İçinde çağlayan öfkenin zorlukla zapt ettiği zincirlerini daha fazla tutamayacağından korkuyordu. Gem tanımayan hiddeti önce kendisini, ardından da hedefindeki her şeyi yıkmak üzere birazdan serbest kalacaktı. İşte son halka da ellerinden kaymak üzereydi. Öfkesi bedenini kemirir, yakar, boğar, nefessiz bırakırken onu içeride tutmanın, bıraktığında…
Yedi yaşındaki oğlu iki eliyle sağ kolundan yakalamış; “Anne, gitme! Lütfen…” derken çığlık atıyordu. Solunda ise başının üzerine kalkmış bir el bir kez daha yüzüne inmek üzere bekliyordu. Kocası alev saçan gözleriyle; “Defol bu evden” diye yineledi. Dört yaşındaki kızı, duvarın dibinde bacaklarını karnına…
Temmuz sıcağı kıyafetlerini üzerine yapıştırmıştı. Nem yüklü bunaltıcı havadan kurtulmak istercesine ama en çok da sinirden, çelik kapıyı sertçe iterek hışımla içeri girdi. Elindeki bavulu antrede bir köşeye, ayakkabılarını başka bir köşeye fırlatıp hızlı adımlarla koridordan odasına geçerken soyunmaya başlamıştı bile. Üzerindekileri odanın ortasında…
Sonbahardan Kalma Bir İstanbul Sabahı Yılın en soğuk zamanlarının olması gereken aralık ayında, bulutların arasından zaman zaman kendini gösteren güneş, kısa süreliğine de olsa insanın içini ısıtıyordu o sabah. Kış güneşinin keyfini doyasıya çıkartamadan apansız bastıran ani bir yağmur ve gri bulutlarla kararan sema…
Avukatın bürosundan çıkıp İstanbul’un Arnavut kaldırımları günümüze ulaşmayı başaran sokaklarından en varsıl olanına attığı ilk adımda derin bir nefes aldı. Sonunda, diye düşündü, sonunda nihai hamleyi yapmıştı. Beş yıl. Beş yıl boyunca kaç kere karar vermiş, kaç kere vazgeçmiş, kaç avukat bürosu görmüştü. Her…
“Geri çekil!” Bu cümleyle adam daha da çıldırdı. İki elini de vuracakmış gibi kaldırarak burun buruna kalacakları noktaya kadar yaklaştı. Sinirle bağırıyor, ellerini savuruyor fakat kadına değmiyordu. Kadın bir kez daha “Geri çekil!” dediğinde eliyle adamı itecek gibi yaptıysa da dokunmadı karşısındakine. Adam sonunda…
“Çocukla oynamayı bile beceremiyorsun. Ne hale getirdin; ağlamaktan içi dışına çıktı.” “Abartma. Erkek o! Adam gibi güçlü olmayı öğrenecek. Mıymıntı mıymıntı ağlaması asıl benim sinirimi bozuyor.” “Beş yaşında, beş!! Senin boğuşmak dediğin resmen dayak. Güya oyun!! Her oyununuzun sonunda çocuk ağlıyor. Babayla kaliteli zamanmış,…
03:00 Tekinsiz bir saatte “sürpriz” addedilen bir yere doğru ilerlerken zihninden geçen “umarım bu gece öldürülmem” düşüncesi, kanındaki alkolün de etkisiyle korkudan çok heyecan duymasına neden oluyordu. Müdavimi olduğu gece kulübünde, henüz geçen hafta tanıştığı bu adamla muğlak bir yere doğru birkaç mil gitmişlerdi…
20:30 … Hayatımdan öpüşmeyi çıkarmak istemiyorum. Çıkarmak şöyle dursun, ben öpüşmeyi fazlasıyla seviyorum. Yaşadığımız her ne ise, bu tam zamanlı bir ilişkiye dönüşürse eğer tutkulusundan masumuna her türlü öpücüğe de Adios mu diyeceğim yani? Tanrım! Neden bir kere de normali bulmaz ki beni?! Sanırsın…
“Neden üzülüyorsun ki? Senin ve benim gibi insanlar farkındalığın verdiği acıyla ölmeye mahkumuz. Bu noktadan, cehaletin sunduğu mutluluğa geri dönüş yok. Bence durumu kabul et.” ‘Kabul etmek mi?’ diye düşünüyorum köşeli cümleleri karşısında. Aşka kayıtsız kalacak kadar yaşlı değilim. Hatta öyle bir yaş olduğuna…