Yurt Dışı Gezi

Toscana’da İki Önemli Kent:
Montecatini ve Pisa

7 Ocak 2018

Picturesque Meydanı, Montecatini

Floransa’nın 50 km dışında Montecatini kentinde kaldık. Önce biraz oraları anlatayım.

Yaşama sevinci ile dolu kent Montecatini

(Türkiye’deki yaşlılığa bir eleştirim)

Montecatini termal suları ile ünlü bir kasaba. 20. yy başlarında ardı ardına açılan oteller, restoranlar, gece kulüpleri ile pek çok ziyaretçi çekmiş. Öğrendiğim kadarıyla İtalyanlar’da yaşlı insan sayısı oldukça fazla ve gördüğüm kadarıyla da çoğu hayat dolu ve sağlıklı. Misal Roma’daki otelimize çok yakın bir kulüpte bir kutlamada gördüm; bir sürü yaşlı kadın ve erkek (görüntü 70 yaş ve üzeri) gayet tempolu bir müzikle çift çift dans ediyorlardı. Hatta her sene Montecatini gibi termal kasabalara gelirler ve dinlenirlermiş, yanlarında doktordan aldıkları bir reçete olurmuş, bu reçete ile doktor kontrolünde oradaki sağlıklı termal sulardan kendilerine yazıldığı kadarıyla içerlermiş.

Gerçekten bu işin bu kadar kontrollü ve bilimsel şekilde yapılması mı yoksa gelişmiş bir ülkede yaşayan vatandaşların ekonomik durumları, bilinç seviyeleri ve genel olarak mutlulukları mı bu kadar uzun yaşama sebep olan bilemiyorum. Bence daha pek çok sebep var bu kadar hayat dolu olmaları için. Mesela ailelere bağlılık, ekonomik durumun iyi olması sebebiyle hem İtalya’yı hem başka ülkeri görüp yaşama sevinciyle dolma, kitap okuma, tiyatro, sinema ve bu gibi pek çok kültürel aktivite de buna sebeptir diye düşünüyorum. Çünkü bu küçük kasabada bile tiyatro vardı. Ayrıca tüm yaşlılar çok da bireyseller, bu tam benlik çünkü ben biraz içe dönük bir tipleme olarak bireyselliğime ve yanlızlığıma düşkünüm. Bu şekilde özgür olarak hareket edeceğim bir yaşlılığım olsun isterim.

Bizim ülkemizde kaç tane yaşlı insan acaba kendi başlarına böyle gezebiliyorlar?

Maalesef ülkemizde yaşlı olmak demek pek çok insan için eve kapanmak ve hastalıklarla savaşmak demek; ne kadar ücüzü… Bizim insanımız da bu güzellikleri hakediyor elbette ama bunun sorumluluğu bireysel olarak kendimizde aslında. Yaş almaya yatırım yapmak lazım. Bu yatırım da öyle sadece ev alayım, araba alayım ile değil gezerek, görerek, okuyarak, dinleyerek kısaca ruhumuzu da beslemeyi unutmadan olmalı. Ev, araba bir şekilde halloluyor, ben bu zamana kadar bunu gördüm. Azimle çalışan ve ekonomisini iyi yönetebilen herkes yaşlılığında ‘saray’da yaşamasa bile illa başını sokacak bir yuva hazırlayabiliyor kendisine. Bunu bir kere başarınca yaşlılıkta yapılacak en güzel şey olabildiğince aile ve torunlarla vakit geçirmek, sanatsal bir hobi ile hayata bağlanmak, sonrasında ufak ufak gezmek. Misal çevremde Afyon’da termal gezisi yapan yaşı ileri çok hanım var. Maaşallah diyorum onlara. Gerçekten bunun başarılmaması için bunu istememek veya bunun olabileceğine inanmamak lazım.

İşte, dünyayı gezip görmek bu nedenle çok önemli. İnsanlar farklı ülkelerde nasıl yaşıyorlar, yaşama nasıl sıkıca sarılıyorlar veya sarılmıyorlar görmek çok ama çok önemli çünkü bu gözlemden öğrenecek çok faydalı dersler var. Ben bunları gördüğüm zaman ülkemde büyük bir kesimde hakim olan olumsuzluk, ölüme bağlılık ve alacak-verecek meselesini, hayatı layıkıyle yaşayamadıkların ötürü öfkeyle ve kinle dolup, öbür dünyaya erteleme duygusu ve sanki herkes buna bağlı olmalıymış gibi diğer insanlara da yapılan baskıyı gördüğümde açıkçası oldukça öfkeleniyorum. Bundan dolayı da bu sefer ki yazıma, yaşama sevinci ile dolu kent Montecatini dedim, hatta başlığı uzun tuttum. Bu kent beni yaşama bağlılığı ile büyüledi ve sırf onu gözlemlemek bile yaşlanmaya farklı bakmamı sağladı.

Pisa

Montecatini’deki ikinci günümüzü Pisa’ya ayırmak istedik. Çocuklu olunca ve bu kadar yoğun bir gezi programında canımız çıktığından, 😉 bu ikinci günü sakin geçirip sadece tek bir şehire odaklandık.

Turlar genelde 3 şehri kapsayan bir program hazırlıyorlar (Pisa, San Giminiano, Siena). Ben daha önce Siena’ya gittiğim için ve Siena bizim kasabaya uzak olduğundan Pisa’yı tercih ettik bu sefer. Üstelik Tibet için çok hoş bir deneyim olacağını biliyordum. Çünkü Süperman filminde Süperman’in eğik olan Pisa kulesini düzelttiği ve sonra tekrar eğdiği sahnelerden biliyor orayı. Ben de dedim ki minik adam burayı bir görsün, filmde gördüğü anlam kazansın.

Biraz tren ile yolculuktan bahsedeyim:

Tam bir kaos! Ben böyle saçma bir sistem görmedim. Bakın mesela Tokyo’ya gittiğimizde tren/metro sistemi muhteşemdi, her istasyonda yönlendirme tabelarından derdinizi çözüyordunuz. Aynı şekilde Paris’te de yolumuzu kolayca bulduk. Burası öyle değil işte. Bizimle beraber gelen bir çift ile ortak çözdük, bunun için onların bir ay önce buraya akıncı birlik gibi gelen kızlarıyla telefon bağlantıları kurup yönlendirme aldık. 🙃

Yine diyorum: Ben böyle saçmalık görmedim. Nasıl anlatsam bu saçmalığı, mesela Montecatini’de ana istasyona geldiniz, makineler var ama yardımcı olacak bir tabela, bir görevli insancık yok. Zaten ingilizce meselesini unutun. Ama iki insaflı insancağız bize yardımcı olmuştu. Şimdi makineye korkmadan ilerleyin, Pisa ismini göremeyeceksiniz hahahaha evet Pisa ismini her yerde aradık ama ekranda Pisa durağı yok, ne şeker değil mi? Önce gitmek istediğiniz kentin ismini bulmalısınız mantıken ama yok. Sonra bir pencere açıp “P” harfine basınız, o zaman bulacaksınız yani çizelgede yok. Bastınız, yeri de buldunuz, gidiş güzergahı çıkacak, bakın ekran fotosu alın cep telefonunuzla, bineceğiniz tren numarası ve saati de yazıyor. Bu numarada gelen treni takip edeceksiniz yoksa kendinizi farklı bir kentte bulursunuz ehehehhe. Neyse biletinizi almak nispeten kolay, onu da aldınız, size ekranda belirtilen perona gidin, o peronda bileti okutacağınız bir makine var, ona bileti okutun ve bekleyin. Tren numarasını okuyup binin. Yanlış hatılamıyorsam 40-50 dakika sonra Pisa’dasınız.

Evet yalnız ben buraya bunu yazıyorum ama sanmayın ki öfkelendim veya gerçekten korktum.

Bu durumda bile çok eğlendim diyebilirim, size anlatacak anım oldu işte. Seyahatlerde yaşadığımız olaylar, daha önce de yazdığım gibi, bazen iyi bazen de olumsuz olabiliyor, takılmayın, hiç problem yaşamıyor gibi gezenlere de inanmayın çünkü garanti veriyorum illa ufak da olsa bir olumsuzluk yaşayacaksınız. 😉 Bu olumsuzluklar yeri geldiğinde, otel odanızı istediğiniz kadar temiz bulamamak, kahvaltının anlı şanlı Türk kahvaltısı gibi olmaması veya sürekli pizza ve makarna yemekten baymak şeklinde kolayca çözümlenebilecek ufak olumsuzluklardan tutun da, bavulunuzu kaybetmek, Roma’daki otelimizde bavul çalınması hatta kapkaç olayının yaşanmasına kadar geniş bir yelpazede olabilir. 😟

Hem problem çözmeyi öğrenmek için olumsuzluklara da ihtiyacı var beynimizin, beyin jimnastiği için farklı tecrübeler yaşamak önemli bir anti-alzheimer yatırımı. (Bu yazım dediğim gibi Türkiye’deki yaşlılık anlayışına bir eleştirim aslında) Kabul edelim bir çok insan beyin jimnastiğini pek sevmiyor hatta mümkünse herşeyi hazır bulmak istiyor. Ama bu kendi içinde bir tuzak yani evet hayatı kolaylaştıralım ama beynimizi de çalıştıralım, yeni şeyler öğrenmek lazım.

Pisa’daki en önemli görülecek yer eğik kulenin olduğu Mucizeler Meydanı (Pizza dei Miracoli).

Burası Unesco tarafından dünya mirası olarak kabul edilmiş. Bu yer Etrüskler zamanından bu yana dini hayatın önemli bir merkezi olmuş. Vaftizhanesi doğumu, Santa Maria Assunta Katedrali hayatı ve mezarlığı da ölümü simgeliyor. Eğik Pisa kulesi ise çan kulesi. Yapımına 11. yy’da başlanmış ve bitmesi 19. yy’ı bulmuş bu binaların.

Santa Maria Assunta Katedrali Pisa tarzı Romanesk bir kilise. 11. ve 15. yy’lar arasında Pisa önemli bir Denizci Cumhuriyet imiş ve Arap dünyasına ve başka yerlere giden denizciler gördükleri bu güzel sanat formlarını buralara taşımışlar. Bu katedralin yapımına 1604’te başlanmış, Mimar Buscheto pek çok tasarımsal öğeyi (Bizans ve Arap) birleştirmiş. İçeride Pisano’dan ve Giambologna’nın çıraklarından eserler var. İtalya’daki en büyük vaftizhane de burada. Nicolo Pisano ve oğlu Giovanni buralara gotik öğeler eklemişler.

Eğik Pisa Kulesinin tarihi 1173’e kadar uzanıyor. 55 metre yüksekliğinde ve 5 derece kadar bir eğimi bulunuyor. En tepeye tırmanmak için önceden internetten bilet almanızı öneririm. Tırmanacak 294 basamağınız var 😉

Geri dönüşümüz de tahmin edeceğiniz gibi muhteşem oldu. Çok yorulduk, ayaklar şişti, sırtım ağır fotoğraf makinemden dolayı eğildi ama o meydanda klasik pisa kulesi pozları vermek çok eğlenceli idi. En çok Tibet minnağı eğlendi. Türlü türlü pozlar verdi. Çok kalabalıktı yani başkaları ile aynı kareye girmeden foto çekmek zor. Şimdiden söyleyeyim, belki bizim gibi işi ağırdan alıp öğlen saatlerinde ulaşmazsanız, belki erken saatlerde daha az insan oluyordur. Dönüşte Montecatini’de yemeklerimizi yedik ve minicik ama güleryüzlü ve sevimli garsonların olduğu anne ve kızlarının işlettiği harika bir barda tüm gece hayat üzerine sohbet ettik grubumuzdan birkaç kişi ile. O akşamımızı asla unutmayacağım. Harikaydı.

Biz her iki şekilde de seyahat ediyoruz, turla ve kendimiz yerleri ayarlayarak.

Her ikisinin de kendince avantajları ve dezavantajları var. Turla gitmenin avantajlardan biri, uçak ve otel rezervasyonlarını siz düşünmüyorsunuz, bu noktada kaliteyi çok önemsemiyorsanız sorun yok, bizim için kazanacağımız deneyim gece konakladığımız bir otelden daha önemli (otel elbette temiz olmak zorunda) ve aradaki aktarmalar kolay oluyor özellikle çok şehri görmek isterseniz ama en önemli avantajı kesinlikle harika insanlarla tanışmak. Bu seyahatimizde efsane bir çift ile tanıştık. İşte Montecatini’deki harika gecemizi bu çifte borçluyuz. Mehmet ağabey 60 yaşının üzerinde yaşam enerjisi ile dolu biri, elbette enerjisi hepimize geçti. 2013 yılında da 3 efsane çift ile tanışmıştık ve halen arasıra görüşüyoruz. Hatta Yunan adaları seyahatimizden evvelki gece İzmirde yaşayan çiftimiz bizi evlerinde misafir etti, körfez manzaralı harika bir yemek düzenlediler bize. Diyorum, hayat gezince daha güzel.

Hande Sönmezerler Sinan

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

3 YORUMLAR

  • Yanıtla Nihan Deveci 17 Ocak 2018 at 09:15

    Güzel bir yazı. Pisa için görsel anlatı materyali başka yok; ama Pisa Kulesi’ni görmek de iyi oluyor. Yazınızı hayatımızın yaşlılık dönemi geçirme farklılıklarıyla zenginleştirmeniz çok iyi olmuş.
     
    Turla yaptığımız seyahatlerin bazılarında (eşimle yalnız gittiklerimizde grup gidince başkalarıyla uzun sohbetlere zaman kalmıyor) çok iyi, halen iletişimde olduğumuz arkadaşlar edindik.

  • Yanıtla Hande Sönmezerler Sinan 17 Ocak 2018 at 20:49

    Merhabalar; yazımı beğenmenize çok sevindim. Yaşlanma eğer bizim bir şeylerden mahrum kalmamıza sebep olmuyorsa aslında hiç de korkulacak bir şey değil; ben bunu yıllar evvel okuduğum Mina urgan’ın kitabı sayesinde öğrendim hatta o kadar güzel anlatmıştı ki bayıldım ve hak verdim kendisine. Bir de gözlem ile de öğrendim, farklı ülkelerdeki yaşlılar hayatı bizimkilerden çok daha iyi yaşıyorlar; buna gerçekten üzülüyorum ve şimdiden yatırım yapmamız gerekiyor. İnşallah sağlığımız ve bütçelerimiz elverir, beraber gezeriz 🙂
     
    Pisa evet, küçük bir şehir ama bir dünya mirası kuleye sahip bayıldım 🙂 Unesco’nun Dünya mirası ilan ettiği yerler hakikaten görülmeli mesela Safranbolu bir tanesi.
     
    Ne güzel arkadaşlar edinmek değil mi? Ben her seyahatte iyi ve yeterince iyi olmayan bazı tecrübeler ediniyorum yeni arkadaşlar da cabası 🙂 Sizin de bunları deneyimlenseniz çok hoşuma gitti 🤗

  • Yanıtla Nihan Deveci 17 Ocak 2018 at 21:24

    İnşallah sağlığımız ve bütçemiz elversin gezelim. Benim için seyahat çok önemli. Sevgiler…

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan