Fizik ve Ben

Newton ve Elması

27 Şubat 2019

Newton ve Elması
Herkese merhaba, koskoca 15 gün göz açıp kapayıncaya kadar geçti ve ben yine buradayım. Zaman ne acayip bir şey gerçekten. Bazen saniyeler geçmez, bazen de haftalar saniyelerden daha hızlı geçer…

Bu hafta sizlere Newton’dan bahsedeceğim. Biz onu en çok kafasına düşen elmasıyla biliriz. Kafasına düşen elma sayesinde yer çekimini bulduğunu sanırız. Fakat olay tam olarak böyle değil. Newton da sadece yer çekimini keşfeden bir bilim insanı değil. Onun hakkında bilmediğimiz o kadar şey var ki. Haydi gelin hep birlikte Newton’u tanıyalım.

Newton, en az Einstein kadar ünlü bir fizikçidir.

Zamanının en saygın bilim insanlarından Newton, 4 Ocak 1642 tarihinde prematüre olarak dünyaya gelir. Babası o doğmadan 3 ay önce ölmüştür. Annesi başka bir adamla evlendiği için anneannesi tarafından büyütülür. Çok zayıf ve çelimsiz olduğundan arkadaşları tarafından hep dalga geçilen ve ciddiye alınmayan bir çocuktur. Bu durum Newton’un çok çalışmasına sebep olur, arkadaşları arasında saygın bir konuma sahip olabilmek için durmadan çalışır. Kendini çalışmaya o kadar çok verir ki bu durum Newton’da saplantılı bir hal alır sonunda. Kendisini odasına kapatıp gece gündüz çalışır. Sosyal ilişkileri ise oldukça zayıftır. Sonunda işkolik ve paranoyak biri olur. Günlerce çalışıp notlar alıp daha sonra bu notları herkesten saklar. Öyle ki not kağıtlarını yatağının altında sakladığı için kendisi bile unutur.

Newton prizmayı keşfetti.

16 yaşında liseyi dördüncülükle bitirir. Cambridge Üniversite’sine başladığında hiç matematik bilmiyordur. Fakat 4 yıl sonra matematik profesörü kadar iyi derecede matematik öğrenir. Bir gün odasında karanlık bir ortamda çalışırken küçük bir delikten giren ışık ilgisini çeker ve onu incelemeye başlar. Bu ışığı daha önce yaptığı ve uzun bir süredir masasının üzerinde duran prizmaya tutarak inceler. Prizmadan geçen beyaz ışık; kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi ve mor renklere ayrılır. Bu deneyle beyaz ışığın tek başına bir birim olmadığını ispatlar.

Gökkuşağı renkleri olarak da bilinen bu renkleri biz yağmur yağdığında görürüz. Yağmur damlaları prizma görevi yaparak güneş ışığını farklı dalga boylarına (kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi ve mor renklere) ayırır. Bu şekilde gökkuşağı meydana gelir.

Newton ve Elması

Newton bir gün evinin bahçesinde şiir kitabını okurken ağaçtan elma yere düşer. Elmanın düz bir şekilde düşmesi ilgisini çeker. “Neden elma sağa veya sola değil de yerin merkezine doğru düz bir şekilde düştü?” sorusu üzerinde düşünüp matematiksel işlemler yaparken yer çekimi kanunu keşfeder. Böylece kütle çekim kanunu bulmuş olur.

Kütle çekim kanunu, büyük gezegenlerin, galaksilerin ve yıldız sistemlerinin bir arada tutulmasını açıklayan kanundur.

Diğer Buluşları

Newton ışıkla ilgi çalışmaları sonucu teleskopun içine aynalar koyarak görüntüyü büyütmeyi başardı. Yani teleskopu geliştirdi.

Kendisinden bile sakladığı kütle çekim kanunu ile ilgili matematiksel notlarını arkadaşı Edmond Halley, kitaplaştırdı. Newton’un çok ünlü “Doğal Felsefenin Matematiksel İlkeleri” adlı kitabının basılmasını sağladı. Bu kitapla klasik mekaniğin temellerini atmış oldu. Böylece Newton’un ünü daha fazla duyuldu.

Newton’un çalışmalarını o zamanki matematik ispatlamakta yetersiz kalıyordu. Dolayısıyla Newton kendi matematiğini oluşturdu. Newton çok iyi bir fizikçi, çok iyi bir gök bilimci ve aynı zamanda çok iyi bir matematikçidir. Ayrıca Newton’un Temel Kanunları olarak bildiğimiz 3 kanunu vardır. Bu kanunlar, lisede fizik dersinde öğrencilere anlatılmaktadır.

Newton’un Temel Kanunları

1. Kanun: Eylemsizlik Kanunu; tüm cisimler dışarıdan bir kuvvet uygulanmadığı sürece konumunu değiştirmek istemeyecektir.

2. Kanun: Temel Kanunu; bir cismin, momentumundaki değişim uygulanan itme ile orantılıdır ve itmenin uygulandığı düz doğru boyunca meydana gelir.

3. Kanun: Etki-Tepki Kanunu; her kuvvete karşılık her zaman eşit ve zıt bir kuvvet vardır.

Newton’un çalışmaları saymakla bitmiyor.

Newton’un hayatında benim ilgi çeken şey; hayatının sonlarına doğru kendini simya ve din bilimine adamasıdır. Bu kadar bilimsel çalışma yapan birinin dini çalışmalara yönelmesi o dönem için çok garip.

Aynı zamanda Newton bütün çalışmalarını obsesif bir şekilde gizli tutup daha sonra yakıyor. Sürekli aynı şeyleri yazıyor. Neredeyse 10 bin kelimelik sayfaları tekrar tekrar not alıyor. Bir şeye kafasını takıp o konuda uzmanlaşana kadar uğraşıyor.

Simya çalışmalarını çok gizli tutuyordu. O zamanlar simya bir bilim olarak kabul edilmiyor, sahtekarların ve aptalların uğraştığı bir alan olarak görülüyordu. Simya, değersiz elementlerin altına çevrilmesiyle ilgilenen bir uğraştı.

Newton, İncil’deki gizli şifre ve kehanetlere de kafa yormaya başlamıştı. Günde 5-6 saatini dini çalışmalarına harcıyordu. Öyle ki matematik ve fizik için yaptığı çalışmalarından daha fazla bu alanda çalışmalar yapmış. Fakat bu çalışmalarını gizli tutarak ölümünden bir kaç gün önce yazdığı yüzlerce kağıdı yakmıştır. Din bilimiyle ve simya ile ilgili çalışmalarını kendisiyle birlikte mezara götürmüştür.

Newton 84 yaşında kucağında matematik notlarıyla hayata gözlerini yumdu. Newton, Tesla, Einstein, Stephen Hawking gibi bir çok bilim insanı ölmeden önce çalışıyorlardı. Çalışma masalarında açık kitapları, yazılmış notları ve planları vardı. Onları hayata bağlayan kitaplarıydı, onları hayata bağlayan şey çalışmalarıydı. Yaşam enerjilerini üretmekten alıyorlardı. Üretmek, bilime hizmet etmek için kendilerini adamışlardı. Çoğu fakir bir hayat yaşadı. Hayattayken saygı görmediler. Fikirleri yüzünden öldürüldüler. Ama bilim onlara hakkettikleri saygınlıklarını geç de olsa verdi.

İyi ki, iyi ki bilim insanları var…
Hep de olsunlar…

Çiğdem Mertoğlu

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

4 YORUMLAR

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 27 Şubat 2019 at 18:13

    Ve yine üstün körü bildiğim bir bilim insanı hakkında sayende daha detaylı bilgiye sahip oldum güzellik. Çok teşekkürler 🤗😘
     
    Bu arada yazı boyunca Newton’un da tıpkı ünlü matematik profesörü Nash gibi şizofreni hastası olup olmadığını düşündüm 😉 Davranış şekilleri çok benzermiş 😉

  • Yanıtla Çiğdem Mertoğlu 28 Şubat 2019 at 22:11

    Evet bilmediğimiz o kadar çok şey varmış ki ben de öğrendiğimde çok şaşırmıştım:) Teşekkür ederim sevgili editörüm , beğendiğine sevindim:))))

  • Yanıtla Didem Elif 2 Mart 2019 at 08:16

    Bütün bir hafta ilginç bir şekilde Newton ve Arşimet’i düşündüm. Hafta içi yoğun olduğumdan sakin bir kafayla okumak istedim bu yazıyı. Okuyunca da kafamda onun kulağını çınlatma sorularıma cevaplar buldum. O yüzden çok denk geldi bu yazı benim için.
     
    Abim İTÜ’de Uzay Bilimleri okudu. Hep uzaya ve bilime meraklıydı. Onu heyecanlandıran şeyleri hikaye anlatır gibi anlatırdı. Okullardan önce abimden dinledim onların buluş hikayelerini. O yüzden Newton’un kafasına elmanın düşme sahnesi, Arşimet’in hamamdan çıplak “evreka, evreka” diyerek çıktığı sahnesi bilimsellikten ziyade eski bir taşplak değerinde hafızamın içinde. Çok tuhaf. Hepsinden öte abimin bana onlardan bahsederken, insan beynini en büyük oranda kullanan insanlar diye anlatışıydı.
     
    Hele şu hikayeyi hiç unutmuyorum:
     
    Arşimet balığa çıkarmış. Kapıya not bırakırmış yokluğunda biri gelirse diye. Balıktan dönünce notu okuduğunda sanki başkası yazmış gibi okur. “Evde yokmuş sonra gelirim,” der gidermiş. Ben de dalga geçerdim. “Bu mu en zeki insan dediğin?” diye.
     
    Bu hafta Newton ve Arşimet’i düşünürken kafamda şu vardı. Beyinlerinin daha fazla kısmını kullanmak yerine küçük bir bölümünü daha büyük oranda kullandıkları için belki başarılı sonuçlar almışlardı. Ben tabi herhangi bir araştırmayla değil tamamen öyle kafamın içindeki ufacık bilgilerimle anlamaya çalışıyordum. O yüzden bu yazı biraz daha açılım getirdi. Takıntılı olunca sonuç Newton olmaksa, birileri takıntılı olacak ki dünya daha güzel dönsün.
     
    Bu köşeyi ne kadar sevdiğimi yinelemek isterim. Sanırım bunu söylemekten bıkmayacağım.
     
    Sevgilerimle…

  • Yanıtla Çiğdem Mertoğlu 3 Mart 2019 at 23:07

    Elif Hanım yorumunuz için çok teşekkür ederim gerçekten yazdıklarınız benim için gurur verici. İyi ki sizi tanıma fırsatı buldum :)))
     
    Söylediğiniz hikayeyi duymadım araştıracağım.
     
    Sevgilerimle…

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan