Beyaz Mürekkep

Lokum

28 Ocak 2019

Lokum
Tarih: 23 Kasım 2017

O akşam…
Nasıl bir yağmur!
Nasıl bir berbat hava!

Canım nasıl da sıkkın.
Belirsiz bir can sıkıntısı aslında.
Gene heyheylerim üstümde!!

Bir an önce eve gideyim düşüncesiyle o akşam koro çalışmasından erken çıkmıştım. O gün de koca binada insan kalabalığı. Göz gözü görmüyor. Dışarıya kendimi atar atmaz bir buz kestim. Rüzgar, yağmur ve soğuk ittifak kurmuş da benden intikam alır gibiydiler. Acaba eve mi gitsem yoksa şu yan taraftaki alışveriş merkezine gidip birkaç kitap mı baksam diye düşünürken önüme aniden bir şey fırladı.

Basmamak için durdum ama az kalsın ben düşecektim.

İyice eğilip baktım küçücük bir şey. (Küçük dediysem de yine bir kavun kadar vardı) Bir kedi. Miiivvv miiiiv miiiiv diye çığırıyor ama sesi tam çıkmıyor henüz. Tam yakalayacağım aman Yarabbim o nasıl çeviklik ki yerinde durmuyor! Mümkün değil tutabilene aşk olsun!

– Hey! Napıyosun sen burda böyle?
– Miiv!
– Hani annen nerde?
– Miiiv!
– Sen kayboldun mu yoksa bakayım ?
– Miiiiiiiiiiiiiiv (Soru sorup durma be alacaksan al beni!!)

Kediye sanki cevaplarını alacakmışım gibi sorduğum sorular bittiğinde, hâlâ oradan ayrılamıyordum. Boncuk boncuk bakıyor, bir yandan insanların peşinden koşuyor, yola fırlamasın diye onun peşinden bir de bendeniz koşuyordum. Bir kovalamaca ile yarım saati yediğimizi çok sonra anladım.

“Eve götürsem?
Götürmesem?
Ama bırakamam!
Veterinere mi bıraksam iki gün sonra?
Yok kızım saçmalama!
Sen alışırsın iki günde bu yer mantarına?
Bence hemen götür!
Valide Sultan görünce ne der?
Acaba bir çığlık atar mı?
Ya da sevap bonuslarım harekete geçip annemin kalbine doğru ışınlanıp onu yumuşatırlar mı?”

Böyle sorular içinde boğulurken kendimi bankta oturur buldum. Baktım hemen sol yanımda da kendisi oturuyor. Bir yandan da soğuğun etkisiyle titriyor haliyle. Islanmış sıçana dönmüş! İnsanların peşinde koşturmaktan yorulmuş. Her yerden araba çıkıyor. Ve de akşamın kör karanlığı. İkimizin de hasta olması an meselesi. Şöyle bir baktım ona ve dedim ki;

– Sence ne yapmalıyım?
– Ne yapacaksın? Beni al götür burdan! Senin sorularla boğuştuğun hata! Şimdiye karnımı doyurmuştun! Kesin evlatlıksın sen! Ne diye önüne atladım ki senin ben? 😒

O an karar verdim. Onu alıp eve götürecektim.

Annem ve babam hayvanları çok seviyordu elbet ama evde hiç kedi bakmamıştık. Zaten bizdeki bu maaile hayvan sevgisi bir çiftlik kurmaya fazlasıyla yeterdi. Babamdan ziyade annemin evde kedi bakmakla ilgili düşüncemi çok hoş karşılamayacağını hissediyordum. Ama yok, göze aldım bir defa! Bırakamazdım! Sonuçta hiçbir şey tesadüf değildi ya!

Hemen babamı aradım.
– Babaaa!
– Efendim Babacım?
– Baba kedi buldum.

Bizimki sanki bu haberi beklermiş gibi aniden:

– Nerdesiniz? Gelip alayım hemen!
– Şu şu adreste!

Yaklaşık 15 dakika bekledik. Ben kediyle konuşmaya devam tabii (Gelen geçen bize tuhaf tuhaf bakıyor!)

– Ya sen çok tatlısın ama!
– Bak hala seviyor! Açım ben!
– Acaba dişi misin yoksa erkek mi?
– Bak sen! Şimdiden cinsiyetçi yaklaşım ha!
– Acaba seninle nasıl bir ikili oluruz?
– Evee bir ayak basayım tüm egemenliği üstüme alacağım! Hepinizi patimde oynatacağım!

Babam gelmişti nihayet. Oradan geçen iki gençten rica ettim canavarı vermeleri için zira elim kolum çanta ile doluydu. Arabaya bindik ve an itibariyle o sıcaklığı iliklerimde hissettim. Tabi ufaklık da sıcak kucağı bulduğu an;

“Mırrrrrrrrr mırrrrrrrr!”

Ama ne mırrrrlamak be arkadaş!!! Motor sesi sanki mübareğin çıkardığı bu mırrrrlamalar!

“Bana bak! Sıcak kucağı buldun! Bu ses nerenden çıkıyor senin?”

Şöyle bir yan yan baktı bana;

“Çok konuşma! Daha beni tanımıyorsun bebeğim! Şimdi beni sevmeye devam et! Yoksa frekansı arttırır kulaklarını tırmalarım!”

O an daha da alıştım inanın.

Tabi iç ses de gıdıklıyor bir yandan;
“Merve sen başkasına bırakamazsın kızım! Yok bence evin dördüncü üyesi tam kucağında duruyor!”

Bir hafta önce de evde bir hayvan beslemeye niyetlenen bendeniz kalkıp muhabbet kuşlarına kadar bakmıştı ki tam bir hafta sonra bu minik yer mantarı ile karşılaşmıştım. Dedim ya hayatta hiçbir şey tesadüf değildi. Caaanım evren, bu isteğimi gerçekleştirmek için çoktan hazır bekliyormuş oysa!

Babam bizi eve doğru götürürken başladı sesli düşünmeye.

– Hmm! Şimdi kuru mama almak lazım! Kum da gerek!
– Efendim?!
– Markete uğrayalım önce. Mama ve kum alayım!

Kum ve mama da geldiğine göre artık eve gidebilirdik. Tabi babamın, eve yaklaşırken aynadan bakarak söylediği cümleyi ömrüm boyunca unutamam. Belki kiminize basit gelebilir ama benim beynime o an kazındı!

– Artık o senin! Bırakma sakın!!
– ?
– Sen onun hem en iyi dostu hem de annesi olacaksın!
– 😳
– Tabi tüylü bir torun istememiştik ama neyse! (Kahkahasını da atarak)
– İyi de ben anneme ne diyeceğim! Zılgıtı yiyecek olan benim!
– Annen senden benden daha fazla sevecek! Emin ol!”

Eve geldik. Kucakta sanki altın battaniyelere sarmalanmış kraliyet bebesi gibi huzurlu ve uykusu gelmiş cüce ile yukarı doğru çıktım. Kapıyı çaldım. Tabi saat olmuş gecenin 10’u! Annem kapıyı açtı. Bir bana baktı bir kucağıma. Anlamadı önce. Yine bana baktı, sonra yine kucağıma!

Bizim cüce de anneme bakıyor. Ve sonunda annemden ilk tepki;

– Aaaaaaaaaayyyyyy! Ayyyy bu nerden çıktı?
– Bir kedi buldum!
– Evet, kızın bir kedi buldu. Ne oldu beğenemedin mi teyzeee?
– Kızım nasıl bakacaksın sen?
– Bilmem birkaç gün kalsın bakalım 🙄 (Tabii ki bırakmaya niyetim yok!)
– Bana bak iki ayaklı kedi! Seninle böyle anlaşmadık! Ne iki günü! Benim bu evi ve sizleri ele geçirmem için bir haftam var! Seni çizerim bak!
– Ay çok küçük buuu!!!

Tabi ben hemen odama kaçtım. O da farklı bir yer görünce haliyle kaloriferin altına tünemişti. İki gün hiç dokunmadım. (İshal de olmuş yavrum! Parkenin üstünü sabaha karşı güzel kokulara bulamıştı!)

Sonra mütemmim cüzim canım Zeki’m Aysun’u aradım.

– Aysun!!!
– Heee!!
– Aysun kedim oldu!
– Neee! Nasıl? Nerde buldun? Selime Teyze peki? O ne dedi!
– Kızım o sorun değil ya! Veterinere gidelim ama!
– Bakabilcek misin ona?
– Kızım ne için getirdim eve!
– Bak zor olur, şimdiden diyeyim.
– Aysuuuuun!
– Bi de kızgınlık dönemleri var!
– 😒
-Tamam be tamam sustum!

En nihayetinde veterinere götürdük . Ateşi 41 derece! Bir de kocaman açık bir yara! Veterinerimiz ise genç bir hekim. Aldı eline, evirdi çevirdi. Tabi bizim ufaklık kıpırdamıyor. O Frankeistein canavarı, veterinerin elinde oldu süt kuzusu! Tabi bir yandan onunla konuşuyor;

– 2.5 aylık! Eylül’de doğmuş!
– Mırrrrrrr! (Yakışıklı doktormuş!)
– Sen böcek misin ya! Ne güzel bir kızsın sen!
– Mırrrrrrrrrrr mırrrrrrrrrrr ! (Öyleyimdir canım!)

Bu arada Aysun da başka bir kedi görmüş; box’dan taşacak kadar iri bir kedi, sanki radyasyona uğramış da devasa birşey olmuş. Kediye pür dikkat bakıyor. Sahibi olan adama sorduk;

– Çok güzel bir kedi. Maşallah !
– Çok sağolun! (Adam kocaman gülümseyerek)
– Adı ne?
– Banu.
– ?!
– Ne?
– Banu.

Bir kediye bir adama baktık. Kedi agresif bir şekilde mırıldandı.
“Güzelmiş. Banuu… Merhaba!”

Kedi tabi hoş karşılamadı bu merhaba’yı.

– Eski sevgilisinin adı bu kesin!
– Banu nedir?
– Ne bileyim ben? Banu!

Adam yan yan bakıyor bize tabi!
– İntikam şekli mi bu sence! Kediye bakınca Banu’yu mu görüyor?
– #&|€€|%|%${‘dşslsıhsneoşsösjwğsiğe
– Tamam sustum!

Veteriner bizim ufaklığı hamur gibi yoğurduktan ve iyice evirip çevirip inceledikten sonra bana dönerek;

– Onu sahiplenecek misiniz?
– Evet. Artık bizimle yaşayacak.
– İsmi nedir? Karnesine yazalım.
– Lokum!
– Eveet Lokum Hanım! Yeni ailene hoşgeldin!”

Ufaklıkla göz göze geldik o an. Hoşuna gitmiş olacak ki; “Aferin sana! Güzel isim bulmuşsun!” diye mırladı.

Tüm kontrolleri ve aşıları yapıldıktan sonra eve geldik. O hemen ilaçların etkisiyle uykuya dalmıştı bile. Tabi annem onu veterinere bırakacağımı düşünmüş olmalı ki;

– Ne zaman vereceksin?
– Bir gün daha kalsın.
– Kızım bakamazsın evde! Tamam ben de kedileri seviyorum ama …?!
– Tamam ya düşünürüz bir şeyler!

Bir gün sonra, yok ertesi gün, yok efendim başka bir gün sonra derken sessizce evde bizimle yaşamasına ikna ettim annemi. 😊

En sonunda annemden gelen tepki şu olmuştu:

“Evde zaten bir cadı vardı. Bir de kedisi Salem oldu, kadro tamam!”

Serüvenimiz Kasım 2017 de başlamış oldu böylece. Lokum hayatıma girdiğinden bu yana sanırım en iyi arkadaşım oldu diyebilirim. Hatta bizden daha insan. Çok yaramaz ve hareketli ama yeşillik delisi bir kedi. Ekmek, katmer, hamur ve peynir gördüğünde bayıla bayıla yemesi ise ayrı bir komedi! En büyük aşkı yeşil sivri biber! Ben aşk diyorum zira onu gördüğü an çıldırıyor. (Acısına denk gelmedi henüz! Eğer gelirse eminim büyük bir ihanete uğramışçasına aşkından vazgeçecektir! 😂)

Özetle aşırı sevimli bir suratı olan canavar bir tekir. Kedi deyip geçmemek lazım. Arada Lokum’la kurduğumuz diyaloglar nedeniyle ya da poz vermek konusunda bana taş çıkartan yeteneğiyle olağanüstü bir yaratık o.

Tuvaletini klozete yaptırmak konusunda resmen verdiğim savaş beklediğimden daha kolay oldu. Her sabah evden çıktığımda beni pencere önünden uğurlaması ise ayrı keyif verici!

– Lokum!!! Kimse senin gibi uğurlamadı böyle pencere önlerinden! Kimse sevmedi senin gibiiii!
– Kes Pollyanna! Akşam gelirken bir kutu mama ve kaybolan yıllarımı getir!

Ve gerçekten de dediği gibi evde egemenliğini ilan etti en kısa sürede.

Ben köle Isaura, o ise efendi Lokum. Güzin Abla gibi dertlerimizi de dinlemeye başladı haliyle. İki gün için çıktığım şehir dışından döndüğümde öğrendim ki ben yokken hiç çıkmamış gizli sığınağından. Ta ki ben dönünce fırlamış kapıya gelmiş karşılamak için.

– Lokuuuum! Seni çok özledim gel buraya!
– Ben seni özlemedim! Hem açım ben doyur beni!

Yani arada ketumluğu tutan bazen duygularını belli etmeyen bir kedi annesi olmak böyle bir şey işte!

Valide Sultan’ı soracak olursanız şayet?!

– Merve!
– Efendim anne?
– Lokum’u özledim. (Lokum’un hasta olduğu ve veterinerlikte bir gece misafir olduğu zaman)
– Hayırdır? 😊
– Eğer eve gelirsen beni ara ve de ki “Anne biz geldik!” O zaman anlarım kuzumun da geldiğini.

(Beni bile bu kadar merak etmediler !! 😒)

Herkese son olarak şunu söylemek istiyorum!

Eğer hayvan sahiplenmek isterseniz, lütfen bakabilecek durumunuz ve niyetiniz varsa bunu gerçekleştirin. Sonuç olarak karşınızdakinin de bir can taşıdığını ve sevgiye ihtiyacı olduğunu unutmayın! Onlara alışmak ve bir şekilde bu hayattan gideceklerini bilmek insanı elbet düşündürüyor ve üzüyor. Ama hepsi bizlere emanet. Satın almak yerine sokaklardaki hayvanları öncelikli olarak sahiplenmeyi bilmemiz gerektiğini düşünüyorum. (Lokum da buna ayrıca destek veriyor. 😊)

Onların bizim, bizlerin de onların hayatlarından eksik olmamamız dileğiyle..

Lokum’dan hepinize ayrıca sevgilerle… 🐾🐾🐾

 
Merve Çevik

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

8 YORUMLAR

  • Yanıtla Seda Çağlayan 28 Ocak 2019 at 10:54

    Bizim hikayemiz de buna benzer şekilde başlamıştı ve 13 yıl sürdü. Saadet dolu günler sizi bekliyor 🙂 Çok da güzelmiş velet!

    • Yanıtla Merve Çevik 28 Ocak 2019 at 15:47

      Çok teşekkürler Seda Hanım. 😊 Ufaklık çok yaramaz ama bir o kadar da akıllı. Tüm haneyi parmağında oynatması bir yana, muhteşem de bir dost. Hayatımıza giren hiçbir şey tesadüf değil, buna yürekten inanıyorum. Lokum da bizim için öyle oldu. Bir kedi annesi ile tanışmak ise ayrıca keyif verdi bana. Çok memnun oldum. Bir gün görüşmek dileğiyle ❤️ Sevgiler 😊🙏🏻

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 28 Ocak 2019 at 15:24

    Mervecim, öykü tadındaydı bu yazın. Acaba bu ilerde yazılabilecek öykülere adım olabilir mi? Anlatıma bayıldım, özellikle Lokum’la karşılıklı diyaloglar harikaydı. Tebrik ederim kuzum 👌🏻
     
    Ben de o kadar pişmanım ki sahiplenmek yerine gidip PetShop’tan aldığım için. Dışarda bu kadar zor durumda hayvan varken, bunun ticaretine nasıl katkı sağladım bilemiyorum. Boşanmanın hemen ardından Nil’in Petshop’un camından içeri hasretle bakan haline dayanamadım sanırım. Başımıza da gelmeyen kalmadı zaten bu seçimimizden ötürü. Murphy İş Başındaysa… yazımda bir kısmını anlatmıştım bu maceranın…

    • Yanıtla Merve Çevik 28 Ocak 2019 at 15:44

      Canımsın ❤️ Gerçekten Lokum’la hikayelerimizi ileride kitaplaştırmayı düşünmüyor değilim. Müthiş bir noktaya değindin. Senin fikrini mutlaka kenara yazacağım.
       
      Ayrıca çocuklara dayanamıyoruz 🥰 Onların hayvan sevgisi öyle bir noktada ki; petshopta gördükleri sevimli yaratıkları istediklerinde hayır diyemiyoruz. Bakalım benim canavara kardeş getirecek olursam ileride maceralı günler beni bekleyecek, eminim 😄
       
      Keyifle okumana ayrıca sevindim. Kucak dolusu sevgiler..❤️💋

  • Yanıtla Beril Erem 28 Ocak 2019 at 15:46

    Hahaha 😂 Ya bayıldım, nasıl da keyifli bir yazı olmuş 👌 Çok güldüm, hele Lokum’la gerçeküstü diyaloglarınız bir harika, hiç yabancılamadım, sanki gerçekten o cevapları vermiş gibi 😁
    Eğer konuşabilseydi, tam olarak da bunları söylerdi diye düşündüm.
     
    Cadı ve Salem benzetmesine de çok güldüm, annen de az hicivbaz değilmiş yani 😂

    • Yanıtla Merve Çevik 28 Ocak 2019 at 16:30

      Çoook teşekkür ediyorum. 😄 Bir gün Lokum’la tanışmanı isterim 😄👍🏻 Eminim benden şikayeti olacaktır 😄 Kucak dolusu sevgiler..🥰

  • Yanıtla Pınar Sude Genç 31 Ocak 2019 at 00:21

    Gerçekten bir kedi sahibi olmadan bu duygu tarif edilemiyor. Benim de bir kedim olmuştu, sahiplenmiştik. Sonra kayboldu ve bulamadık maalesef. Eve gireceğim zaman hemen kapının önünde beklerdi. Çok özledim çook. Yazı harikaydı, kaleminize sağlık. Gerçekten öykü tadındaydı.

    • Yanıtla Merve Çevik 1 Şubat 2019 at 23:55

      Çok teşekkür ederim Pınar. 🙏🏻 Belki bir gün Lokum’la tanışırsın 😊 Ama kedini kaybetmene üzüldüm. İnsan alışıyor sonra yokluğunda zor kabulleniyor. Bir gün görüşmek dileğiyle ❤️

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan