Satır Arası

Heyecan

5 Nisan 2024

Yazı: Heyecan | Yazan: Aile Danışmanı Nalan Erpolat

Heyecan duygusu, yaşamın en temel unsurlarından biridir. Bazı insanlar mizaç olarak genelden daha heyecanlı görünseler de herkes hayatında heyecan barındırır.

Heyecanın Hayattaki İşlevi

Heyacanın doğuşu, değişimle gerçekleşir. İnsanın hayatındaki değişimler, heyecanı beraberinde getirir. Hayatın içine giren heyecanın ilerleyebileceği üç ana yol vardır. Birey heyecanını neye dönüştüreceğine bu üç ana yoldan birini seçerek karar verir.

Ya heyecandan kaçmak için yeniliklere hiç yanaşmaz ya her şeyde heyecan arar ve riskleri hiç düşünmeden sürekli maceralara atlar ya da ölçülü ve faydalı miktarda heyecanı hayatına dahil ederek, üretir ve ilerler.

Yani hayatta her şeyde olduğu gibi, bu konuda da dengeli olmak, hayatı anlamlı yaşamanın anahtarıdır.

Heyacan ve Bireyleşme

Yaşamın başında her birey, özgür olma ya da tabi olma çatışmasının içerisindedir. Doğumla birlikte bir ayrılma yaşayan insanın, bireyleşmek için biraz zamana ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç, fiziksel olarak özgür olunca bitiyor gibi görünse de gözle görülmeyen ama fiziksel bağımsızlık kadar önemli olan, kişilik bağımsızlığı edinilmeden tam olarak bitemez.

Hayatın özü aslında, bireyin kendi sorumluluğu doğrultusunda gösterdiği gayrette gizlidir. Bu gayret başlangıçta çok da kolay değildir. Gayretle birlikte gelen heyecanı göğüsleyebilmek cesaret ister çünkü özellikle geleneksel toplumlarda, toplumun genelinin dışında düşünmek ya da hareket etmek reddedilme, sevilmeme ihtimâline rağmen yaşamaktır. Bunlardan kaynaklanan duygu, başlangıçta korkudur. Korkunun üstesinden gelebilen bireyler, daha sonra hayatlarına kattıkları her yeniliği “heyecan” olarak adlandırırlar. Heyecana dönüşemeyen duygu ise kaygıya dönüşür. Kabul görmeme ya da sevilmeme kaygısı başladıktan sonra hayatta yeni adımlar atabilmek çok zor bir hâl alır. Bu da bireyleşememektir yani bireyin kendi hayatını yaşayamamasıdır.

“Tamamen kendim için yaşayacağım, toplumun ne dediği ya da değer yargıları hiç önemli değil, kimin ne hissettiği beni ilgilendirmez” düşüncesi de bambaşka bir heyecandır. Riskleri hiç gözetmeden atılan maceralar, bireye heyecanlı bir hayat yaşatır yaşatmasına ama bu heyecan çok yıpratıcıdır. İnsanı hayattan çok çabuk soğutur.

Heyecanı tamamen reddetmek yaşarken ölmek gibidir. Çok fazla heyecan ise hayatın zararlı uçlarını yaşatır bireye.

Heyecan, insanı hayata bağlayan tutkudur. Heyecanını belli bir düzeyde tutmak gerçek bir ustalık ister. Yaş kaç olursa olsun, hayatın küçük heyecanlarından kaçmamak gerekir. Yaşamın kolay ya da zor durumlarında heyecan duymak, yaşamsal fonksiyondur. Bu heyacanların esiri olmak çok zordur, esiri olmamak için de duyguyu gerektiği gibi yaşamak gerekir. Bastırılan iç kıpırtılar, korku ya da kaygı seviyesinde kalır. Bastırılmayanlar ise heyecandır, yaşanabilen heyecanlar da hayatın anlamı olur.
 
 
Nalan Erpolat
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

1 Comment

  • Yanıtla ŞEN ERİŞEN 17 Nisan 2024 at 21:00

    Duygularımızı yaşayamadığımızdan değil mi bir türlü huzur bulamayışımız?

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan