Köşe Yazıları

Orta Doğu’da Kadın Olmak

17 Nisan 2023

Yazı: Orta Doğu’da Kadın Olmak | Yazan: Mücella Çelik Türkoğul

Eşimin doğum gününü kutlamak için İsviçre’nin ünlü kayak merkezi Saint-Moritz‘deyiz. Yakın arkadaşımız Maya Bonetti ile aynı gün doğmuş eşim, onların otelinde kalıyoruz. Programda Saint-Moritz‘den İtalya‘ya kayarak gitmek var. Ben onlara katılmayıp burada Ovaverva Spa‘da geçireceğim zamanımı; okuyacağım, yazacağım.

Kafelerden birine oturup bir kahve söylüyorum. Dışarıda kar yağıyor, hava -7° olmasına rağmen güneş var. Kar tanelerine vuran güneş, bizleri gün ortasında bir yıldız yağmuru içinde bırakıyor. Telefon elimde Instagram’a bakıyorum. Didem Hanım‘ın bir paylaşımı ile karşılaşıyorum. Kendisi, yazılarını uzun süredir beğeniyle takip ettiğim bir yazar. Paylaşımı Hüda Par’ın kadın politikaları ile ilgili maddeler üzerine.

  1. Evlilik dışı ilişkilerin önüne geçilmeli.
  2. Boşanma aşamasına gelmiş eşlerin arasında arabuluculuk yapılmalı.
  3. Eğitim ve sağlıkta kadınlara hizmet veren yerlerde sadece kadınlar çalışmalı.
  4. Kadın ve erkeğin eşit olması adil değildir.

“Korkuyorum” yazıyorum. “Ben de“ diye cevaplıyor.

Saint-Moritz‘de dünya jet sosyetesinin tercih ettiği Badrutt’s Palace, İran şahı M. Rızâ Pehlevî ile evli yeşil gözlü prenses Süreyya‘nın da kaldığı bir otel.

Büyük bir aşk evliliği olsa da şaha çocuk veremeyen Süreyya’yı aile istemiyor. Şah eşini çok sevse de devlet ve prenses arasında bir seçim yapmak durumunda kalıyor. Sarışın, genç bir hanımın şaha gösterildiği gece, Süreyya içeriye giriyor ve adeta yıkılıyor karşılaştığı sahne ile. Ertesi sabah eşyalarını toplayıp hüzünlü bir şekil de Saint-Moritz’e gelip Badrutt’s Palace’a yerleşiyor.

Kayak yapmayı ve at binmeyi çok seven prensesi, Orta Doğu’da prenses de olsan kadının yerini düşünüyorum…

1979-1980’ler. Ortaokula gidiyorum. Cumhuriyet Gazetesi her hafta sonu dergi eki veriyor, o haftanın konusu İran’da rejimin nasıl değiştiği ile ilgili.

Haberde, “Hiç beklemiyorduk. Yavaş yavaş geldi. Bir sabah kalktık okullarımıza gittik ama derslere alınmadık. ‘Gidin başınızı kapatıp öyle gelin’ dediler, evlerimize gönderildik” diyor röportajı veren İranlı kadın.

Henüz çocuk sayılsam da çok etkileniyorum bu röportajdan.

Sonraki yıllarda ülkemin geçireceği süreç de ne yazık ki tıpkı o röportajdaki gibi. Birçok kadın ve erkek hâlâ tehlikenin farkında olmasa da tehdit ensemizde artık.

* * *

Eşimle emekliyiz ve Dalyan’ın meşhur İztuzu Plajı‘na oldukça yakın bir tesisimiz var.

İztuzu Plajı | Dalyan

Beş, altı yıl kadar evvel ABD’den bir profesör, toplam 13 oda olan tesisimizin 12 odasını 10 günlüğüne kapattı. İki istekleri vardı; havalimanı transferlerini bizim yapmamız ve kendi yemeklerini yapabilecekleri bir mutfak.

Beklenen gün geldi ve toplam 20 kişinin transferi gece yarısına değin devam etti; zira 7 ayrı ülkeden geliyorlardı; ABD, Fransa, İngiltere, İtalya, Belçika, Almanya ve İran.

Biri profesör olmak üzere grupta 4 kişi tıp doktoruydu. Konuklarımız, İran’da rejim değişince molla rejiminden kaçan bir ailenin farklı ülkelerdeki fertleriydiler. Oldukça yaşlı olan ve ilk grupta yer alanlar İran’dandı. Yufka dahil, yerel yiyeceklerle dolu kolilerle gelmişlerdi, mutfağa yerleştirdiler her birini.

Misafirlerimizden bazılarının ilk sorusu Kıble’nin yönü iken bazıları da hemen viskilerini çıkartıp içmeye başladılar.

20 kişinin yemek yiyebileceği şekilde masalarımızı hazırlamıştık. İlk sabahın kavuşması ve kahvaltısı görülmeye değerdi. Bir masa 10 kişilikti ve hepsi sarmaş dolaş, kucak kucağa kahvaltı ediyorlardı.

Yaşlananlar, ilk kez görülen torunlar… Bir duygu deryasıydı yaşanan.

Yaşlılar günlerce yerel yemeklerini pişirdiler. Her gece sarmaş dolaş yendi bu yemekler. Enstrümanları ile gelmişlerdi; çalıp söyledikleri şarkılar öylesine hüzünlüydü ki onlar söylerken ben ağlıyordum. Belki biraz da kendimize ağlıyordum, bilmiyorum. Kimi geceler o hüzünlü yanık şarkı seslerinden uyandığımı hatırlıyorum.

Akdeniz’in ilk on plajı arasında yer alan meşhur caretta plajına bir kez dahi gitmediler, villanın ufacık havuzunda günlerini geçirdiler. Oysa onlara otelimizin minibüsünü dahi vermiştik. Kaldı ki plaj ile otel arası 2 kilometreydi sadece.

Nihayet ayrılık günü geldi. Ağustos sıcağı, üzerimde askılı bir elbise, vedalaşıyoruz. Dr. Firdevs Hanım sarıldı bana ve dedi ki:

“Ne kadar şanslısınız bu elbiseyi giyebiliyorsunuz.“ Akabinde elindeki poşeti gösterip devam etti: “Ben şimdi ülkeme dönerken bunları giymek zorundayım.”

Londrada ki ablası defalarca teşekkür etti ve ardından ekledi:

“Kardeşim havuzunuzda mayo giyip yüzebildi, askılı elbise giyebildi, 20 yıl önce İspanya’da buluşmuştuk ama orada giyememişti.“

“Neden?“ diye sordum şaşkınlıkla. Meğer bu insanlar gittikleri yerlerde de takip ediliyorlarmış. Kurallara uymadıkları tespit edilirse işlerini kaybediyorlarmış. Mayo, askılı elbise vb. konularda sıkı yaptırımlar söz konusuymuş. Tesisimizin oldukça gizli konumu meğer onlara büyük bir özgürlük vermiş.

İşte bu şekilde plajlara neden gitmediklerini anlamış olduk. Korkudanmış.

Geldiler ağladım, gittiler ağladım.

“Türkiye bizim ikinici vatanımız“ dediler. “İsteyen ibadetini eder, isteyen içkisini içer.“

Ya biz? Bizim gideceğimiz hangi laik ve müslüman ülke var bunları yapabileceğimiz? Ve neden gitmek zorunda kalalım?

Bu arada 3 yıldır İztuzu Plajı’nda alkol satışı yasak, birleri hâlâ “Biz İran olmayız” mı diyor, duyamadım.

Erkek egemen bir ülkede ister prenses ol, ister doktor, öğretmen, evhanımı… yerini sen belirlemezsen başkaları senin adına belirliyor. Bu ise hem kadının hem erkeğin yıkımı.

Son olarak bir sorum olacak sizlere: Ernest Hemingway’in Kadınsız Erkekler‘ini okumuş muydunuz?

Mayıs ayında neyi seçeceğinize siz karar verin.
 
 
Mücella Çelik Türkoğul
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

13 YORUMLAR

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 17 Nisan 2023 at 14:07

    Mücella Hanımcığım, öncelikle Instagram’daki sohbetimiz esnasında anlattığınız bu hikâyeyi, beni kırmayıp dergi için kaleme aldığınızdan dolayı çok teşekkür ediyorum.
     
    İlk dinlediğimde de oldukça etkilenmiştim, yazıyı yayına hazırlarken de bazı bölümlerde gözlerim yaşlı düzenledim cümleleri.
     
    Dilerim birçok okura ulaşır 🙏🏻
     
    Kucak dolusu sevgiler 🤗❤️

  • Yanıtla Nimet Canbayraktar 17 Nisan 2023 at 15:31

    Aklını başına alması gerekenler bunları okur mu acaba? Hiç zannetmiyorum ne yazık ki. Bazen umutlanıyorum, içim coşkuyla doluyor bazen de kapkara oluyor içim dışım ve ben de korkuyorum.

  • Yanıtla Nihan Deveci 18 Nisan 2023 at 11:55

    İnsanların en özgürce yaşayacakları yönetim biçimi laik cumhuriyettir. Kimi namazını kılar, kimi içkisini içer ve sonunda bir sofraya oturur. Kimse kimseye kendi görüş ve değerlerini dikte ettiremez. Ülkemiz aydınlık günlerde olacak.

  • Yanıtla Deniz 19 Nisan 2023 at 16:12

    Kaleminize saglık Mücella Hanım. Ne kadar güzel özetlemişsiniz İran’ın ve ülkemizin icinde bulunduğu durumu. Çok az kaldı ülkemizin tekrar mutlu ve özgür günlerine kavuşmasına 😊

  • Yanıtla Mücella Çelik Türkoğul 20 Nisan 2023 at 00:36

    Deniz Hanım çok teşekkür ederim, tek çabamız bu, Atatürk ilke ve inkilaplarına ve bu güzel ülkeye sahip çıkmak.

    • Yanıtla Fitnat Ozal 20 Nisan 2023 at 19:24

      Mücellacım ne kadar güzel ifade etmissin. Örneklerle de çarpıcı bir şekilde vurgulamışsın. Umarım ülkemiz böyle olmaz. Olursa biz onlar gibi mağduru oynayamayız. Ama durum değişirse -ki umarım değişir- ülkece özgürlüğün ve demokrasinin değerini daha iyi anlayacağız bana kalırsa.

  • Yanıtla Emine Dilgimen 20 Nisan 2023 at 11:04

    Kalemine, yüreğine sağlık arkadaşım. Şu anda içinde bulunduğumuz durumu ve korkularımızı çok güzel anlatmışsın, tebrikler. Güzel günler yakında, buna inanıyorum 🙏❤️💐

  • Yanıtla Arzu Bozoğlu 20 Nisan 2023 at 15:40

    Okurken hayran kaldım yüreğinize. Emeğinize sağlık. Böyle yazılara o kadar ihtiyacımız var ki… Tebrik ederim sizi. Oğlumla birlikte zevk alarak okuduk. İyi ki varsınız.

  • Yanıtla Didem Gurle 20 Nisan 2023 at 18:12

    Ah Mücella’m, bu güzel yazıyıyazan güzel kadını tanıdığım için çok mutluyum.
     
    O kadar güzel yazmışsın ki…
    Tebrik ederim…❤

  • Yanıtla Arzu Bozoğlu 20 Nisan 2023 at 18:22

    Harika bir yazı olmuş böyle aydın yazılara o kadar ihtiyacımız var ki…

  • Yanıtla Ayşenur Karadaş 21 Nisan 2023 at 20:36

    Sevgili teyzem düşüncelerin çok doğru. Herkesin dini kendine, herkes kendi ibadetinden sorumlu ama bazı ülkelerde böyle eşitsizlikler var herkes her konuda özgürdür. Bir kitap olarak yayınlansa mutlaka herkesin okuması gereken bir kitap olurdu.
     
    Sevgilerimle

  • Yanıtla Beŕrin Özgencer 22 Nisan 2023 at 03:27

    Çok güzel yazılmış. Tabii ki bunları bizler biliyoruz ve okuyoruz. Herkes anlasa başımızdakiler simdi olmazlardı.
     
    Çok guzel yazmış arkadaşım. Hayırlı olsun.
     
    Florida’dan selamlar.

  • Yanıtla Gönül Aykota 24 Nisan 2023 at 11:25

    Sevgili Mücella Hanımcım,
     
    İlgili yazınızı okurken 1990’lı yıllarda başladığım ve hâlâ emek verdiğim turizm sektöründe konuğumuz olan Orta Doğulu misafirlerimizi hatırladım; ailesi ile tatile gelmiş, kongre katılımcısı, sporcu ya da firma toplantısına gelen birçok misafir… Antalya’da, ağustos ayının 45 derece sıcağında adeta güneşe inat o siyah uzun elbisesi ile havuz başında kocası ve oğullarının ihtiyaçları için şezlongun köşesinde 2 saat boyunca oturan hemcinsimi unutamıyorum.
     
    Birkaç yıl önce idi; uluslararası ritmik jimnastik şampiyonası yayını, ülkemizdeki sansür nedeni ile; görüntüde flulaştırma yapılmakta idi… Müziğin ritmi ile kreatif bir sunum yapan yarışmacının vücudunda 2 ayrı bölgeye flu kare konulmuştu. Seyretmedim, seyir edemedim.
     
    Sadece Orta Doğu’da değil tüm dünyada; kadın-erkek, çocuk-genç, ırk-din ayrımı gözetmeksizin, dini ya da ideolojik baskı olmaksızın hepimizin insanca yaşama hakkımızı kullanabilmemizi diliyorum. Kadınların ışık olup aydınlattığı bir dünyanın bir parçası olmayı diliyorum.

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan