Aslında bu koymuş olduğum başlık gerçek düşümcem değildi. Ancak ben bir şey yapmadan başıma gelenler yüzüden hayat benim böyle düşünmeme neden oldu. Başıma bir gün bir şey gelmesin “Tövbe ya Rabbi kesin kıyamet kopacak!“ diyorum. Aslında bu ay size nasıl güzel bir şey anlatacaktım…
Her zaman söylerim; “Bir şey olmuyorsa zorlamamak lazım.” Sonuçta herkesin her konuda yeteneği olacak diye bir durum söz konusu değil. Acenteden otelciliğe ilk geçiş yapacağım dönemlerde, abi hangi otele rezervasyon departmanı için başvursam, anasını satayım, “Boş ver, gel seni animasyona alalım” diyorlar. Ben diyorum…
Yok anacım yok, beni anam kesin otelde doğurdu ya da göbek bağımı kesin otelin birinin bahçesine gömdü ama bana söylemiyor. Ne güzel 2019’un ekim ayında turizmi bırakmıştım. Ya da en azından ben öyle biliyordum. 9 ay boyunca kafam rahat dolaştım. Ne “Odam deniz görmüyor”…
Hani derler ya; “Her şeyin fazlası zarar” diye, aynen katılıyorum. Benim yine otelde çalıştığım dönemlerden biriydi. Ben de yapım gereği, ciddi ortamlardan oldum olası bunalmışımdır. Yani beni ofisime bırakın, üzerime 5 otelin işini kitleyin, sesimi çıkarmam ama toplantılara çağırmayın mümkünse. Siz notları alın; ”Gülşah…
Geçenlerde karantinanın 69523. günü mü neydi, tam hatırlamıyorum. Dedim ki; “Göt, göbek saldım gitti. Evde bir spor yapayım. “ Geçtim odama açtım müziği cıstak cıstak. Yok plates bandı yok efendim ağırlıklar falan dizdim yere. Ortam şahane hatta üzerine su dök sırılsıklam ol, iki artistik…
Corona, öldürmezsen adam değilsin! Bir şeyin de bokunu çıkarmayalım. Yani nereden başlayayım bilmiyorum ama şu anki son durumum; Instagram’da Korhan ismini 2 saatir korona diye okuyorum. Bu virüs sosyal medyada öyle saçma bir hale geldi ki artık “Corona, öldürmezsen adam değisin!” demek zorunda kaldım.…
Yıl 1985, annem beni doğururken doktorun; “Bu çocuk yaşamaz!” diye ısrar etmesinin anlamını yaşım 35’e geldiğinde anladım. Doktor, “Bu çocuk yaşamaz!” neden dedi, Allah için bilmiyorum. G*tümdeki kurt sebebiyle anne karnında 8 ay dayanabilmişim. Sonra doğar doğmaz beni kuvöze almışlar. Baya bir müddet orada…
Davulun sesi uzaktan hoş gelirmiş. Şimdi okurlar; “Ulan önüne gelen kitap yazıyor, oturduğu yerden para kazanıyor” diyorlardır. Evet evet, o kadar güzel para kazanıyoruz ki(!) bankalar bile, ”Bu kadar parayı biz saklayamayız” deyip geri gönderiyorlar. Bakın ben size kitap yazma ve yayınlanma sürecimden ufacık…
Çok net söylüyorum; kitap yazmak, kitabınız çıktıktan sonraki süreçten daha kolay. Yazdığım kitapların içerikleri zaten belli. Gün içerisinde olup biten tuhaf olayları, muhabbetleri mizaha vurarak karşı tarafa anlatmak. Demem o ki; “Kitap çıktıktan sonra bari bana bir şey yazdırmayın!” Hayırdır, neler oluyor? Abi, şimdi…
Turizm sektöründe ve iş hayatımın ilk yıllarında seyahat acentesinin birinde çalışıyorum. Bölge müdürü, yardımcısı, bir de benim tayfa derken ofisteki kadro sayısı 10 kişiyi geçmez. Bir gün bölge müdürü ve yardımcısı dedi ki; “Gençler biz bu hafta sonu yokuz. Burası size emanet.” Benim de…