Yurt Dışı Gezi

Belgrad | Sırbistan

18 Ocak 2024

Yazı: Belgrad | Yazan: Hülya Erarslan

 

Aralık 2023

 
Kalbim kadar temiz pasaportuma nihâyet bir mühür basıldı. On yıllık pasaportumun süresinin dolmasına bir yıl kala en azından bir sayfası işlem görmüş oldu. Sırbistan’ın başkenti Belgrad’a gittim. Neden Belgrad? Çünkü vizesiz.

Yoğun istek üzerine (1 kişi istedi) bu gezimi yazıyorum.

Belgrad | İlk Dikkatimi Çeken

Şehirde dikkatimi çeken ilk şey geniş caddeler oldu. Hem araçlar hem yayalar için geniş. Üstelik pek çok meydan var. Parklar, bahçeler, geniş yürüyüş ve araba yolları. Bir de dümdüz bir şehir olunca turist olarak yürüyerek şehri keşfetmek çok keyif verdi. Bir de binaların güzelliği… Taş binalar ve az katlılar. Ve hemen hemen her binada bir heykel, bir sanatsal obje kondurmuşlar oraya buraya.

Başkent olduğu için elbette pek çok kamu binası var. Bu binalar tarihi görünümleri, büyüklükleri ve sağlamlıkları ile dikkat çekiyorlar. Ama benim asıl dikkatimi çeken halkla iç içe oluşları. Gerek parlemento binası, gerek bakanlık binaları hiçbirinin etrafında yüksek duvarlar, koruma görevlileri yok. Yani istesem öylece içeri girebilirim gibi. Halkı davet eder gibi.

Kiliseler, anıtlar, meydanlar da öyle. Bir adımla içeride bir adımla dışarıdayım. Bu açıdan yormayan; gezmeye, görmeye kucak açan bir yapılaşma gözlemledim.

Bir de hava güzel miydi size? Normalde Aralık ayı ve Balkanlar. Göt donduran bir soğuk olacağını düşünmüştüm. Ama hiç de öyle olmadı. Yine kışlık giyindik ama montlarımızın önü açıktı mesela. Vaaovv değil mi? Üşümedim.

Belgrad

Belgrad | Yeme İçme

Şehirde “Pekara” denilen küçük börekçiler var bol bol. Çoğunun içinde oturacak yer yok. Küçücük dükkanlar. Buradan börek alıp yolunuza devam edebiliyorsunuz. Hangi dükkandan aldığınızın bir önemi yok çünkü hepsi birbirinden lezzetli. Taze, sıcak, bol malzemeli börekler. Şu an bahsederken bile tadı aklıma geliyor. O yumuşaklık, o çıtırlık, o lezzet…
Sabahları denk geldiğimiz herhangi bir börekçiden aldığımız börekle ayaküstü kahvaltımızı yaptık. Öğlenleri ise yine lezzetiyle öveceğim pizzalar yedik. Pizzalarda da aynı usül var. Oturup yemelik değil, al ve git tarzı. Böreklerin de pizzaların da porsiyonları o kadar büyük oluyor ki bir dilim gayet yetiyor doymaya.

Sabah ve öğlen bunları yiyip akşamları da bizim İstiklal Caddesi benzeri “Kneza Mihailova Caddesi” ve “Skadarlija Caddesi”nde gözümüze kestirdiğimiz rastgele bir restorana oturup menüden kafamıza göre seçimler yaptık. Bizdeki İnegöl köfteye benzeyen cevapcici kebabı ve sarma var, meşhur yemeklerinden. Ben et yemediğim için yemedim ama yiyenler güzel diyor.

Bir de bir turist olarak yapılması çok saçma bir şey yaptık ve McDonalds’a gittik. Ama bir sorun, niye gittik. Diyorlar ki Türkiye dışında McDonalds’ın hamburgerleri daha lezzetli. Öyle mi gerçekten diye merak ettik. Ben et yemeyecektim, olsun patates kızartmasından tırtıklarım diye gittim. Bir de ne göreyim? Vegan burger varmış. Türkiye’deki McDonalds’larda görmedim hiç. Onu yedim, güzeldi. Bir de oradaki McDonalds’ta yine buradakilerde görmediğim bir şey gördüm: Elma suyu. Gençler kola yerine elma suyu içiyordu. Ben de elma suyu içtim çünkü kola içmiyorum, sevmiyorum.

Yeme içme kısmı ile ilgili söyleyebileceğim bir şey daha var: Burada kapalı alanlarda sigara içme yasağı yok. Kapalı alanlarda da sigara içiliyor. Yalnız bu serbestliğe rağmen mekanlar duman altı değildi.

Sırbistan

Belgrad | Ulaşım

Şehir içi ulaşımda biz yürüdük. Çok yürüdük. Bu kadar yürünmez dedik ama yine yürüdük. Bir gün, otuz bin adım atmışız. Artık duralım dedik. Duralım dediğimiz gün bile yirmi bin adım atmışız.

Ben bu durumdan memnunum. Çünkü turist olarak böyle gezilir. Yürüyerek, sakince, etrafı seyrede seyrede, ötede beride durup dinlene dinlene. Şehir böyle keşfedilir.

Onun dışında şehirde toplu taşıma olarak bol bol otobüs vardı. Otobüslerde ilginç olan bilet basma, kart okutma, para verme gibi bir sistemin olmayışı. Bu yüzden otobüslerin ön kapısından binilir, arka kapıdan inilir gibi bir kural yok burada. Metrobüs gibi, her kapıdan inip binilebilir. Peki sistem nasıl işliyor? SMS ile. Bu uygulama pek turist dostu sayılmaz. Telefonunuza bir uygulama indiriyorsunuz, günlük/haftalık/aylık bilet ücretleri var. Ücreti ödeyince telefonunuza bir qr kod geliyor, kontrol olduğunda onu gösteriyorsunuz. Bu bilgiler her otobüste resimli olarak anlatılıyor. Hiç kontrol oldu mu diye sorarsanız ise, hayır. Otobüste hiç bilet kontrolü yapıldığına şahit olmadık.

Bir kere uygulamayı indirip günlük olarak bilet aldık. O gün bir iki defa otobüse bindik. Ama bir daha bilet almadık, otobüse de neredeyse hiç binmedik. Yukarıda da dediğim gibi bol bol yürüdük.

Bunun dışında tramvaylar ve hayatımda ilk kez gördüğüm troleybüsler vardı. Bir de az rastladığımız bizdeki dolmuşlar gibi içeride para verilen minibüsler vardı.

Taksilere gelecek olursak… Hepsinin sarı olması gibi bir zorunluluk yok. Rengarenk araçların üzerindeki Taxi ibaresi ile taksi olduğunu anlıyoruz. Başka şeyler de yazıyor ama ilgilenmedik. Zaten taksiye de çok binmedik. Sadece gün içinde yürümekten helak olup otele gidecek mecali bulamayınca bindik.

Sırbistan

Belgrad | Turistlik

Belgrad’da kendimizi çok da turist hissetmedik. Çünkü bol bol Türk var. Yolda yürürken, otobüste, kafelerde, yanı başınızda Türkçe konuşan çok sayıda insan görebilirsiniz.

Bir gün bir baklava dükkanı gördük. İçeri girdik. Afyonluymuş çalışan. Bir dilim baklava ve çay eşliğinde biraz sohbet ettik. “Baklava satışları nasıl gidiyor, seviyorlar mı?” diye sorduk. “Eh işte, bunlara dayayacaksın böreği, başka bir şey bilmiyorlar ki” dedi. Ardından da yurt dışında yaşayan Türkleri çekiştirdi. Hep Türklerden kötülük görüyormuş, bir Türk görünce yabancı gibi davranıyormuş, Türk’ün Türk’e ettiğini yabancı yapmazmış… ve benzeri. Oldu, hayırlı işler, deyip çıktık.

Turist gibi hissetmeyişimin bir diğer sebebi de görünüş itibariyle farklı olmayışımız. Buradan kafatasçı bir yorum yaptığım sanılmasın rica ederim. Boy pos, giyim kuşam, saç baş genel görünümlerimizin farklı olmadığını düşünüyorum.

Nerede turistlik başlıyor? Yazılarda. Kiril alfabesi kullandıkları için anlamak pek mümkün değil. Gerçi çoğu yerde Latin harfleri ile yazılmış karşılıkları da var, o zaman anlaşılabiliyor. Bazı kelimeleri ise birebir aynı kullanıyoruz. Sarma, kule, kapı, taş, meydan, konak, kasa… Denk geldiklerimden bir kısmı.

Genelde İngilizce ile iletişim kurabildik ama bazen herhangi bir dil konuşmaya bile gerek yok. Elimizle parmağımızla bir yerleri gösterip bu bu, bundan diye işaret etmek de anlaşmayı sağlıyor.

Cafeler

Belgrad | Gezme

Gidesiniz varsa gezilecek yerleri orada burada araştırıp görürsünüz. Biz de oraları gezdik zaten. Meydanlar, kiliseler, kuleler.

Bir günümüzü de Belgrad dışında bir şehre ayırdık: Novi Sad. Sırbistan’ın ikinci büyük şehri. (Birincisi Belgrad.)

Önce Belgrad otobüs terminaline gittik. Novi Sad’a iki bilet dedik, ilk otobüse bindik. Biletimizde koltuk numarası yazıyordu ama otobüste herhangi bir koltuk numarası yazmıyordu. Kafamıza göre oturuyormuşuz. Numaranın önemi yok. Yaklaşık iki saat süren bir yolculuğun ardından şehre vardık.

Şehrin çarşısını ve kulesini gezdik. Belgrad’a geri dönmek için Novi Sad otobüs terminaline gittik. Gişedeki görevliye “Two tickets to Belgrad” dedik. Biletimizi aldık. Bilete bir baktım, ne göreyim, tren bileti almışız. Nasıl oldu bilmiyorum. Otobüs terminali ile tren garı bitişikmiş demek ki. Hiç fark etmemiştik. Trene bindik. Burada da numara yok. Bir yere oturduk. Ve yine ilk kez gördüğüm bir şey, iki katlı tren.

Tren hareket etti. Kondüktör geldi. Biletlerimizi gösterdik. Bir de ne görelim? Yanlış trene binmişiz. Belgrad’a giden tren, o kısım doğru ama bindiğimiz tren hızlı trenmiş. Bizim biletimiz ise normal tren biletiymiş. Ne bilelim ay? Yüklüce bir fark bedeli ödememiz gerekti. Sırbistan Devlet Demiryolları’na katkımız olsun, ne yapalım! Yalnız tren hakikaten hızlıymış, giderken otobüsle iki saatte gittiğimiz yolu yarım saatte döndük.

Novi Sad


Novi Sad

Belgrad | Ücretler

Belgrad’ın para birimi Sırp Dinarı. Bizim gittiğimiz Aralık 2023 itibariyle
1 Euro = 117 Sırp Dinarı idi.

Aynı dönemde
1 Euro = 30 küsur Türk Lirası. (Ben euronun 30’dan sonra küsuratını gözlemlemeyi bıraktım. 30 küsur deyip geçiyorum.)

Bizim Türk Lirası, Dinar karşısında bir parça daha değerli.

Kahve çeşitleri 100-200 Dinar, yemekler 300-500 Dinar kadardı.

Pazarı da gezdik. Belgrad pazarlarının da nabzını tuttum. Patates, soğan fiyatları 100 Dinar’dan başlıyordu.

Taksiye bindiğimizde de on dakikalık yol için 1000 Dinar’dan fazlasını ödedik hep.

Onu bunu bırak toplamda ne kadar harcadın diye soracak olursanız aşağı yukarı:

2 kişi uçakla gidiş dönüş: 15.000 TL
2 kişi otel 4 gece: 12.000 TL
Şehir içi yeme içme vb harcamalar: 10.000 TL

Ortalama düzeyde bir turistik gezi için böyle harcadık, böyle yedik içtik, böyle gezdik.
Ben çok sevdim. Benim için güzeldi.

Sizin için de güzel seyahatler diliyorum. Gezelim görelim yazıma burada son veriyorum.
 
 
Saygılar,
Hülya Erarslan
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan