Cadı Tabletleri Felsefe

Sofie’nin Dünyası | Jostein Gaarder

12 Eylül 2022

Kitap: Sofie'nin Dünyası | Felsefe Tarihi Üzerine Bir Roman | Yazar: Jostein Gaarder | Yorumlayan: Didem Çelebi Özkan


Sofie’nin Dünyası | Felsefe Tarihi Üzerine Bir Roman | Jostein Gaarder

Jostein Gaarder1

Norveçli roman, kısa öykü ve çocuk kitabı yazarı Jostein Gaarder, yapıtlarını genellikle çocukların bakış açısıyla kaleme alır. Eserlerinde sıklıkla üstkurmaca2 kullanır ve hikâye içinde hikâyeler kurar.

En iyi bilinen eserini ( Sofie’nin Dünyası: Felsefe Tarihi Üzerine Bir Roman) 1991 yılında yazar. 60 dile çevrilen Sofie’nin Dünyası 40 milyondan fazla basılır.

Kitabın yakaladığı başarının ardından, 1997 yılında, çevre aktivisti yazarımız Jostein Gaarder ve eşi Siri Dannevig, adını romandan alan 100.000 USD değerindeki Sofie Ödülü‘nü vermeye başlar. Ödül aracılığıyla, çevresel amaçlara 1,5 milyon doların üzerinde katkıda bulunulur. Son Sofie Ödülü, Ekim 2013’te, küresel ısınmanın etkisi üzerine kapsamlı yazılar yazmış Amerikalı çevreci, yazar ve gazeteci Bill McKibben‘e3 verilir.

(Sofie’nin Dünyası romanında da sık sık çevre sorunlarına değiniyor yazar.)

Jostein Gaarder, siyasi savunma ve dini tartışmalar konusunda da sessiz kalmaz, İsrail’in Filistin’i işgalini şiddetle eleştirir. Bu da antisemit4 olduğu iddialarının ortaya atılmasına neden olur. Bunu kabul etmez, endişesinin odak noktasının Filistinli mültecilerin durumu olduğunu belirtir.

(Sofie’nin Dünyası romanında da başkarakterlerimizden Albert Knag, Birleşmiş Milletler taburunda bir binbaşıdır ve Lübnan’da görevlidir. 90’lı yıllarda Lübnan’da ne yaşanıyordu peki? İsrail’in kurulması ve yüzbinlerce Filistinli mültecinin Lübnan’a yerleşmesi ile dini çatışmalar artmıştı Lübnan’da. Filistinli mülteciler 1976-90 yılları arasında nüfusun %35’ini oluşturuyordu. Kitapta elbette bunlara değinilmiyor. Lübnan ve Birleşmiş Milletler sıklıkla anılıyor sadece. Yazarın düşünceleri bilindiğinde karakterimizin neden Birleşmiş Milletler Binbaşısı olduğu ve Lübnan’da görev aldığını anlayabiliyoruz ama.)

Jostein Gaarder Kitapları

  • İskambil Kağıtlarının Esrarı (1990)
  • Sofie’nin Dünyası (1991)
  • Aynadaki Muamma (1992)
  • Orada Kimse Var Mı (1996)
  • Hayat Kısa “Vita Brevis” (1996)
  • Maya (1999)
  • Sirk Müdürünün Kızı (2001)
  • Portakal Kız (2004

Sofie’nin Dünyası ve Ben

Kitabı ilk kez 1994’te felsefe eğitimimin ilk yılında okumuştum. Elimdeki felsefe tarihi kitaplarından daha eğlenceli ve basit bir anlatımı olduğu için biraz da kaynak kitap gibi yaklaşmıştım romana açıkçası 🙈

Gelin görün okuldaki profesörlerimiz bunu yapmamızdan nefret ederdi. Sınavlarda “Sofie’nin Dünyası”nı referans alarak sorulara yanıt vermememiz konusunda sertçe uyarılırdık. Elbette haklılardı; Sofie’nin Dünyası, felsefeyle yeni tanışanlar için iyi bir başlangıç kitabı olsa da felsefe eğitimi alma hevesindeki gençler için yeterli olmamalıydı.

Kitap yıllar içinde -birçok kitabımın başına geldiği gibi- okumak için alan ve geri getirmeyen bir tanıdıkla kütüphanemden eksildi. Geçen kış çocuklarıma tavsiye etmek ve ilgilerini çekerse okuyabilmeleri için yeniden satın aldım romanı. Fakat çocuklardan önce ben bir kez daha okumak istedim.

Bebeklerin en iyi filozoflar, Lego’nun da dünyadaki en dahiyane oyuncak olduğunu; Sokrates, Galilei, Kant, Darwin, Freud, Marx ve nicesini; Semavi “yaradılış” kabulünden Büyük Patlama’ya kadar birçok düşünce sistemini okuyacağınız Sofie’nin Dünyası’nın kapılarını birlikte açalım hadi.

Sofie'nin Dünyası Sofie’nin Dünyası

Binbir Gece Masalları, Decameron, Canterbury Hikâyeleri, Heptaméron gibi hikâye içinde hikâye tekniği ile kaleme alınmış bir roman Sofie’nin Dünyası.

(Çerçeve öykü tekniğine Türk edebiyatından da “Muhayyelât” ve “Müsameretname” eserlerini örnek verebiliriz. Bunu da küçük bir not olarak eklemiş olayım ☺️)

Sofie’nin Dünyası, 14 yaşındaki kahramanı (Sophie Amundsen) tarafından kavranabilecek durulukta anlatılan felsefe tarihi etrafında biraz dedektiflik, ucundan ergenlik sancıları, eğitim sorgulaması, bolca macera, çevre sorunları, dünya barışı arzusu barındıran ve daha birçok konuya ustaca değinen bir kurguya sahip.

Roman, Sophie Amundsen’in okuldan eve geldiğinde posta kutusunda iki şifreli mesaj bulmasıyla başlıyor:

“Sen kimsin?”
“Dünya nereden geliyor?”

Gizemli öğretmen Alberto Knox ve Sophie’yi, ardından da Hilde Møller Knag ve babası Albert Knag’ı ama en çok da Democritus’un atomlarını Lego bloklarına, Platon’un idealarını kurabiye kalıplarına benzeterek aktarılan felsefe tarihini seveceğinizi düşünüyorum.

Felsefe Tarihi

Bertrand Russell’ın5 Batı Felsefesi Tarihi6 ile uyumlu bir anlatıma sahip roman.

Bazı filozofların atlandığını, çoğunun da oldukça kısa anlatıldığını fark ettiğimde tadı damağımda kalmış bir yemek yemişim gibi hissettiğimi söylemek zorundayım. Fakat benim istediğim yoğunlukta bir anlatım için hali hazırda yeterince felsefe tarihi kitabı mevcut, bunun bir roman olduğu ve gençlere felsefeyi tanıtmak amacıyla yazıldığı unutulmamalı. 👌🏻

Anlatım oldukça sadeleştirilse de hiç felsefe metniyle karşılaşmamış bir okur için biraz zorlayıcı olabileceğini de söylemeliyim. Fakat burada anlatılanlar ilginizi çeker ve felsefelerini daha ayrıntılı öğrenmek istediğiniz filozofların kendi kitaplarını okursanız kim bilir, belki siz de bir gün felsefe yapmaya başlayabilirsiniz 😉

Sofie’nin Dünyası ve Feminizm

Kitap feminist bir duruş sergiliyor ya da “sergilemeye çalışıyor” demek daha doğru olur. Bilmem belki de 90’lar için yeterliydi fakat bugün okuduğumda bana pek öyle gelmedi.

Öncelikle 40 yaşında hiç tanımadığı, kim olduğunu dahi bilmediği bir adamla 14 yaşındaki bir kızın günde birkaç saat adamın evinde yalnız kalmasını ya da adamın çat kapı Sofie’nin evine gelmesini roman bugün yazılmış olsa birçoğumuz rahatsız edici bulurduk bana kalırsa. Evet çarpık bir ilişki yok fakat gene de…

Bu kadar eşitlikçi yaklaşmaya çalışan bir yazar neden filozof karakterini kadın olarak belirlememiş diye sorgulamadım değil açıkçası. Bu yaşta bir genç kız için daha güçlü bir rol model olmaz mıydı? Yazarımız ana karakteri belki de kendi üzerinden kurguladığı için böyle bir yol seçmiş de olabilir tabii. İki farklı cins ile eşitlikçi yaklaşmış olduğunu da düşünebilir. Belki burada çok net açıklayamadım beni rahatsız eden durumu, siz de okursanız belki aynı şekilde hissedersiniz, bilemedim 🙈

Gene eşitlikçi yaklaştığı iddiasındaki yazarımız iki baba karakterini neredeyse kusursuz çizerken anneleri oldukça yüzeysel, felsefenin ne olduğuna dair asla fikirleri olmayan, dırdırcı tipler olarak resmetmiş. Ahh tabii bu da beni rahatsız etti 🤷🏼‍♀️

Bir de, tamam kabul, kadınlara felsefe eğitimi pek nasip olamamış fakat gene de felsefe tarihinde, tüm imkânsızlıklara rağmen sistem kurmuş kadın filozoflar var. Yazarımız sadece Simone de Beauvoir‘a değiniyor. Ehhh onu da yazmasa zaten 90’larda bile linç edilebilirdi 😉

Gözlerim özellikle Hypatia‘yı (370–415) aradı doğrusu. Jostein Gaarder, filozofumuza kitabında yer vermemiş olsa da ben burada biraz kendisinden bahsetmek istiyorum.

Hypatia

İskenderiyeli HypatiaYunan filozof, matematikçi ve astronom. Döneminin en zeki insanlarından, üstüne üstlük de çok güzel. Sokrates’in aklına, Venüs’ün güzelliğine sahip bir kadın Hypatia.

Ne yazık ki radikal dinciler tarafından parçalanarak öldürülür. Tıpkı Sokrates gibi o da kaçması tavsiye edilmesine rağmen düşünceleri ve yaşamının örtüşmesi uğruna İskenderiye’de kalır. İskenderiye Kütüphanesi yağmalanırken kitapları kurtarmaya çalışan bir kadından bahsediyoruz.

Piskopos Cyril, İskenderiye valisinin bile öğrencisi olduğu Hypatia’ya karşı halkı kışkırtmak amacıyla İncil’e uydurma ayetler eklemekten çekinmez. Tarihte dinin katliam yapmak için kullanılmasına ilk kez rastlamıyoruz elbette 😡

Dünya’nın Güneş’e olan dönemsel yakınlık ve uzaklığı ile ilgili teorisi kendisinden 1200 yıl sonra Kepler tarafından kanıtlanan bu kadının katli, kadınların eğitim alma haklarını, korku imparatorluğunun sonucu olarak yüzlerce yıl sekteye uğratır. Hypatia öldürülmeseydi, İskenderiye’nin o muhteşem kütüphanesi yakılmasaydı bugün bildiğimiz Dünya çok daha farklı bir yer olabilirdi.

Felsefe Eğitimi

Yazarımızın eğitimine de değinmek isterim.

Jostein Gaarder, Oslo Katedral Okulu’nun ardından İskandinav dilleri ve teoloji eğitimi aldığı Oslo Üniversitesi’nde okur. Akademik bir felsefe eğitimi yoktur, elbette özel ilgisi sonucu kendini yetiştirmiştir muhakkak.

Dünya çapında birçok felsefe profesörünün kitabın yazarını yetkin bulmamasının altında bu sebep yatıyor olabilir. 🤷🏼‍♀️

Felsefe

“Felsefe” terimi, “bilgelik sevgisi” anlamına gelir.

Philosophy: philo(sevgi) + sophy(bilgelik)

Geniş anlamda felsefe ise; insanların kendilerini, içinde yaşadıkları dünyayı, birbiri ve dünyayla ilişkileri hakkındaki temel gerçekleri anlamaya çalışmaktır. Filozoflar sürekli olarak hayatın en temel sorularını sormak, cevaplamak ve cevaplarını tartışmakla meşguldürler.

Homeschool Adventure sitesi felsefi soruları listelememiş. Sizin için bir kısmını Türkçeye çevirerek buraya ekliyorum.

Varoluşa Dair Felsefi Sorular

– Nereden geldik?
– Neden buradayız?
– Nasıl yaşamalıyız?
– Gelecek ve ölümden sonraki yaşam için umut var mı?

Özgür İrade ve İnsan Doğasına Dair Felsefi Sorular

– İnsanlar doğuştan iyi midir yoksa kötü müdür?
– Yeterli zaman verilirse insanlar davranışlarını değiştirebilir mi?
– İnsanların var olmak için Tanrı’ya ihtiyacı var mı?
– Öldüğümüzde ne olur?
– Fiziksel ölümden sonra bilinç devam eder mi?
– Acı neden olur?
– Kötü olayların olmasını engellemeye çalışmalı mıyız? Eğer öyleyse, o zaman bunu nasıl yapacağız?
– İnsan hayatını bu kadar değerli kılan nedir?
– Bizi “insan” yapan nedir?
– Hayatta olmamız neden önemli?
– Bencil olmanın yanlış bir tarafı var mı?
– İnsanlar yaşamak için başka insanlara ihtiyaç duyar mı?
– Hayvanlar acıyı hissedebilir mi? Eğer öyleyse, neden birbirlerini incitmekten kaçınmaya çalışmıyorlar?
– Çocuklar iyi mi yoksa kötü mü doğar?
– Kendini korumak için yalan söylemek doğru mu?
– Güzellik nedir?
– Bütün insanlar saygıyı hak ediyor mu?
– Doğmadan önce var mıydınız?
– Duygular nereden geliyor?
– Duygularımızı seçebilir miyiz yoksa onlar sadece olur mu?
– Çocuklar hangi yaşta yaptıklarından sorumlu tutulur? Bunu nasıl belirliyorsunuz?
– Kendine değer nereden geliyor?
– Bir kişinin öz değerini nasıl belirlersiniz?
– Bir insan hayatı diğerinden daha mı değerli?
– Cahillik gerçekten mutluluk mu?
– İnsanlığın amacı nedir?
– Kader ve hür irade bir arada var olabilir mi?

Mutluluğa Dair Felsefi Sorular

– Mutlu olmak ne anlama geliyor?
– Acıyla karşılaştığımda mutlu olabilir miyim?
– Mutluluk evrensel mi yoksa bir bakış açısı mı?
– Kendimizi mutlu etmeye ne kadar önem vermeliyiz?
– Aynı anda hem mutlu hem de üzgün hissetmek mümkün mü?
– Mutluluğun peşinden koşmak gerçekten gerekli mi?
– Şimdi toplum olarak geçmiş zamanlara göre daha mı mutluyuz? Neden veya neden olmasın?
– Başkasının mutluluğu benimkini etkiler mi?
– Birinin benden daha az maddi zenginliği varsa, bu onu otomatik olarak mutsuz eder mi?
– Gerçek mutluluğu ne getirir?
– Mutluluk, para ve güç gibi ölçülebilir veya ölçülebilir mi?
– Belirli türdeki deneyimler, doğası gereği diğerlerinden daha “mutlu” mudur?
– Acıdan kaçınmak yerine zevki aramak her zaman en iyisi midir?
– Mutluluk sadece beyindeki kimyasal reaksiyonların ürünü müdür?

Ahlâka Dair Felsefi Sorular

– Ahlâk göreceli midir yoksa mutlak mıdır?
– Ahlâk nereden geliyor?
– Din olmadan ahlâki yargılarda bulunmak mümkün müdür?
– Belirli koşullar altında öldürmek meşru mudur?
– Bir şeyi ahlâksız yapan nedir?
– “İyi” ve “kötü”yü nasıl tanımlarsınız?
– Neden çoğu insan yalan söylemenin kötü olduğunu düşünüyor?
– Tüm eylemlerin eşit sonuçları olmalı mı?
– Her insan hayatı eşit sayılır mı?
– Suçluları ölümle cezalandırmak adil mi?
– Ahlâk içimizden mi yoksa dışımızdan mı gelir?
– Hırsızlık caiz midir?
– Başkalarını aldatmak caiz midir?
– Eylemleri sadece sonuçlarına göre mi yargılamalıyız?
– Zarar verse bile her zaman kurallara uymalı mıyız?
– Kölelik hiç etik olarak savunulabilir mi?
– Ahlâksızlık her zaman yanlış mıdır?
– 1000 kişiyi kurtarmak için bir kişiyi öldürür müydünüz?
– Birinin duygularını koruyorsa yalanlara izin verilir mi?
– Bir insanı ne tanımlar?
– Başkalarına yardım etmek zorunda mıyız?
– Hayvanları öldürmek yanlış mı?
– İnsanlar değiştirilebilir mi?
– Erdem nedir?

Sitede sevgi, ölüm, insan hakları, siyaset, devlet, toplum ve daha nice konu üzerine felsefe soruları var. Daha fazlasını görüntülemek için bkz: 240 Philosophical Questions For Deep Critical Thinking & Debate (Derin Eleştirel Düşünme Ve Tartışma İçin 240 Felsefi Soru)
 

*

 
Unutmayalım ki bugünün kültürü dünün fikirleri üzerine inşa edilir. Felsefeyle kalın.
 
 

Didem Çelebi Özkan

 
 

Referanslar ve Kaynakça:

  1. Jostein Gaarder: Detaylı bilgi için bkz: Jostein Gaarder, Wikipedia    ⇡⇡⇡
  2. Üstkurmaca: (İngilizce: MetaFiction)
     
    İzleyiciye kurgusal bir eseri okuduklarının veya seyrettiklerinin farkında olmalarını sürekli hatırlatacak şekilde kendi kurgusunu vurgulayan bir kurgu biçimidir. Üstkurmaca, dil, edebi biçim ve hikâye anlatımı konusunda bilinçlidir ve üstkurmaca eserleri, doğrudan veya dolaylı olarak, eser olarak statülerine dikkat çeker. Üstkurmaca sıklıkla bir parodi biçimi veya edebi gelenekleri baltalamak ve edebiyat ile gerçeklik, yaşam ve sanat arasındaki ilişkiyi keşfetmek için bir araç olarak kullanılır.

    Üstkurmaca en yaygın olarak 20. yüzyılın ortalarında gelişen postmodern edebiyatla ilişkilendirilse de ilk örnekleri şunlardır:

    – The Canterbury Tales (Geoffrey Chaucer, 1387)

  3. – Don Kişot (Miguel de Cervantes, 1605)

    – Tristram Shandy’nin Yaşamı ve Görüşleri, Beyefendi (Laurence Sterne, 1759)

    – Vanity Fair (William Makepeace Thackeray, 1847)
     
    Wikipedia    ⇡⇡⇡

  4. Bill McKibben: Detaylı bilgi için bkz: Bill McKibben, Vikipedi    ⇡⇡⇡
  5. Antisemitizm: Yahudi milletine karşı duyulan düşmanlık, nefret, önyargı veya ayrımcılıktır. Bu tür pozisyonlara sahip bir kişiye antisemit denir. Antisemitizm bir ırkçılık olarak kabul edilir. Her ne kadar etimolojisi antisemitizmin tüm Sami halklarına yönelik olabileceğini ima etse de, terim ortaya çıkışından itibaren sadece Yahudilere yönelik saldırganlığı belirtmek için kullanılmıştır. – Vikipedi    ⇡⇡⇡
  6. Bertrand Russell: Britanyalı filozof, matematikçi, tarihçi ve toplum eleştirmeni. – Vikipedi    ⇡⇡⇡
  7. Batı Felsefesi Tarihi: Bertrand Russell’ın 1945 yılında yazdığı üç ciltlik eseridir. Bu hacimli eserinde Russell, Sokrates öncesi düşünürlerden başlayarak 20. yüzyıl başlarına kadar gelen süreçte felsefenin tarihini geniş bir bakış açısıyla inceler. İlk yayımlandığı günden beri büyük ilgi gören bu eserin bütün dünyada, onlarca dilde halâ sayısız baskıları yapılmaktadır ve düşünürün “Matematiğin İlkeleri ve Mantığın İncelenmesi” adlı eseriyle birlikte önemli felsefe yapıtlarının en başında gelmektedir. – Vikipedi    ⇡⇡⇡

 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

7 YORUMLAR

  • Yanıtla Hülya Erarslan 12 Eylül 2022 at 12:31

    Nasıl canım çekti yeniden okumayı.
     
    İlkin lisedeyken okumuştum. Sonra 4-5 yıl önce bir daha okudum. Çok beğenmiştim. Nicedir tekrar okumak istiyorum, hâlâ beğenecek miyim acaba diye ama fırsat olmadı.
     
    Yaşlı adam ve kız çocuğunun sık sık bir araya gelmesi beni de bir parça huzursuz etmişti. Dönemsel farkındalıklarımızla ilgili. Bugün normal karşılayıp bizi rahatsız etmeyen hangi şeyi acaba bir zaman sonra rahatsız edici bulacağız?
     
    Felsefeye yeni başlayanlar ya da yuoo hiç başlayası da olmayanlar için zevkle okunabilecek bir kitap olduğunu düşünüyorum ben de.
     
    Çok iyi geldi bu yazı. Eline sağlık.

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 12 Eylül 2022 at 13:37

      Ben de nasıl mutlu oldum yorumunu görünce 😁
       
      “Dönemsel farkındalıklarımız” kavramı ile ne güzel tanımlamışsın durumu; çok sevdim 👌🏻
       
      Yorum için teşekkür ediyor, seni kocaman öpüyorum ❤️😘

  • Yanıtla Feray Orman 13 Eylül 2022 at 15:02

    En sevdiğim kitaba bir felsefeci gözüyle bakılması çok değerli. Felsefe eğitimi veren biri olarak bana yol arkadaşlığı yapmıştır. Sizin de yazıyı sorgulayıcı ve güzelleyici yazmanız, yazınıza nitelik katmış.

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 13 Eylül 2022 at 21:10

      Feraycığım, çok mutlu oldum, hem yazıyı beğenmenden hem de yorum yazma inceliği göstermeden ötürü. Ben de senin yazılarını yayınlayacağımız günü hevesle bekliyorum. Dergide Atilla Hoca‘nın, benim, Demet’in ve Edibe‘nin yanına yeni bir felsefecinin daha eklenecek olması büyük mutluluk. 😁
       
      Sevgiler canım 🤗❤️

  • Yanıtla Şen Sevgi Erişen 16 Eylül 2022 at 23:33

    Felsefeye felsefeci gözüyle bakmak buna denir! Benim okurken kaçırdığım birçok ayrıntı senin gözünden kaçmamış belli ki! İlk çıktığında okuduğumu hatırlıyorum. Verdiğin birçok önemli ayrıntı için çook teşekkürler!
     
    Emeğine sağlık!

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 19 Eylül 2022 at 11:45

      Şen ablacığım, çok mutlu oldum beğenmenize. Yazarken çok keyif almıştım, okurda da benzer bir etki bırakması sevindirici ☺️ Hatta bu yazıdan sonra arada felsefe köşesinde de yazsam mı diye düşünmedim değil. Fakat öncesinde sanırım mitoloji anlatmak istiyorum. Özellikle de yeni yuvanız üzerine olan büyük efsaneyi; Truva mitini. Truva’nın duvarlarını hangi tanrıların ördüğü; görünen savaş nedeninin arkasında aslında Hera, Athena ve Afrodit’in fesatlık tanrıçası Eris’in oyununa gelmesinin yattığını (altın elma miti) ve Truva üzerine daha birçok pek de bilinmeyen detay :))) Bakalım bir de romana devam etmem gerekiyor 🙈 Yapacağım umarım her birini 😁
       
      Öpüyorum sizi 😘
      Sevgiler ❤️

  • Yanıtla Şen Sevgi Erişen 21 Eylül 2022 at 08:25

    Truva’dan mı, Çanakkale Savaşı’ndan mı bilmem; bu şehir tüm hesaplaşmalarını bitirmiş, Türkiye’nin Yeni Düzen‘e geçişini bekliyor gibi geliyor bana.
     
    Truva’yı senden dinlemeyi çok isterim, rastgele:))

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan