimle dostluğu bırak, hiçbir paylaşımın olamaz. Ne çok yargı biriktirmişsin içinde. Biz ayrıldıktan sonra istersem o gece beş adamla yatarım, bu senin sorgulayabileceğin ya da yanlış yaftası yapıştırabileceğin bir şey değil. Canımı sıkmak değilmiş niyeti. Hiç sıkılmadım. Tanıştık sadece yeniden. Merhaba Pamir ben!

.

Neden bu kadar tepki verdiğini anlamıyorum. Tabii ki istediğini yapabilirsin. Bu senin hayatın. Yaptıklarının benim hayatıma temas eden kısımları ile ilgili ben de fikrimi söyleyebilirim sanırım. Benim yanlış bulduğum şeyi sen doğru bulabilirsin. O da senin bakış açın. Şu son yazdıkların içinde cevap verebileceğim çok şey var elbette ama bir önemi yok. Kavga etmeyi de sevmiyorum, böyle bir tarzı da. Senin de buna bayılmadığına eminim. Sonra konuşalım, olur mu?

.

Elbette bu benim hayatım, elbette senin onayına ihtiyacım yok. Bunu ben biliyorum da sen kendi içinde ne kadar anlıyorsun orası muallak. Çünkü hâlâ devam ediyorsun ki bu akıl alır gibi değil. Bu yüzden benim hayatımla ilgili yanlış bulduğun şeyleri kendine saklamanı tavsiye ederim, ötesi yargılamaya giriyor. Buna da izin vermem. Senin hayatına temas etmiyorum. Açıkçası ilgilenmiyorum da. Sana da bunu tavsiye ederim. Kavga etmeyi sevmiyorsan o saldırgan üslubunla yazmayacaksın bana. Benim fitilimi alevledikten sonra da sakinlik maskesi altında içinde kalan ne kadar çirkin yargı varsa ortaya döküp sonra da “Bu benim tarzım değil” diyemezsin. Mümkünse konuşmayalım. Çünkü her şey çok daha çirkinleşecek. Bugün tanıdığım yüzünü önce bir hazmedeyim.

 
 

Kısa süre sonra Didem aradı.

“Okudum. Üzüldüm. Ne diyeceğimi bilemiyorum.”

“Gerçekten ben de bilemiyorum artık bu adama ne yorum yapacağımı.”

“Sen kendini zaten gayet iyi savunmuşsun. Gerektiğinden belki biraz sert olmuş fakat bu da senin biriktirdiklerinin patlaması.”

“Hak etmiyor mu ama?”

“Canım benim, ikiniz de oldukça zor bir oyun oynuyorsunuz. Yoğun bir ilişkiden çıkıp ütopik denecek bir dostluk kurma çabasındasınız. Bunun sancısız olacağını düşünmek hataydı.”

“Ne demek istiyorsun?”

“Şu anda sinirlisin ve bunu duymak istemiyorsun biliyorum ama Baran’ın içinde olduğu durumu da biraz anlıyorum. O da bazı şeyleri biriktirmiş doğal olarak.”

“Bırak ne biriktirecek. Umurunda değildi yaptıklarım. ‘İyi eğlenceler’ diyordu, şimdi durduk yere delirmiş.”

“Baran’ı savunuyor konumuna düşmek istemiyorum ama onun açısından da bakmak gerektiğini düşünüyorum. Adam ilişkisinin gıdım gıdım irdelenmesini okuyor aylardır. Bu bile onu sınıra getirmeye yeter.”

“Ahh bu kimin hatası acaba? Yazacağım diye tutturdun.”

“Senin iznin olmayan hiçbir şey yapmadım kuzum. ‘Her insanda, insanlığın bütün halleri vardır’ der Montaigne, ben de senin hikayen özelinde dönem ilişkilerini anlatmak istedim” dedikten sonra çekinerek devam etti; “Sen de bu hikaye aracılığı ile intikam almak istemiş olabilir misin Baran’dan?”

Arkadaşının telefonun diğer ucunda yüzünün aldığı şekli tahmin etmekte çok da zorlanmadığından ara vermeden sürdürdü sözlerini; “Bu da gayet insanca. Yargılamıyorum. Canın yandı ve sen de aynı ölçüde yakmak istedin. Ama unutma; intikam peşinde koşanlar iki kişilik mezar kazmalı.1

“Oldu. Unutmam!” diye cevapladı sert ve kinayeli bir şekide Pamir.

“Tamam kızgınsın şimdi. İnan onu müdafaa etmek değil amacım, aşmış burada sınırı zaten. Keşke ne hissettiğini başta anlatsaymış ama mesajlarında buna izin vermediğini yazmış, dinlemeye hazır olmadığını. Bırak anlatsın ne hissettiğini. Söylediklerinde haklı demiyorum. Ama ilk kez konuşuyor. Sen de üç aydır bunu merak etmiyor muydun; onun ne hissediyor olduğunu? O zaman izin ver anlatsın.”

“Kusura bakma Didemcim, ben İsa değilim, tokat yediğimde diğer yanağımı uzatmam.”

“Uzatma zaten kuzum. Söylediklerine cevap ver elbette -tabii sakince-. Ama bırak konuşsun.”

Pamir sessiz kalınca devam etti Didem; “Son yazdığına bir cevap yazdı mı?”

“Yazmadı.”

“Çünkü çıldırdığının farkında.”

“Çıldırtmasaymış o zaman.”

“Konuyu değiştireyim diyeceğim ama başka bir şey de konuşabilecek halde değilsin.”

“Sakinleşemiyorum, üzgünüm.”

“Tamam. Sorun yok. Yeni bir gelişme olursa ara ya da yaz. Seni çok seviyorum. Lütfen sakin ol, kendini de yıpratıyorsun boş yere.”

“Ben de seni seviyorum. Konuşuruz.”

Didem’le telefonu kapattıktan üç saat sonra Baran mesaj attı:

Canım benim, ne hayatına karışmak ne de seni sinirlendirmek gibi bir niyetim vardı. Bu tartışma için özür dilerim. Kusuruma bakma.

Pamir mesaja baktı. Cevap vermedi. Geçmemişti siniri. Başını yastığının altına gömüp uyumayı denedi.
 
 

03 Mart 2021, Çarşamba

Mutsuz, sinirli uyandı sabah. Ne onla ne onsuz olamama durumundan ötürü kendine söylendi bir süre. Ne biçim ayrılıktı bu; ilişki içinde olduklarından daha çok üzebiliyordu Pamir’i. Gerçekten de ne halt değişmişti ayrıldıkları için?!

Telefonunu eline aldı, Baran’dan yeni bir mesaj vardı. Açtı mesajı.

Canım günaydın. Dün gerçekten gereksiz bir şey yaptım. Tamamen haklısın. Kusura bakma.

Belli ki o da kötü bir gece geçirmişti. Bu anlamsız kavgayı sonlandırmak istese de siniri ve Baran’ın dün ona söyledikleri karşısında yaşadığı hayalkırıklığı buna izin vermedi; “Tamam” yazıp yolladı.

Özür dileyen birinin daha fazla üstüne gidemezdi ama yumuşayamıyordu da.
 
 

05 Mart 2021, Cuma

Baran geçen iki gün içinde birkaç mesaj attı, her birine mesafeli cevap verdi Pamir.

Toparlayamıyordu. İlişki döneminde bile bu şiddette tek bir kavga etmemişlerdi. Baran’a bu kadar sert çıkıştığı vakî değildi. Birbirlerinde açtıkları yaralar derindi bu sefer ve bazı yaralar sadece açan tarafından kapatılabiliyor olsa da Baran’ın ona ulaşabileceği kapıları, kendi canını da acıtmak pahasına, kilitliyordu bir bir Pamir.

Birkaç saat önce beşinci bölüm “Sevişme Vakti” yayına girmişti.

Taslak halini Didem önden yollasa da yayına girdikten sonra bir kadeh şarap eşliğinde yeniden okumayı seviyordu. Salonda, bilgisayarı kucağında, yerini almıştı ki Kuzey mesaj attı. “Tatlım, arayayım mı?” yazıyordu.

Ahhh, deyip derin bir soluk aldı. “Buraya kadarmış, Kuzey de öğrenmiş romanı ve şimdi bir posta da o canıma okuyacak” diye düşündü.

Kuzey’e söylememişti Didem’in hikayelerini yazdığını, hatta öğrenmemesini tercih ederdi. Fakat son istasyona gelinmişti herhalde, yeni bölüm yayına girdikten birkaç saat sonra gelen konuşma talebi hayra alamet gelmiyordu Pamir’e. “Belki de başka bir şey konuşacaktır” diye avuttu kendini.

Esprili bir yanıt yazdı; “Eyvahlar olsun ‘Pamir konuşmamız lazım’ gelmiyor, değil mi 😉”

“Yok ya… Özledim. Arıyorum uygunsan” yazınca biraz rahatladı Pamir. Bir kavgayı daha kaldıracak gücü yoktu.

Kuzey’in aramaktan kastettiği görüntülü konuşmaydı. En yakın arkadaşlarından gelen görüntülü konuşmayı bile kabul etmezken Kuzey’e asla hayır diyemiyordu. Cevapladı telefonu.

“Gene kayboldun” diyordu Kuzey. “Bazen böyle içine çekiliyorsun, ne oluyor anlamıyorum. Bu hafta sonu buraya gelmiyor muydun sen?”

“O geçen haftaydı canım. Geçen hafta için program yapmıştık.”

“Öyle miydi? Eee neden gelmedin o zaman?”

“Program yaptık, ondan sonra da bir daha konuşmadık bu konuda. İnsan ‘Geliyor musun?’ diye sormaz mı bir?”

“Bu yüzden mi gelmedin?” derken inanamıyor gibi bakıyordu Kuzey. “Bu erkekler,” diye düşündü Pamir “Dünya onların etrafında dönüyor sanıyorlar.”

“Evet canım bu yüzden gelmedim.” Sitem yoktu Pamir’in sesinde. Yılların dostluğunun rahatlığı vardı sadece.

“Pes kadın. Buradaki halimi biliyorsun. İş, aile… kafamın ne kadar kalabalık olduğuna gayet vâkıfsın. Burayı bırakabilsem ben gelirim zaten yanına.” Pamir şarabından bir yudum aldı. Kuzey devam etti; “Anlaşıldı şimdi kaç gündür sesinin soluğunun neden çıkmadığı. Bozulmuşsun. Tamam yeni program yapalım, bu sefer gelmeden önce her gün arayacağım” deyip güldü Kuzey.

“İyi edersin” derken Pamir de gülüyordu.

Ani bir karar verdi, devamlı öğrendi/öğrenecek tedirginliği ile yaşayamayacaktı; Didem’in onların hikayesini yazdığını söyleyecekti Kuzey’e. Derin bir nefes aldı:

“Konuşmak istediğini yazınca bir an korktum” dedi.

“Korktun mu? Neden?”

“Şöyle… Didem bir roman yazıyor. Baran, ben … ve senin hakkında.”

“Biliyorum. Ne alakası var bunun korkmanla?”

“Ne mi alakası var? Ayrıca ‘Biliyorum’ da ne demek? Okuyor musun?”

“Elbette okuyorum. Didem’i Instagram’dan takip ettiğimi unutuyorsun herhalde.”

Pamir geçirdiği şaşkınlıkla ekrana öylece bakıyordu. Okuyordu. Kuzey romanı okuyordu…

“Kızmadın mı?” diye sordu sonunda.

“Niye kızayım ki? Çoğu yazar bunu yapar; etraflarında olan kişileri romanlarında kullanırlar. Didem, bunu yaptığının altını çiziyor sadece. Yaşadıklarımızdan edebiyat yapıyor kadın, tebriklerimi ilet, oldukça da başarılı. Kahramanlardan biri olduğum halde ben bile heyacanlandım ‘Acaba sevişecek miyiz?’ diye” dedikten sonra bir kahkaha attı Kuzey.

Pamir hâlâ şaşkınlığını atamıyordu üzerinden. Lodos balığı gibi sersemlemiş haline gülerek “Bunun için endişelendiğine inanamıyorum” dedi Kuzey.

“Gerçekten teşekkür ederim anlayışın için.”

“Benim için de iyi oluyor aslında. Kendime ve bize dışardan bakıyorum.”

“Sevdin yani hikayeyi?”

“Elbette sevdim.”

Sır olmaktan çıktığına göre rahatlıkla konuşabilirdi Pamir roman üzerine artık. Hangi bölümleri sevdiği, okuduğunda neler hissettiği üzerine konuştular. Kuzey’in her konuda daima destek veren varlığı için talihli hissetti kendini.

“Sen ne giyiyorsun bakayım, çok hoş gözüküyorsun” diyordu Kuzey. Pamir, telefonu bir köşeye dayayıp biraz uzaklaştı. Kendi etrafında dönüp ufak bir reverans yaptı.

“Çok güzel gözüküyorsun balım.”

İki gündür yerlerde sürünen morali Kuzey’in bir kez daha uzattığı eliyle ayağa kalkmıştı. Gülümseyerek bakıyordu ekrana. Son yıllardaki en uzun telefon görüşmelerini yapıp saatlerce konuştular. İkisinin de iş takvimini göz önüne alarak yeni bir tarih belirlediler bir araya gelmek üzere. Üç hafta sonra Pamir bir kez daha gidecekti Fethiye’ye.
 
 

10 Mart 2021, Çarşamba

Rekor bir küslük süresi. Bir haftadan fazla süredir sesini duymamıştı Baran’ın. Ara ara mesajlaşmışlardı sadece. “Zamana ihtiyacımız olduğunu anladım. Umarım iyileşiriz” yazmıştı Baran.

İyileşeceklerdi de ne olacaktı? Üç gün sonra yeniden kavga edeceklerdi. Yorulmuştu Pamir. Vazgeçmesi gerekiyordu artık Baran’dan. Birbirlerini kırmamak için ayrılmamışlar mıydı? Acı çekmemek için. Ama yok… Hiçbir şey değişmemiş, tersine şiddeti artmıştı kavgalarının.

Gene de vazgeçemiyordu. Bırakamıyordu Baran’ın elini. Tıpkı Baran’ın onun elini bırakmadığı gibi. Her sabah “Günaydın. Nasılsın?” diye soran Baran’a bu sefer “İyiyim. Sen?” yazmak yerine; “Sıkıldım bu gerginlikten. Sinirim de geçti. Fakat yazışarak düzelemiyorum. Bir ara konuşalım mı?” yazdı. “Arıyorum” diye cevap verdi Baran.

Birbirlerinin seslerini duydukları anda her şey bir kez daha geride kaldı.

Normal, yani herkes gibi, değillerdi. Evet kendileri de biliyordu bunu.
 
 

Akşamında Didem aradı.

“Eee hayatında üç adamın birden olması zevkli mi bari?”

“Saçmalama lütfen. Bayılmıyorum bu duruma. İçlerinden biriyle doğru düzgün bir ilişkim olsaydı diğer ikisine yer olmazdı zaten. Bu yaşamayı istediğim bir durum değil, sen de biliyorsun. Sadakati ve tek eşliliği seviyorum ben. Ayrıca hayatımda ‘üç adam değil, aslında hiç adam var’ demek daha doğru.

Baran bana acı çektirmek için hayatımda. Yokluğu daha çok ıstırap verdiğinden kopamıyorum ondan. O da sanırım biraz mazoşist, biraz sadist ki benimle bu ne olduğu belli olmayan iletişim modeli içinde kalıyor.

Kuzey… Kuzey olmasa toparlayamazdım kolay kolay. Yere dağılan parçalarımı toplayıp birleştirdi, yeniden ayağa kaldırdı beni fakat istediğim ‘aşk’ onda yok. Bana aşık değil, hiçbir zaman da olmayacak. Ben ona aşık olsam gene bir yere kadar mutlu ederdi bu beni. Ama ben de değilim. İçimdeki boşluk sadece seksle de dolmuyor” dedikten sonra gülerek devam etti “ama seksi de hayatımdan çıkarmaya niyetim yok, aşk yok diye. Kuzey’le sevişmeyi seviyorum. Dostluğunu, aklını, sohbetini seviyorum. Kime zararımız var?

‘Üçüncü’ olarak varsaydığın da sanırım Eren. Eren’le sadece sohbet ediyorum. Flört belki biraz, kabul. Sonuçta kim hoşlanmaz zeki, yakışıklı, kültürlü bir adamın ilgisinden? Ayrıca dürüstçe hayatımda ne olup bittiğini anlattım ona. Kim olduklarını bilmese de iki adam arasında tuhaf bir durumda olduğumu biliyor.”

Bir an durduktan sonra devam etti.

“Ne Baran’dan ne Kuzey’den ne de Eren’den bir şey gizlemedim. Saklanacak, utanılacak bir şey yaptığımı düşünmüyorum çünkü. Sen de gayet iyi biliyorsun toplumun o çok ‘namuslu’ bireylerinin peçeler ardında neler yaşadığını. Öyle sadece elit kesimde falan da değil norm dışılık; sabah kuşağındaki malum programlara biraz göz atmak yeterli, kimin eli kimin cebinde görmek için. Toplumun ahlâk değerlerine uyuyor gibi gözüküp her marjinalliğe imza atanların, kendilerinin gizli saklı yaptıklarını başka birinin özgürce yaşadığını gördüğünde recmetmeye koşmalarını ikiyüzlüce buluyorum.

Benim kendi doğrularım var ve o doğrulara uygun yaşıyorum. Koyun ahlâkı güden toplumla çatışmak da umrumda değil; beni vicdani huzursuzluğa sokacak olan kendi doğrularımla çelişmek olur sadece. Bu yüzden yaşadıklarımı başımı öne eğmeden anlatıyorum, sen de yazıyorsun hatta. Kaç kadın ya da erkek bunu yapabilir, bana onu söylesene?” dedikten sonra sustu.

“İnsanları, toplumun tepkisinden korkuyorlar diye suçlayamazsın ama canım?”

“Toplumu tek tek bu insanlar oluşturuyor. Yargılanmak istemeyen önce kendi yargı dağıtmayı bırakacak. İnsanların ‘özel hayat’ sınırlarındaki ilişkilerine girmeyecekler.”

“Sorun da bu zaten. ‘Özel hayat’ kavramının içi muallak toplumumuzda. Sınırlar belirsiz. Hadler daima aşılıyor” dedikten sonra gülerek devam etti; “Sana çok kolay değil ama bunları yapmak.”

“Değil evet” diye güldü Pamir de. “İzin vermem.”
 
 

16 Mart 2021, Salı

“Biz neden görüşmüyoruz? Küs müyüz?” diye soruyordu Baran telefonun diğer ucunda. Üç ay önce ayrıldıklarından beri görmemişlerdi birbirlerini. “Böyle mi devam edecek hep? Sadece telefonda mı konuşacağız?”

“Küs değiliz elbette. Ama ben hazır değilim seni görmeye.”

“Hep söylüyorum, bir kez daha tekrarlayayım; ben seni tamamen kaybetmemek için ilişkimizin sevgililik boyutundan vazgeçmeyi göze aldım. Çıkmaza girmiştik fakat birbirimizi sevgililikten öte sevdiğimizi ben görebiliyordum, hâlâ da görebiliyorum.”

“Hangi sevginin öte olduğu konusunda anlaşamıyoruz seninle” diye araya girdi Pamir.

Bin kere daha bu konuda konuşsalar yok, anlaşamayacaklardı. İnsan çok seviyorum diye ayrılır mıydı? Ömründe böyle saçmalık duymamıştı. Şimdi de buluşalım, diyordu. Oldu! Bir de içeceklermiş birlikte. Asla! Ateş ve barut. Bu riski almaya hiç niyeti yoktu. Tutkuyla, aşkla seviştiği adamla bir gecelik seks mi yaşayacaktı? Mümkün değil. Onca acı çekerken daima tek bir cümleyi tekrarlamıştı kendine. Bir noktadan sonra mantra2 gibi ilahi bir güce dönüşmüştü cümle onun için; “Bundan sonra saçımın teline bile dokunamayacak.”

“Zamanla oturur bunlar. Görüşürüz de içeriz de. Henüz değil sadece” diye konuyu kapatmaya yönelik bir cevap verdi.

“Tabii ki seni zorlamayacağım ama günü geldiğinde görüşelim. Günü geldiğinde içelim. Oturalım, konuşalım. Küs olmayalım, görüşemez olmayalım. Neyse, bu benim dileğim elbette.”
 
 

17 Mart 2021, Çarşamba

Telefonu kapattı ve bir süre sadece boş boş duvarı seyretti. Kendisine hangi duyguyu hissetme hakkı tanıyacağına karar veremiyordu.

Kıskanmalı mıydı?
Adil mi bulmalıydı?
Üzülmeli miydi?
Baran için mutlu mu olmalıydı?

Lanet herif, bunca zaman ona bu konuda tek kelime etmemişti. Neredeyse ayrıldıklarından bu yana yazışıyordu kadınla ve hiçbir şey söylememişti. Şimdi kadın kalkıp Türkiye’ye geliyordu.

Onca eski sevgili dinlemişti, bu kadının adını ilk kez duyuyordu Pamir.

Jana.
Çek.
Hayatımın aşkı.

Yaa evet hayatının aşkıymış paşanın. Hayatının aşkının ben olduğumu sanıyordum, diye düşündü öfkeyle. Bir de çok heyecanlı, mutlu. Saadetler diliyorum ikisine de, diye devam etti kendiyle konuşmaya.

“Ne bekliyordun? Sen Kuzey’le sevişirken onun ömrünün sonuna kadar tek başına kalacağını mı?”

Ooo işte içindeki kadınlar sahneye çıkıyordu. Ona karşı savaşmak üzere kuşanmışlardı zırhlarını ve sivri uçlu mızraklarını.

“Tek başına kalmasını beklemiyordum elbette” diye sinirle cevapladı savaşçı kadını. “Fakat aylarca bunu sır gibi saklamasına ne gerek vardı?”

“Neden yaptığını açıkladı sana. Duymaya hazır olmadığın için söylememiş” dedi ve mızrağı daha derine sapladı savaşçı.

“Bu çok daha acımasızca! Bir; biz ayrıldıktan sonra onun ne halt yediği umrumda olmazdı. İki ve en önemlisi, bunu bana o zaman söyleseydi, onun düşündüğünün tersine, çok daha çabuk vazgeçerdim ondan. Çok daha az acı çekerdim. Benim tarzım değil, başkasını seven bir adama aşık olmak. Sevmek kadar sevilmek de önemli benim için. Başkasına aşık bir adam için tek damla gözyaşı dökmezdim.”

“İyi işte bundan sonra aklını başına toplar, dökmezsin Baran için tek bir gözyaşı.”

Güzel miydi acaba?
Ondan daha mı gençti?
2 hafta Bodrum’da tatil, ön balayı mıydı?
“Dönmesini istemiyorum” demişti Baran, telefonda.
Bu da ne demekti? Türkiye’ye mi yerleşecekti Jana?

Düğün fotoğraflarını da ben çekerim artık, diye sinirle oturduğu yerden kalktı. Duvarlar üstüne üstüne geliyordu sanki. Baran’ın Jana’dan bahsederkenki heyecanlı sesi kulaklarında yankılandı.

“Sakin ol. Neye kızıyorsun sen?” diye sordu içindeki kadınlardan biri. Bu hangisiydi anlayamamıştı ama sesi saldırgan değildi. Devam etti ses; “Biriyle birlikte olması mı seni kızdıran? Bunu senden bugüne kadar saklaması mı? Yoksa bu kadının yeni bir sevgili değil de hayatının aşkı olması mı?”

En çok üçüncüsü herhalde, diye düşündü Pamir. Herhangi birinin hayatına girmesini belki daha rahat kabul ederdi. “Hayatımın aşkı” da ne demek oluyordu? Ve evet, ne diye saklamıştı?

“Çünkü siz daha birlikteyken başlamış olabilir mi bu yazışmalar? Hatta seninle ayrılık sebebi bu kadın olabilir mi?” diye septik3 araya girdi.

“Söz konusu bile olamaz. Ne Baran ne de kendim için sadakatsizliği asla kabul etmem.”

Sarkastik,4 tiz bir kahkaha attı; “Baran’ı mı savunuyorsun?”

“Savunma değil. Durum tespiti bu. İlişkimizi bitiren sadakatsizlik ya da başka bir tene duyulan arzu değildi. Onu çoğu zaman ellerimle parçalamak istesem de böyle bir şey yapmayacağını biliyorum. Elbette yazışmıştır ara ara bu kadınla. Sonuçta ne diyecekti, ‘Sevgilim var, yazma bana’ mı? Çocuk muyuz biz? Konuşmalar, biz ayrıldıktan sonra boyut değiştirmiştir.”

“Öyle diyorsan…” diye alaycı bir şekilde cevap verdi sarkastik.

“Öyle, diyorum! Kendimden ne kadar eminsem onun sadakatinden de o kadar eminim. Biz aldatmaya inanmıyoruz. Duygu bittiyse ayrılırsın, aldatmazsın.”

“O da ayrıldı zaten…” dedi sarkastik kıs kıs gülerek.

Yeniden kanepeye oturdu, başını ellerinin arasına aldı.

“Baksak mı kimmiş bu kadın? Baran kesin Instagram ya da Facebook üzerinden takip ediyordur” dedi merakı yüzünden Dünya’ya tüm kötülükleri salan Pandora.5

“Evet, evet, bakalım” diye destekledi onu ampirist.6

“Kesinlikle bakmamız lazım. Belki de öyle biri yok bile” diye diğerlerinin fikrini onayladı septik.

“ASLA!” diye yüksek sesle karşı çıktı Pamir. “Asla yapmayacağım bunu. O kadar da gururumu çiğneyemem. Kimse kim, umrumda değil.”

Sarkastik, zalim bir kahkaha attı; “En fazla bir iki gün dayanabilirsin. Boşuna direnme, bakacaksın nasıl olsa. İşkence çektirme gereksiz yere kendine de aç bak kadının profiline.”

Susmayacaklardı bunlar bu gece anlaşılmıştı.

Banyoya gidip hızlıca soyundu. Kendini duşa attı.

Bu iyi bir şey, diye düşündü sular üzerinden akarken. Biriyle birlikte olduğunu bilmek benim için de iyi olacak. Hayatının aşkı veya başka bir kadın, sonuçta devam ediyor. Ben de öyle. Dediği gibi daima birbirimizin hayatında olacağız belki ama bambaşka rollerle.

“Jana’nın geldiği ve senin Fethiye’ye gidiyor olduğun tarihin aynı gün olması, bu nasıl bir tesadüftür? O gece ikiniz de başkalarının kollarında uyuyacaksınız” diye zihninin derinliklerinden fısıldadı, burada da alaylarından kaçamadığı sarkastik.
 
 

Devamı için tıklayınız.

 
 
Didem Çelebi Özkan
 
 

Notlar & Açıklamalar:

 
* Bu bölüm için seçtiğim parça 👉🏻 Tükeneceğiz, Sezen Aksu

Ne böyle senle ne de sensiz
Yazık yaşanmıyor çaresiz
Ne bir arada ne de ayrı
Olmak imkansız hiç sebepsiz
Ne hayallerle ümitlerle
Mutlu olmaktı dileğimiz
Suçlu ne sensin ne de benim
Şimdi sensizim sen de bensiz
Bir an gelip de küllenince
Yüreklerimiz dinlenince
Başka sevgilerde teselli bulunca
İste biz o gün düşüneceğiz
Etrafımızı sarıverecek
Bir boşluk ki asla bitmeyecek
Herşey bir anda anlamsız gelecek
İşte biz o gün tükeneceğiz
İşte biz o gün tükeneceğiz

 

1 İntikam peşinde koşanlar iki kişilik mezar kazsın: Yazılarında bu ifade bulunamamış olsa da Konfüçyüs’e atfedilen bir sözdür.    ⇡⇡⇡

2 Mantra: Genellikle Sanskritçe olan dini hece veya şiirdir. Kullanımı mantra ile ilişkili ve okul ve felsefesine göre değişiklik gösterir. Esasen ruhani kanallar olarak kullanılırlar, kelimeler ve oluşan titreşimlerden faydalanarak kişinin daha yüksek bir bilince ulaşmasını amaçlar.     ⇡⇡⇡

3 Septik: Kuşkuculuk, septisizm, skeptisizm veya şüphecilik, her tür bilgi savını kuşkuyla karşılayan, bunların temellerini, etkilerini ve kesinliklerini irdeleyen, ayrıca aklın kesin bir bilgi elde edemeyeceğini, hakikate erişilse dahi sürekli ve tam bir şüphe içinde kalınacağını, “mutlak”a ulaşmanın mümkün olmadığını savunan felsefi görüştür. – Vikipedi    ⇡⇡⇡

4 Sarkastik: Alaycı, iğneleyici olan. – VikiSözlük    ⇡⇡⇡

5 Pandora: Efsaneye göre, Zeus kendinden ateşi çalıp insanlara veren Prometheus’un kardeşi Epimetheus’a balçıktan yapılmış tanrısal güzellik ve zekaya sahip Pandora’yı eş olarak gönderir. Epimetheus kardeşinin tüm uyarılarına karşı Pandora ile evlenir. Zeus, Pandora’ya evlilik hediyesi olarak topraktan yapılmış, çömlek benzeri bir kavanoz (yanlış yapılmış bir çeviri sonucu kutu olarak anılmaktadır) hediye eder ama bu kavanoz asla açılmamalıdır. Bir süre sonra merakına yenilen Pandora, kavanozu açar ve içindeki tüm kötülükler dünyaya yayılmaya başlar. Ancak son anda kavanozu kapatır bu da insanların içindeki “umut”tur; kötülüğün yayılmamış olması umudu. – Vikipedi    ⇡⇡⇡

6 Ampirist: Deneycilik, empirizm veya ampirizm, bilginin duyumlar sayesinde ve deneyimle kazanılabileceğini öne süren görüştür. – Vikipedi    ⇡⇡⇡
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

9 YORUMLAR

  • Yanıtla Metin Çoban 7 Mayıs 2021 at 08:50

     
    Başka sevgilerde teselli bulunca
    İste biz o gün düşüneceğiz
    Etrafımızı sarıverecek
    Bir boşluk ki asla bitmeyecek
    Herşey bir anda anlamsız gelecek
    İşte biz o gün tükeneceğiz…

     
    Aslında, tükenmiş bir aşk var zaten. Bunun sonu birliktelik olursa, çok uzun sürmeden yine ayrılık olacak. Neden insanlar fasit daire içinde kalırlar? Ki bu insanlar entelektüeller. Sadece 2-3 kişi midir hayatları? Pamir de, Baran da, Kuzey de, Jana da fasit dairelerinden çıkmalılar. 7.5 milyar insan var yahu 🤔
     
    Aşkı bulmak tabi ki zor, hatta nesli tükenmiş de olabilir. Fazla beklenti içinde bulunmadan, kendini bilerek, aynı anı paylaşmak yeterli aslında.
     
    Hikayenin başlangıcı, Açık Büfe’de başlamıştı. Her türlü oburluk, görgüsüzlük ortamı. Her şeye saldırmak, her şeyde gözü kalmak. Şehvet’ide eklersek, bilinen 7 günahın 3’ünü işlemiş olursun 😈
     
    Pamir’e tavsiyemdir. O Mardin’e gitme işini iyi düşünsün, uzaklaşsın. Zaten salgın da kimseler yoktur ortalıkta. Bol bol fotoğraf çeksin, güzel yemekler yesin. Otursun yeni bir hikaye yazmaya başlasın, hikayenin konusu da mesela “Didem” olsun. İntikam alacaksa ortada 2 mezar olur işte ❤️

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 8 Mayıs 2021 at 16:03

      Sevgili Metin Beyciğim 😁 gene vermiş veriştirmişsiniz 🙄
       
      Öncelikle karakterlerin kısır bir döngü içinde olduklarını düşünmüyorum. Herakleitosçu bir kadın olarak nehrin de, kişinin de değiştiğine inanıyorum çünkü. Ne Pamir ne Baran ne de Kuzey üç ay önceki aynı kişiler değiller artık. Her şey bir yana, yazarın -yani benim 😝- tuttuğu/tuttuğum ayna bile değişimi tetikliyor. Pamir kendini sorguluyor, Baran kendini sorguluyor, Kuzey kendini sorguluyor okudukları üzerine; kendilerine dışardan bakıyorlar. Biten bir ilişkiden sonra ender yapılabilecek bir analiz yapılıyor. Denek gibiler 😉
       
      Siz de haklısınız bir yandan, yeni birilerini alamazlar mı hayatlarına? Elbette alabilirler ama hikaye bitmeyince sahneden ayrılamıyorsunuz, sonunu merak ediyorsunuz. Onlar da henüz bu hikayedeki rollerinin bittiğini düşünmüyorlar ki çıkmıyorlar birbirlerinin hayatından. Üçünün de yeni birileriyle olma konusunda sorun yaşayacak insanlar olmadıkları ortada, tercihleri ise kalmak yönünde.
       
      Baran’ın bir sözüne ben de katılıyorum; bu üç kişi, rolleri değişse de hep birbirinin hayatında, bir şekilde olacaklar. Çünkü özünde seviyorlar birbirlerini. İlişki, aşk yürümese de dostlukları sürecektir. Sancıları şu anki rollerini belirleme konusunda.
       
      Pamir’in benim hikayemi yazması fikri de efsaneymiş 😂 Eee neden olmasın, onu da yaparız. Aslında bu bölümde bir ara kendi hayatıma da biraz daha derin girecektim. Sonra dedim, aman ne gerek var, milyon kişiye laf anlat ondan sonra 🙈 Gene de kendimi açmaya karar verirsem ehh tamam onu da Pamir’e yazdırırım 🙃
       
      Sevgiler Metin Beyciğim, bana bunları açıklama fırsatı yarattığınız için de çok teşekkür ederim 😁

  • Yanıtla Nimet Canbayraktar 7 Mayıs 2021 at 14:13

    Bu gün, günlerden Didem Çelebi Özkan.
     
    Tam Baran’a sempati ile yaklaşıp hikaye böyle mi gelişecek, Pamir Baran’a mı dönecek derken yeni (eski) sevgili çıktı ortaya. Gittikçe daha da zevkli olmaya başladı. İyi ki roman yazmaya başladınız.
     
    Ama…… İnanın Didem Hanım, Metin Çoban Bey’in yorumlarını okumak da çok güzel ve merakla bekletiyor ki zaten ilk yorum hep beyefendiden geliyor.
     
    Sevgiler 💕

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 8 Mayıs 2021 at 16:12

      Daha ne işler açacak Baran, Pamir’in başına Nimet Hanımcım 🙈 Taşlar yerine oturana kadar bayağı sallayacaklar yerküreyi 😉
       
      Roman konusunda verdiğiniz desteğe de ayrıca teşekkür ederim. Yapabilir miyim, altından kalkabilir miyim, diye çok endişelenmiştim başta fakat şimdi endişeden çok keyif hissediyorum.
       
      Baran, Pamir ve Kuzey’in dünyalarında geziyor devamlı zihnim. Bir Pamir’in evinde salonda şarabımı yudumluyorum, bir Kuzey’in terasından Fethiye’yi seyrediyorum, bir Baran’ın ofisinde elimde telefon Jana’yı anlatıyorum Pamir’e. Hepsi o kadar canlı ki gerçekliklerine ben bile inanacağım neredeyse 😂 Bittiğinde onlarla vedalaşmakta zorlanacağım 😔
       
      Metin Bey konusundaki yorumunuzu da çok sevdim. Okurların bile birbirini tanıdığı SenVeBen yazarlarıyla, okurlarıyla sıcacık bir aile. Çok seviyorum bizi ❤️ İyi ki varsınız 🙏🏻
       
      Değerli yorumunuz için teşekkür ediyor, sizi kocaman öpüyorum 😘

  • Yanıtla Metin Çoban 7 Mayıs 2021 at 14:36

    Nimet Hanım ne kadar naziksiniz. Çok teşekkür ederim 🙏.
     
    Didem’in eski blog yazılarını da takip eder onlara da yorum yazardım. Aramızda böyle bir bağ oluştu, o yazdıkça ben yorumluyorum, bana bir saha açtı kendince ve orayı kullanmama izin veriyor. Arada sırada bana kızdığı da oluyor. Ama o bana alıştı, ben de ona… Amacım ona destek olmak tabi ki. Gayrete getirmek.
     
    Tekrar çok teşekkür ederim 🙏

  • Yanıtla Atakan Balcı 9 Mayıs 2021 at 18:34

    Duygular olunca konu, ampirizm bile bazen yeterli olmuyor insana, yön bulma konusunda. Burada acısı çok net olan “Pamir”i görüyoruz ve acısı onun algısının önüne perde çekiyor bazen. Bu, ne yazık ki, oldukça da yaygın bir durum.
     
    Baran, gördüğüm kadarıyla, olabileceği denli özenli, incelikli davranmaya çalışıyor ama onunla ilgili bunun dışında kesin bir noktadan söz etmek de pek olanaklı değil gibi. Nasıl bir duygu olursa olsun, o ikisi yoğun duygular içinde sanırım ve baş etmekte de zorlanıyorlar. Ancak, duygularını adlandırmak şu aşamada hiç kolay değil.
     
    Ellerine, düşlemine sağlık canım! 🙂🍀🌼✨

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 10 Mayıs 2021 at 18:58

      Ne kadar güzel yorumlamışsın. Ne vermek istediysem hepsi geçmiş sana. Elbette bunda senin algının açıklığının da payı büyük. Defalarca okudum yorumunu inanamayarak. Neyi, neden yazdığımı anlatmış olsam ancak bu kadar yerinde tespitler sunulurdu. Harikasın canım 🤗
       
      Sevgiler 💛

  • Yanıtla Hande S. Sinan 18 Haziran 2021 at 14:54

    Valla, sarkazm çok doğru bir yol gösterici ❤️

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 18 Haziran 2021 at 18:37

      Bence de canikom 😁❤️😘

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan