Bilgisayarım kucağımda, günlerdir sonu gelmeyen işlerimi tamamlamaya çalışıyorum. Ne zamandır üzerime çökmüş olan stresli ruh halim şu an evde olduğum için hemen üzerimde değil de az ilerideki sarı koltukta oturuyor ama gitmiyor bir türlü. Bir yandan televizyon da açık. Bildiğimiz ses yarışmalarından birinin yayınlandığı bir kanal kendi çalıp kendi söylüyor. Kafamı klavyeye ve notlarıma gömmüşken bir çok şarkı başlayıp bitiyor ekranda.
Kayıtsızım.
Sonra birden bu şarkı başlıyor. Gerçekten yüzüm aydınlanıyor aniden, yüz kaslarım geriliyor, basbayağı gülümsüyorum. Sonra gözlerimi kapatıyorum, başımı arkaya yaslıyorum ve dinliyorum.
Bitiyor.
Yetmiyor ama, o yüzden Spotify’dan tekrar tekrar dinliyorum. Rahatlıyorum. “Müzik ruhun gıdası” tespiti bir kez daha can buluyor bu kez de benim ruhumda. Meğer günlerdir sararıp solmuşum, haberim yokmuş, duyunca fark ediyorum.
Şarkı Denilen Anahtar
Sadece dinlemiyorum elbette. İlk dinlediğimde içimden mırıldanıyorum, ikinci ve üçüncü tekrarlarda ise artık çoktan kendi dünyamdayım. Söz yazarı ve bestecinin bana emanet ettiği eser ruhumdaki odaların kapalı kapılarını tek tek açıyor. Gözümün önünde görüntüler var, kulağımda ise zaman zaman dinlediğim şarkının sözlerini bastıracak kadar güçlü cümleler.
Müzik ne acayip şey, şiirler, sözler ne acayip… İnsanı nerede olmak istiyorsa oraya götürebiliyor; kimi özlüyorsa onun yanına, belki de uzaktakini getiriyor hemen yanı başına, kavuşturuyor. 4 dakika mı? Ya da 5 mi en fazla? Olsun. Başka neyin böyle bir gücü var insan üzerinde bilmiyorum.
Fayton
Koyuyorum buraya linki, tıklayın mutlaka, mümkünse takın kulaklığı, biraz da açın sesini, hissettiğimin yüzde 30’unu bile hissetseniz inanın çok iyi gelecek.
Yoksun diye geldi esti bahar
Yoksun diye yandı aşkına can
Gözümün önüne geldi meşk-i zaman
Gecemi sarhoş ederdi hoş bir edan
Sensiz neyleyim dalda çiçek
Günler yıllara oldu da denk
Kapıda nöbete durdu yaşlı seyis
Salına salına geldi aşkı haber
Çek faytonu
Yarime uzanalım
Çağırıyor günlerin hasreti
Ah dize getirdin yüreğimi
Hadi uzat ellerini
Sevişelim sabaha dek
Çünkü gerçekten,
“Yoksun diye yandı aşkına can…”
Ve bir de “Yerine Sevemem” var ki; o bambaşka bir yazının konusu…
En derin sevgilerimle…
Seda Çağlayan
8 YORUMLAR
Evet hakikaten iyi geldi Seda..
Gokhan Kırdar bu şarkıyı henüz rezorans ve frekans meditasyonlarına baslamadan önce yazmış. Gercekten iyileştirici etkisi müthiş. Ellerine sağlık…
Sevgiler
Gerçekten şu hayatta birilerine iki-üç dakika katkım olabiliyorsa ne şahane:)
Mutlu oldum ben de sayende, teşekkür ederim.
Sevgiler benden…
Dün gece yayından önce yazıyı okurken ben de dinledim parçayı Tilkicik Koyu’na karşı 😉 Bana da çok iyi geldi; hem cümlelerin hem de Gökhan Kırdar 👍🏻
Bu arada kuzum bence senin tatilin gelmiş 😉 Bak ben de Bodrum’dayım, önümüzdeki hafta Nurdan, ay sonunda da Beril geliyor. Denk getirsek mini bir SenVeBen gecesi yaparız Bodrum’da 🙃
Canım Didemcim, çok şahane yerde dinlemişsin şarkıyı, sefan olsun 🙂 Ruhuna yaramasına çok sevindim:)
Ben bu yaz kaldım buralarda, kovaladığım başka işler var, o yüzden kıpırdayamıyorum ama bir fırsat yaratabilirsem koşa koşa gelirim, emin ol:)
İyi tatiller en takipçi tatilcimiz:)
Yazılarını okumaya bayılıyorum, her hafta heyecanla beklemek ve beklemeye değen sürprizi okumak. Yine okurken sanki ekranda izliyormuşum gibi geldi.
Alkışlamaya devam ediyorum ve takipteyim.
Sevgiler
Hepiniz aynı şeyi yazıyorsunuz/söylüyorsunuz bana: İzler gibi:) Bunu nasıl becerdim bilmiyorum, organik gelişen bir uslup olduğu için tam tanımlayamasam da böyle hissetmenize bayılıyorum.
Alkışlar benden size, bu kadar yanımda olduğunuz için.
Öperim güzel yanaklardan 🙂
Merhaba,
Dinledim, ardından “yerine sevemem”
Söyleyecek bir şey bulamadım.
Sadece OFFFF…
Sevgiler
Üzmedim sizi umarım, maksadım biraz neşe katmaktı zira 🙂
Sevgiler