Gökyüzünü delip geçen bir ışık gemisinin içindeyim. Sarsılmadan yükseliyoruz. Camdan gelen yansımalar gözümü alıyor. İsteğim algılandı, tiz bir sesle açıldı kapı. Bana ayrılan bölmeye geçiyorum. Koltuk, kulaklık ve düğmeler. Hepsi beni bekliyor. Hiçbirine yabancı değilim. Küçük bir kutlama mesajı beliriyor ekranda. Hoş geldin kendi…
Suyun yüzeyinde canlanan ışık yansımalarının belirginleştirdiği dalgacıklarla gittikçe gümüşi bir yüzeye dönüşüyor deniz. Her bir su zerresi hiç durmadan oynaşıp, yanıp sönüyor. Su ve ışığın ahenkli birleşimiyle görünür oluyor hayat. Sessizleştikçe göğsümdeki nefes daha çok anlıyorum yaşadığımı. Işığın gücüne yenik düşmüş dalgalara gözlerimi ekiyorum.…
Vakti gelince olur her şey. Tırtılın kelebek olması gibi zamanını bekler yaprağın ömrü. Beni aramaz oldu, bak telefon da açmadı günlerdir. Yüreğim titrek bir kuş kanadı. Bir şeyler değişti, değişiyor. Hiçbir şey aynı kalmıyor gülüm. Dağlar bile ayrılıyor birbirinden. Denizler kavuşuyor. Yerin üstündekiler altındakiyle…
Kalbimin tam direğinde, ışıkların telaşları dayanılmaz bir sevgiyi ellerinde tutuyorlar. Bana ulaşmaları an misali. Çiçeklerle bezediğim ruhumun en ince teli gülümserken ağlıyor için için. Unutulmanın burukluğu ah! O çoşkulu sevinçlerimin. Unutulmanın burukluğu çoşkulu sevinçlerim.…
Utanmasam söylerdim, kim olduğumu, nelere göz dikip nelerden vazgeçtiğimi, kalbimin en kuytu köşesinin nasıl boş kaldığını, sessizce ağlayan. Söylerdim sana, bana bir gün biteceğini sıkça gösteren hayata duyduğum derin öfkeyi, bazen de tam tersi, sınırsız kabullenişimi. Utanmasam söylerdim nerelerden geldiğimi, dokunduğumda meyve biten ağacın…
Küçük bir ışık belirdi içimde, kalbimin üzerinde; uzaklardan gelen bir trene, sislerle kaplı yıkık dökük yeryüzüne, rayların üstünde duman çıkaran bir tırtıl gibi yürümesine. Küçük bir ışık seslendi içimde; kalbimin üzerinde, kaybolmadığıma inandığım bir gülüşte, annemin kollarında, babamın dizlerinde, yol verdiğimde bir böceğe zamanın…
Telefonların çekmediği bir yerdesin, biliyorum. Sana okumam lazım son yazdığım şiiri. Evinin dışında biraz tepelere doğru çıkıp, sesimi duyabildiğin bir yer bulup dinlerken beni, sana okumam lazım son yazdığım şiiri. Onu, senin sessizliğinde büyütmem için. Ah! Neler anlattım, neler. Geride bıraktığım, kaybettiğim merhametim. Yolun…
*Şen Sevgi Erişen’in kaleme aldığı “Çok Yaklaştım Zamanın Sesine” şiirini kendi sesinden dinlemek için alttaki dosyaya tıklayabilirsiniz. Sendeki zamanın dik yokuşlarından çıkmayı denediğim O ilk gündeyim, sessizlik belki de tek korkum Has bahçedeki güllerin dikenleri yok olmuş Renklerini takip ediyorum derinliklerimde Bilinmez vakitlerin aydınlık…
Bir arabanın tekerleğinde dönüyorum biteviye ve döndüğümü bilmek istiyorum. Tozlu yollar, taşlı tarlaların kenarında ilerleyen bir arabanın lastiğinde, siyah ve toza bulanmış bir hâlde dönüyorum. Durmaksızın yol alıyor yuvarlak bedenim. Yolun üzerinde eziyor, eziliyorum. Ne kadar daha gideceğim? Dönmekten kolay ne var bilmiyorum.…
Bugün yine ayaklarım yersiz basıyor. Saray gülleri kokluyor gönlüm. Sararmış yüzüm boş bir odada masalar donatıyor. Ne gitti elimden, kimler yok artık yanı başımda, bu kaçıncı ayrılış, kaçıncı kırılan tabak? Eksilen yüreğim anlatsın nedir uzaklaşan içimde senin gittiğin yerde geride kalan, büyütemediğim göğsümde yatan?…