Bursa

Bir Sultan, Bir Kutlu

7 Haziran 2017

Fotoğraf: instagram.com/seyyah_snr [Soner Doksanbir]

Biri Osmanlı Sultanı Yıldırım Beyazıd, diğeri ‘Kerametler Sultanı’ Emir Sultan. Bu iki tarihi kişilik nasıl bir araya gelmişler bilmek ister misiniz?

Emir Sultan Türkistan’ın Buhara kentinde doğup, büyüdükten sonra kutsal toprakları ziyaret edip, hac vazifesini yapmış; ruhani eğitimini alırken gördüğü rüya üzerine 1389 yılında Yıldırım Beyazıd’ın tahta çıktığı dönemde Bursa’ya gelip, yerleşmiştir. Asıl adı Muhammed Şemsettin olmakla birlikte; halkın sevgi ve saygısını kazanarak, halk tarafından kendisine ‘Emir Sultan’ adı verilmiştir. Bir çok kerameti görülmüştür. Kendisinin peygamber soyundan geldiği yani ‘Seyyid’ olduğu ve manevi sırlara erdiği bilinmektedir. Bursa’da Şemseddin Fenari’den ders almış; tefsir, kelam, hadis alimliğine ulaşmıştır. Üç Osmanlı Sultanı döneminde yaşamış; Sultanlar sefere çıkmadan duasını alıp, her zaman değer vermişlerdir.

Bu noktadan sonra hakkında vereceğim bazı bilgiler ise rivayetlere dayanmaktadır:

Yıldırım Beyazıd’ın kızı Hundi Sultan bir gece rüyasında Hz. Muhammed’in kendisine Emir Sultan ile evlenmesini söylediğini görmüştür. Ancak Rumeli Beylerbeyi ile sözlüdür. Maneviyatı kuvvetli olan Hundi Sultan’ın içine bu rüyayı sadece kendine saklamak sinmez ve Emir Sultan’a haber vermek ister. Hizmetçisi vasıtasıyla gördüğü rüyadan haberdar eder. Emir Sultan, “Durum bizim de malumumuzdur. Nikahımız Hak Teala tarafından uygun görüldü.” cevabını vermiştir. Dünürler gönderip Hundi Sultan’ı istetmiştir. Yıldırım Beyazıd o sırada seferdedir. Valide Sultan da kızını vermek istememiştir. Fakir bir veliyi kızına uygun görmemiştir çünkü. Yapılamayacağını düşündüğü bir istekte bulunup “Emir Sultan’a söyleyin kırk deve yükü altın gönderirse kızımı veririm.” yanıtını vermiştir. Bunun üzerine Emir Sultan saraydan gelen kırk deveyle Nilüfer Çayı’nın kenarına gider. Develeri getirenlere; “Heybeleri taşlarla doldurun, sizler de istediğiniz kadar alın. Aldığınız altın olsun.” buyurmuştur. Saraya gidip, heybeler boşaltılınca hepsinden altınlar çıkmış, Valide Sultan da sözünü tutup ikisinin evlenmesine izin vermiştir.

Bu sırada Yıldırım Bayezıd, Niğbolu Seferi’ndeyken kızı Hundi Sultan’ın kendi rızası alınmadan evlendirildiğini duymuş ve çok öfkelenmiştir. Bu işi gerçekleştirenleri cezalandırmak için bir adamını Bursa’ya göndermiş; fakat araya hatırı sayılır kişilerin girmesi üzerine, cezadan vazgeçmiştir.

Yıldırım Beyazıd, Macarlarla savaşında kolundan yaralanmış ve genç bir hekim ona yardım ederek yarasını sarmıştı. Yarası derin olmasına rağmen hekim öyle bir sarmıştı ki, Yıldırım Beyazıd sabah sargıyı çözdüğünde yaradan eser kalmamıştır. Sargıda kullanılan bezin bir parçası hanımının nişanlıyken kendisine verdiği mendilin yarısıdır. Bunun sebebini öğrenmek, sırrını çözmek ister; ancak yarasını saran hekim bulunamaz.

Osmanlı ordusu Niğbolu’da büyük kayıplar verir, ordu oldukça zorlanmıştr ama Sultan Beyazıd pes etmeyip, taarruza geçer. Zorlu savaşın sonunda, tam ümitler yitirilirken kale kapısı açılır. Orduya kale kapısını açan kişi, kolundaki yarayı saran hekimdir.

Niğbolu Seferi dönüşünde kendisini karşılayan halk arasında Yıldırım Beyazıd yarasını saran ve kale kapısını açan genci görür. Olan biten bunca sırlı hadiseden sonra anlar ki, kendisine savaşta yardım eden bu kişi, damadı Emir Sultan’dan başkası değildir.

Zafer’den sonra yirmi cami yaptırmak isteyen Yıldırım Bayezıd’a, yirmi cami yerine yirmi kubbeli bir cami yaptırması fikrini sunarak Emir Sultan, kale altına ‘Ulu Cami’nin’ yapılmasına vesile olmuştur.

Emir Sultan, Anadolu Türk Beylikleri arasında dostluk, birlik, barış sağlamak için müritleriyle birlikte çalışmış; Anadolu’nun Müslümanlaşması için çok emek vermiştir. İkisi de Müslüman olan Timur ve Yıldırım Beyazıd’ın savaşmaması için çok çaba harcamış; ancak Ankara Savaşı’nın yapılmasına engel olamamış ve büyük yıkım gerçekleşmiştir. Timur tarafından esir alınmıştır. Fakat Timur, onun ilmine hayran kaldığından Bursa’ya dönmesine izin vermiştir.

Emir Sultan Hazretleri, devamlı olarak sazdan örülmüş hasır üzerinde oturur; şu şiiri sık sık söylerdi:

Eğer gönlün benimle olursa,
Yemen’de olsan bile yanımdasın.
Eğer gönlün benimle değilse,
Yanımda olsan bile uzaktasın.

Dinle bak Hak ne hoş söyledi.
Zebur’unda Davud’a buyurdu.
Düşman ol önce nefs belasına,
Ondan, bana uymakla kurtulasın.

Gel şimdi sen de düşman ol nefsine,
Zayi eyle onu her ne dilerse.
Eğer bu işte atarsan riyayı,
Kendine rehber kıl evliyayı.

Eğer anlarsan budur sana ol,
Nefsinin şerrinden halas ol,
Nefsinin muradından uzak dur.
Düşersen eğer şeytana uzak dur.

Emir Sultan Camii, eşi Hundi Hatun tarafından Çelebi Mehmet döneminde inşa ettirilmiş; 1795 yılında tamamen yıkılmıştır. Bugünkü şeklini III. Selim zamanında alan Camii kare planlı olup; kurşun kaplı, yuvarlak, tek kubbeli yapıdadır. Bursa’nın Yıldırım ilçesinde, Emir Sultan mezarlığının yanında, çınar ve servi ağaçlarının arasında yer almaktadır.

Duvarlarında tuğla-kesme taş birlikte kullanılan, üç sıra halinde kırk dört pencere ile kubbe kasnağındaki on iki pencere yapıyı aydınlatmaktadır. Caminin mimarisinde ve süslemelerinde Osmanlı barok tarzının izleri görülmektedir.

Minareleri 1855 Bursa depreminde yıkıldıktan sonra Sultan Abdülaziz döneminde yenilenmiştir.

Şadırvan avlusu enine gelişen dikdörtgen bir alan şeklindedir. Mermer şadırvan sekizgen planlı ve fıskıyeli havuz biçimindedir. Havuzun üzeri kubbe biçimindeki bir tel kafesle örtülmüştür.

Türbede Emir Sultan, eşi Hundi Hatun, oğlu ve kızları gömülüdür. Sekizgen prizma biçimindeki Türbe kurşun kaplı bir kubbe ile örtülüdür.

Bugün şehrimize gelen turistlerin en önemli ziyaret noktalarından biridir. Güzel havaya sahip bir günde Emir Sultan, Yeşil Cami ve Yeşil Türbe, Setbaşı istikametinde yürüyüp; bu gezintinin ardından Mahfel’de kahvenizi yudumlayabilirsiniz. Hayırlı Ramazanlar.

Nihan Deveci

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

No Comments

Cevap Yaz

Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
Girne Antik Liman
Girne Antik Liman
Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan