Cadı Tabletleri

Ana | Maksim Gorki

26 Ocak 2022

Kitap: Ana | Yazar: Maksim Gorki | Yorumlayan: Didem Çelebi Özkan


Ana | Maksim Gorki

Maksim Gorki | 1868-1936

“Maksim Gorki” adıyla yazan Sovyet romancı, oyun yazarı ve denemecinin gerçek ismi; Alexei Maksimovich Peshkov’dur.

Yükselen Marksist komünist harekette aktif, Çarlık rejimine de açıkça karşı olan Gorki, hayatının önemli bir bölümünü sürgünde yaşar. Önce Çarlık Rusya’dan, daha sonra da kurulması için çaba sarf ettiği Sovyetler Birliği’nden sürgün edilir. 1932’de Joseph Stalin’in kişisel daveti üzerine SSCB’ye döner ve Haziran 1936’daki ölümüne kadar orada yaşar.

Yazarın, kurulmasını arzu ettiği adil toplum için kalemini kullanmaktan çekinmediğini görüyoruz. Bu yüzden de başyapıtı “Ana” ile ilgili yorumlara baktığımızda “komünizm propagandası” olduğu yergisiyle sıklıkla karşılaşıyoruz.

Bu konudaki fikrim şu şekilde; “ANA”nın yazım amacının, toplumdaki adaletsizliği, eşitsizliği, sömürüyü gösterme ve halkta düzen değişikliğini arzulama isteği uyandırma olduğuna ben de katılıyorum. Fakat bunun da meşrû bir istek olduğu kanısındayım. Bugünün medya iletişim araçları yok; insanlara ulaşmanın, fikirleri aşılamanın en önemli aracı kitaplar. Gorki de inandığı davayı bu yolla anlatmış 😉 Ehhh biraz da pazarlamasını yapmış tabii.

Peki gerçekleşen devrim, onun istediği devrim mi oldu?

Her devrim kendi çocuklarını yer” sözüne atıfta bulunarak bu konuyu incelemeyi başka bir yazıya bırakıyorum 😉
 

ANA

 
Ana kitabı ile Didem Çelebi Özkan'ın evinden bir kare“Sosyalist gerçekçilik” akımının ilk örneği olarak kabul ediliyor “ANA”.

Sosyalist gerçekçilik için Vikipedi; “Sosyalist ideolojinin idealizmini ortaya çıkarmayı hedefleyen bu akımın etkisinde edebiyat eserlerinde devrimci kahramanlarla, halka örnek olacak kişiler yaratılması hedeflendi” diyor.

Yirminci yüzyılın en etkili Rus yazarlarından biri olan Gorki, 1905 Devrim’inden hemen sonra yayınladığı ANA’yı, Ekim Devrimi (1917) öncesinde Amerika’da sürgündeyken yazar (1906).

Gerçek olaylardan ilham alan ve devrime uzanan yolu anlatmayı hedeflediği romanda, çocuk yaşta işçi olarak çalışmaya başlamış genç devrimci Pavel’in annesinin, oğlunun liderliğinde nasıl bir devrimciye dönüştüğünü anlatır.

Pelageya (ana), bir fabrika kasabasında, karısını yıllardır durmaksızın döven bir pisliğin karısı olarak karşımıza çıkar önce. Adam ölüp de oğlu Pavel ile baş başa kaldıklarında yeni bir yaşam başlar Pelageya için. Oğlunun giriştiği devrim mücadelesini başlangıçta anlamaz, hatta bilmediği bu yaşamdan korkar fakat sonrasında evladına duyduğu derin sevgi ve Pavel’in yaptığı konuşmaların kendi ruhunda uyandırdıklarıyla “ana” karakteri de değişmeye başlar.

Devrim Öncesi Rusya’ya Bakış

Gorki, fabrika ve tarım işçilerinin yoksulluk ve açlık içindeki sefil yaşamlarına karşılık yöneticilerin sürdürdüğü altın varaklı saray hayatı karşılaştırmasını okura sunar önce, ardından örgütlenen gençlerin daha “insanca” bir yaşam için giriştikleri mücadeleyi anlatır romanda. Kadın ve çocukların böyle bir yaşamda maruz bırakıldıkları şiddet karşısında nasıl sindikleri gösterildikten hemen sonra başta Pelageya (ana), ardından diğer devrimci kadın karakterlerle, oldukça güçlü kadın profilleri sunar okura. Tahmin edebileceğiniz gibi benim en sevdiğim detaylardan biri de buydu. 😉

Pelageya

“Ana” karakterindeki gelişim, Gorki’nin romandaki en göz alıcı başarısı bana kalırsa. Dayak yiyen, hiçbir eğitimi olmayan, politik olarak cahil, din ile uyuşturulmuş bir kadının; gençlerin eşitlik ve özgürlük mücadelelerine tanıklık etmesi, gizli toplantılarının onu evinde gerçekleşmesi dolayısıyla defalarca dinlediği konuşmalarla gerçeklik algısının değişmesi, birey bilinci kazanması, sonunda da oğlunun davasında bir nefer olması, bir tohumun günbegün büyümesini izlemek gibiydi.

1 Mayıs 1902

Roman iki gerçek olaya dayanıyor:

1902’de Sormovo’da işçilerin 1 Mayıs gösterisi ve ardından üyelerinin yargılanması.

Sormovo’da (günümüzde Gorki şehrinin bir bölgesi) düzenlenen, ilk kitlesel 1 Mayıs siyasi gösterilerinden biri.

Gösteri, 1902’nin başlarında Sormovo’da işçileri, 1 Mayıs’ta işten ayrılmaya ve gösteriye katılmaya çağıran broşürler dağıtan RSDLP‘nin Nizhny Novgorod komitesinin önderliğinde Sosyal Demokratlar tarafından planlanır.

Göstericiler, “Kahrolsun Otokrasi!” ve “Yaşasın Siyasi Özgürlük!” gibi sloganlar taşıyan kırmızı pankartlarla Bol’shaia Caddesi’ne yürürler.

Çok sayıda tutuklama yapılır. Sormovo Gösterisi’nin liderleri ve buna katılan işçiler 28 Ekim – 31 Ekim 1902 tarihleri ​​arasında Nizhny Novgorod ve Sormovo’da yargılanır. Duruşmada Pyotr Zalomov, otokrasiye karşı parlak bir konuşma yapar. Altı kişi Sibirya’da kalıcı sürgün cezasına çarptırılır. Duruşma kamuoyunun büyük ilgisini çeker. Iskra Gazetesi, Lenin’in önsözüyle işçilerin konuşmalarını yayınlar.

Romanda da hikaye neredeyse gerçeğin birebir anlatımı.

Gorki & Lenin

Birçok devrimciyle olduğu gibi Lenin ile de oldukça yakın arkadaştı Gorki.

Vladimir Lenin, roman için şunları söylemiş:

“Bu, son derece önemli bir kitap. Devrimci harekete içgüdüsel olarak, nedenini tam olarak anlamadan katılan birçok işçi, Ana’yı okuduktan sonra anlamaya başlayacak.”

Nazım Hikmet

Romanı okurken bu ideolojiye gönül vermiş ünlü şairimizin bazı dizeleri geçti zihnimden ara ara.

Birini sizinle de paylaşayım:

“Ben yanmasam
Sen yanmasan
Biz yanmasak
Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?”
 
– Nâzım Hikmet

Ana | Çeviri

Son olarak da çeviriye değinmek istiyorum. Ana’yı Yordam Edebiyat’tan Zaven Biberyan çevirisi ile okudum ve tercümede kullanılan yalın dili çok sevdim 👌🏻👏🏻 Biberyan’la tanışmama sebep olan bu çeviri sonrası kendisinin kitaplarını da okumaya karar verdim. Tabii bitmek bilmeyen “okunacaklar” listemde ne zaman kendisine sıra gelir, onu da bilemiyorum 🙈

Herkese kitaplarıyla keyifli zamanlar dilerim 🤗
 
 
Didem Çelebi Özkan
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

4 YORUMLAR

  • Yanıtla Burak Süalp 2 Şubat 2022 at 11:58

    Sevgili baş editörüm, dergide yeni köşende yayınladığın bu ilk kitap yorumunu okuyunca bu konuda sana baskı yapmakta ne kadar haklıymışım bir kere daha anladım. Senin kitap yorumlarının sadece Instagram hesabında kalmaları hepimize haksızlık olurdu. O çalışmaları dergimize de taşımayı kabul ettiğin için çok mutluyum.
     
    Gorki’nin Ana isimli romanını yıllar önce, üniversitedeyken ve daha keskin bir solcuyken okumuş ve çok etkilenmiştim. Sayende hatırladım ve bir kere daha okuma listeme aldım.
     
    Kalemine sağlık. Yeni kitap yorumlarını merakla beklemekteyim. ❤🙋‍♂️

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 2 Şubat 2022 at 14:21

    Bi’ tanecim, dergiyle ilgili hangi konuda ısrarcı olduysan bunların oldukça yerinde kararlar olduğu zaman içinde kanıtlandığı için artık yapmamı söylediğin konularda sana direnç göstermiyorum. Ya da şöyle diyelim; “Direnç göstermemeye çalışıyorum.” 🙈😛
     
    Sonsuz desteğin ve varlığın için müteşekkirim.
     
    Kucak dolusu sevgiler 🤗❤️

  • Yanıtla Şen Sevgi Erişen 8 Şubat 2022 at 00:26

    Didemcim, bir kitap kurdu olarak kitaplar hakkında yazmaya başlamana çok sevindim. Detayları kaçırmayan dikkatine de hayranım. Zevkle takip edeceğim.

    • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 8 Şubat 2022 at 11:17

      Şen ablacığım, çok mutlu oldum beğenmenize kitap yorumlarımı. Sizi kocccamaann öpüyorum ❤️😘😘😘

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan