İlişki Durumu: Karışık

Dip | Bu Geceyi Bana Borçlusun!

3 Haziran 2022

Öykü: Bu Geceyi Bana Borçlusun! | Yazar: Burak Süalp

Değerli okurumuz, bu sayfada yer alan metin küfür, şiddet, cinsellik gibi yetişkinlere hitap eden içerik barındırmaktadır.
18 yaşından küçüklerin okuması için uygun değildir.


İndeks

Dip | Bölüm 1
Sevgilin mi? | Bölüm 2
Sevişelim mi? | Bölüm 3
Bu Geceyi Bana Borçlusun! | Bölüm 4

 
 
Gece kulübünde tanıştıkları Müge ve Kathleen ile vakit geçiren çiftimizin keyfi oldukça yerindeydi. Ayça’nın sıcakkanlı girişimleri sayesinde Müge’nin sevgilisi Tunç’un misafiri olmuşlardı. Ancak kulübün sahibi Tunç yanlarında fazla vakit geçirmemiş, işlerini bahane ederek odasına kaçmıştı.

Başlangıçta o gece dışarı çıkmak konusunda oldukça gönülsüz olan Ali’nin modu tamamen değişmiş, Ayça ve Müge’nin tuvalete gitmeleriyle birlikte Kathleen’le baş başa kalmanın tadını çıkartıyordu. Bir yandan ağır ağır sallanarak dans ediyorlar diğer yandan da sohbete devam ediyorlardı. Kulaklarını dolduran elektronik müzik nedeniyle birbirlerini duyabilmek için konuşurken yakınlaşıyorlar, sık sık temas ediyorlardı. Alkolün de etkisi ile iyice havaya giren Ali, bir şeyler söylemek için kulağına her yaklaştığında elini beline attığı İrlandalı kadının kokusunu içine çekiyordu.

Ali ve Ayça ile tanışmaktan ve gecenin renklenmesinden çok hoşnut olan Kathleen bir yandan bu ilginç çifti anlamaya çalışırken diğer yandan da adamla flört etmekten kendisini alamıyordu. Kafasındaki olumsuz Türkiye imajı Londra’da Müge ile ev arkadaşlığı yaptığı yıllarda oldukça değişmişti. Yine de bu kadarını beklemiyordu. Şimdi şahsen tanık olduğu eğlenceli gece hayatı, modern yaşam tarzı, ilişkilerdeki bu rahatlık onu da etkilemişti. Doğulu, geri kalmış ülke imgesi aklından neredeyse tamamen çıkmak üzereydi. Sözü fazla dolandırmadan Ali ile Ayça’nın ilişkilerine getirdi.

– You are a lovely couple. I’m impressed with the energy of your relation! Tell me, how long have you been together? (Çok hoş bir çiftsiniz. İlişkinizin enerjisinden çok etkilendim. Söylesene, ne zamandır birliktesiniz?)

– We met almost a year ago. It was one of the tours I guided. We were trekking the famous Lycian Way. I was influenced by her never ending energy, in addition to her beauty. You can see, SHE has that source. (Bir yıl önce tanıştık. Turlarımdan birinde. Güzelliğine ek olarak hiç bitmeyen enerjisinden etkilendim. Gördüğün gibi, enerjinin kaynağı o.)

İlişkilerinde zorlandıkları bir dönemden geçmelerine rağmen, Ayça’nın hakkını teslim etmeden yapamıyordu. Kadın hem güzel hem de çok renkliydi. Onunla birlikte kendi hayatı da canlanmış harika günler geçirmişlerdi.

Konuşmak için tekrar kulağına yaklaşan Kathleen’in teninin kokusu ile iç içe geçmiş parfümünü bir kez daha burun deliklerinden çekerek ciğerlerine doldurdu.

– But how do you still keep up so hot after a year? Tell me, what’s your secret? (Fakat bir yıllık ilişkinin üzerine nasıl hâlâ böyle ateşlisiniz? Söylesene, sırrınız nedir?)

– Good question. Especially nowadays which everything changes so quickly including relations. It’s not easy to maintain a relationship so long. I guess we are skilled in respecting each other. (Güzel soru. Özellikle her şeyle birlikte ilişkilerin de bu kadar çabuk değiştiği bugünlerde. İlişkiyi uzun süre yürütmek çok kolay değil. Sanırım biz birbirimize saygı duymaya devam etmeyi beceriyoruz.)

Ali cevabında samimiydi. O güne kadar bir dizi sorun atlattıkları ilişkilerinin hâlâ devam edebilmesinin belki de en önemli sebebi fikir ayrılığı yaşadıkları konularda ikisinin de çatışmadan kaçınmasıydı. Zaman içinde bu sayede çok değişmişlerdi tabii ki. Birçok ilişki gibi başlangıçta tek eşli olan ilişkileri başka bir yöne akmış, zaman zaman birbirlerini kıskansalar da hayatı akışına göre kabullenmeyi tercih etmişlerdi.

– Isn’t she jealous of you? You are so kind and handsome. How can she leave you alone in such a place like this? (Seni kıskanmıyor mu? Çok kibar ve yakışıklısın. Nasıl oluyor da böyle bir yerde seni yalnız bırakıyor?)

– It’s the kind look of your beautiful eyes, honey. We are free people in a relationship. (O senin güzel gözlerinin görüşü canım. Biz aynı ilişkinin içindeki özgür insanlarız.)

Kathleen çok etkilenmişti. Burada böyle bir çiftle karşılaşabileceği aklının ucundan geçmezdi. Oysa az önce tanıştıkları kadının sevgilisi ile resmen flört ediyordu. Anlaşılan o ki Ayça’nın da böyle şeylere itirazı yoktu.

Aniden yanlarında beliren Ayça’nın enerjik sesi ile ikisi birden başlarını çevirdi.

– We are back! Let’s see who’s having fun here. (Biz geldik! Bakalım burada kimler eğleniyor.)

Ayça’nın arkasında Müge bir yandan elini masadaki kadehine uzatıyor, bir yandan da göz ucuyla Ali’ye bakıyordu. Az önce Tunç’un odasının tuvaletinde olanlardan sonra Ali’nin durumu anlayıp anlamayacağını merak ediyordu. Yaşadıkları heyecan dolu dakikaların ardından makyajlarını tazelemeyi ve kıyafetlerine çekidüzen vermeyi ihmal etmemişlerdi. Ancak Müge yanaklarının hâlâ alev alev yandığını hissediyordu.

Aklından kadınların tuvalette kaldıkları süreyi geçiren Ali, bilmedikleri bir şeyler olmuş olabileceğini düşünüyordu. Oysa Kathleen, kadınlara özgü dikkati ile ikisini de hızlıca süzmüş, saçlarındaki ve makyajlarındaki değişimden içeride başka şeylerin olduğu sonucuna çoktan varmıştı. Ayça’nın sorusunu muzip bir ifadeyle cevapladı:

– We do! And it seems we are not the only ones having fun, am I wrong? (Biz tabii ki! Ve görünen o ki burada tek eğlenen biz değiliz, haksız mıyım?)

Yukarıda yaşadıkları tecrübenin ardından Kathleen’in iğneleyici sözleri Müge’nin yüzünün yeniden kızarmasına neden olurken Ayça durumu hızla toparladı:

– Great! If everyone is having fun, let it be our night then! (Harika! Herkes eğleniyorsa bu gece bizim gecemiz olsun o zaman!)

Kadehini kaldırdı, “Cheeers!” diye bağırdı. Diğerleri de ona katıldılar ve birlikte dans etmeye devam ettiler.

*

Tuvalete gitmek üzere izin isteyen Ali barın yanından geçerken Tuğçe ile göz göze geldi. Tuğçe’nin gülümsemesini başıyla selamlayarak koridora yöneldi. Tuvaletin kapısında birkaç dakika bekledikten sonra içeri girdi. Boş gördüğü ilk pisuvara geçip uzun uzun işerken barda kokteyllerini hazırlayan barmenle yan yana olduklarını farketti. İçkilerini aldıkları sırada konuşmalarının hepsini duyamasa da adamın Ayça’ya olan ilgisini fark etmişti. Bir an yüzüne bakan barmen konuşmaya başladı:

– Eğleniyorsunuz umarım.

– Oldukça.

Konuşmayı çok uzatmaya niyetli değildi. Hem böyle pisuvar başı sohbetlerden çok haz etmiyor hem de bir an önce masaya geri dönmek istiyordu. İşini bitirdi, lavabolardan birisinin karşısına geçti, ellerini yıkadı. Fakat belli ki Tunç’un masasına misafir oldukları andan itibaren tüm ekiple birlikte barmenin de gözündeki yerleri değişmişti. Bu sefer de yanındaki lavaboyu kullanmaya başlayan Teo konuşmaya burada devam etti:

– Ben Teo. Bir şeye ihtiyacınız olursa bardayım.

– Eyvallah. Bara döndüğümüzde bir Long Island’ını daha alırım. Saat on ikiyi geçti, doğumgünü bitti, bu sefer normal olsun yalnız.

Peş peşe ellerini kuruladıktan sonra tuvaletten çıktılar, bara yöneldiler. Ali bir Long Island istemesine rağmen Teo iki kokteyl hazırlamaya başladı. O sırada Ali, Tuğçe’nin fıçı bira dolduruşunu seyrediyor, personel odasında geçirdikleri dakikaları düşünüyordu. Acaba o da aynı duygu karmaşasını yaşıyor muydu? Yoksa yaşadıkları onun için çok sıradan bir şey miydi? Soru işaretleri kafasının içinde uçuşurken Teo’nun sesi ile kendine geldi, yeniden barmene döndü.

– Buyrun efendim, kokteylleriniz hazır.

– Teşekkürler.

İçkileri alırken, taksi parası olarak ayırdığı son 50 lirayı bahşiş olarak verip vermemenin kararsızlığını yaşadı. Normalde her gittikleri mekanda bahşiş bırakırdı. Emin olamadı, gecenin sonu bir belli olsun önce diye düşündü.

Piste doğru yöneldi, masaya yaklaştığında Tunç’un da orada olduğunu farketti. Elindeki kadehlerden birisine uzanan Ayça onu karşıladı, kadehi bir eline alıp diğer eliyle Ali’nin koluna girdi.

– Alicim, Tunç Bey’i buradan sonra after’a gitmeye ikna etmeye çalışıyorum, Nuh diyor peygamber demiyor. Yardım et ne olur!

Ali başıyla Ayça’yı desteklerken söze girmeden önce hızlıca masadakileri süzdü. Müge hem az önce Ayça ile yaşadıklarından hem de Tunç’un kendilerine katılmasından dolayı oldukça mutlu görünüyordu. Kathleen bu samimi ilişkilerden etkilenmiş, çilli yanakları alkolün de etkisi ile kızarmaya başlamıştı. Ali bir an tereddüt geçirdi. Aklından hızla, olur da tekliflerini kabul ederlerse bu insanları nasıl ağırlayabileceklerini düşündü. Ev berbat haldeydi. Kimsenin dağınıklık falan önemseyeceğini zannetmiyordu fakat bu yine de prestij meselesiydi. Ağzını açacağı sırada Tunç kendisinden önce davrandı, Ayça’ya muzipçe gülerek araya girdi.

– Öncelikle şu hanımlı beyli ifadeleri bir kenara bırakabilir miyiz? Oraları çoktan geçtik sanıyorum.

Peşinden Ali söze girdi:

– Haklısın Tunç, sayenizde çok güzel geçirdiğimiz bu geceyi bizde devam etmeye itiraz edeceğini zannetmiyorum.

– Normalde tabii ki böyle bir teklifi reddetmem kabalık olur. Ancak saat neredeyse iki ve benim sabah çok erken uçuşum var. Bu gece bizi bağışlayın, böyle olsun. Bir dahaki sefer siz bizi ağırlarsınız, olmaz mı?

Ayça dudaklarını büzmüş, Ali de yapacak bir şey görünmüyor der gibi yüzüne bakıyordu. Belli ki bu gece eğlence buraya kadardı. O sırada Müge konuşulanları Kathleen’e aktarıyor, aralarında fısıldaşıyorlardı. Müge’ye dönen Tunç devam etti:

– Hayatım, izin isteyelim mi? Ne dersin?

Tunç geceye devam etmek istese Müge’nin bir itirazı olmazdı ama bu durumda diyecek pek bir şey yoktu. Bir gece için yeterince macera yaşamış ve libidosu tavan yapmıştı. Tunç gitmeden önce son saatleri onunla baş başa geçirmeyi tercih ediyordu. Hem her şeyi bir seferde tüketmenin anlamı yoktu, değil mi?

Müge bunları düşünürken üçü birden giderse kulüpte eğlenmeye devam edeceklerini tahmin ettiği çiftten henüz ayrılmak istemeyen Kathleen araya girdi, misafirleri olduğu Müge ve Tunç’a kibarca sordu:

– Would it be ok if I stay some more with this lovely couple? Don’t take me wrong, I understand you but I’m having great fun here tonight! (Ben bu tatlı çiftle biraz daha kalsam uygun olur mu? Yanlış anlamayın, sizi anlıyorum fakat harika bir gece geçiriyorum.)

Ali şaşırmış, Kathleen’den böyle bir hamle beklemeyen Ayça’nın ise gözleri parlamıştı. Müge’yle Tunç bir an birbirlerine baktılar. Tunç’un odasının tuvaletinde yaşananların ardından geçirdikleri tereddütü çabuk atlattılar. Netice itibarıyla kadını zorla götüremezlerdi. Hem Tunç gitmeden son saatleri onunla geçirmeyi düşünen Müge yine de şansını bir kez denedi.

– Honey, are you sure? How will you come back home? It’s already late. (Tatlım, emin msin? Eve nasıl döneceksin?)

Ayça’nın gözlerine dikilmiş gözleriyle karşılaşan Ali, Kathleen’den önce cevap verdi:

– If it’s ok for you we will be happy to give her a ride home at the end of the night. With a taxi of course, no worries. (Sizin için mahsuru yoksa biz gecenin sonunda kendisini eve bırakmaktan memnun oluruz. Taksiyle tabii ki, endişe edecek bir şey yok.)

Daha fazla ısrar etmeyen Müge ve Tunç teşekkür edip son kez izin istediler. Tunç, kulüpten ayrılmadan önce yanına çağırdığı elemanlarından birine birkaç şey tembihledi sonra kapıya doğru yöneldiler.

*

İkilinin ayrılmasının ardından Kathleen, Ayça ve Ali eğlencelerine geri döndü. Kadınlar dans ediyor, Ali ise hem onları hem de pistteki diğer insanları seyrederek bu sürpriz gecenin tadını çıkartıyordu. Son Long Island’ını bitirmek için acele etmiyor, kadınlar ise aynı hızla devam ediyorlardı. Nihayet yorulduklarında ikisi birden Ali’nin kollarına girdiler.

Gitme zamanının geldiğini anlayan Ali’nin etrafa bakınması ile birlikte yanında biten güvenlik personeli hemen sordu.

– Araca ihtiyacınız var mı efendim?

– Lütfen. Teşekkürler.

Kapıya doğru yöneldiler. Dışarı çıktıklarında taksi kulübün önünde kapısı açık kendilerini bekliyordu. Ayça arka koltuğa geçerken Kathleen’i de onun yanına yönlendiren Ali diğer eliyle ön kapıyı açmıştı. Ali’nin öne binecek olmasına üzülen Kathleen arka koltuğa oturdu, araç hareket etti.

Ayça ile Kathleen arkada elele oturuyor, sürekli kikirdiyorlardı. Ali başını arkaya çevirip koltukta yayılmış güzel bacakları süzerek kadınlara gülümsedi.

– Where are we heading ladies? Kathleen, we can give you a ride to Tunç’s house or we can go to our place. So home or home? (Nereye gidiyoruz hanımlar? Kathleen, istersen seni Tunç’lara bırakabiliriz ya da bize gideriz. Yani eve mi, eve mi?)

Ali konuşurken bir Ayça’yı bir Kathleen’i işaret etti. Kathleen bekletmeden işaret parmağını Ayça’ya ve Ali’ye çevirerek cevap verdi:

– Home of course! (Evinize tabii ki!)

Bu cevaba çok sevinen Ayça küçük bir çığlık attı. Şoföre evi tarif etmek üzere önüne dönen Ali direksiyondaki adamın belli belirsiz gülümsemesini kaçırmamış, kendi yüzüne de ince bir gurur ifadesi gelip yerleşmişti. Nihayetinde kaç erkek gecenin sonunda kulüpten iki güzel kadınla birlikte ayrılıyordu?

Ali evlerinin adresini tarif ederken arka koltuktaki kadınlar çoktan camlarını açıp sigaralarını yakmışlardı.

*

Sitenin önünde taksiden indiklerinde yol boyu az da olsa dinlenmiş, enerjileri yerine gelmişti. Hâlâ ön koltukta oturan Ali cebindeki son parayı şoföre uzatırken kulüpte öngörülü davranıp bahşiş bırakmadığı için bir an mutlu oldu. Paranın üzerini bırakıp araçtan inerken şoförün manidar iyi geceler dileğini dudaklarının kenarındaki belli belirsiz bir gülümseme ile başını sallayarak cevapladı.

Liseyi zar zor bitirdikten sonra babasının taksisinde geceleri çalışmaya başlayan şoför o günden beri çok şey görmüştü. Aslında mazbut bir hayat yaşıyordu. Taksicilik yaptığı yıllar boyunca normal insanların değil televizyonda, rüyalarında göremeyeceği ilişkilere tanık olmuştu. Aracı sakin bir yere çekmesini söyleyip arka koltukta sevişmek isteyenler, madde etkisi altındaki gençler, eşcinseller, eş değiştirenler, gündüz maaşlı işlerinde çalışıp gece fahişelik yapanlar, jigololar, neler neler… Onun gözlemlerine kalsa, toplumda normal insan kalmamıştı. Mesleğe başladığı yıllarda, gördüğü kimi ilişkilere -garipsemekle birlikte- özense de zamanla alışmıştı. Gecenin sonunda eve iki kadın bir erkek giden üçlü onun nazarında olabilecek en masum müşterilerdi.

Ayça ve Kathleen hızlı davranarak Ali’den önce arabadan inmiş, şarkı söyleyerek ince topuklu ayakkabılarıyla dans eden adımlarla sallana sallana kapıya doğru ilerlerken geldiklerini güvenlik kamerasından gören görevli onlar daha yaklaşmadan kapıyı açmıştı.

– İyi geceler Ayça Hanım.
– İyi geceler Mustafa!

Güvenlik görevlisinin heyecanlı selamına çok prim vermeyen Ayça, kafası oldukça güzel olmasına rağmen mesafeli bir ses tonuyla cevap vermişti. Yanında Ali olmadığında Mustafa’nın kendisini süzen bakışlarını kaç kere yakalamıştı. Merdivenlerde, bahçede, havuz başında… Biraz yumuşak yüzlü davransa başına gelebilecekleri tahmin edebiliyordu.

Hoş, Mustafa’nın ilgisi bu kadarla kaldığı sürece Ayça’nın daha fazla tepki gösterip olay çıkartmaya niyeti yoktu. Hatta uzun yıllardır alışkın olduğu benzeri bakışlar zaman zaman gururunu okşamıyor değildi. Gençti, güzeldi, ergenlik yıllarından beri bu adamların bakışlarını üzerine çekiyordu. Hele şu anda yanında bir de yabancı kadın varken Mustafa’nın ağzının sularının akmamasına imkan yoktu.

Yıllardır burada güvenlik görevlisi olarak çalışan Mustafa, siteye henüz geçen kış taşınan bu çifti tam olarak çözemiyor, yine de acele etmeyip merakını bastırıyor, onları da zamanla tanıyacağını düşünüyordu. Kendisini gereksiz işlere koşturmayan Ali Bey hem mesafeli hem kibar bir adamdı. Ara sıra bir şeyler istiyor, o durumlarda da sitedeki yabancı sakinler kadar olmasa da her zaman üç-beş bahşiş veriyor, teşekkür etmesini de biliyordu. Büyükşehirden buraya gelenlerin birçoğu gibi. Tabii ki bu, büyükşehirden gelenlerin hepsi iyi insanlar demek değildi. Fakat çoğu, lafta da olsa nezaketi elden bırakmıyordu. Görgü meselesi. Mustafa zaman zaman bu tavırları yapmacık buluyor, çoğunlukla kibarlıklarının karşısında eziliyor, kendisinin kaba saba olduğunu düşünüyordu. Oysa ne kadar değiştiğini her sezon sonunda köye gittiklerinde ve oradaki arkadaşları, akranlarıyla karşılaştıklarında fark ediyordu. Köydeki arkadaşları da onun konuşması, tavırları, giyim kuşamı karşısında eziliyorlardı. O zaman da inceden, kendisinin de tam olarak tarif edemediği bir gurur yaşıyordu.

Mustafa, Ali Bey’le ilgili düşüncelerinde ne kadar rahatsa Ayça Hanım’la ilgili de bir o kadar kararsızdı. Kadının rahat tavırlarının yarattığı çekim bir yana, değişik bir güzelliği vardı. Pervasızdı bir kere. Giyiminde, kuşamında aşırı rahattı; günlük hayatta çoğu zaman üzerine bir tişört geçirip dışarı çıkıyordu. Karşı karşıya olduklarında, Mustafa kadının tişörtün üzerinden belli olan göğüs uçlarına bakmamak için kendisini zor tutuyordu. Arkasından bakma fırsatı yakaladığında ise pek de kendisini tuttuğu söylenemezdi.

Taksiden inip site kapısına gelen Ali, Mustafa’ya selam verirken kollarını hafif yanlara açarak iki kadının bellerine doladı, bina kapısına doğru yöneldi. Güvenlik görevlisinin arkalarından kendilerini izlediğine emindi.

Kapıya yaklaşırken üst katlardan gelen müzik sesine dikkat etti. İngiliz komşuları olmalıydı. Gürültülü eğlenmeyi seviyorlardı. Zaman zaman bu durumdan şikayetçi olmuyor değildi. Yine de bu gece üst katlarında gürültülü bir eğlence ortamının olması işlerine bile gelirdi. Binada tek ses yapan kendileri olmazdı. Gülümsedi.

Asansörün önüne geldiklerinde hafif geri çekildi, Ayça çağrı düğmesine basarken, sağ kolundaki Kathleen’i unutmadan sol kolu ile sevgilisini kendisine bastırdı. Dudaklarının arasındaki mesafe milimetrelere inmiş ve nefesleri birbirine karışır hâle gelmişken Ayça gözlerini Ali’nin gözlerine dikti, son sözü söylüyor olmanın verdiği gururla mırıldandı:

Bu geceyi bana borçlusun!

Ali’nin kabul etmekten başka şansı yoktu. Asansörün gelmesi ile birlikte Ayça, Ali’nin kollarından sıyrıldı, belinden sarıldığı Kathleen’le birlikte kabine girdi. Önü sıra yürüyen iki kadının kalçalarını seyrederek peşlerinden asansöre binen Ali, dairelerinin bulunduğu katın düğmesine bastı.

Ali önce Ayça’yı kendisine çekip bedenini bedenine yasladı.

Peşinden Kathleen’in dudaklarını dudaklarının arasına aldı.

Asansörün kapısı ağır ağır kapanırken, Mustafa her bir kareyi zihnine kaydediyordu.
 
 

…SON…

 
 
Burak Süalp
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

4 YORUMLAR

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 3 Haziran 2022 at 10:21

    Ne seriydi ama 😁 Eskilerin bir tabiri var ya, “Kimin eli, kimin cebinde belli değil” diye o cümle geçti okurken aklımdan.
     
    Ali, kaşla göz arasında, kulübün çalışanlara ayrılmış odasında, barmaid kızla sevişiyor. Sevgilisi Ayça, mekânın sahibinin kız arkadaşı ile tuvalette işi pişiriyor. Ve gece böyle de bitmiyor; İrlandalı kız her ikisiyle birden sevişecek biraz sonra ve birinci bölümden bildiğimiz gibi Ali uyanınca bir de tek başına birlikte olacak o kadınla. Benim okurken beynim yandı 🙈🤣
     
    Birçok insan için tahayyül dahi edilemeyecek bir geceyi anlattın. Kimi şokla, kimi belki yargılayarak kimi de belki özenerek okumuştur yazdıklarını. Benim ne hissettiğime gelirsek; çiftler bu durumdan rahatsız değil ve başkalarıyla olma hakkını birbirlerine tanıdılarsa, yani aslında bir kandırma yok ve bu da onların ilişki tanımıysa “Bize ne?” diyorum 😉 Sonuçta Herkesin hayatına kimse karışamaz, öyle değil mi 😁
     
    Bu arada böylesi bir konuyu güçlü bir üslupla anlatabilmenin de senin başarın olduğunu düşünüyorum. İç sesler, mekân tasvirleri, duygular; hepsi okurda, yaşananları birinci dereceden deneyimliyor hissi yaratıyor. Tebrik ediyorum canım; karanlıkta kalan yaşamları anlatacak cesareti olan kalemine sağlık 👏🏻
     
    🤗❤️❤️🤗

    • Yanıtla Burak Süalp 3 Haziran 2022 at 18:55

      Sevgili baş editörüm, bu harika ve içten yorumun için ne kadar teşekkür etsem az gelir. Desteğini her zaman yanımda hissetmek bana müthiş güç veriyor.
       
      Son birkaç on yıldır toplum yaşamımız ve ilişki biçimlerimiz, ilişkilerde bireylerin üstlendiği roller, çok hızlı bir biçimde değişiyor. Kısa bir süre önce sıra dışı sayılan, tamamen marjinal olan kimi ilişki biçimleri, bugün artık oldukça yaygın olarak yaşanıyor. İlişki Biçimi Karışık köşesine yazmaya başladığım hikâyelerle bir miktar bu yaşananları aktarmaya, bir miktar da kimi sonuçlarını göstermeye çalışıyorum. Dediğin gibi, bence de herkesin hayatına kimse karışamamalı.
       
      Hikâyeyi beğenmene çok sevindim. Umarım çok daha güzellerini yazmayı beceririm. Sonsuz desteğin için çok çok teşekkür ederim. İyi ki varsın! 🙏🏻❤️😘

  • Yanıtla Şen Sevgi Erişen 9 Haziran 2022 at 14:22

    Bedensel hazları hafife almaya gelmez umulmadık şekilde patlarlar. Hikâyenin içine girince bal kavanozuna düşmüş gibi hissettim. Her yanım hazdan ağırlaşmış, midem karmakarışık, fazlaca bir şeyler benliğimi görünmez hissettirmiş, bedenim ise tükenmişti. Bu yükle nereye kadar gidebilecektim? Bal kavanozunun içinden çıkamayacaktım ya da çıksam da uçamayacaktım 😔

    • Yanıtla Burak Süalp 11 Haziran 2022 at 01:11

      Şen Hanım etkileyici yorumunuz için çok teşekkür ederim. Betimlemenizi çok sevdim. Elbette bir yandan bal kavanozuna düşmüş hissi veren bu ilişkiler yumağı diğer yandan insanları bambaşka noktalara sürükleyebiliyor. En nihayetinde herkes kendi hayatını yaşıyor. Okuyan gözlerinize sağlık.🙏🏻🙋🏻‍♂️

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan