Biraz Kitap

Monte Cristo Kontu

21 Mayıs 2019

Kitap: Monte Cristo Kontu | Alexandre Dumas | Yorumlayan: Hülya Erarslan


Monte Cristo Kontu | Alexandre Dumas

Muh-te-şem

Son bir aydır –hatta biraz daha fazla- bu kitabı okuyordum. Bin iki yüz kırk üç sayfa olduğu için oku oku bitmiyor maşallah. Ama şu var ki, daha da olsa okurdum. O kadar bayıldım o kadar bayıldım…

Buradan öncelikle e-kitap okuyucuma teşekkür etmek istiyorum. İyi ki var bu icat. Zira fiziki olarak tuğla gibi iki ciltten oluşuyor Monte Cristo Kontu. En çok da dışarıda yollarda, kafelerde, adliyede duruşma beklerken kitap okuduğum için yanımda taşımam kolay olmazdı. Taşımazdım da zaten. Evde ise çok kitap okuyamıyorum. Değil bir ay, bir yılı bulurdu o zaman bitirebilmem. Tabi fiziki kitabın yeri de ayrı, onu da seviyorum ama e-kitabın yarattığı pratiklikten memnunum.

Bildiğiniz Hikaye

Aslında romanın anlattığını pek çok kişi biliyordur. Çünkü çeşitli dizilere, filmlere de esin kaynağı olmuş bir eser.

Haksız yere hapse atılan birinin buna sebep olanlardan intikam alma hikayesi, diye tek cümleyle özetleyebilirim.

Ancak bu tek cümlenin açılımını bilseniz… Tadından yenmiyor…

Çocuk Kitabı Formatı

Çocukken okumuştum ben bu kitabı aslında. Fakat 50 sayfaydı.
Çocukken bu da dahil pek çok dünya klasiğinin çocuklar için kısaltılmış metinlerini okumuştum. Ve böylece kendimi dünya klasiklerini okumuş bitirmiş sanıyordum daha 12 yaşımda.

Yıllar sonra bir kitapçıda gördüm, benim 50 sayfa olarak okuduğum Sefiller aslında 1000 sayfaymış. O zaman anladım gerçeği.

Monte Cristo Kontu’nu çok beğendiğim için kardeşlerime de kitabı almak istedim. Okuyup beğendiğim kitapları onlara da alıyorum. Okurlar okumazlar, kendileri bilir. Kitaplıklarında dursun belki bir gün ilgilerini çeker. Ya da çekmez, canları sağ olsun.

Ama kitabın kalınlığını görünce iki kardeşimin de gözü korktu, gayet ne bir şekilde “Yok okumayız,” dediler. Ne olur gözünüz korkmasın. O kadar heyecanlı akıyor ki, bırakamıyorsunuz zaten kolay kolay.

Çocuk kitabı olan şeklini de tekrar okudum bu arada. Bunun üzerine cila olarak. O kadar şeyi nasıl anlatmış ya da daha doğrusu anlatmamış, hangilerinden feragat edilmiş, merak ettim. Yalnızca temel hikayeyi anlatıyor tabii ama yan karakterlerin de hikayesi okunmaya değer.

İlmek İlmek

Monte Cristo Kontu lakaplı Edmond Dantes’in nasıl incelikli, nasıl sabırla, nasıl sakin intikam yolculuğuna çıktığı o kadar zarafetle işleniyor ki romanda, özeti o tadı vermiyor.

Romanda ayrıca dönemin siyasi atmosferinden de bahsediliyor. Kral ve Napolyon taraftarları arasındaki çekişme, iktidarı alan tarafa göre eskinin makbullerinin sonradan suçlu sayılması gibi.

Fransa liderlerinin yanı sıra başka bir tarihi şahsiyet olarak Tepedelenli Ali Paşa da geçiyor hikayede.

Türkler

Türklerin de bahsi geçiyor kitapta.
Türk halısı, Türk kumaşı, Türk ipeği… gibi otantik bir unsur olarak.

Ya da:

“Kahveyi nasıl içersiniz?’ dedi yabancı: ‘Fransızlar gibi mi Türkler gibi mi, koyu mu açık mı, şekerli mi şekersiz mi, soğuk mu sıcak mı? Seçim sizin: her biçimde hazırlanabilir.’ ‘Türkler gibi içeceğim’ diye yanıt verdi Franz.”

diye Türk kahvesi olarak. (Böyle şeyler beni heyecanlandırır.)

Cemiyet Hayatı

Monte Cristo Kontu’nda Fransız cemiyet hayatını görüyoruz. Kontlar, prensler, prensesler… Bana bu açıdan Tolstoy’un Anna Karenina’sını anımsattı. Onda da Rus cemiyet hayatı vardı.

Müthiş kibar bir konuşma dili var bu insanların:

“’Bağışlayın Mösyö’ dedi Franz bu kez, ‘Möstö Nortier’nin görüşmek istediği kişi ben olduğuma göre onun isteğini yerine getirmek özellikle bana düşer sanırım; zaten henüz bu onuru bana vermesini rica etme fırsatı bulamadığım için ona saygılarımı sunmaktan mutluluk duyacağım.’”

Bu noktadaki insanların ayırt edici özellikleri giyimleri kuşamlarının yanı sıra bu kibar konuşma dilleri zaten.

Tekrar Okumalık

Birkaç yıl sonra tekrar okuyacağım bu romanı. Yine muhteşem bulacak mıyım merak ediyorum. Çok aşırı beğendim şu an çünkü. Bir de bu okumam biraz yüzeysel kaldı olayların heyecanına kapıldığımdan. Özellikle sonlara doğru neredeyse her bölüm sonunda şaşkınlıkla ve heyecanla “Oha!” diyerek ayı gibi okudum. Bir dahakine daha sakin bir şekilde ve özellikle hikayenin geçtiği dönemi inceleyerek okuyacağım.

Saygılar,
Hülya Erarslan

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

3 YORUMLAR

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 21 Mayıs 2019 at 07:55

    Klasikler konusunda aynı çıkmaza düşmüşüz. Çocukken okuduğum versiyonlarının gerçek baskılarıyla alakası olmadığını görünce ben de çok üzülmüştüm. Bu çocuklarımın da başına gelmesin diye onlara yaşlarına uygun kitapların tam versiyonlarını okutuyorum. Çocuk baskıları bence saçmalık. Onları okuyacaklarına ve “okudum” sanacaklarına başka bir kitap okusunlar. Bence ufak yaşlarda önemli olan okuma alışkanlığı elde etmek, bu olduktan sonra zaten sıra muhakkak Klasiklere de gelecektir 😉

  • Yanıtla Hülya Erarslan 21 Mayıs 2019 at 16:13

    Zaten klasiklerin zamanı biraz daha ileri yaşlar sanki. Çünkü bu kitaplarda can sıkıcı karakterler ve tatsız olaylar çok. Çocuk yaşta bunları bilmeseler mi acaba diye düşünüyorum.

  • Yanıtla Atakan Balcı 23 Mayıs 2019 at 13:18

    Muhteşem bir kitap ve evet, çocuk versiyonları, kısaltmalar konusunda hele son yıllarda giderek artan bir sıkıntı var yazık ki!… Özgün versiyonu ise, dediğim gibi, muhteşem!…
     
    Teşekkürler!…

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan