İçimdeki Sesler

Klasik Bir Pazar Günü

27 Ekim 2021

Öykü: Klasik Bir Pazar Günü | Yazan: Demet Uncu

Oturduğu koltuğun önündeki pencereden dışarısını izlerken akıp geçen zamanı düşünüyordu. Dalgın bakışları apartmanlarının önündeki ağacın dallarına konan serçelerle buluştuğunda, sabah onlar için yem bırakmadığını anımsadı. Hızlı adımlarla, mutfağa geçti. Yem kavanozu alıp salona döndüğünde camı ardına kadar açtı, pervaza epeyce yem bıraktıktan sonra yerine geçip onları seyretmeye devam etti. Kuşları çok seviyordu; onları anlatan kitaplar, yazılar okumaya başlamıştı son zamanlarda. En son “Kuşların Felsefesi” isimli kitabın anlatıldığı bir yazı okumuştu, çok keyif almıştı.

Pazar günü mahmurluğu ve sıkıntısı içinde bir şey yapmak isteyip istemediğini sordu kendi kendine. Yürüyüş yapmanın iyi geleceğini düşünerek kalktı, spor taytını, sweatshirt’ünü giydikten sonra yağmurluğu üstüne geçirip sahile indi.

Hava rüzgarlı, biraz da serindi.

Kapüşonunu başına geçirdikten sonra sahildeki yürüyüş parkuruna yöneldi. Sahil her zamanki gibi kalabalıktı. Yürüyenler, koşanlar, spor aletlerinin üzerinde egzersiz yapanlar, köpeğini gezdirenler…

Anlayacağınız, hayatına hareketi yerleştirmeye çalışan insanların sayısı oldukça fazlaydı. Yürümeye devam ederken rüzgarı ve hafif çiseleyen yağmuru yüzünde hissetti. Yürümeye devam ederken rüzgarı ve hafif çiseleyen yağmuru yüzünde hissetti. Adımları hafifçe hızlandı. Yol boyunca yaprakları sararan ağaçları, buz grisi rengine bürünmüş denizi, ayağının altındaki çıtırdayan yaprakları gözlemledi. Biraz olsun kafası dağılmış, iç sıkıntısı hafiflemişti.

Eve dönerken, sokak simitçisini selamlayıp bir simit aldı. Şimdi, kendisine şöyle güzel bir çay demleyip yanında çıtır çıtır simidini yiyecekti. Eve girince önce sıcak bir duş aldı, tüm kaslarının yavaş yavaş gevşediğini hissetti. Camın önündeki ağaçlara bakan koltuğuna yerleşti, ince belli bardağına koyduğu çayını yudumlayarak mis gibi kokan simidinden bir ısırık aldı.

Camın kenarına yerleştirdiği çiçekleri sulamayı ihmal ettiğini fark etti. Menekşeleri, orkideleri ve benjamini yeterli miktarı aşmamaya özen göstererek suladı. Gün boyunca televizyonu açmadı. Pazar günü olmasına rağmen evde vakit geçirmek için kumandaya elini sürmedi. Koltuğa oturduktan sonra kitabını okumaya devam etti. Yaklaşık bir saat sonra, gözleri kapanmaya başlayınca, kendini ikili koltuğa bıraktı. Yeşil renkli, yumuşacık dokulu battaniyesini üzerine örttü.
 
 

*

 
 
Annesi akam yemeğini hazırlıyordu. Bir pazar günü klasiği olan balık günüydü. Babasının Kadıköy Balıkçılar Çarşısı’ndan aldığı derya kuzuları, fırında mis gibi pişmeye başlamışlardı. Kıvırcıklı, bol rokalı ve minik kırmızı turpların da olduğu salata, büyükçe bir kasenin içerisinde masanın ortasında yerini almıştı. Mutfaktan yayılan mis gibi kokular salona doğru geliyordu.

Annesinde ise bir tedirginlik ve endişe vardı. Her ne kadar ona ve kız kardeşine belli etmemeye çalışsa da sürekli camın önüne gidip gelerek ters giden bir şeylerin olduğunu hissettiriyordu. Bir süre sonra annesinin endişesi giderek arttı ve babasına ulaşamadığını, çoktan eve gelmiş olması gerektiğini söyledi.

O uyurken balığın yanına tatlı almak için arabayla çıkmıştı. Evden çıkalı yaklaşık 45 dakika geçmesine rağmen dönmemişti, üstelik telefonunu da açmıyordu. Her ne kadar annesini sakinleştirmeye çalışsa da zaman geçtikçe kendisi de endişelenmeye başlamıştı.

Telefonuyla babasını aradı. Çalıyordu ama açan yoktu.

Tam aramayı sonlandıracağı sırada, babasının nefes nefese gelen sesini duydu.

“Kızım, geliyorum şimdi” dedi.

“Baba nerede kaldın? Çok endişelendik, neden telefonuna bakmıyorsun?” diye hafifçe serzenişte bulundu.

“Arabanın lastiği patladı kızım, yol kenarında onu değiştiriyordum. Telefona bakamadım. Söyle annene çıkarsın fırından balıkları, gelmek üzereyim” diye ekledi.

Yaklaşık 10 dakika sonra kapı çaldığında babasının elinden tatlı poşetini aldı ve ona sıkıca sarıldı, uzun süre bırakmadı onu.

“Dur kızım dur, sanki uzak bir yere gitmişim gibi ne oluyor böyle? Demek beni bu kadar özlediniz” diyerek, gülümsedi.

“Evet, baba özledik. Hem de çok.”
 
 

*

 
 
“Baba, baba” diye sayıklayarak, üzerindeki battaniyeyi yere doğru fırlattı. Gördüğü rüyanın etkisi ile yanağındaki gözyaşlarını sildi. Oysa ki babasını kaydedeli yıllar yıllar olmuştu. Ayağa kalktı, buzdolabına gitti, balığı dolaptan çıkarıp fırına verdi. Yanına küçük bir salata hazırladı. Ama yemeğin yanında tatlı yoktu, o akşam. Varsın eksik kalsındı. Zaten balığın da eski tadı kalmamıştı.
 
 
 
 
Demet Uncu
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

4 YORUMLAR

  • Yanıtla Nimet Canbayraktar 27 Ekim 2021 at 16:50

    Eyvah dedim, kaza falan geçirdi, telefona yabancı bir ses yanıt verecek derken, babanın dönüşüne çok mutlu oldum ama sonra çok fena.
     
    Tüm hayatım boyunca babası olanlara hep özendim, biraz da kıskanarak. Benim sadece 7 yıl babam vardı, onun da büyük bir kısmını hatırlamıyorum zaten. Tüm babalarla evlatlarına (tabi hak edenlere) sağlıklı ve mutlu yaşamlar…
     
    Sevgiler

    • Yanıtla Demet Uncu 27 Ekim 2021 at 16:54

      Nimet Hanımcım, güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim. Yazılarımı okumanız, ardından yorumlarda bulunmanız beni çok mutlu ediyor inanın. Babacığınıza Allah’tan rahmet diliyorum.
       
      Çok sevgiler.

  • Yanıtla Pınar Sude Genç 7 Kasım 2021 at 08:50

    Çok güzel yazmışsınız, gerçekten çok beğendim Demet Hanım. Ayrıca okuduğum her öykünüzde, betimleme becerinize hayran kaldığımı söylemek istiyorum.. (:

  • Yanıtla Demet Uncu 8 Kasım 2021 at 10:43

    Pınarcığım, beni çok mutlu ettin ve haftamın güzel başlamasına vesile oldun. 😍 Hayranlığın için hem teşekkürlerimi hem de mahcubiyetimi iletmek istiyorum sana. Nazik yorumun için tekrar tekrar teşekkürler. 💕

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan