Kırmızı

Teşekkür Ederim

6 Mart 2019

* Yazıyı yazarının sesinden dinlemek için alttaki ses dosyasını tıklayabilirsiniz.

* Yazarın Notu: Bu yazıyı, Ludovico Einaudi – “Giorni Dispari” dinleyerek okumanız tavsiye olunur. YouTube linki için tıklayabilirsiniz.

Teşekkür Ederim, Nurdan Yılmaztürk

Sahi siz en son ne zaman, kime, ne sebepten teşekkür etmiştiniz? Ne sıklıkta teşekkür edersiniz? Teşekkür etmek için siz de; somut, gözle görülür, elle tutulur 1 nedene ve 1 muhataba sahip olması gerekenlerden misiniz?

Telefonu çalıyor. 1 arkadaşı arıyor. Okula gidememiş, ödev var mı diye soruyor. Sorusunun yanıtını ders ders alıyor, hepsi bu kadar mı demek suretiyle teyit ediyor. Tamam byeee, deyip, telefonu kapatıyor.

Dinliyorum öylece.

Hafta içi, akşamüzeri, iş çıkış saati, otobüs insan seli, her zamanki gibi. Yaşlı 1 adam, otobüsün koridorunda, kalabalığın arasından geçerek kendine 1 yer bulmaya çalışıyor. Ayakta durmakta zorlanıyor. Genç 1 kadın, elindeki kalın bilgisayar çantasının sapını sımsıkı kavrarken 1 yandan, oturduğu koltuktan kalkarak yaşlı adama yerini veriyor. Yaşlı adam, kendisinden beklenmeyecek 1 çeviklikle çabucak koltuğa oturuyor tek kelime etmeden. Kadın, “En azından 1 teşekkür edebilirdiniz..” diyor fısıltı halinde, yüzünde tebessümü andıran 1 hayal kırıklığı ile. Yaşlı adam, dalında mevsiminden fazla beklemiş 1 asma yaprağı kadar damarlı sol elini, umursamaz 1 tavırla sallıyor. 1 yandan da “Yaşlıyım ben, tabi ki bana yer vereceksin..” demeyi ihmal etmiyor.

Duruyorum öylece.

Saat 11.45. Öğrenci işleri bürosundayım. Yüzyıl evvelinden kalma ders dökümümü bulmaları için bekliyorum. O kadar eski 1 öğrenciyim ki, bilgisayar kayıtlarında yer almıyorum. Yeni okulumda ders seçmek için o belgeye ihtiyacım var. Yılların Kemal Abisi arşivde samanlıkta iğne arar gibi arıyor, dağılmasın diye yaprakları, kasap ipiyle bağlı pembe dosyamı. 3. sınıf öğrencisi olduğunu konuşmalarından anladığım 2 kız, büroya giriyor. Hemen yanımdaki memura, ders seçimini Internetten yapma süresini kaçırdıklarını, almak istedikleri 2 dersi memurun onlar için sistemden seçmesini, “yeni nesil lehçesi” ile talep ediyor. Saat 11.55. Memur, öğrencilere “Sistem az sonra kapanacak, bakalım bu kadar kısa sürede dersleri seçebilecek miyiz?” diyor. Seçiyor. Kızlar mutlular. Bunu, sadece kendilerinin anlayabildiği 1 dilde birbirlerine birkaç cümle sarf ederkenki mimiklerinden anlıyorum. Hiçbir şey söylemeden odadan çıkıp gidiyorlar.

İzliyorum öylece.

Balkon duvarının kenarından sarkıtmış kollarını. Saçları yeni boyalı. Kulaklarında elmas küpeleri. Üzerinde siyah yün hırkası. Yüzünün yarısını kaplayan, içinde taşıdığı hüznü daha yakından görmesini sağlayan gözlükleriyle gün batımını izliyor. Çalışmak ona göre değilmiş, ömründe hiç çalışmamış, 1 maddi sıkıntısı da olmamış, kocasının ve kedisinin ölümünden sonra tüm zamanını kulüpte arkadaşları ile geçirerek kendini oyalamaktaymış. Karşıdan gelirken beni görüyor. Hatırını soruyorum. 17 senedir “Çok iyiyim, çok şükür.. sen nasılsın?” dediğini duymadığım halde, soruyorum yine de. Aile terbiyesini almış olmam buna sebep belki de. Sıralıyor 1001 dert, tasa ve hayata dair kaygılarını ard arda. 3 yıl önce depresyondan ölen, ancak neden depresyona girdiğini hala çözemediği kedisini de hatırlatıyor bu söylemleri arasında. İç döküşü bitiyor. “Üşüdüm ben..” deyip balkon kapısına doğru yöneliyor, yüzünde yaşama dair “bitse de gitsek..” anlamını taşıyan 1 duyguyla.

Bakıyorum öylece.

Evden içeri giriyorum. Kapıyı kapatıyorum. Korunaklı 1 kalenin sürgüsünü çekercesine, anahtarı birkaç kez döndürüyorum. Herkes ve her şey dışarıda kaldı şimdi. Odama doğru ilerlerken, ayaklarımın, üzerinde iz bıraktığı gri parlak granit taşların altından geçen kalorifer borularının sıcaklığını hissediyorum. Gülümsüyorum.
Tüm günün 1 özetini çıkartmak üzere gözlerimi yumuyorum.

Bedenim beni bütün 1 gün taşıdı.

Kendimi en huzurlu hissettiğim şekilde, ellerimi üst üste koyup göğüs kafesimin ortasına yerleştiriyorum. Ayak parmaklarımdan topuklarıma, bileklerimden diz kapaklarıma, bel kemiğimden boynuma, kollarımdan saç diplerime dek; yorgunluğumu her kasımda, kemiğimde, hücremde, vücudumu 1 sarmaşık gibi saran sinir sistemimde hissediyorum.

Teşekkür ediyorum.

Zihnim bütün 1 günü benimle birlikte yaşadı.
Kazandıklarımı, kaybettiklerimi, söylediklerimi, işittiklerimi, öğrendiklerimi, unuttuklarımı, yaptıklarımı, yapmadıklarımı, doğrularımı, yanlışlarımı, duyumsadıklarımı, başardıklarımı, başaramadıklarımı, kifayetsiz kaldıklarımı 16 saatlik 1 video kaydı halinde sunuyor önüme.

Teşekkür ediyorum.

Sabah uyandığımda dinlenmiş 1 beden ve yeni günü kaydetmeye hazır 1 zihinle, yine teşekkür edeceğim. Önce kendime ve Yaradan’a.. Sonra ilk olarak gözümü açtığım güne, ardından karşıma çıkan herkese, her şeye, 1 şarkının söyleyenine, 1 cümlenin yazanına, 1 marulun yaprağına, 1 simitin susamına, 1 kitabın kokusuna, 1 sevgilinin varlığına, öğrendiklerime, öğretenlere ve dahasına, çokça teşekkür edeceğim; her sebeple yahut sebepsizce.

Sağlıkla nefes aldığımız tek 1 an bile teşekkür etmek için yeterli bence.

Nurdan Yılmaztürk

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

10 YORUMLAR

  • Yanıtla Esat Öğütveren 6 Mart 2019 at 18:08

    Sizin yazılar “falan müzik ile okuyunuz” diye başladığı için bana istemediğim bir şeyi yaptırıyor hissini veren bir hale geliyordu kafamda. Bu sefer yine aynı yeri okuyup yazınızı es geçecekken yazarın kendi sesinden dinleme seçeneği ilgimi çekti ve dinledim.
     
    Teşekkür nasıl edilir taaa uzaklardan, hissiyat nasıl anlatılır? Çoğu zaman edebiyatına, şiirsel anlatımına varamadığımı hissettiğim İngilizcenin içi boş gibi gözüken thank you’suna mı sığınsam, teşekkür ederim.
     
    Şimdi ne olacak, ta geriye ilk yazınıza gidilip kaçırılanlar telafi edilecek.
     
    Sevgi, saygı ve minnetle efendim, tekrar tekrar teşekkür ederim.

    • Yanıtla Nurdan Yılmaztürk 20 Mart 2019 at 07:46

      süpersiniz 🙂
       
      şarkıları 1 öneri olarak belirtmemin asıl nedeni 1 dayatma değil elbette. haddimi kesinlikle aşmam bu şekilde lakin bu yazıları yazarken hangi şarkıyı dinliyorsam okuyan kişiye de o duygumun geçmesi için müziği tavsiye ediyorum naçizane.
       
      yorumunuz için tekrar çok teşekkür ederim ve 1 okur olarak sizi kazandığım için de çok sevinçliyim 🙂

  • Yanıtla Abide Tekelioğlu 6 Mart 2019 at 20:00

    Nurdancım,
    Güzel yüreğine teşekkürler.
    Duyguları aktran her 1 harfe teşekkürler. Bu paylaşımı okuyabilen gözlerime teşekkürler.
    Bu fırsatı sağlayan teknolojiye teşekkürler.
    ❤❤😘😘

    • Yanıtla Nurdan Yılmaztürk 20 Mart 2019 at 07:47

      canımmmmmmm..
      çok teşekkür ederim ben de sana..
      güzel kalbinle okuduğun ve yazdığın her satır için 🙂

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 6 Mart 2019 at 20:41

    Ne yazık ki teşekkür etmek, edebilmek bir kültür. Bu bizim kültürümüzde yok demiyorum. Tersine, eminim öz kültürümüz buna sahipti ama son birkaç yüzyılda birşeyler yavaş yavaş değişti ve geldiğimiz nokta bu.
     
    Buna dikkat çekmene, farkındalık yaratmak istemene çok sevindim. Örneklerle ama nerdeyse yorumsuz o kadar güzel anlatmışsın ki derdini…
     
    Senin dilini seviyorum. Kuvvetli bir edebi dil olduğu için değil sadece, sevgiden hareketle kurduğun için en çok da bu dili. Ben biraz “sinir”den hareketle yazıyorum 🙈 Ama işte karşıtlarımızla güçlüyüz ya, sen de o dengelerden birisin hem benim ve hem dergimiz için 🙏🏻

    • Yanıtla Nurdan Yılmaztürk 20 Mart 2019 at 07:51

      ne yazık ki taşıdığımız birçok değer gibi azalıyor sanki bu davranışımız da.. garip. çok garip. oysa öyle insani ki.. ve o kadar fark edilmez 1 şekilde yaygınlaşıyor ki..
       
      ben de sana teşekkür ederim. bugün bizi biraraya toplayan bu çatıyı yarattığın ve buna verdiğin onca emek için 🙂 🙂
       
      ahahahha kendini tarifine de bayıldım..
       
      hepimizi harekete geçiren farklı duygu ve düşünceler var. bu faklılıklarımız ve hallerimizle çok güzeliz bence 🙂

  • Yanıtla Ilgın Cenkçiler 6 Mart 2019 at 21:04

    Ben de şu an sana teşekkür ederim 🍀 Yazdıklarına, düşlettiklerine ve hissettirdiklerine 🦋🦋

    • Yanıtla Nurdan Yılmaztürk 20 Mart 2019 at 07:52

      mavi kelebek. çok seviniyorum bu cümlelere.. 1 kelebek etkisi bu işte.. 1 kelime, 1 cümle ile 1 başka düşünce doğduğunda 1 başkasının içinde.. hayatın en sevdiğim yanı bu kesinlikle 🙂 🙂 teşekkür ederim 🙂

  • Yanıtla Didem Elif 6 Mart 2019 at 21:36

    Galiba en çok kullandığım cümlelerden biri. Malta’da bu teşekkür etme meselesi ilgimi çekmişti. O kadar çok teşekkür ediyorlar ki. Gerçi 20 yıl önce gitmiştim herhalde değişmemiştir. Otelin kapısı açan adam hoşgeldiniz yerine teşekkür ediyor. Garson sana hizmetini bitirdikten sonra teşekkür ediyor. Çok hoşuma gitmişti. Güzel şey teşekkür etmek. Teşekkürler Nurdancım… 😍💛😘

    • Yanıtla Nurdan Yılmaztürk 20 Mart 2019 at 07:54

      bence de çok güzel şey didemcim..
      sahip olduğumuz her ana ve tüm yaşadıklarımıza teşekkür etmek, hayatı her haliyle kabullenmek demek.. bu da 1 insana en huzur veren şey bana kalırsa..
      teşekkür edelim bolca.. varlığımıza 🙂 🙂

    Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan