Münferit Tatile Giderse

İkinci Bebeğim Yolda

8 Ağustos 2019

Yazı: Yanımda Olan Herkese Teşekkürler | İkinci Bebeğim Yolda | Yazan: Gülşah İslamoğlu

“Hoop hayırdır, ne bebeği?” demeyin. Sakin olun. Her şey kontrolüm altında 😁

Bebekten Kastım “Kitap”

Biliyorsunuz birincisi ilk göz ağrım “Münferit Tatile Giderse” idi. Yolda ve eylül ayında çıkacak olan ise “Ortaya Karışık Mevzular”.

Bu haftaki yazım aslında teşekkür nitelikli olacak. Yeni kitabım için benden desteğini esirgemeyenlere bol teşekkür dozlu bir yazı.

En başta kitabım için, kendisi de bir turizmci ve bana sponsor olan, yıllardır tanıdığım neredeyse artık beni evlatlık alma aşamasına gelen, Serkan Bilir’e gözünü kırpmadan hesaba kitap parasını yatırdığı için teşekkür ederim.

Daha sonra yazmış olduğum SenVeBen dergisinin kurucusu Didem Çelebi Özkan‘a, editörü Nurdan Yılmaztürk‘e, son olarak da derginin yazarı, aynı zamanda da fotoğrafçı olan Hande Sönmezerler Sinan’a teşekkür ederim.

Şimdi diyeceksiniz ki; “Dergideki hatunlara neden teşekkür ediyorsun? Ne yaptılar?”

Hemen anlatayım.

İnsanlık için küçük ama benim için önemli şeyler.

Her zaman söylediğim bir söz var. Ben alaylı yazarlardanım. Noktalama işaretleriyle aram hiç iyi değildir. Hatta dil bilgisiyle de aram iyi değildir. Halen editörümüz Didem’e WhatsApp’tan; “Gün batımı ayrı mı yoksa birleşik mi yazılıyor?” diye soruyorum 😆 Hoş şimdi bile doğru yazdığımdan emin değilim 🤔

Neyse abi durum böyle olunca Didem ve Nurdan editörler dediler ki;

“Gülşah senin yazış şeklini ve noktalama işaretleriyle arandaki ilişkiyi biliyoruz. Yayınevini ürkütmemek adına onlara göndermeden önce biz bir el atalım.”

“Harbi mi? 200 sayfayı elden mi geçireceksiniz?”

“Evet yapacağız.”

Vallahi, cidden çatır çatır düzelttiler. Bu süreçte de editörümüz Nurdan’a bir iki foto attım; “Kitabımın kapağını sence bu tarz yapayım mı? Ya da ne yapmalıyım?” diye.

Böylece mevzu derginin yazarı ve fotoğraf sanatçısı olan Hande’ye sıçradı. O da sağ olsun, “Kapak fotosunu ben çekerim,” deyince “Ortaya Karışık Mevzular” adı altında dördümüzden oluşan bir WhatsApp grubu kuruldu.

Oğlum grupta bir muhabbetler dönüyor anlatamam. Dedim herhalde bunlar beni mizah kitabı kapak çekimine değil de gelin başımla düğüne hazırlayacaklar.

Nurdan önce bir konsept bulmuştu. Bunun için de x bir otelin geniş bir mutfağına ihtiyacımız vardı. Ama yüksek sezonda olmamız ve otellerin dolu olması sebebiyle, 2 saatliğine bile kimse mutfağını kullanmamıza yanaşmadı. Böylece konsepti tamamen değiştirerek sahilde geçen bir fotoğraf çekimine karar verdik.

Grupta dönen muhabbetler:

“Gülşah ne giyecek?”
“Saçlarını nasıl yapalım?”
“Makyajı nasıl olsun?”

Tövbe yarabbi. Ne kıyafeti? Ne makyajı oğlum?

Kıyafet belli. Şort, gömlek. Ben hayatımda başka bir şey giymedim ki… Zaten dolabımda başka kıyafet de yok. Sonra ne makyajı ya? Ben hayatımda hiç makyaj malzemesi kullanmadım ki… Bunca yıl Dalin Bebe Yağını boşuna mı kullandım? Bebeksi tenime asla boya sürdürmem 🤨

Tabi bunları ben içimden diyorum. Ulan gruba da yazsam mı acaba? Sonuçta beni az çok Instagramdan tanıyorlar. Herhalde tarzımı biliyorlardır, diye kendimle konuşa konuşa en sonunda yazdım.

“Ya ben şort ve gömlekten başka bir şey giyinemiyorum. Bunu farkındasınızdır umarım.”

Karşıdan gelen cevap; “Yok döpiyes giydireceğiz.”

Tövbe yarabbi. Ulan dedim acaba kitabın içeriğini mi anlamadılar? Yoksa benimle t*şak mı geçiyorlar? 🙄

Oy Didem editörüm ya, kıyamadı bana. “Hayır,” dedi. “Onun bir tarzı var. Başkası gibi yansıtmayalım. Şortunu, gömleğini, terliğini giyip gelsin.”

“Eyvallah kanka. Adamsın.” (Editörün Notu: Thank you bebeğim… Yalnız sen beni biliyorsun, feministin önde gideneyim; “adam” değil kadınnnnn 😝 hem de en süperinden 🦸🏻‍♀️)

Gülmeyin ya harbi başka bir şey giyinemiyorum. Ben hayatımda iki kere elbise giyindim. Birincisi ablamın düğününde o zamanlarda ortaokuldaydım. Düğün salonunda babamın yanına gittim; “Dans edelim mi?” dedim.

“Ben evliyim,” diye cevap verdi. Beni tanımadı 🤦🏻‍♀️

İkinci elbise giymem ise 30 yaşında gerçekleşti. Yine abla dediğim birinin düğününde. Elbise giyeceksin diye ant içmişti mübarek. Mecburi giydim. Onda da hayattaki şansım işte. Sen 30 yaşında elbise giy, sonra önünde oturan kadınla pişti ol 😕 Yani o yüzden şort, T-shirt, gömlek iyi abi.

Ve beklenen an. Çekimler başlıyor.

“Show must go on.”

06.08.19 tarihinde sabah saat 09.00 sularında Yalıkavak’dan Torba’ya gelip beni çalıştığım otelden aldılar. Kumbahçe sahilinde kitabımın ön kapağı için bir çalışma yaptık. Şansıma da bir rüzgâr vardı, o rüzgâra karşı saçlarımı zapt edebilmek için verdiğim eforu, yeminle rüzgâra karşı işeyen adam vermemiştir.

Neyse gülümsüyorum kameraya. Sonra bizim editör diyor ki; “Yamuk gülme yine.” Sanırım o yamuk gülüşü halen benim bilerek yaptığımı zannediyor.

Sahildeki çekimler bitince ortamını beğendiğimiz bir cafede de birkaç kare almaya karar verdik. Ertesi gün de Yalıkavak’ta arka kapak için bir çalışma yaptık. Bence ön ve arka kapak için fotoğraflar güzel oldu. Beni yansıttığını düşünüyorum.

Yanımda Olduğunuz İçin Teşekkürler

Evet, 2 gündür fotoğraf makinesinin ve onun parçalarının bulunduğu çantayı sırtında taşıdığı için Hande‘ye, yine iki gündür otopark parası ödemek ve çekimler esnasında arka plandan beni çekmek zorunda kalan Didem‘e, o kadar işinin gücünün arasında benim kitabı okuyup düzeltmeleri yapan ve uzakta da olsa akşam görüntülü arayan Nurdan’a teşekkür ederim.

Veee teşekkür etmem gereken bir büyüğümüz daha var. Dergimizin kurucusu Didem’in annesi Hesna Teyzem. Çekimlerin olduğu ilk gece gece yattım.

Ya ben en son nisan ayının ilk haftası anne yemeği yemiştim. Bir de o akşam sağ olsun Hesna Teyzem bir yemek yapmış, ayıptır söylemesi ne güzel anne köftesiydi o… Utanmasam yeminle; “Teyze yolluk yap da otele de götüreyim,” diyecektim. Ama hatunun verilmiş sadakası varmış onu farkında değil. Allahtan bana çok uzak yerde oturuyor. Yoksa her akşam ondaydım. Hadi yine iyisin kadın 😝

Asıl bomba şimdi geliyor.

Akşam yemeği yiyoruz. Ev kalabalık. Teyzem Kızılay çadırı kurmuş. Herkes onda. Benim, bizim fotoğraf sanatçısı ve onun 9 yaşındaki oğlu ile aynı odada kalmam gerekiyormuş. Dediler ki; “Gülşah biz horlarız. Bilgin olsun.”

Yok, artık dedim. Yapmayın bana bunu. Sebebi de şu; benim tahammül edemeyip duyduğumda beni ağlatacak kıvama getirten tek ses horlama sesi. Sonra bir de dedi ki; “Benim oğlan Tibet de horlar.”
“Yok, artık” dedim. 9 yaşındaki çocuktan ne horlama sesi çıkacak. Kesin benimle t*şak geçiyorlar.

Neyse abi gece biz bir yattık. Allah, dedim, benim belamı versin. Akşam yemeğini yedin, kalk git işte ne diye yatıyorsun. Oğlum 9 yaşındaki çocuğun içine resmen canavar girmiş ama ailenin bundan haberi yok. Çocuğun horladığını zannediyorlar. Sabaha kadar uyumadım. Bir de sabah olunca pezevenk diyor ki; “Hiç uyumadım.”
Oğlum bak seni ıslak odunla bir döverim, bir döverim. Neyse geceyi atlattık. Sıra sabahta.

Abi evden çıkamıyoruz. Sebep mi? Benim editör Didem. Sanırsın onun kapak çekimleri var. Onu giyiyor, çıkarıyor. Diğerini giyiyor çıkarıyor, olmuyor…

Ben de anasını satayım; relaxlıktan öleceğim. Şort, gömlek, terlik giydim. Formaliteden bir kere aynaya bak. Olmuş mu?

Abi ne yapayım? Yukarıdaki de beni böyle yaratmış.

Neyse abi sonuç olarak yanımda olduğunuz için teşekkür ederim. Yeni kitabım çıkınca artık size hediye edeceğim ne yapalım?

Ortaya Karışık Mevzular

Evet ahali. Doğru duydunuz 2. bebeğimin adı Ortaya Karışık Mevzular. Eylül ayında satışa çıkacak. Sizler ne yapmanız gerektiğini biliyorsunuz.

Sadece ufacık bir ricam var. İlk kitabımı okuduktan sonra yaptığınız gibi; “İkincisi ne zaman çıkacak? Hadi, hadi…” tarzındaki cümleleri lütfen bu kez “Üçüncüsü ne zaman çıkacak?” diye üstüme püskürterek beni yine gaza getirmeyin.

Her zaman mizahla kalın.
Sıkmayın canınızı.

Gülşah İslamoğlu

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

5 YORUMLAR

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 8 Ağustos 2019 at 15:10

    Yaaa sen nasıl kadirşinas, mütevazi bir kadınsın. Böyle olduğun için de dostların ellerinden bir şey geliyorsa senin için koşa koşa yapıyor işte. Bizim de durumumuz bundan ibaret; seni çok seviyoruz ve çorbada tuzumuz varsa ne mutlu bize.
     
    Ayrıca birlikte geçirdiğimiz iki günlük çekim süresi boyunca da acayip eğlendim. Bence hoş bir anı oldu 😁 Ve tüm bu zaman dilimini senin esprili üslubunla okumak da çok keyifliydi 👌🏻

  • Yanıtla Mustafa Kara 8 Ağustos 2019 at 18:10

    Ee sen böylesi kara mizah yapmaya devam et her sene bir tane alırız 😃😃😃 sensiz olmuyor be, yazılarını iple çekenler var 🤣🤣🤣
     
    Asıl sen sağol bu zamanda insanların yüzüne tebessüm ettiren yamuk gülüşlü 😏😏

  • Yanıtla Hande S. Sinan 9 Ağustos 2019 at 01:35

    İnşallah 3. kitap için de çekim yaparız Gülşah 🙂 Şimdiden başarılar ve bol satışlar diliyorum sana. Ha bir de unutmadan; “benim oğlan horlar; tepik atar” sen dua et sabaha ağzında ayakla uyanmadın 😂

  • Yanıtla Pınar Sude Genç 9 Ağustos 2019 at 13:32

    Yine çok eğlenerek okudum yazını Gülşah Abla. Çok güzel anlatmışsın 🙂

  • Yanıtla Seda Çağlayan 10 Ağustos 2019 at 14:23

    Gülşahçığım, (böyle yazınca da bir tuhafıma gidiyor, şöyle bir “Aslanım benim!” falan diye giresim var mevzuya!) böyle zamanlarda insanın arkadaşları tarafından sarıp sarmalanması şahane bir şey. İyi ki varlar, tadını çıkar. Ayrıca da hissettiğin bu heyecanın ne acayip bir şey olduğunu biliyorum, onu hiç kaybetmeden yaşar gidersin inşallah. Çok başarılar ve bol satışlar senin olsun dude.
     
    Öperim yanaklarından:)

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan