Köşe Yazıları

Yangın Ne Zaman Başladı?

12 Ağustos 2021
Yazı: Yangın Ne Zaman Başladı? | Yazan: Özgür Ay
Ege’ye plansız gideceksin, ne zaman gideceğini ve ne zaman döneceğini bilmeyeceksin.

Herkes bu günlerde tüm Güney Ege ve Batı Akdeniz’i saran yangını konuşuyor ve nasıl başladı diye araştırıyor, sana nasıl başladı anlatayım.

90’lı yıllarda bazen en yakın dostlarımla, bazen yalnız ama hemen her yaz İstanbul’dan plan yapmadan Muğla Akyaka’daki o muhteşem okaliptüs ağaçlı yolun, şimdiki adı ile Aşıklar Yolu’nun önüne kadar gelir orada karar verirdim. Ege’ye plansız gideceksin, ne zaman gideceğini ve ne zaman döneceğini bilmeyeceksin. Ege zamanın dışında bir coğrafyadır, orada sadece duygu vardır.

Bu bahsettiğim yolun hikayesi biraz hüzünlüdür sonra anlatırım ve oradaki ağaçların dikilmesinde Halikarnas Balıkçısı’nın (Cevat Şakir Kabaağaçlı) rolü büyüktür. 90’lı yıllara kadar o yol kullanılıyordu ancak ağaçların kökleri yolu bozduğu için yanına yeni ve daha geniş bir yol yapıldı.

AşıklarYolu - Akyaka


Aşıklar Yolu | Akyaka
Fotoğraf: Hava Şimsek

Aşıklar Yolu | Akyaka

İşte bu yolun başında durur düşünürdüm;

Fethiye tarafına mı gideceğim,
Marmaris tarafına mı,
yoksa geriye Bodrum tarafına mı?

Açık söylemek gerekirse Bodrum tarafına daha o zamanlar pek gitmezdim çünkü o zaman bile benim için bozulmuş sayılırdı. Marmaris’te de çok kalamazdım çünkü orası da betonlaşmaya başlamıştı, çarpık şehirlerin çarpıklaşmış ruhları orayı da bozmaya başlamışlardı, mesela İçmeler çok bozulmuştu, Turunç ise uzunca bir süre de beni ve doğa dostu arkadaşlarımı güzel doğası ve denizi ile idare etti. Şimdi ise gitmeye korkuyorum!

Sevgili dostum Ahmet Murat Eken, (daha önce burada bir röportajını yayınlamıştım) İçmeler’de hemen hiçbir yapılaşmanın olmadığı zamanı hatırlar, ben ise 80’li yıllarda ilk defa gittiğim Marmaris’e, sabaha karşı otobüsle inerken, dağlardan seyrettiğim o harika manzarayı unutamam.

Gökova

Akyaka’nın orman kampı vardı, (hâlâ var mı bilmiyorum, herhalde 20 sene oldu oralara gitmeyeli) bazı yazlar birkaç gün orada kalırdım, hatta bazen Azmak Deresi’nin Gökova’ya açılan yerinde tekneleri olan balıkçılarla beraber denize açılırdım sabaha karşı. O muhteşem tablo hâlâ aklımdadır, bana ait değil şimdi kuracağım cümle bir balıkçıya ait, ona demiştim ki “Sabahın ilk ışıkları herhalde Gökova’nın en güzel zamanı” o da bana demişti ki;

“Gökova’nın en güzel zamanı yoktur canım, çünkü o zamanın en güzel ovasıdır.”

Gökova'da gün batımı

İyi hatırlarım, bir gün Murat ile beraber Akyaka’da orman kampında kalmıştık, sabah erkenden kalkıp Azmak Deresi’ne giden küçük bir tekneye binip o buz gibi sularda yüzmüştük. Öyle 2 dakika değil, yarım saate yakın yüzdük o buz gibi sularda. Bizi oraya götüren tekne sahibi İstanbul’dan geldiğimize şaşırmış, “İstanbul’dan gelip burada bu kadar yüzeni görmedim” demişti.

Bir gün sonra ise Cleopatra Adası’na giden bir tekne turuna katılalım demiştik, dönüşte teknenin sintine boşalttığını görüp tekne sahibi ile kavga etmiştik, tekne Akyaka’ya geri döndüğünde az daha diğer tekne sahiplerinden toplu dayak yiyecektik. Suçumuz denizi kirletmelerini, bizzat kendi bindikleri dalları kestiklerini onlara söylememizdi. Tartışmanın bir yerinde bizi Akyaka’da istemediklerini anladığımda, onlara “Madem sizi rahatsız ediyoruz, biz buraya gelmeyelim ama sadece bilelim ve duyalım burası temiz kalsın, bu bizi yine de mutlu eder ” dediğimi hatırlıyorum.

Tekne sintinesini bizzat kendi gezi rotasında bırakıyordu ve bizim suçumuz bu konuda onları uyarmaktı. Sonra ne oldu bilmiyorum ama eminim bizim gibi birçok kişi bu garip turizm anlayışını görüp üzülmüşlerdir.

İşte Akyaka’da benim için yangın o gün başladı!

Güney Ege’nin en güzel adalarını ve koylarını barındıran bir doğa şaheseri:

Fethiye

Bazen aynı noktadan rotamı Fethiye tarafına çevirirdim ve en hoşuma giden şeylerden biri de Göcek’e iner inmez ayakkabımı çıkarıp yalınayak dolaşmaktı, Göcek’te ne kadar kalıyorsam o süre içerisinde asla ayakkabı giymezdim, bu bana tarifi zor bir özgürlük duygusu verirdi, ama neden Göcek inan bilmiyorum.

Rota, Fethiye olursa mutlaka Haluk ile buluşurduk, Haluk yıllarca beraber müzik yaptığım çok samimi bir dostumdur ve Dalamanlıdır. Bir gün onunla Fethiye’nin hemen dışında Çalış kıyılarında bir sitede buluştuk, Haluk’un arkadaşının kaldığı bir siteydi diye hatırlıyorum, orada bir gece kalıp Haluk ile Ölüdeniz ve pek tabiî ki oradan da Kelebekler Vadisi’ne geçecektik. İstanbul’dan gelenler için Kelebekler Vadisi güzel ve otantik bir tatil yeridir, orada bir gün kalan on günlük hikaye anlatır ama o bölge halkı için orası sadece günübirlik ya da tek gecelik bir kafa dinleme, kamp yapma yeridir.

Haluk ile o gün Çalış kıyısına gittik, denizin rengi bildiğimiz gri renkte idi, ne oldu diye sordum, Haluk da tam olarak bilmiyordu ama normal değildi, deniz beton grisi olmuştu. Fethiye gibi şahane bir beldede gri renk bir plaj, tabii ki tatili bıraktık, dilekçe hazırlayıp imza topladık ama insanların vurdumduymazlığı beni çok üzmüştü.

Benim için Fethiye’de yangın o gün başladı!

3000 senelik harabeler, portakal ağaçları arasında harika bir deniz kıyısına varmak:

Olimpos

Olimpos | Antalya

Olimpos öylesine güzel bir yerdir ki tarih ve doğa iç içe geçer, harika bir kombinasyonla sana Akdeniz’i gümüş bir tepside sunar. İnsanın başının dönmesi gerekir bu güzelliği görünce, içkiye gerek kalmaz portakal çiçeği kokuları arasında yürürken ve hiçbir şiir anlatamaz o güzelliği.

Gel gelelim oraya gidip de bu güzelliği anlatanı dinleyemedim hâlâ. Kim gitse, orada tatil yapsa, bana ne kadar içtiğinden ne kadar seviştiğinden bahsederdi. Son gittiğimde portakal çiçeği kokularının yerini sidik ve bira kokusu almıştı, bir geceyi zor tamamlayıp kaçmıştım.

Aradan yıllar geçti özelleştirildiğini duydum ve inan sevindim, bana sorarsan adam gibi sahip çıkamadık oraya ve hak ettik bu sefer kaybetmeyi halk olarak.

Olimpos'un Sönmeyen Ateşi: Yanartaş


Olimpos’un Sönmeyen Ateşi: Yanartaş
Kimera Dağı’nın Alevleri. Kayalardaki doğal gazdan çıkan alevler.

Olimpos yıllardır yanıyor zaten, Olimpos ateşiyle değil, insanların güzelliklere olan umursamazlığından, değer bilmezliğinden, sahipsizlikten dolayı cayır cayır yanıyor.

Bu örnekler çoğaltılabilir.

Doğa dersini vermeye başladı, yavaş yavaş öldürülmek ve acı çekmek yerine kendi kendine bir tür ötenazi yaptı.

Kısacası Ege uzun yıllardır içten içe yanıyordu zaten.

Bodrum, İstanbul’un bir ilçesi olduğundan beri yanıyordu.

Göcek kaldıramadı onca teknenin ve onca gürültünün yükünü. Bedri Rahmi şimdi yaşasa yapar mıydı o resmi?

Fethiye zaten kurumuş kupkuru kalmış, Ölüdeniz adını maalesef hak eder hale gelmiş, Kelebekler Vadisi’nde kelebek kalmamış…

Ama şimdi feryad ediliyor yangın var diye.

Orman Yangını

Mutlaka iyi niyetli duyarlı insanlar vardır, onları ayrı tutmak istiyorum ama her önüne gelen de kendini bu insanların arasında sanmasın isterim.

Yanan ağaçları, yanan hayvanları, yanan köylü, emekçi halkın evlerini görünce içim de yandı. Diğer yandan da şunu düşünmedim değil, burada ifade etmem gerekirse;

Yangın çoktan vardı Ege’de, Akdeniz’de, kördünüz görmediniz, sağırdınız duymadınız, aptaldınız anlamadınız. Üç beş basit zevkinizi yaşamak için, şehir hayatınızdan ve konumlarınızdan vazgeçemediğiniz için her fırsatta Ege’ye ve Akdeniz’e kıydınız. Köylerin içinde basit yaşamak yerine yanlarına dev siteler yaptınız, orman manzaralı ve içinde villalar, oteller, tesisler için kaç kim bilir kaç ağaç kestiniz.

Doğa dersini vermeye başladı, yavaş yavaş öldürülmek ve acı çekmek yerine kendi kendine bir tür ötenazi yaptı.

Buyrun dedi, size bu yakışır!
 
 
Özgür Ay
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

4 YORUMLAR

  • Yanıtla Gökhan Yücel 12 Ağustos 2021 at 08:54

    Özgür Bey, çok güzel anlatmışsın, 1997’den beri ben de gidip gelirim oralara. Çürümüşlüğü, değer bilmezliğimizi, giden güzelliklerin geri gelmeyeceğini çok güzel anlatmışsın. Bugünleri korusak, o bile yeter diyebiliyorum ama onlar da günbegün elden gidiyor ne yazık ki.

  • Yanıtla Nimet Canbayraktar 13 Ağustos 2021 at 08:42

    O kadar güzel anlatmışsınız ki. Acı ama doğru. Bir İstanbullu olarak, büyük şehirden kaçıp çok uzun yıllar Marmaris’te yaşadım ve değişimi anbean gördüm.
     
    Seneyi tam hatırlamıyorum ama sanırım 84 yada 85 yılıydı; Ferhan Şensoy gelmişti, büyük bir hayranlıkla oyunu seyretmiştik ama söyledikleri bugün gibi aklımda. “Ben burayı çok severdim ama mahvetmişsiniz, her taraf beton olmuş. Buralar bir cennetti, ne yaptınız? Bir daha buraya gelmeyeceğim, bu son gelişim” gibi (tabi kendi tarzında) bir söyleşi yapmıştı oyunun sonunda ve sanıyorum bir daha da gelmedi. Düşünün ki daha o zamanlar.
     
    Geçmiş olsun. Giden hiçbir şey geri gelmiyor.

  • Yanıtla Demet Uncu 13 Ağustos 2021 at 09:37

    Özgür Bey, bu kadar güzel kaleme alınabilirdi olan bitenler. O kadar üzgünüm ki doğaya yaşattığımız felaketlerden ötürü. Maalesef, bu konuda ben de ümitsizim. 🙁

  • Yanıtla Şen Sevgi Erişen 16 Ağustos 2021 at 21:55

    Her şeyi bitirip tekrardan başlamak, tüketmek, yok etmek ve sıfırdan yaratmak… hep aynı senaryo. Neden?

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan