Açık Büfede Birer Tabağız Hepimiz

8 | Bana En Çok Senin Tenin Yakışıyor

16 Nisan 2021

Roman: 8. Bölüm | Bana En Çok Senin Tenin Yakışıyor | Yazan: Didem Çelebi Özkan

 

İndeks

Açık Büfede Birer Tabağız Hepimiz | Bölüm 1
Sevmişmiş. Bitmişmiş. | Bölüm 2
Benim Sarhoşluğum Temizdir Bir Kere | Bölüm 3
Belki Şimdi Doğru Zamandır | Bölüm 4
Sevişme Vakti | Bölüm 5
Özledim. Bunu Söylemek Serbest mi? | Bölüm 6
Uyanıp Öpmeyi İstediğim Kadın | Bölüm 7
Bana En Çok Senin Tenin Yakışıyor | Bölüm 8
Burnumdan Getirdiniz Tatilimi | Bölüm 9
Böyle Bir Kırmızı mıydı? | Bölüm 10
Bana Baran’ı mı Savunuyorsun? | Bölüm 11
Sadece Sen Zarar Görürdün | Bölüm 12
Bir Oyun Oynayacağız Bu Gece | Bölüm 13
Daha Fazlasını İstiyorum | Bölüm 14
Tatil Biter, Aşk Biter | Bölüm 15
Bunlarla Yüzleşmek Acıtmıyor mu Canını? | Bölüm 16
Sesini Bile Özledin, Öyle Değil mi? | Bölüm 17
Adam Önce Senin Kriterlerinden Geçsin | Bölüm 18
Gözlerime Bak | Bölüm 19

 
 

27 Ocak 2021, Çarşamba

90’ların telefon seksi, 2000’lerde Internet’in hayatın her alanına girmesiyle daha cüretkâr bir boyuta ulaşmış, baştan çıkarma oyunlarının her türlüsüne bayılan Pamir için selfie böylece farklı bir anlam kazanmıştı. Kuzey’le son birkaç yıldır ara ara oynadıkları bu oyun, cumadan bu yana artmış, gelen WhatsApp mesajlarına bakmak daha heyecanlı bir hâle gelmişti. Erkeklerin vermekten çok almayı tercih ettiği bu gösteride Kuzey, hemcinslerinin aksine, oldukça başarılıydı.

Pamir, “Sahip olduklarını sergilemeyi seviyor tabii” diye hevesle anlatıyordu ki “Bu kadar detayı bilmeme gerek var mı, emin olamadım” diye gülerek araya girdi Didem.

“Tanrım, anlatmakla olmaz. Görmen lazım aslında.”

“Yok kuzum, sağol, almayayım.”

“Tamam, tamam. Ama şunu söylemem lazım. ‘Boyut önemli değil’ diyenler, inan çok yanılıyor. Sadece gördüğümde bile aklım başımdan gidiyor.”

“Yaa Pamir, sus lütfen. Tamam anladım.”

Karşılıklı birkaç kahkahanın ardından Didem sorgusuna devam etti;

“Yani şu sıralar bol bol telefon seksi var aranızda. Sadece bunu mu anlatacağım yeni bölümde? Başka bir şey yok mu? Biraz olsun duygusal bir şey mesala?”

“Allah’ım yaa, başladık gene. İlişkilerim senin pembe dizi hikayene uygun gitmediği için özür dilerim. Ama dur, dur… Aslında hoşuna gidecek bir konuşma geçti bugün aramızda. Sabah ofistekilerle birlikte bir fotoğraf paylaşmıştı Instagram’da. Proje maketinin başında, ekip arkadaşlarıyla çekilmiş bir kare. Ne kadar yakışıklı gözüküyordu anlatamam. Ona bakmaktan fotoğrafın genelini bir iki saniye algılayamadım bile. Kumaş pantolonun üzerinde, kollarını dirseğine kadar kıvırdığı, yanık teninde dehşet çekici duran mavi bir gömlek giyiyordu. Neyse ‘Mavi çok yakışmış’ diye mesaj attım veeee ne cevap yazdı, bil bakalım.”

“‘Teşekkür ederim balım’ mı?”

“Çok komik. Ama haklısın, ben de böyle bir yanıt bekliyordum. Oysa gelen şuydu; ‘Bana en çok senin tenin yakışıyor.’ İnanabiliyor musun? Ben şok tabii.”

“Vaooovvvvv güzelmiş cidden” dedi Didem. Ardından biraz merak, biraz da tiye alan bir tonda sordu; “Ama birbirinize aşık değilsiniz, öyle değil mi? Bir daha teyit edeyim istiyorum da.”

Arkadaşının alayına hiç takılmadan cevapladı Pamir; “Evet değiliz. Sadece eğleniyoruz.”

“Ya bu komplimanlar?”

“Onlar da birbirimizi takdir ettiğimizin göstergesi sadece.”

“Aman iyi. Ben en iyisi bunları nasıl anlatacağımı düşüneyim.”

“Ne var anlatamayacak ben de onu anlamıyorum. Şu an ilişki yaşayan herkes bu tarz paylaşımlar yapıyor birbiriyle. Yapmayanlar da ne kaçırdığını bilmiyor” deyip güldükten sonra devam etti. “Biraz daha detay vereyim sana. Bu akşam fotoğraf değil, video çekmeyi planlıyorum. Daha önce hiç yapmadım. Şöyle güzel bir müzik, loş bir ışık ve…”

“Vee ne?”

“Not alıyorsun gene, öyle değil mi?” dedikten sonra güldü ama arkadaşını daha fazla sıkıştırmadan devam etti. “Ve striptiz şov.”

“Şaka yapıyorsun?”

“Yoo yapmıyorum. Aslında nasıl becereceğimi de bilmiyorum ya. Daha önce ne kamera karşısında ne de canlı böyle bir şey yaptım. Ama ne kadar zor olabilir ki?”

“Bak işte bunu izlemeyi isterdim aslında” diye takıldı Didem.

“İstersen sana da yollayayım.”

“Yaa kadın, ne seni ne de Kuzey’i çıplak görmek istemiyorum. İzlemek isterdim dediğim, bu striptiz olayını becerip beceremeyeceğindi, ötesi değil.”

“Hah, arkadaşını hiç tanımıyormuş gibi konuşuyorsun. İşi o kadar ilerletebilirim ki sonunda kendime bir striptiz direği almam bile gerekebilir.”

“Tanrım, yaparsın eminim.”

“Amerika’dayken gittiğimiz striptiz kulübünü hatırlıyor musun? Hani sen utancından başını kaldırıp seyredememiştin bile. Hele dansçılardan biri gelip kucak dansı önerdiğindeki paniğin çok komikti.”

“22 yaşındaydım kadın. Striptizi, filmlerden biliyordum. Bu filmlerde de altlarında incecik de olsa bir iç çamaşırı kalırdı. Ne bileyim çırılçıplak soyunup seyirciye karşı şpagat1 açacaklarını. Gözlerim yerinden oynuyordu. Sonra ortada gezen kadınlardan biri omzuma dokunup kucak dansı isteyip istemediğimi sorduğunda oracıkta bayılacaktım neredeyse panikten. Maşallah sen çok eğleniyordun ama. Kolundan tutup kulüpten çıkarmasam o kucak dansını da alacaktın.”

“Herhalde. Tecrübeyi sonuna kadar yaşamak gerek, öyle değil mi? Ama cidden çocukmuşuz. Ne diye kadınların soyunduğu bir kulübe gittiysek? Asıl erkeklerin striptiz yaptığı, kadınlar için olan kulüplerden birine gitmeliydik.”

“Daldın gene anılara. Boş ver şimdi bunları. Akşam Cem’le Demet geliyormuş sana, öyle mi?”

“Yok, Cem’in işi varmış, sadece Demet gelecek.”

“Ah tamam. Çok selam söyle.”

“Keşke sen de burada olsan. Bıktık hepimiz bu Bursa hikayesinden. Bir sen, sevmediğin bir şehirde yaşamaktan usanmadın. Neymiş efendim çocuklar babalarıyla aynı şehirde olmalıymış.”

“Hiç girmeyelim o konulara boş yere kuzum. Ayrıca şunun şurasında yedi yılım kaldı. Demir’in ardından Nil de üniversite için Bursa’dan çıktığında kimse beni bir gün daha tutamaz burada.”

“Yedi yıl mı? Maşallah bayağı yakın dönemli hedeflerin.”

“Off Pamir… Ayrıca Bursa’dan ayrıldığımda İstanbul’a dönmek gibi bir niyetim de yok. Ya ülkemin güneyi ya da Akdeniz’e kıyısı olan herhangi başka bir ülke olabilir. Sıcak bir iklimde, doğanın içinde yaşamak istiyorum, bir sanayi şehrinde değil” dedikten sonra bir an durdu ve konuyu değiştirmek istercesine; “Aman Pamir, boş ver şimdi beni. Akşam Demet geliyorsa videoyu ne zaman çekmeyi planlıyorsun?” diye sordu.

“Seninle telefonu kapatır kapatmaz.”

“Şipşak çekeceksin yani?”

“Kuzum soyunmak dediğin şey kaç dakika sürecek ki? Uzun metrajlı film çekmeyeceğim herhalde.”

“Aman tamam, yönetmen olan sensin. Şimdi bir de oyunculuğunu konuştur bakalım. Kaçtım ben. Yarın konuşuruz.”

Telefonu kapattıktan sonra salona geçti Pamir.

Yerdeki büyük mumlardan sonra orta sehpanın üzerindekileri de yaktı. Çekimlerde kullandığı spot ışıklardan birini dans edeceği noktayı hafifçe aydınlatacak şekilde ayarladı. Tripotu da yerine koyduktan sonra giyinme odasına geçti. Soyunmak için giyiniyor olmasına gülerek şifonyere yöneldi. İç çamaşırı olarak dantel siyah bir body seçti. Üzerine ipek mini bir elbise giydi. Siyah stilettolarını ayaklarına geçirdi. Baştan aşağı siyah tercih ettiği kombinini kırmızı rujla tamamladı. Makyajını bitirdikten sonra salona geri döndü.

Kuzey’in sevdiği Fransızca şarkılardan birini seçti. Telefonunu tripota yerleştirdi. Müziği başlattı ve …

Bir, iki, üç. Dördüncü denemede çığlık atma noktasına gelmişti. Didem haklı çıkmıştı. Müzikle soyunmak ve bunu yaparken komik değil de seksi gözükmek hiç de kolay değildi.

Altıncı denemede çektiği videoyu beğendi. Hatta bayağı beğendi. İlk beş videoyu sildi telefonundan. Altıncıyı birkaç kere seyretti, gerçekten şahane gözüküyordu. Yolladı Kuzey’e.

Saate baktı, Demet neredeyse gelirdi. Bir kez daha üstünü değiştirmek üzere hızlıca giyinme odasına gitti. Bol, düşük bel, kot pantolonunun üzerine beyaz bir tişört giydi. Rujunu silip salona geri döndü. Çekim için kullandığı tripotu ve ışığı kaldırdı. Mumları söndürmedi fakat aydınlatmayı arttırmak için salon ışıklarının bir kısmını açtı.

Mutfağa geçip meyve ve peynir tabağı hazırladı çabucak. Kuruyemişleri de ayrı bir tabağa koyduktan sonra salondaki kanepenin ortasına kaydırdığı C sehpanın üzerine yerleştirdi tabakları.

Bir şey unuttum mu diye salona göz gezdirdiği sırada kapı zili çaldı.

Elinde bir şişe şarap ve kocaman bir buketle arkadaşı karşısındaydı. Gülümseyerek açmıştı kapıyı fakat Demet’in yüzündeki maske, sarılmak üzere yaptığı hamleyi durdurdu, dudaklarındaki gülümse bir anlığına olsa da soldu. Lanet pandemi. Dostlarına sarılamamak ne büyük bir işkenceydi. İkisi de gözlerini devirerek durumu kabullendiler. Demet içeri geçti. Elindekileri uzatıp “Chardonnay2 ve nergis. Bilirim seversin ikisini de” dedi.

“Ahh Narcissus3” deyip çiçeklerin kokusunu kuvvetlice içine çekti Pamir. “Kibar arkadaşım. ‘Ne zahmet ettin’ diyeceğim ama bayılıyorum gerçekten bu çiçeğe. Baksana ne harika kokuyor, kendi zaten çok güzel. Teşekkür ederim. Sen salona geç istersen, ben de çiçekleri vazoya yerleştireyim. Şarabı da servis yapıp geliyorum hemen.”

Pamir elinde iki kadehle salona geldiğinde Demet maskesini çıkartmış camdan boğazı izliyordu. Arkadaşına kadehini uzattı. Tokuşturup ilk yudumlarını aldıktan sonra kanepeye geçtiler. Koltuğun içine doğru geçmiş sehpa aralarında, birbirlerinden belli uzaklıkta oturuşlarını ima ederek “Gerçekten usandım bu yeni normallerden. Hiçbir şey normal değil” diye söylendi Pamir.

“Maske yüzümün bir parçası gibi hissediyorum artık. İnan ilk kez birinin yanında maskesiz oturuyorum. Biliyorsun beni.”

“Biliyorum biliyorum. Hatta inanılmaz şaşırdım gelmene.”

“Yapacak bir şey yok, çok özledim seni.”

“Yaaa canım benim. Bak işte şimdi sarılmam lazım ama…” dedikten sonra ıııııı diye bir sinir nidası döküldü dudaklarından ve devam etti “… ama sarılamıyorum çünkü sosyal mesafe, çünkü o, çünkü bu…”

“Buna da şükür canım. Bırak şimdi pandemiyi, bir yıldır her sohbetin ana konusu o. Bu gece olmasın bir zahmet. Anlat bakalım neler oluyor Baran-Pamir-Kuzey üçgeninde.”

Kadehler boşalıp yeniden dolarken Pamir anlattı, Demet zaman zaman kaşlarını çatarak, zaman zaman “Bu erkekleri anlamak mümkün değil. Ne istiyorlar? Bir kadından daha ne bekliyorlar anlamıyorum” benzeri yorumlarla arkadaşını dinledi.

Pamir’in sehpanın üzerinde duran telefonu çalmaya başladığında ikisinin de bakışları telefona döndü.

Baran arıyordu.

“Hoparlöre al” dedi Demet. Başıyla onaylayıp telefonu açtı Pamir.

Bugün sadece bir kere konuşmuşlardı, o da sabah. Akşam Demet’in geleceği de belli değildi konuştuklarında. Misafiri olduğunu bilse aramazdı Baran. Öyle de kibardı. Bir süre konuştular. Sonra Demet’in yanında olduğunu söyledi Pamir. Baran selamlarını iletip keyifli bir gece diledikten sonra kapattı telefonu.

“Pamir, hiç normal değil bu. Seninle flört ediyor, farkında mısın?”

“Yok canım. Baran’ın genel hâli bu.”

“Genel hâli fazla flörtöz o zaman. Bak gülüyorsun ama bir kez daha tekrarlıyorum bence hiç normal değil hâliniz. Senin bir türlü ne olduğunuzu anlayamamanın ve devam edememenin sebebi, onun bu tavırları.”

“Devam edemiyor muyum? Sen gelmeden önce Kuzey’e video çektiğimi hatırlıyorsun, öyle değil mi? Yarım saat önce anlattım daha. Ahh kuzummm, Alzheimer için de çok gençsin henüz.”

“Sen dalga geç. Ama bu durumun sonunu iyi görmüyorum, bilesin.” Bakışlarını, arkadaşının gerçek hislerini okuyabilmeyi umut ettiği yüzünde geziyordu. Pamir ise gülümsemekle yetindi. İkna edemeyeceğini bilen Demet, Kuzey’e getirdi bu sefer konuyu. O da kesinlikle doğru seçim değil ama işte gel de Pamir’e laf anlat, diye düşünüyordu.

“Eee videoya ne cevap geldi?” diye sorduğunda, Pamir aklı yeni başına gelmiş gibi bir an duraksadı. Üç saat olmuştu yollayalı. Böyle bir videoyu alan adam anında arardı. Aramamıştı Kuzey. Telefonunu eline aldı bir kez daha. Mesaj da yoktu. İçi acıdı.

Kuzey konusunda üzerine gelmeye hazırlanan Demet, arkadaşının halini görünce kurmayı planladığının aksi yönünde bir cümleyle konuşmaya başladı. “Önemli bir şey olmuştur muhakkak. Üzülme.”

“Bu videoya cevap vermemek için ölmüş olması gerekir, başka bir açıklama kabul etmiyorum” dedikten sonra hâlâ şaşkınlıkla elinde tuttuğu telefonundan kısa bir mesaj attı Kuzey’e:

“Öldün mü?”

“Sanırım ölmüş olmayı tercih edecek.”

“Yok ya, bundan öte bir tepki vermem. Bu ilişkinin dinamiği bu. Müstehâk bana.”

“Yapma Pamir. Bazen kendi üzerine çok gidiyorsun. O kadar da değil. Mantıklı bir açıklaması vardır eminim.”

“Gerçekten sorun değil” dedikten sonra canını sıkan bu konudan bir an önce sıyrılmak istercesine “Tüm gece benden bahsettik. Biraz da sen anlat, nasılsınız Cem ile?” diye sordu.

Çocukluk arkadaşı Cem ve üniversitede yıllarından bu yana yakın arkadaşı Demet iki yıldır birlikteydi. İlişkilere dair umudunu yükseltiyordu ikisinin birlikteliği.

Demet’le Didem sayesinde tanışmıştı. Onlar felsefe bölümünde eğitim görürken Pamir de aynı üniversitenin radyo, televizyon ve sinema bölümünde okumuştu. Pamir’in Didem ile dostluğu ise anne rahmine dayanıyordu demek yanlış olmazdı. Anneleri Jale ve Hesna çok yakın arkadaşlardı. Böylece iki kadın gözlerini açtıkları günden bu yana hiç ayrılmamışlardı.

Didem, Demet, Pamir ve Pamir’in bölümden arkadaşı Hande, Beyazıt’ın öğrenci kahvelerinde Batak ve King’in daimi dörtlüsü olurken dostlukları da günbegün güçlenmişti.

Dönelim Demet ve Cem’in hayatın ikinci baharı tadında onlara sunulan ilişkilerine.

Demet 2010’da çok sevdiği eşini trafik kazasında kaybetmiş, uzun yıllar hayatına kimseyi almamıştı. Cem ise 2017’de yıpratıcı bir sürecin ardından boşanmış, aşka olan inancını yitirme noktasına gelmiş, geçici ilişkilerle boşluğu doldurmaya çalışmıştı.

2019’da Didem, Pamir, Hande, Didem’in kız kardeşi Sinem ve birkaç ortak arkadaşlarının daha olduğu bir gecede Sinem’in çöpçatanlığı ile Demet ve Cem yan yana oturtulmuş ve eskilere dayanan tanışıklık yıllar sonra başka bir boyut kazanmıştı.

Pamir onlara her baktığında “Evet, olabilir; doğru insanlar birbirini bulabilir” diye düşünüyordu. Çok sevdiği iki arkadaşının birlikte olması ise ayrı bir mutluluktu. Ama elbette her ilişkinin inişleri, çıkışları vardı. Ayrıca Pamir bu haldeyken Demet ilişkisinin ne harika gittiğini anlatacak değildi ya, o da başladı ufak ufak Cem’i şikayet etmeye.

Keyifle dedikodu yapıyorlardı ki Pamir’in telefonu bir kez daha çaldı.

Görüntülü aramaydı. Ekranda yazan isim ise Kuzey’di.

Demet, “Bak demiştim ben sana, arıyor işte” der gibi bakınca Pamir telefonu cevaplamadan önce arkadaşına laf yetiştirmeyi ihmal etmedi. “Ya evet arıyor. Dört saat sonra.”

“Hadi hadi, sus da aç telefonu. Ne açıklama getirecek ben de merak ettim.”

Basitti izahı Kuzey’in. Ofisteydi. Projede bir problem çıkmıştı. Tüm ekip bu saate kadar ayrılamamıştı bürodan. Şimdi herkes evlerine dağılınca anca arayabilmişti Kuzey.

Yanında arkadaşı olduğunu anlayınca video konusunu açmadı Kuzey. Kısa bir süre konuştular, ardından da kapattılar telefonu.

“Gördün mü bak? Geçerli bir sebebi varmış.”

“Geçerli sebep mi? Yapma Allah aşkına Demet. Ne geçerli sebebi. Ben onun 20 yıllık karısı mıyım? Hayatımda ilk kez böyle bir video çekip yollamışım, hadi arayacak vaktin olmadı -onu bile anlamam mümkün değil ya, gene de tamam diyelim- iki satır da mı yazmaz insan? Dört saat. Olacak şey mi?!”

“Pek sitemkâr konuşmadın ama.”

“Ah ben sitemleri, surat asmaları on yıl önce bıraktım. Bir de Kuzey ile aramızdakine ilişki bile denemez, hangi sıfatla surat asacağım? Tek yapabileceğim, kendi davranışlarımı geri çekmek. Ve elbette bir de herhangi bir beklentiye düşmemek. Bu gece yaptığım hata bu oldu. Ama Demet ya, o videoyu mezardaki adama yollasam iki satır yazmayı bırak, kabrinden çıkar yanıma gelirdi.”

“Ne alem kadınsın” deyip güldü Demet.

Demet gittikten sonra, elinde şarabı, çektiği videoyu defalarca arka arkaya izledi. Aklı almıyordu. Boş boş kendi görüntüsüne bakarken Alp’ten bir mesaj düştü ekrana. Hani Baran’la birlikte olduğunu öğrendiğinde “Artık seni aramam uygun olmaz” demesine rağmen ayda bir ilişkinin devam edip etmediğini öğrenmek için yazan Alp vardı ya, o işte. Demek ayın o dönemi geldi, diye düşündü Pamir.

Severdi Pamir, Alp’i. Ama sevdiği tüm erkekler gibi o da bağlanma problemliydi. Hani “Hep mi beni bulur böyleleri” der ya insanlar, aslında onları bulan yoktur, onlar hep aynı kalıptaki insanları seçiyorlardır. Pamir’in kalıbı da buydu işte.

Mesajı açtı.

Normalde kibarca bertaraf edeceği yazışma, kırılan gururunun etkisiyle, bu gece uzadı da uzadı. Bir noktada, çektiği videoyu Alp’e yollamayı bile aklından geçirdi. Arzu ettiği tepkiyi ondan alacağına şüphe yoktu. Ama içinde iki gıdım da olsa sağduyu kalmış olmalı ki yapmadı. Alp’e iyi geceler dileyip çıktı konuşmadan.

Yattı ama uyuyamıyordu bir türlü. Aynı döngüdeki hamsterdı, boşa çeviriyordu çemberi, alınan yol yoktu. Sadece gücünü tüketmek, oyalamak için vardı çember. Bir atabilseydi kendini o lanet tekerden dışarı. Sonra hatırladı; atmıştı ya hani. Baran’ı seçmişti. Aşık olabilen adamı. Meğer o da aşka aşıkmış, kendisine değil.

Uyuyamayacağı belli olmuştu, kalktı yataktan. Yeni bir şişe açtı. Bu alkol olayı bakalım daha ne kadar sürecekti. Hayatının böyle dönemleri olmuştu. Bu da onlardan biriydi işte. Elbet geçecekti. Bir de buna panik yapmaya niyeti yoktu.

Şarabı kristal kadehe döktü. Mutfaktaki uzun tezgâhın önündeki metal ayaklı, deri koltuklu bar sandalyelerinden birine oturdu. Telefonundan moduna uygun bulduğu, dram yüklü parçaların olduğu listeyi açtı. Yıkılasın dünya, beni yordun ya. Evet, madem kendine acıma moduna geçmişti, bunu da tüm ihtişamıyla dibine kadar yapacaktı.

Son darbeyi de babasının fotoğrafları ile indirdi bedenine.

Ne hastalığını ne ölümünü kabul edemediği babasının vefatının üzerinden 10 yıl geçmişti. Hâlâ fotoğraflarıyla karşılaştığında onlarca bıçak vücudunu delip geçiyormuş gibi hissediyordu.

Fotoğraf arşivini açtı. Gecenin ikisinde, babasının fotoğraflarını arka arkaya, üzerlerine yazdığı notlarla paylaşmaya başladı Instagram hesabında. Bugüne kadar tek bir kare bile paylaşmayı kaldıramayan kalbi, hayatta en sevdiği ve onu en çok seven adamın fotoğraflarına doyamıyordu bu gece. Babasının dostlarının paylaştıkları fotoğraflara bile bakmayı yüreği kaldırmazken bu gece her fotoğraf, anlattığı her anı, ruhunda açılan yaraları iyileştiriyordu sanki.

Sabah yapması gereken çekimden önce en azından bir iki saat dinlenmek üzere yatağına geri döndüğünde bu sefer uyudu.

İki saat sonra telefonun alarmıyla sıçrayarak uyandı. Ekranda, başta Baran ve Kuzey olmak üzere, birçok arkadaşından mesaj bildirimi vardı. Babasıyla ilgili tek paylaşım yapamadığını bilen dostları, endişe yüklü mesajlar yollamışlardı. Bir yandan hazırlanırken bir yandan da her şeyin yolunda olduğuna dair cevap yazdı her birine.

Baran “İki dakika konuşalım uygunsan” diye yanıtladı kadını. Onun radarından bu kadar kolay kurtulamayacağı ortadaydı. Sesini duymadan ikna olmayacaktı. Aradı Baran’ı. Sadece babasını özlediğini, sorun olmadığını anlattı. Ne diyecekti, kendini hamster gibi hissettiğini, babasından başka onu gerçek anlamda seven hiçbir erkek olmadığını düşündüğünü mü anlatacaktı?

Baran’la kapattıktan kısa bir süre sonra bir kez daha çalmaya başladı telefonu. Kuzey’di. Daha dün gece ikisinin de çok da umrunda olmadığını düşünürken ne olmuştu şimdi bu adamlara? Kendisindeydi belki de sorun…

Açtı telefonu. Bu kez de Kuzey’i her şeyin yolunda olduğuna dair ikna etti.

Yolunda mıydı peki gerçekten?

Kuzey’le konuşması bittikten sonra telefonunu sessize alıp çantasına attı. Kapıyı kilitleyip evden çıktı. Cadde boyunca, İsPark’ın katlı otoparkına kadar hızlı adımlarla yürüdü. Arabasını aldıktan sonra çekimin yapılacağı stüdyoya doğru yola koyuldu.
 
 

29 Ocak 2021, Cuma

 
Yumuşatıcı reklamı da, Pelin’le birlikte yürüttükleri proje de bitmişti. İstanbul bir kez daha üzerine üzerine geliyordu. Kaçması gerekiyordu. Peki ama nereye?

Kazdağları mesela?

En son yıllar önce eski eşiyle gitmişti. Ne hafta sonuydu ama, diye düşündü bir an. Ufak bir dağ evinde kalmışlardı. Alev alev yanan şöminenin önüne yerleştirilen yataktan hiç çıkmamışlardı neredeyse. Mutlu günlerden bir anı sadece, diye hatırlattı kendine. Hatta anının tamamı bile mutlu değildi. Son akşam Pamir’e “Başka bir kadından çocuğum olsa kabul eder misin?” diye sormuştu. Kabul eder miymiş! Beyinsiz!

Sonra bu “beyinsiz”i kime söylediğini düşündü bir an. Hadsiz eski kocasına mı, ona bu soruyu sorabilecek cüreti veren kendi eski haline mi? “Her ikimize de gelsin o zaman” dedi sinirle. Neyse ki kendisi ahmaklığı bırakıp sonunda boşamıştı zatını her kadının sahibi sanan bu adamı.

Kendisini sinirlendiren her anıyı düşünmeyi kesmek için yaptığı gibi başını iki yana salladı. Düşünceler nesneler olsaydı, yere düşüş sesleri duyulurdu.

Vazgeçti Kazdağları’ndan. Daha fikri bile bu anıların hücumuna neden oluyorsa orada tek başına kaldığında yaşayacaklarını hayâl etmek çok da zor değildi. Peki o zaman neresi, diye yeniden düşünmeye başladı.

Ağva?

Evet, evet. İstanbul’dan kaçılabilecek yegane destinasyonların başında geliyordu Ağva ne de olsa. Internet’te ve biraz da Instagram’da otelleri inceledi. Ağva’ya daha önce birkaç kez gitmişti. Neyse ki eski kocayla değil. Gene de bir otelde ikinci kez kalmayı sevmezdi. Farklı bir tane seçti. Otelin içindeki taş evlerden birinde kalacaktı. İçinde şömine de vardı. Daha ne olsundu. Karar verilmiş oldu, bu hafta sonu karantinası Ağva’da geçecekti.

Rezervasyonu yaptı. Akşam yemeğinden önce otelde olmak istiyordu, hatta gün batımına yetişse fena olmazdı.

Hızlıca yanına alacaklarını toparladı. Yatağın üzerinde açık duran bavulu ve eşyalarıyla bir fotoğraf çekti. “Behlül kaçar”4 minvalinde bir şeyler yazıp Instagram’da paylaştı.

Otoparktan çıkmadan önce harita uygulamasına otelin adresini girdi. Trafik yoktu ve yol iki buçuk saat gösteriyordu. Araba kullanmayı sevdiğinden bu onun için yolculuk dahi sayılmazdı. Müzik uygulamasından hareketli parçaların olduğu listeyi seçti. Trinidad Cardona’dan Dinero ilk parçaydı. Arabanın içinde olsa da dans etme arzusunu durduramadı. Telefonunu mıknatıslı tutucuya yerleştireceği sırada ekranına Kuzey’den mesaj düştü; “Pişt? Nereye?”

Nereye mi? Kuzey nereye gittiğini mi merak ediyordu?

Tabii, aslında Pamir’in bu tarz kaçamakları genelde bir adamla olurdu. Ama bugüne kadar Kuzey’in bunu sorguladığı görülmemişti.

Çok bunaldığını, hafta sonu evde kalmak istemediği için Ağva’ya gidiyor olduğunu yazdı. “Ben de bana geleceksin diye heyecanlanmıştım” diye cevapladı Kuzey.

“Davet ettiğini hatırlamıyorum 😉” yazdı Pamir.

“Edeyim o zaman. Gel lütfen 😘”

Cevap yazmadı Pamir, kontağı çevirdi, yola çıktı.

Bir ara trafiğe yakalansa da üç saat sonra Ağva’ya varmıştı.

İki dere arasına kurulmuş kasabanın Göksü Deresi’ne olan kıyısında butik oteller bulunuyordu. Her biri birbirinden şık ve otantik bu mekanlar, konuklarına, şehirden kısa süreliğine kaçmak için hoş bir alternatif sunuyordu.

Otelin ana binasındaki resepsiyonda giriş işlemlerini yaptıktan sonra dere kenarında yer alan alan taş evlere kadar bir görevli eşlik etti Pamir’e.

İçeri girdiğinde otel konusundaki seçiminden memnun, etrafa göz gezdirdi. Salon ve yatak odasını ayıran beyaz tuğla duvarın iki yanı açıktı; yatak odası ve oturma alanı arasındaki geçiş bu bölümlerden sağlanıyordu. Duvarın ortasında ise siyah granitten ince uzun bir şömine vardı. Hem yatak odasına hem salona açılan şömineyi çabucak tutuşturdu görevli.

“Kaloriferler yanıyor, yedek odunlar şöminenin altındaki bölümde. Yeterli gelmezse istediğiniz saatte resepsiyonu arayabilirsiniz. Bir arkadaşımız odun getirecektir kısa sürede” dedikten sonra yardımcı olabileceği başka bir şey olup olmadığını sordu ve çıktı.

Arka tarafa geçip bavulunu yatağın üzerine bıraktı. Şöminenin karşısına yerleştirilen karyolanın sol tarafında yere kadar uzanan bir pencere ve verandaya açılan cam bir kapı vardı. Yatağın sağ ön kısmında büyükçe bir jakuzi, sağ arkada ise tuvalet ve duşun olduğu banyo yer alıyordu.

Yeniden salon kısmına geçti. Açık mutfaktaki mini buzdolabından bir bira aldı. Verandaya salondan açılan kapıdan çıktı. Yakaladığı gün batımını sallanan sandalyenin üzerinde birasını yudumlayarak selamladı.

“Kimin bir erkeğe ihtiyacı var ki?” dedi zihnindeki ses.

“Benim, lanet olasıca” diye tersledi içindeki Pollyanna’yı. “Buraya insan yalnız gelir mi? Ne yapacağım şimdi ben koca hafta sonu?”

Bu sefer içindeki sarkastik, kahkahalar eşliğinde, “Bol bol kitap okursun” diye cevapladı onu.

“Ooo maşallah, uzun süredir sesiniz sedanız çıkmıyordu. Hep birlikte geri dönmeye mi karar verdiniz?”

Sessizlik. Cevap yoktu. “Çok şükür, sustunuz.”

Birkaç fotoğraf çekip Instagram’da paylaştı. Ardından akşam yemeği için ana binaya geçti. Ve evet yanına kitabını da aldı.

Yemek salonunun ortasında dört tarafı açık bir şömine büyük alevler yayarak yanıyordu.

Şöminenin her cephesine koltuklar yerleştirilmişti. Onların da etrafında yemek masaları vardı. Birine geçip oturdu, kısa süre sonra bir garson gelip menüyü uzattı. Günün çorbası ve ızgara tabağı; seçimi buydu.

Acıkmıştı, iştahla bitirdi tabağındakileri. Şarabını ve kitabını alıp şöminenin karşısındaki koltuklardan birine geçti. Yarım saat geçmeden gözleri kapanmaya başlamıştı. Son bir iki günü sadece birkaç saatlik uykularla geçirmişti. Odasına dönmeye karar verdi.

Serin havaya çıkıp taş eve doğru hızlı adımlarla yürüdü. İçeri girdiğinde şöminenin sönmekte olduğunu fark etti. Alttaki bölümden aldığı odunları köz haline gelenlerin üzerine yerleştirdi. Odunlar kuruydu, kolayca alev aldı.

Üzerini değiştirip kendini yatağa attı. Alevleri bir iki dakika dahi seyredemeden uyuyakaldı.
 
 

30 Ocak 2021, Cumartesi

Uykusunu aldığından değil de üşüyor olduğundan uyandı. Kalorifere güvenmemesi gerektiğini biliyordu. Şömine de gece sönmüştü.

Yataktan kalktı. Ayakları taş zemine değince soğuktan irkildi bir an. Parmak ucunda seri adımlarla şöminenin başına geçti. Odunların dizili olduğu alt bölümde çıra görmüştü dün gece. Alta çıraları, üzerlerine gürgenleri, en üste de meşe gelecek şekilde odunları dizdi. Çırayı tutuşturdu. Birkaç saniye içinde odunlar alevlendi. Aferin bana, diye düşünüp koşar adım yatağa geri döndü.

Yeniden uyuyamadı. Kahvaltı etmeye gidebilirdi. Fakat oda ısınana kadar yataktan çıkmayı istemedi. Dona dona giyinmek hiç de cazip gelmiyordu. Başucundaki komodinin üzerinden kitabını aldı. Bir saat kadar okudu. Arada kalkıp birkaç odun daha attı şömineye. Şimdi gürül gürül yanıyordu, kulübe de oldukça ısınmıştı.

Telefonunu eline alıp biraz sosyal medyada oyalandı. Ağva fotoğraflarına birçok mesaj gelmişti. Doğrudan Mesaj bölümünde şaşırtan bir tane vardı.

Eren.

Baran’la yakınlaşmaya başladıkları dönemde Eren’le de konuşma trafiği artmıştı. O dönem “Baran mı, Eren mi?” diye dahi düşünmüştü fakat Baran’ın ilgisinin yanında Eren’in nadir sunduğu hamleleri etkisiz kalmıştı. Baran’la ilişkisi başladıktan sonra da o belli belirsiz yakınlaşmayı da Pamir durdurmuştu.

Aylar sonra gelen bu mesaj şaşırtmıştı Pamir’i. Bir iki cümleyle karşılık verdi. Ve arkası geldi yazışmanın. Yarım saat boyunca kelimelerini ekrana gülümseyerek tuşladı. Konuşmanın sonunun gelmeyeceğini anlayınca bir yandan da üzerini değiştirmeye başladı. Eşofman ve spor ayakkabılarını giydikten sonra anahtarı alıp çıktı evden. Restorana geçti. Dün gece oturduğu masaya oturdu. İnsan en hızlı alışkanlık geliştiren canlı olmalıydı.

Kahvaltı boyunca da yazıştı. Masadan kalkıp gene dün gece oturduğu koltuklara geçtiğinde de.

Eren de onunla aynı bölümden mezundu fakat farklı bir üniversiteden. Bir yıl önce aynı projede yer aldıklarında tanışmışlardı. Her şeyin online halledildiği günümüze pandemi şartları da denk gelince tanışıklıkları sanal boyutta kalmış, yüz yüze gelmemişlerdi.

Elbette sosyal medya hesaplarından birbirlerini takip ediyorlardı. Fakat hikaye paylaşımlarına emojilerle karşılık vermekten öteye pek bir iletişimleri yoktu. Geçen yaz biraz biraz konuşmaya başlamışlardı ki Pamir, Baran’la birlikte olmaya başlayınca bu konuşmalardaki hevesli halini geri çekmişti. Eren de ısrarcı bir karakter olmadığından gene emoji ile iletişim kurma seviyesine gerilemişlerdi. Bu yüzden bugün olan ve saatlerce süren bu yazışma ilginçti.
 
 

Devamı için tıklayınız.

 
 

Didem Çelebi Özkan

 
 

Notlar & Açıklamalar:

 
* Bu bölüm için seçtiğim parça 👉🏻 Mystery, Vera
 
 
1 Şpagat: Bölünme, bacakların birbiriyle aynı hizada olduğu ve zıt yönlerde uzandığı fiziksel bir pozisyondur. – Wikipedia    ⇡⇡⇡

2 Chardonnay: Chardonnay, beyaz şarap üretiminde kullanılan bir yeşil üzüm çeşididir. Çeşit, doğu Fransa’nın Burgundy şarap bölgesi kökenlidir, ancak günümüzde İngiltere’den Yeni Zelanda’ya kadar şarap üretilen çoğu bölgede yetiştirilmektedir. – Vikipedi    ⇡⇡⇡

3 Narcissus: Yunan mitolojisinde Narkissos adıyla sözü edilen, adını narsizme, narkoza, bir çiçek familyasına (nergisgiller) ve bir çiçeğe vermiş olan Narsis (ya da Narkissos), Klasik Mitoloji’deki bir kahraman olup, öyküsünün kaynağı Antik Yunanistan’daki Elefsis Gizemleri inisiyasyonudur. – Vikipedi    ⇡⇡⇡

4 “Behlül kaçar”: Halit Ziya Uşaklıgil’in Aşk-ı Memnu kitabının Hilal Saral yönetmenliğindeki televizyon dizisi uyarlamasında Behlül karakterinin vazgeçilmez repliği. Bu replik dizinin ardından dillere pelesenk olmuştur.    ⇡⇡⇡
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

22 YORUMLAR

  • Yanıtla Metin Çoban 17 Nisan 2021 at 20:20

    Pamir’de Elektra kompleksi var. Böyle kadınlar genelde, baba düşkünü, anneyi önceleri göz ardı eden kadınlardır. Hayatlarında aradığı erkek, baba figürüne yakın olmalı ya da benzeşmeli. Hâlâ o adamı da bulmuş değil. Dediğim gibi, Pamir’in yolu bir gün tanıdığımız bir adamla kesişecek. 😃

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 17 Nisan 2021 at 21:46

      Freud’u hiçbir zaman sevmedim 🙈😂
       
      N’apsın Pamir; en azından denemekten vazgeçmiyor 😉 Ayrıca sizi dinlemiş bence Pamir, Metin Beyciğim. “Dünyada sadece Baran ve Kuzey yok” dememiş miydiniz birkaç bölüm önce 🙃
       
      Facebook’ta
      yorumları okuyorum da okurların bir kısmı çok sevmiş Pamir’in bu son derece özgür hallerini, bir kısmı da üçüncü bir adamın ortaya çıkışından şokta 😂 Oysa Pamir daha yeni başlıyor. Yedinci bölümü paylaşırken vites yükseltiyoruz yazmıştım. Bunlar daha ilk hızlanmalar 😁
       
      Çok teşekkür ederim yorumunuz için.
       
      Sevgiler

      • Yanıtla Melda Saldırış 18 Nisan 2021 at 03:30

        Hani en sevdiğin diziyi izlerken vaktin nasıl geçtiğini anlamazsın da sona gelince bir sızı kaplar içini; aldığın keyfe karışır, bitişin hüznü… Bir sonraki bölüme kadar geçmesi gereken vakit gözünde büyüse de hayata bağlar seni o heyecan. İşte tam o noktadayım ☺️
         
        Yüreğine, kalemine sağlık canikom 🙏💙

        • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 18 Nisan 2021 at 07:58

          Bi’ tanecimmmmmmm;
           
          Ne kadar mutlu oldum yorumunu görünce. Her bölüm sonrası telefonda kritiğini yapıyoruz birlikte ama böyle yazılı olarak görmek çok çok güzeldi.
           
          Ayyy gerçekten lanet pandemi. Bir araya gelmemiz lazım en kısa sürede. Devamı içn birkaç çatala ayrılıyor fikirlerim. Sen ve Ilgın’la konuşmam lazım yazmadan önce 🙃 Nasıl devam edeceğime karar veremiyorum 🤔 Dur, ben en iyisi arayayım bugün seni 😁😁
           
          Öpüyorum canikom ❤️🤗😘

  • Yanıtla Saadet Akdı 18 Nisan 2021 at 12:08

    Kadın ve erkek arasındaki duygusal farklılığı, yapmacık olmadan tüm ruhuyla sevebilen kadınların hep böyle adamları kendine çekiyor olmasını ve yüreğindeki sızıyı dindirmek için oradan oraya savrulmasını çok güzel işliyorsunuz. Çok beğenerek ve hayranlıkla takip ediyorum Didem Hanım harikasınız 💙

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 18 Nisan 2021 at 12:41

      Saadet Hanımcım, ne kadar mutlu ettiniz yorumunuzla. Bazen yazdıklarımın okurdan alabileceği tepkiden korkuyorum. Erkeğe tanınmış özgürlüğü talep eden ve bunu alan bir kadın, toplumun genel “kadın” algısını bozuyor.
       
      Vee savruluyor olmasını yakaladığınız için de ayrıca teşekkür ederim. Acıdan kaçmaya çalışırken tutunduğu dalların da kopuyor olduğunu anlatmak istemiştim. Hepsini fark etmiş olmanıza çok mutlu oldum. Var olun, günümü aydınlattınız.
       
      Sevgiler ❤️❤️❤️

  • Yanıtla Ayşegül Milli 18 Nisan 2021 at 22:18

    Devamını sabırsızlıkla bekliyorum.

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 18 Nisan 2021 at 22:20

      Çok mutlu oldum ilgiyle takip etmenize. Bundan sonra bölümleri ikli haftada bir değil, haftada bir yayınlayacağız 😁
       
      Her cuma görüşmek umuduyla sevgiler 🤗❤️

      • Yanıtla Ayşegül Milli 18 Nisan 2021 at 23:13

        Süper o zaman Pamir’i çok beklemeyeceğiz. Umarım Pamir gerçek bir insandır, roman kahramanı değildir 🥰🥰🥰

  • Yanıtla Arcturus 19 Nisan 2021 at 10:02

    Manadır insanı yücelten ya da yerin yedi kat altına sokan… Olaylara yüklediğin anlamlar seni ya sen yapar, ya da senin olmak istediğin. En zoru da bu seçim, değil mi 🙂 Gerisi teferruat.

  • Yanıtla Atakan Balcı 20 Nisan 2021 at 19:31

    Bu kafa karışıklığını, bütün bu hızlı gelişmeler üzerine, bekliyordum ve sanki kaçınılmazdı. Bu kafa karışıklığının sonrası çok şeye gebe bence!
     
    Kalemine, düşlemine sağlık!
     
    🥰🙂🥰

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 22 Nisan 2021 at 20:01

      “Kaos”un ardından “Kozmoz” da gelebilir 😉
       
      Bazen yeni bir düzen için önce her şeyi yere saçar, sonra yeniden dizeriz. Belki Pamir de yeni bir düzen için kaos yaratıyordur 🤔
       
      Yorum için çok teşekkür ederim canım 🤗

  • Yanıtla Ilgın Cenkçiler 20 Nisan 2021 at 21:57

    Espirili cümlelere bayıldım 💜

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 22 Nisan 2021 at 20:02

      Ben de yorum yazan o güzel kalbine bayılıyorum ❤️😘

  • Yanıtla Nimet Canbayraktar 21 Nisan 2021 at 16:45

    Öncelikle, her cuma devam etmesine sevindim doğrusu.
     
    Pamir gittikçe daha cesur olmaya başladı galiba. Kurgu ve gerçek iç içe, çok güzel ve zevkle okunan bir hikaye Didem Hanım.
     
    Merakla bekliyorum neler olacak? 🤔🥰
     
    Sevgiler….

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 22 Nisan 2021 at 20:03

      Nimet Hanımcımmmmm; ne güzel yorumunuzu okumak, romanı takip ettiğinizi öğrenmek.
       
      Çok teşekkür ediyor, kocaman öpüyorum 😘😘😘

  • Yanıtla Hande S. Sinan 24 Nisan 2021 at 10:13

    Pamir’i ne kadar çok erkek çevrelemiş, adeta kadının bir boş anında avlanacağı umudu var hepsinde… Diğer yandan, Pamir bir kraliçe arı gibi, o ne isterse o…

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 24 Nisan 2021 at 11:08

      Vaovvvvv bayıldım, harika yorum. Pamir okusa o da çok severdi; “O ne isterse o.” 😁
       
      Çoook teşekkür ederim bi’ tanecim. Senin yorumlarını okumak bir zevk 🤗❤️

  • Yanıtla Pelin Öncüoğlu Işık 3 Mayıs 2021 at 00:58

    Didemcim ellerine sağlık. Hiç beklemedigim bir anda üçüncü bir erkek karakter girdi. Bu ters köşeye bayıldım. Pamir’in babasıyla ilgili kısımlar resmen yüreğimi sıktı. Acısını içimde hissettim.
     
    Kalemine sağlık ❤️

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 3 Mayıs 2021 at 11:22

      Pamir bu, beklemek pek onluk değil 😂 Eren’le bir ilişki dener ve o da istediği gibi yürümezse gene de yılacağını sanmıyorum. Ultimate optimist 😁 “Next” diyecektir 😉
       
      Babalarına düşkün kız çocukları, -ben de onların başında geliyorum- babanın kaybından sonra oldukça sarsılıyor. Pamir de birçok kadın gibi babasını arıyor erkeklerde ama kaçırdığı şu; babasının sevgililik hallerini annesine sormalı önce. Yani o çok tapılan babalarda aranılan “kendineden öte” sevme durumunu hiçbir erkek veremez, o bambaşka bir duygu durumu çünkü. Tıpkı erkeklerin de “kendini yok etme pahasına onlara adanan” annelerini sevgililerinde aramaları gibi, onlar da asla bunu bulamayacak.
       
      Ben bu anne-baba takıntısını ya bu hikayede ya da başka birinde anlatayım 😉 İlham oldun baby 😘
       
      Seni kocaman öpüyorum canikom ❤️

  • Yanıtla Pelin Öncüoğlu Işık 3 Mayıs 2021 at 11:31

    “Babasının sevgililik hallerini annesine sormalı” 👍🏻 aynen öyle. Ben de senin gibi babaya düşkünlerdenim, biliyorsun. Ama bir de anneme soralım 😂
     
    Çoğu zamanda Onur’un hareketlerine “Ah işte babam” diyorum. Ama sanırım biz babaları ve anneleri idealize ediyoruz gözümüzde. Babaların iyi yönlerini sevgililerde bulabildiğimiz sürece sorun yok bence 😂🙈

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 3 Mayıs 2021 at 11:59

      Gerçekten bayılıyorum Onur’la ilişkinize 🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿 İnsanın kocasında çok sevdiği babasını görebilmesi herhalde oldukça düşük olasılıklardan biridir. Kocaman sarılıyorum ikinize de 🤗🤗🤗❤️

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan