Kırmızı

Benim Kıymetli Belleğim

30 Ocak 2019

* Yazarın Notu: Bu yazıyı, Schubert – Serenade dinleyerek okumanız tavsiye olunur. YouTube linki için tıklayabilirsiniz.

Benim Kıymetli Belleğim
Doğum Günü Yaklaşıyor

10 gün sonra 12 oluyor. 
Bu yeni yaş onu çok heyecanlandırıyor. Kendini hayatta ilk defa bu kadar büyümüş hissediyor.

Ve benim şahane oyunbaz belleğim, yılın her bu zamanı gibi, yine benimle oyunlar oynuyor. 
Onunla ilgili türlü türlü anılara dair kafamda metrajlarca görüntü dönüyor. 

Kuvvetli, hatta çok kuvvetli 1 hafızaya sahibim. 
Yaşadığım her 24 saat zihnimde kayıt altında. Dosyalara dizilmiş halde, önceliğine göre de değil, adeta alfabetik sırada durmakta. 
Sanki beynimin kıvrımlarının içinde 1 yerde 1 arama çubuğu saklı. İsmin ya da konunun baş harfini getirdiğimde aklıma, görsel olarak çıkartıyor hatırada ne varsa karşıma. 
Böyle anlatınca kulağa hoş geliyor da olabilir ve ba(ğ)zıları “Ne güzeeeelll hiçbir şeyi unutmuyorsun..” diye de düşünebilir ama aslında öyle değil..

O hafızaya sahip olan için bu durum; kimi zaman 1 armağan, kimi zaman 1 lanet gibidir. 
Ama biliyorum ki; 2004 yılından bu yana hayatı, kendimi, insanları ve olayları tanımlama ve yorumlama konusunda danışıp, öğütlerini tuttuğum kıymetli akıl hocam Doğan Yeşilbursa’nın da söylediği gibi; “Bu hafızayı yönetebilirim ve onu verimli alanlarda kullanırsam bana faydası olmasını da sağlayabilirim..”

O 3,5 yaşında. Ben 35,5’larımda.

Evde 1 telaş yaşanıyor ki sorma. Sanki tüm dünya sırtımda. Gün ne zaman başlıyor, ne zaman bitiyor bilmiyorum. Her şeye yetişmeye çalışıyorum ama hiçbir şeye yetişemiyorum. Bu kısır döngü içinde kendimi kırmızı rujlu, beyaz 1 hamster gibi hissediyorum ve ömrümü o çarkın üzerinde hızlı hızlı koşarken tamamlayacağımı sanıyorum.

Sanıyordum.
Sandım.

Bundan seneler evvelki hislerimdi bunlar. Ben çalışıyordum, o anaokuluna gidiyordu. Sabah 8:30’da vedalaşıyor, akşam 19:00’da kavuşuyorduk. İşte asıl hikaye o kavuşmayla başlıyordu. Ve o gün yapılması gereken her şeyi, sanki biri 1 sepetin içine koyup başımdan aşağı hızlı hızlı döküyordu. O sepette neler yoktu ki; çalışan her kadının rutin işleri, –dinle(n)meli yazımda saydıklarımın hepsi..- ve hepsinden önemlisi, istisnasız her akşam gözlerimin içine; “Lütfen ben uyuyana kadar benimle ilgilenir misin, bütün gün bu anı bekledim..” dercesine bakan 1 su perisi..

Üzerinden zaman geçince ve şimdi uzaktan bakınca, daha objektif görebiliyorum o zamanki beni. 
Yaşamımda yeni olan ne varsa, ona yönelik telaşlı 1 adaptasyon hali. 
İnsan, muhteşem 1 tasarım olduğundan, donanımı da bu telaşı yönetmeye uygun aslında, azıcık sakin olup soluklansa.

Ben de öyle yaptım.

Şöyle 1 dışarıdan kendime baktım. Sonra ters yüz ettim kendimi, 1 daha baktım.

Bildiklerimi, bilmediklerimi tek tek sıraladım. Oturduğum yerde doğruldum. Annemin böyle zamanlarda kullandığı 1 cümleyi hatırlayıp gülümsedim ve aynı onun yaptığı gibi 2 elimi bacaklarımın 2 yanına vurmak suretiyle tekrar ettim; “Kalk bakalım Nurdan, hemen kalk ve derhal işlerine bak..”

Hayatta başlayacağımız ya da bitireceğimiz her neyse, “niyet” önemliymiş, önce bunu yazdım ilk sıraya. 
Sonra, bize yanlış öğretmişler; zaman yönetilen 1 şey değilmiş, o kendi başına akar gidermiş. Yönetmem gereken; akan zamanın içindeki hayatın ta kendisiymiş; onun içinde düzenler kurmak, oyunlar tasarlamak, kurallar koymak ve uygulamak gerekliymiş. Bunu da 2. satıra kırmızı kalemle, kalın harflerle kayıt ettim.

Akıl defterimin 3. satırı, tecrübelerim neticesinde de en sevdiklerimden biri oluverdi yıllar içinde. Her ne kadar kendi bildiğini yapan 1 karaktermişim gibi gözüksem de ben, öğrenmeyi çok seven biriyim. Özüne, sözüne, ilmine, bilimine, bilgisine inandığım kimseleri can kulağıyla dinlerim.

Gidip bizim şahane çocuk doktorumuzun kapısını çaldım. “Ben herşeye yetişmeye çalışırken, bu su perisine hep arta kalan zamanlarımı bırakıyorum ve bize bu sürelerin yetmediğini biliyorum ama ne yapacağımı bilemiyorum.” dedim. 
O anda verdiği kısa ama çok anlamlı yanıt benim de hayat kılavuzum oluverdi. 
“Kızınızı bütün hayatınızın içine katın, bunu bir düzene oturtun, rutin bir hale getirin ve ona aktarırken, onun için oyuna çevirin..” dedi..

Oyuncu küçük 1 kız kalbiyle yaşadığım için doğduğumdan beri, bu cümle bana müjdeli 1 haber gibi geldi.

Ev bir anda legomtrak 1 hale dönüşüverdi.

Renkli, sağlıklı plastik ya da emayeden yapılma tabaklar, çatallar, bardaklar, masa örtüleri alt raflara indi. Sofrayı kurma görevi artık superisinindi. Kendi oyuncak bıçaklarıyla salatalıkları, domatesleri, marulları, biberleri, taze fasulyeleri küçük kesme tahtasında bölüp salata kaselerine ve tencereye yerleştirme çabası ona kendisini 1 aşçı yamağı gibi hissettirdi. Gözlerinden yaşlar aka aka soğanı kabuklarından ayırmakla başlayan her akşamki mutfak oyunları, şimdiki “bugün neler yaptık sohbet saati”mizin tohumları idi. Siyah, beyaz ve pembe çamaşırları ayırıp makineye atmamız, oyuncaklarını yıkamamız, kitap raflarını silmemiz, markette kendi kadar bir sepete sevdiği şeyleri döke saça koyması bazen çevremdeki kimi insanlara; Bbu çocuğa çok mu yükleniyorsun acaba?..” sorusunu sordurduysa da o zamanlarda; onu, kendimi, bizi her an yakından izleyen bir anne ve bu hikayenin 1 yarısı olarak söyleyebilirim ki, bu sayede zamanı birlikte paylaşarak; hem çok yakın olabildik birbirimize, hem çok güzel yol aldık ve almaktayız hikayemizde, hem de yapmak istediğimiz başka ne varsa hayallerimizde, onlara daha çok vakit ayırabiliyoruz böylece.

Tüm bunları hatırlayınca su perisinin yeni yaşının arifesinde 1 daha, 15 yıl önce öğrendiğim o cümlenin doğruluğunu da teyid ettim kendime, yüzümdeki tebessümle galiba..

Hafızam benim hediyemdir.

Onu fayda sağlayacak ve beni mutlu edecek şekilde düzenlediğim, kullandığım ve yorumladığım sürece..

Şükür ki hepimiz sahibiz bu yeteneğe..

Nurdan Yılmaztürk

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

10 YORUMLAR

  • Yanıtla Pınar Sude Genç 30 Ocak 2019 at 17:54

    Hafıza ile ilgili bende de şöyle bir durum var: Çok unutkanımdır, yani aslında gereksiz küçük bilgileri aklımda tutamam. İşime yaramayacağını düşündüğüm şeyler aklımda asla kalmıyor, unutmak için bir çaba göstermediğim halde… Fakat beni çok etkileyen bir olay da asla aklımdan çıkmıyor. Kinci olmadığım halde….
     
    Yazı çok iyiydi, kaleminize sağlık.

    • Yanıtla Nurdan Yılmaztürk 31 Ocak 2019 at 06:56

      ne güzel 1 hafıza. bayıldım hafızanın bu şekilde çalışmasına. o aklında çok kalanlar kincilikten değil, belki sana sıkıntı veren konunun şiddetinden. duygu durumundan dolayı hafıza onu daha kuvvetli algılıyor ve bu nedenle kayıt altına alıyor.
       
      senin de ruhuna sağlık arkadaşım, yazıyı sevmene sevindim 🙂

  • Yanıtla Nimet Canbayraktar 30 Ocak 2019 at 19:45

    Ne güzel anlatmışsınız. Aynen ben de hiç bir şeyi unutmuyorum. Bu 3 sene öncesine kadar çok da hoşuma gidiyordu. Adeta yakınlarımın ajandası gibiyim. Ama bu hafıza acılarımı sürekli canlı tuttuğu için beni zorluyor. Gerçi bir taraftan da unutamadığım anılarımla teselli buluyorum. Güzel yavrunuzla hep güzel anılar biriktirmenizi bütün kalbimle diliyorum.

    • Yanıtla Nurdan Yılmaztürk 31 Ocak 2019 at 06:54

      çooooook teşekkür ederim. dilekleriniz ve kendi hikayenizi paylaştığınız için.
      kuvvetli hafıza sahipleri birbirini çok iyi anlıyor. güzel anıları hatırlamak üzerine o hafızayı kullanmak çok işe yarıyor 🙂
       
      sevgiler bizden de 🙂

  • Yanıtla Beril Erem 30 Ocak 2019 at 20:11

    Zamanı yönetmek yerine hayatı yönetmek…
     
    Çok hoşuma gitti özellikle bu laf👏
     
    Hani okumak iki yönlüdür ya hep… Öğrenmek ve esinlenmek için okuruz. Bu yazın böyle oldu benim için. Kalemine sağlık gerçekten de 💞
     
    Hafıza konusunda ise; hay Allah ne konuşuyorduk? 🤔
     
    O noktadayım yani 🙈😬

    • Yanıtla Nurdan Yılmaztürk 31 Ocak 2019 at 06:51

      ben de ilk öğrendiğimde zaman yönetimi diye 1 kavram olmadığını epey şaşırmıştım. hayatı yönetme konusu ise büyük hüner istiyor, üzerine hep çalışmak gerekiyor. çalışmaya devam 🙂 öğrenmek ve esinlenmek benim de ennnn sevdiğim 2 hal hayattaki. ne mutlu senden bu cümleyi duymak.
       
      çok teşekkür ederim.

  • Yanıtla Ilgın Cenkçiler 31 Ocak 2019 at 00:02

    Zamanı yönetebilmeyi ve çalışan anne olmayı ne kadar güzel anlatmışsınız. Bir anda Kerem ile geçirdiğim günlerim, çalışan anne çocuğu olduğum için annem ile geçirdiğim günlerim kuvvetli hafızam sayesinde gözlerimin önümden geçti 🤗🦋🦋

    • Yanıtla Nurdan Yılmaztürk 31 Ocak 2019 at 06:48

      🙂 teşekkür ederim mavi kelebek 🙂
      hepimiz aynı gemideyiz ve bu fikri hep aklımda tutmak bana yalnız olmadığımı, benim yaşadıklarımı başkalarının da yaşamakta olduğunu hatırlattıkça hayat kolaylaşıyor.. 🙂

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 31 Ocak 2019 at 16:49

    Kızınla harika bir ilişkiye sahip olduğunu bilenlerdenim. “Annelik rolünü kaybetmeden insan evladıyla nasıl arkadaş gibi keyifli vakit geçirir?” sorusuna oldukça başarılı bir cevapsın bence 😉
     
    İkinizi de kocaman öpüyorum 😘😘❤️

    • Yanıtla Nurdan Yılmaztürk 6 Şubat 2019 at 12:46

      inşallah bu tarif ettiğin gibi 1 anne olduğumu düşünüyordur ilayda da 🙂 🙂
      ahahahha 🙂
      sorsam mı ona da acaba?
      biz de 3ünüzü öperiz çokça 🙂

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan