Her pazar buradayım artık. Ne güzel bir yermiş. Yeşil, sessiz, sakin... Neredeyse bir saattir yürüdüğüm alan içinde mangal kokusu da almadım. Pazar piknikçilerinden kurtarılmış bir alan bulduğuma seviniyorum. Arabadan sandalyemi ve eşyalarımı alıp harika bir manzaraya kuruluyorum.…
Az önce üçüncü kez ertelediğim telefonun alarmını son kez susturup bir müddet de tavanı izliyorum. Akşamdan açık bıraktığım pencereden taze bir serinlik perdelerden süzülüp yatağıma ulaşıyor. Bahar beni şımartıyor. Hızlı bir duş alıp güzel bir kahvaltı yapınca kendime geliyorum. İçerilerde bir yerde ısrarla çalan…
Akşamdan kalan bulaşıklar gözümü açar açmaz benimle konuşmaya başladılar. Neler anlattıklarını inanın duymak istemezsiniz. Bilmiyorum belki dayanamaz, anlatırım. Muhtemelen anlatırım, kesin anlatırım. Kanepeden kalkmaya cesaretim yok gibi. Kendinden mesul her yetişkinin günlük rutinleri şu anda bana fazla geliyor. Bir gayret elimi yan tarafa atıyorum, destek…
Ne kadar zaman oldu bu eve gelmeyeli bilmiyorum. En son babamın hastalığı iyice ağırlaştığında gelmiştim buraya galiba. Şimdi de kalan anıları toplamak için düştüm yollara. Ankara’nın bu iğde kokan zamanına denk gelen ziyaret beni çocukça sevindirdi. Biraz mecburiyet, biraz da kaybettiğim bir şeyi burada…