İçimdeki Sesler

40’lı Yaşların İtirafları

15 Aralık 2020

Yazı: 40’lı Yaşların İtirafları | Yazan: Demet Uncu

Hiç aklımda yokken; Alexandra Potter’ın “40’lı Yaşların İtirafları | Nasıl Batırdım?” kitabını büyük bir keyifle okumayı bitirdikten sonra, aklıma düştü bu soru. Eee, ben de 40 küsürlü yaşlardaydım, itiraf edeceğim bir şeyler olmalıydı, değil mi?

Bir bakalım mı o zaman, hep birlikte. İlk itirafım; “Uzun vadeli planlar beraberinde hayal kırıklıkları getiriyor” olurdu sanırım. Hayatı kontrol altına almaya çalışırken harcadığım enerjiyi, hayatın bana sunduklarını kabullenme sürecine vermeliydim, derdim. 40 yaşımdan sonra bunu yapabilmeyi başarabildim sanırım. 🙂

Detaylarda boğulma, daha yalın ve basit yaşa, büyük resmi görmeye odaklan. Bazen o kadar ince detaylarla uğraşıyorsun ki o konuyu çözebilmek için harcadığın saatler uzadıkça uzuyor. Ve sen akıp giden zamanı kaçırıyorsun çoğunlukla. Belki o geçen sürede, yağmur başladı ve sen o yağmurun camına vurup çıkardığı sesleri duymadın. Gökyüzünde oluşan, o muhteşem gökkuşağını fark etmedin. Yağmurdan sonraki, o güzelim toprak kokusunu ciğerlerine çekemedin. Sonra içeri geçip bir bardak sıcak çayını yudumlayamadın. Aslında ne kadar çok şeyi kaçırdın, farkında mısın? Hep içinde, işini hakkıyla yapabilmek endişesi vardı ve sen bu kısacık anlara odaklandığında, ilgilendiğin işleri eksiksiz yapamayacağını düşündün. Ama en sonunda anladın ki; aslında işini layıkıyla yapmanın, bunlarla hiçbir ilgisi yoktu.

Kendine Zorbalık

40’lı yaşların en büyük katkısı, belki de kendime şefkat göstermeyi öğrenmem oldu. Hâlen de öğreniyorum. Bu konuyu “Şefkat: Kendime” başlıklı yazımda derinlemesine ele almıştım, meraklısı için hatırlatmak isterim. 😊

Evet, bu yaşlar, en büyük zorbalığı kendime yaptığımı fark ettiğim yaşlar oldu. Kendime kanaat notu bile kullanmadan, acımasızca eleştirdiğimi anladım. İyi ki de anladım, yoksa hayat gerçekten böyle devam edemezdi, büyük ihtimalle sağlık sorunları ortaya çıkardı. Bu yaşlara çok şükür, ne diyeyim.

Başka neler itiraf edebilirim sizlere?

Bir düşüneyim…

Her şeyin dört dörtlük olmayacağını, hayatın planladığım gibi olamayabileceğini ama planlamadığım şekliyle bana gelen hayatı sabırla karşılamayı, sadeliğin ve basitliğin içerisinde saklı olan mutluluğu ve huzuru bulabileceğimi anladım. Biliyorum, yazıldığı kadar kolay hayata geçirilmiyor bu söylediklerim ama sanırım 40’lı yaşlarımın ortalarında, içimde kendi kaderimle barıştım ben. En azından, aramızı bir süredir düzelttiğimizi söyleyebilirim. 😊

Ruhun İstekleri

Bu yaşlar, benim hayallerimin de yaşları oldu aslında. Şimdilerde daha çok, olması gerekene değil, olmasını istediklerime odaklanmaya çalışıyorum. 40 küsürlü yaşlara kadar olması gerekenleri, olması gerektiği gibi yapmaya çalıştım. Yaşadığım hayat tarzının dışında, başka türlü bir hayatın adımlarını, şimdilik, kendi içimde atabileceğimi gördüm. Doğayla iç içe olabileceğim, mevsim geçişlerini fark edebileceğim ve hissedebileceğim yavaşlıkta akan hayalimdeki hayatta, daha küçük hedeflerle mutlu olabildiğim bir yaşam alanı canlandırabiliyorum zihnimde. Ne güzel, 40 küsürlu yaşlarda olsam da, benim de hayallerim var artık. 😊

Yeni şeyler denemeyi, farklı şeyler öğrenmeyi ve öğrendiklerimin içimde yarattığı heyecanı hissettiğim yaşlardayım. Yediğime, içtiğime gösterdiğim özenle birlikte, ara sırada kendimi ödüllendirmenin de çok da bir zararı olmayacağını anladığım yaşlardayım. Bu kadar katı olmamalıyım gerçekten; hayat kısa ve zaman akıp geçiyor, ben istesem de istemesem de.

Sadece bedenimi değil, ruhumu beslemenin de öncelikli olduğunu; ruh sağlığımı korumak, içimi karartmamak için ümit kapımı hep aralık bırakmanın önemini de anladım. Bunu nasıl yapabileceğiniz konusunda sizlere verebileceğim “hap” önerilerim yok maalesef. Ama bu yaşlar, herkesin nerelerde huzur bulduğunu, neleri yaparken keyif aldığını, sakinleyip, dinginleştiğini bulduğu yıllar bence. Her ruh biricik olduğu için, sunulan öneriler de farklı farklı olacaktır tabii.

Eğer bana bu soruyu soruyorsanız; ben doğaya baktığımda, hafif bir müzik dinlediğimde, yumuşacık bir battaniyenin altında sıcak çayımı veya kahvemi yudumladığımda, yağmurun, dalgaların sesini dinlediğimde dinginleşiyor ve huzura eriyorum diye cevaplayabilirim.

40 küsürlu yaşlarda; hareketin önemini daha çok anladığımı itiraf etmeliyim. Yürüyüşün, pilatesin sağladığı zindeliğin, rahatlamanın ve esnekliğin; gelen yaşlara yatırım olduğunu düşünüyorum. 😊

50 yaşıma gelene kadar, mükemmel olmayanın güzelliğini, yani kusurlu olanın güzelliğini daha iyi görebileceğim ve anlayacağım. Bunu başarabilsem, hayat bana daha güzel ve renkli görünecek. Bunun da farkına bu yaşlarda vardım. 😊

Gelelim, dostluklar, arkadaşlıklar kısmına. Bu yaşıma kadar kurmuş olduğum birkaç sağlam dostluğun yeterli olduğunu düşünüyorum. Böyle hissediyor olmam, yeni kişilerle tanışmamı veya ilişki geliştirmemi engellemeyecek ama güvenebileceğim birilerine ihtiyaç duyduğumda, geçmişten beri gelen dostlarımı, arkadaşlarımı aramam yeterli olacak sanırım. Ailenin ise her şeyden önemli olduğunu, kimsenin onlar gibi sizi düşünüp, sevip, koruyamayacağını anlamam için, bu yaşlara gelmemin gerekmediğini de söylemeliyim. Her zaman böyle düşündüm ve bu düşüncem 40’lı yaşlarda da değişmedi.

Ve gelelim yol arkadaşınıza

Hayatınızda, ille de bir yol arkadaşınız olması gerektiğini düşünmüyorum ama varlığının olması sizin için büyük bir nimet olacaktır, onu da söylemeden geçemeyeceğim. İyisiyle, kötüsüyle hayatı birlikte göğüslediğiniz, birbirinizden beslendiğiniz, içinde kendi alanlarınızı yarattığınız bir birlikteliğiniz varsa hep sözcükler ile değil de bir bakışınız veya duruşunuzla sizi anlayan sizi mutlu etmek için gönülden çaba gösteren bir yol arkadaşı bulmuşsanız sırtınız pek yere gelmez diyebilirim. 😊

Sizleri Potter’ın 40’lı yaşlar için söylediği birkaç cümle ile başbaşa bırakıyor, itiraflarınızı duymak için şimdiden sabırsızlanıyorum.

“Kırklarımız ve sonrası; çünkü hayatlarımızın bu dönemi, planlanmamış veya hoş karşılanmayan ama bizi korkunç olduğu kadar harikulade olan yeni ve farklı yollara sürükleyen bir değişiklikler ve yeniden bulmalar, bir bitişler ve başlangıçlar zamanıydı.”

Sevgilerle,
Demet Uncu

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

10 YORUMLAR

  • Yanıtla Gökçe Çiçek Gönülaçar 15 Aralık 2020 at 13:36

    Kırklı yaşlarımı, otuzlu yaşlarıma göre çok daha dingin geçiriyorum. Çok şey öğrendim ama öğrenmenin yaşı yok. Yazdığın her şeye katılmakla beraber, bu yaşımda “Hayır” diyebilmenin hafifliğini deneyimledim. Hakkımı aramamın müşfik yollarını öğrendim. Anneme çemkirirken annemin neden haklı olduğunu daha net görebildim. Zaten yazmışsın ama eski arkadaşlarla çok daha derin bağlar kurduğumu çok arkadaş değil, az ve öz dostlukların kabul gördüğünü öğrendim. Bir beş yıl öncesi kapıları hızlı kapatıp ilişkileri anlaşmaları iptal ederken, daha sonra özleyip geri dönme isteğimi farkettim ve kavgacı yanımı törpüledim. Evet yaş alıyorum ama büyümüyorum. Elma şekerini ve çikolatayı çok seven o yaramaz Gökçe bir türlü büyümüyor işte.
     
    Ne güzel bir yazıydı. Durup düşündürdü. Gülümsetti. Farkına vardığımız nice yaşlarımız olsun.
     
    Kalemin hiç susmasın sevgili Demet 🙂

    • Yanıtla Demet Uncu 15 Aralık 2020 at 14:44

      Gökçeciğim, ne güzel itiraflar bunlar. Senin yazdıkların da beni gülümsetti, içimi ısıttı. Güzel yorumların ve kıymetli dileğin için çok ama çok teşekkür ederim.
       
      Sevgilerimle 😍

  • Yanıtla Nimet Canbayraktar 15 Aralık 2020 at 16:03

    Demet Hanım,
     
    Ben 40’lı yaşlarımı sürerken, çok sevdiğim bir yakınım, yanımda bir arkadaşına benden bahsederken, 40’lı yaşların en güzelini yaşıyor demişti. Çok hoşuma gitmiş ve düşününce hak vermiştim.
     
    Ben duygusal değil de fiziki bir özellikten bahsetmek istiyorum. 40’lı yaşlarda kadın, kadınlığın bütün üst meziyetlerine sahip, akıllı, deneyimli, müşfik, sevgi dolu, birçok şeyi hazmetmiş olabilir ama en güzeli, hayatında olabileceği en güzel (fiziki) yaşlarını yaşamaktadır. İnanın bu çok doğru. Ve yıllarca, hep aynı kalan fiziğiniz 55-60’lı yaşlarla birlikte, maalesef, minik minikte olsa değişimler göstermeye başlayacaktır.
     
    Yol arkadaşına gelince, evet söylediğiniz gibi bir yol arkadaşına sahip olmak, çok güzel ve özel bir şey. Beraber yaşarken, inanılmaz ve anlatılamaz bir mutluluk ama işte sonunda mutlak ayrılık olunca, geride kalan için bayağı zor oluyor.
     
    Dilerim, tüm arzu ettiklerinizi yaşayacağınız 40-50’lı yaşlarınız olur.
     
    Sevgiyle kalın.

  • Yanıtla Demet Uncu 15 Aralık 2020 at 16:49

    Nimet Hanımcığım, bu güzel yorumlarınızla çok mutlu ettiniz beni. Söylediklerinizi dikkate alacağımdan emin olabilirsiniz. Ne büyük şans ki yol arkadaşınızı; hayatta olmasa bile hep sevgiyle, hep güzel sözlerle anıyorsunuz. Bazen yaşadıklarınız yüzünden ona karşı duymuş olduğunuz hisleriniz, yola devam etmeniz için yeterli oluyor inanın. Kıymetli dileğiniz için çok ama çok teşekkürler.
     
    Sevgilerimle

  • Yanıtla Cem Albayrakoğlu 16 Aralık 2020 at 13:27

    Yazı başlığı çok etkileyici. Şöyle bir düşündüm okurken “Acaba itiraf edebileceğim ne var?” diye. Kendimle barışık bir kişi olarak zamanında her şeyi halletmişim galiba. Konu “pişmanlık” olsaydı bir dizi şey yazabilirdim sanırım…
     
    Zorbalık konusuna hiç girmeyeyim şimdi, durduk yere yakmayayım kendimi. Arkadaşların hikayelerini istersen bir ara anlatırım 🙂 🙂
     
    Ruhun istekleri zaten bende bildiğin üzere 10 numara 5 yıldız.
     
    Son olarak yol arkadaşı konusu var. Evet bence de çok önemli. Allah’ıma şükürler olsun, ben buldum darısı bulamayanların başına, diyeyim 😁
     
    Kalemine sağlık, her zamanki gibi gene okurken düşündüren bir yazı olmuş.

    • Yanıtla Demet Uncu 16 Aralık 2020 at 13:51

      Cemciğim, samimi itirafların için çok teşekkür ederim. Kendine zaman zaman zorbalık ettiğin doğru bence. Yaşamdaki an’ların farkında olup ufak şeylerden mutlu olabilmeyi yıllar öncesinden başardığını da görüyorum. Darısı başıma. 😊
       
      Söylediğin gibi Allah herkese kıymet bilen, sevgisini hissettirebilen yol arkadaşı nasip etsin inşallah. 🥰
       
      Yazımın düşündürtebilmesine de ayrıca çok sevindim. Tekrar teşekkürler. 🥰

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 17 Aralık 2020 at 08:27

    İnsanın kendiyle hesaplaşması cesaret istiyor, öncelikle bunu başarabildiğin için seni tebrik ediyorum canım. Yüzleşmenin ardından atılması gereken adım ise davranış değişikliği ki bu da kararlılık gerektiriyor. Ne kadar kararlı olduğunu da biliyorum. Ehhh gazan mübarek olsun canım 😉
     
    Öğrenme, aydınlanma ve büyüme kaç yaşında olursak olalım devam ediyor. Geçenlerde ortalama insan ömrünün “büyümek” için yeterli olmadığını düşünüyordum. Şöyle 300-400 sene yaşadığımızı düşünsene. 100 yaşındaki halimiz bile bize ne kadar toy gözükürdü 😉
     
    Gene birçok konuda düşündüren, sorgulatan bir yazı kaleme almışsın canım. İyi geldi 😉
     
    Öperim kocaman 😘

  • Yanıtla Demet Uncu 18 Aralık 2020 at 14:45

    Didemciğim, çok teşekkür ederim bu güzel yorumların için, mutlu ettin beni. İçsel hesaplaşmaların ve onların sonuçlarının davranışlarıma yansıdığının senin tarafından fark edilmesi ise benim için ayrıca kıymetli. 😊 Hiç değişmeyeceğini düşündüğün tavırlarının, kararlarının bile değiştiğini gördükçe, yaşadıkça söylediklerine katılmamak mümkün değil gerçekten. İyi hissetmene ayrıca mutlu oldum.
     
    Sevgiler canım.

  • Yanıtla Pınar Sude Genç 21 Aralık 2020 at 00:47

    Demet Hanım merhaba. Aslında bu yazıya uzuuun bir yorum yazmıştım, içimden geçenleri samimi bir şekilde ifade etmeye çalışmıştım. Fakat o esnada sitenin bakım vaktiymiş ve yorumum silindi maalesef. Öyle olunca benim de biraz hevesim kırıldı, uzun uzun yazmıştım çünkü (: Ama yine de yazınızla ilgili düşüncemi paylaşmak istedim. Kısaca; çok sevdim, çok beğendim. 🎈
     
    Kaleminize sağlık.
     
    Sevgiler

    • Yanıtla Demet Uncu 22 Aralık 2020 at 20:03

      Pınarcığımm yazmana cok sevindim. uzun uzun yazdığın itiraflarını elbette okumayı çok isterdim. Olsun, bir dahaki yazıma sözün olsun.
       
      Beğenmene cok sevindim.
       
      Sevgiler

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan