Yıldız Tozu

Yalnızlığa Çözüm Merkezi: İç Ses

18 Mayıs 2022

Yazı: Sesli Hatırat Defteri | Yazar: Sıla Malik

Büyük binalar, kalabalık sokaklar, çok fazla insan. Karmaşanın içinde, o günlük akışa o kadar alışmıştı ki. Alıştığı halde evinden çıkmak istemez ama yalnızlık kalmak da canını sıkardı.

Nedeni neydi acaba? Düşündü de hayatı boyunca hep yanında birileri olsun istemişti. Kahve yanında biri olunca daha lezzetli olmuyordu ki, kitap okumak için bir kişi yeterliydi oysa ki. Yürüyüş için iki bacak bir gövde tam tarifti aslında. Çifte tarife uygulaması elzem değildi ki.

Fakat sabahları kahvaltı bile yapmak istemezdi o. Yanında biri olmayınca hazırlamak içinden gelmiyordu çünkü kendini fark etmiyordu. Kahvaltı başkalarıyla güzel olabilirdi ancak onun gününü de güzelleştiremez miydi?

Toplu taşımada ya da trafiğin olmadığı o “mucizevi” günlerde yalnız bir yerlere gidiyor olmak gibi bir kaygısı vardı. Otobüste de yalnızlık çekilir mi be kardeşim! Dip dibe insanlar. Yüzlerce hem de. Arabayla giderken neden bu kadar kasılırsın ki? Aç bir şarkı, radyo programı, podcast ya da sesli kitap. Kendine ayırabileceğin bir vakitmiş gibi değerlendir işte.

İşlerini halledip eli boşa çıktı mı ayrı bir durgunluk gelirdi. Eee şimdi ne yapacaktı? Canı bir yerlere gitmek istiyor da anladınız siz onu. Yalnız tadı mı çıkar şimdi oraların? Kaç sene oldu farkına varamadı. Kimse onun sevdiği şeylere onun kadar yükselmedi ki. Etrafına onunla aynı frekansta insanları çekebilmek için bile hiç yalnız kalmadı ki. Olumsuza yordu yalnızlığı. Yalnız kalmamak uğruna verdiği çaba doğrultusunda daha da yalnız şimdi. Ne absürt ironi değil mi?

Bir gün bir şekilde aklına bin bir türlü karmaşa ve soru işareti soktuk. “Git bak yeni bir mekan açılmış. Kendine bir kahve ısmarla.” İçindeki sesten gelince bu komutlar biraz şaşırdı tabii.

Ah bir de bilinçaltı var. Ne susmaz şeymiş yahu!

Tam harekete geçecek basıyor oradan tüm negatifleri. “Herkes sana bakar. Baksana, insanların ne güzel arkadaşlıkları, ilişkileri var. Yalnız gidip ne yapacaksın?”

Her medeni yetişkin bireyin yaptığını yapacak elbette. Güzel bir mekanda, hoş bir masaya kurulacak. Kendine bir kahve söyleyecek, kaçamak için de bir tatlı belki de. Ardından bilgisayarından işlerini mi hâlleder kitap mı okur? Ona kalmış.

Bizim bilinçaltıyla savaşımız o gün büyük bir hikmet ki zaferle bitti. Kendi isteğiyle canım insanımız sosyal medyada gördüğü mekana tek başına gitti.

Hani tatilde uzun bir yılın ardından denize ilk adım atış vardır ya. Önce bir parmak ucuyla su sıcaklığı kontrol edilir. Hiçbir şey anlaşılmaz çünkü kıyı hep biraz daha serindir zaten. Sonra girmek için bir anlık cesaret gelir. Belli bir seviyede hala soğuk gelir ama çıksan da olmaz.

Onun gibiydi bizim insan da. Görseniz içinden nasıl çırpınıyor. Ama dışarıdan bakan yok ki ona. Zannediyor ki herkesin dikkati onun üstünde olacak. Yahu, koca metropol. Durup etrafına bakmaya fırsatları bile yok ki onların.

Denize girmeyi başarınca “ Girince alışıyorsun yaa!” kıvamına geldi bizim insan. Sonunda. Anladık ki doğru yoldayız.

Sonra evrene minik mesajlar yollamasına yardım ettik. Karşısına çeşitli podcast reklamlarıdır efendim sesli kitap önerileridir algoritma sağ olsun çıkardık. Ardından bir Cuma trafiğinde aklına düşürdük. Arabada iyilik esenlik zamanımız da böylece başlamış oldu.

Hadi mekana gönderdik, trafiği de çözdük. Ancak hâlâ yürüyüşlerdir, gezilerdir, bir muamma.

Bebek adımlarını biraz daha 4-5 yaş hiperaktivitesine çevirme zamanı gelmişti.

Bir gün iş yerinde sıkıntılı bir durum yaşandı. Bizim insanımızın tepesi attı. Fırsat bayrağını gördük hemen verdik sinyali. “Sen bir şöyle yürüyüşe çık. Kafanı dağıt. İyi gelecek. İyi gelecek. İyi gelecek.” Lamba cini gibi de 3 kere tekrarladık özellikle. İnsanımız bir anda attı kendini dışarı. Ofisten çıkışını görmeniz lazım. “Ben biraz hava alacağım. Baydı burası. Bir şey olursa ararsın.” Ama nasıl serinkanlı. Bir saate yakın kulağında kulaklık öylece yürüdü bizimki. Hem de tek başına. Çifte tarifesiz.

Sonra hafta sonları “Ay evde pinekledim baya, çıkayım bir içim açılsın.” Dopingiyle düzenli yürüyüşe çevirdik bunu da.

Kaldı mı tek bir sıkıntı. Bunda bizim faydamızı sorarsanız az oldu aslında. İnsanımız ilgi duyduğu alanlarla ilgili sayfalara üye olmuş, sıkı takipçi. Bir gün mailine bir gezi davetiyesi düştü. Kendi adına, tek kişilik. Aramızda görmekten onur duyarız falan demişler sonunda da.

Başta nasıl ikilemde kaldı. “Bak en sevdiğin konu. Bak çok nitelikli insanlar rehber. Bak en sevdiğin semtler, şehirler!” içten içe biz yine baskıdayken bir ihtimal düştü insanımızın aklına. “Yeni insanlarla tanışma ihtimali.”

Nasıl sevindik anlatmamıza gerek yok herhalde. Sonunda fark etti bizim insan. Kendini çekerek kısır döngüsünün çarklarına düzenli yağlama yapıyordu ancak artık pas tutacak gibi duruyor o çarklar.

O geziden sonra da anladık ki bize pek ihtiyaç kalmadı artık onun derinlerinde.

Biz de bir gün olur da lazım olur diye tüm o itici güçlerimizi kopyalayıp yerleştirdik insanın bilinçaltında en alt köşeye. Yolculuk, ihtiyacı olan başka kişilere.
 
 
Sıla Malik
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan