Asmanın Altındaki Seki

Sekiz Köşe

28 Aralık 2023

Öykü: Sekiz Köşe | Yazan: Bihter Aslan

Sizleri bilemem ama ben sabahları makul bir alarm sesiyle uyanmak isterim. Ne var ki köpeğimiz Paffy buna asla izin vermez. Kurulmuş gibi alarm sesinden beş dakika önce sırayla tüm odaları gezer, en son da bizim odayı şereflendirir, sağ olsun. Kendine böyle bir vazife edinmiş durumda. Ben bol salyalı uyandırma servisinden nasibimi alsam da kendi alarmımın çalmasını bekliyorum.

Beş dakika beş dakikadır, öyle değil mi?

Zor bela yataktan kalkıp çocuklara bakıyorum, onların uyanmış olmalarına seviniyorum. Çayı ocağa koyarken kahvaltılıklardan eksik olanları tamamlıyorum. Leyla’nın tostunu, Mert’in patatesli omletini onlar mutfağa gelmeden hazırlıyor, evden mutlu çıkmalarını tüm anneler gibi önemsiyorum. Ben bu telaşedeyken eşim Demir mutfağa geliyor. “Ooo bize yine sıra gelmeyecek galiba Nermin Hanım” derken onun yumurtasını haşlamayı unuttuğumu fark ediyorum.

Hafta içi sabahları hep aynı koşturmacalar… Çocuklara şunu unutma, bunu unutma hatırlatmaları, ardından aşağıdan duyulan servis kornasıyla palas pandıras çıkıyorlar evden. Sonra Demir’i yolcu ediyor, eline de akşam pazarından almasını tembihlediğim listeyi sıkıştırıveriyorum. Yıllardır çocukların okula, bizim işe gitmemize alışkın olan ve akşam eve gelene kadar bekçilik yapan Paffy’nin mamasını ve suyunu tamamladıktan sonra kendimi evden dışarı atıyorum.

Koşturarak durağa geliyorum. Yine bir tabur insan… Bir yandan işe yetişme telaşı bir yandan Bursa’nın bunaltıcı havası nefes almayı bile zorlaştırıyor. Yaz başından beri belediyenin yürüttüğü yol çalışmaları bitmek bilmediğinden bu ayağımdaki topuklularla evden durağa yürümek dahi işkence haline geliyor. Daha otobüse binmeden kalabalıktan mürekkep türlü çeşit koku üzerime çullandı bile. Bir araba alamadık gitti. Gerçi evin kredi ödemesi yarılanmadan bu hayali kuruyor olmam komik geliyor bir an. Bu hayat pahalılığında hayal kurmak bile lüks haline geldi. Herkes hayalini kredi ederi kadar kursun canım değil mi?

“Nerede kaldı bu otobüs?” derken göründü işte.

Medeniyetin ve yaz sıcağının müsade ettiği nizamilikte bir sıra ile otobüse binmek için acele ederken hemen önde biri dikkatimi çekiyor. Elinde süt bidonları, ayağında şehre misafir geldiğini seslendiren kara lastikleri ile garip bir adam. Üstünün başının hali mahcubiyetini arttırıyor da en önde olmasına rağmen sıkılgan tavırlarıyla sanki otobüse ondan önce binmeyi hak eden kravatlı beylere, döpiyesli hanımlara sırasını veriyor. Otobüse arkasından zar zor kapanan kapıyla en son o binince biraz olsun rahatlıyor.

Ona ilk kez rastlamıyorum. Bu durakta en az bir kez daha karşılaştığımıza eminim. Kılığından kıyafetinden bir şeyler çıkarmaya çalışıyorum. Kafamdaki çok sesli daktilo başlıyor yazmaya. Hatırlıyorum; geçen sefer otobüse bindiğinde başkasından bilet rica etmişti, yine öyle oluyor. Bu sefer ricası bir müddet havada asılı kalıyor. Bakışlarıyla herkese soruyor, fazla bileti olan var mı diye yokluyor.

Sesleniyorum, arkalardan da olsa yetişip onu kurtarmak istiyorum. “Benim kartımı kullanabilirsin amca!” cümlesini duyunca çok seviniyor. Elden ele uzatıyoruz onu o çaresizlikten kurtaran can simidini. Kartımı kullandıktan sonra o sıkışıklıkta bilet parasını cebindeki bozukluklardan denkleştirip bana uzatmak istiyor. Mühim olmadığını söyleyince yanakları kızararak bu iyiliğime teşekkür ediyor. Bu arada şoför de benim gibi onu tanımış olacak ki yarısı içine yarısı dışına söylenmeye başlıyor:

“Emmi, bir daha seni otobüse biletsiz almam bak” diye çıkışıyor.

O söylendikçe yaşlı amcanın olmayan rahatı iyice kaçıyor. Elindeki bidonlar daha da ağırlaşıyor; salı pazarına süt götürdüğünü, evden çok erken çıktığı için de bilet almaya vakit bulamadığını şoföre ve bu tatsız sohbete kulak misafiri olan yolculara çaresizce izah ediyor. Otobüstekiler sanki elindeki bidonlardan o söyledikten sonra haberdar olmuşçasına birden rahatsız olmaya başlıyorlar. Araç sarsıldıkça bir yandan sekiz köşe kasketinin altında terleyen alnını siliyor bir yandan da önündeki bidonlar kimseyi rahatsız etmesin diye büyük bir çaba sarf ediyor.

Otobüs her durakta yüklerinden biraz daha kurtulurken insan kalabalığı da haliyle hafifliyor. Elindeki eşyalarla çok yorulmuş olduğu her halinden belli olan yaşlı amcaya düşünceli, genç bir delikanlı yer veriyor.

O da süt bidonlarını dikkatle önüne yerleştirip bir of çekiyor ki ne of!!! Bir ailenin kalabalık memnuniyetsizliklerini yüklendiğini bu “of!” dillendiriyor sanki. Kasketini çıkardıktan sonra cebindeki listeyi gözden geçiriyor. Evdekiler neler istemişlerdi kim bilir?

Bu sırada dikkati dağılmış olacak ki ani frenle önünde duran süt bidonlarından biri elinden kurtuluyor. Nitekim frenin hızıyla iyice kontrolden çıkan bidon iki dirhem bir çekirdek giyinmiş bir adamın üstüne patlayınca bir anda süte bulanan adam tam anlamıyla deliriyor. O sinirle kalkıp yaşlı amcanın oturduğu yere paldır küldür ulaşmaya çalışıyor. Tabii ki otobüstekiler bu manzaraya seyirci kalmıyorlar hatta ben de araya giriyorum. Herkes, bir anda süte bulanan adamı sakinleştirmeye çalışıyor. Yaşlı amcanın dilediği mahcubiyet dolu özürler şu anda o kadar değersiz ki belli ki bu sözler adamın umurunda bile değil; bilmem ne marka takımı mahvolmuş, üstü başı bu yaz sıcağında leş gibi süt kokmuştu sonuçta…

Yaşlı amca dünyanın azarını işitiyor, kötü sözleri duymazdan geliyor. Pazarın oraya varmasına üç durak kalmış olmasına belli ki seviniyor. İneceği durağın yaklaştığını toparlanıp ayaklanmasıyla ilan ediyor. Varlığından dolayı verdiği rahatsızlık için bakışlarıyla herkesten özür diler gibi… Varla yok arası bir sesle “Burada ineceğim oğul” dedikten sonra göz göze geliyoruz.

Şoför arkasından “Bu çarıklılar ne zaman adam olur?” diye söyleniyor.

Yaşlı adam otobüsten inerken hikâyesi azalarak bitiyor.
 
 
Bihter Aslan
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

2 YORUMLAR

  • Yanıtla Mücella Türkoğul 28 Aralık 2023 at 11:29

    Ne güzel dile getirmişsiniz; hoşgörüsüz, kaba, sevgisiz bir toplum olduğumuzu. Ne ara kaybettik insanlığımızı. Kaleminize sağlık, yine de kimileri içindeki iyiliğe tüm kötülüklere rağmen sahip çıkıyor ve koruyor onu çok şükür.

  • Yanıtla Şen Sevgi Erişen 5 Ocak 2024 at 21:03

    Bihterciğim; gencecik, idealist, insan dostu yazarım💜
     
    Seni en içten takdirlerimle kutluyorum… Sütleri dökülen amca bilseydi bu yazdıklarını, kendini hiç yalnız hissetmez, hatta biraz gurura bile kapılabilirdi.
     
    İyi seneler 💕🎊🎉🙏💜

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan