Retorik Sorular

2 x 2 = 5

2 Nisan 2024

Yazı: 2 x 2 = 5 | Yazan: Metin Çoban

İki kere iki, dört edince matematiksel kesinlik kazanır, artık yapacak veya anlayacak bir şey kalmaz. Ama iki kere ikinin 5 ettiğini düşünmek büyüleyici değil mi? Hele iki kere iki üç yapsa, nasıl bir duyguya kapılırız, her şey yolunda tam derken, eksilmişliğin içinde kalırız.

Kesin sonuçlar, doğru bilgiyle yaşamak, bana zevk vermiyor. İçimdeki şüphecilik ve hayalciliğin sebebi bu. Her şey doğru olmamalı hayatta, yanlışlar da olsun. Zaten daha çocukluktan öğretiyorlar:

“Aman düzgün insan ol.”
“Hata yapma.”
“Terbiyesiz olma.”
“Saygılı ol.”

Kaç insan var bu dünyada bunların hepsini aynı anda yapabilen? Yanlış olan bunu beklemek ve aramak. İnsanın doğası neyse onu yaşıyor; acıkıyor, öldürüp yiyor, talan ediyor. Doğasının dışında bir yaşamı yok yani.

Bir de öğretirler; çok çalış, iyi okullar oku, zenginlik, refah içinde yaşa, huzur İslam’da değil parada, diye. 😃

İnsan sadece mutlu olmak için yaşıyor.

Yunanlıların mutluluk için kullandıkları terim eudaimonia’dır; genel olarak bu terimin karşılığının iyi olma hali olduğunu söyleyebiliriz.

Eudaimonia teriminde yer alan “eu” “iyi”yi ifade etmektedir. Terimin diğer bileşeni daimonia’daki “daimon”u az da olsa felsefeyle ilgilenmiş olanlar, Sokrates’ten hatırlayabilirler.

Sokrates, kendisine yol gösteren, daha ziyade onu aşırılıklardan alıkoyan ya da yanlışlıklar yapmasını engelleyen içsel bir sesin ya da gücün olduğunu söyler. Bu sesi ya da gücü vicdan ya da ahlâki bir sezgi olarak da düşünebiliriz. Böyle bir daimon’a, yani iyi bir daimon’a sahip olma, kişinin iyi bir yaşam sürmesiyle, dolayısıyla mutlu olmasıyla ilişkilidir.

Bilindiği üzere Sokrates insanın kendisini tanıması, yaşamını sorgulaması gerektiğini; sorgulanmayan bir yaşam sürmenin yaşamaya değer olmadığını düşünür. Günlük rutinler ve toplumsal yaşamın temel belirleyicileri içinde bir yaşam sürmek, bu rutinler ve belirlenimler içinde kaybolmuş kişinin, yaşamını kendisinin belirleyemediği bir şekilde sürüklenmesine neden olur. (Filozofların Gözünden Mutluluğa Bir Bakış, ÜSPP-Üsküdar Pozitif Felsefe)

İnsan, hep refah ve huzur için savaş veriyor, hedonist olmayı seviyor, mühendislik, doktorluk peşinde koşuyor ama içindeki yıkım ve kaos hissi düzgün giden şeyleri de yıkıyor. Düzgün bir iş ve hayat getirdiği servet ile karakterini değiştiriyor, içindeki doğal insanı ortaya çıkarıyor. Çünkü insan, doğası gereği yaşamak istiyor; yıkıcı ve kaos yaratan olarak. Kodları öyle yazılmış. Yapılan araştırmalardan çıkan bir sonuç da mutluluğun genetik bir aktarım olduğudur.

Yapılmış kanunlar, ahlâk kuralları yaşam çerçeveni belirlese de içinden gelen duygu ve hisler kendine bir yol buluyor, bu yoldan sapman gerekiyor, sapıyorsun da. Doğru olan, belirlenmiş yol var aslında, hani iki kere ikinin kesin dört ettiği yol. Bu toplumun sana belirlediği yol, mecburen sen bu yolda olmak istiyorsun; bir yere kadar gidiyorsun, istediklerini artık yapamaz hale gelince de bu yolu terk ediyorsun. Tıpkı yer altına yollar yapıp yuva kuran karıncaların buraları terk etmesi gibi.

Modern insan, savaş olmasın diye barışı sağlamak için, savaş aletleri, silahları yaratıyor, tıpkı ilkel insanın yaptığı gibi. O zaman da savaş vardı, şimdi de var. Bu insanın içinden gelen duygu ve düşünceleri. Doğanın kuralı bu.

Başkalarına göre yaşamak, diye bir şey var; senin özgürlüğün, diğerinin özgürlüğünün kısıtlandığı yere kadar deniyor. Ama insanlar yine de içlerinden geldiği gibi yaşamaya mecbur hissediyor. Bu yüzden yıkıyor, yakıyor, öldürüyor. Bu yüzden başkasının istediği, onların belirlediği gibi yaşamıyor.

Maalesef iyi insan olmak için, başkalarının istediği gibi onların belirlediği kurallar çerçevesinde yaşamalıyız; çalışma yerlerimizde, okullarda, sokakta, ülke içinde dışında diğer insanların istediği gibi olmak zorundayız. Buna medeniyet diyoruz, bizlere de medeni insan.

Ahlâk kuralları ve kanunlar evrensel mi olmalı yoksa yerel mi?

Evrensel olması gerekir ama onu da delen yerel örf adetler, yerel din kuralları.

Hani varlık özden önce geliyordu ya, belki ilk özümüz, katil, hırsız, sapık, yıkıcı bir insanken, öyle yaşamayı ve o duygular içinde kalmamayı dışımızdaki insanlar istemiyor diye değiştiriyoruz. Aslında bunların göstermelik duygu ve davranışlar olduğuna inanıyorum. İnsanoğlu yaşadığı ortam ve şartlar nedeniyle özünden ayrılıyor gibi görünse de bir yerde özünde yazılı kod ortaya yeniden çıkıyor. “Varlık”tan sonra gelen “öz”ün doğa tarafından paket servis verildiğine inanıyorum. Benim varoluşçuluk felsefem bu.
 
 
Metin Çoban
 
 

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

5 YORUMLAR

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 2 Nisan 2024 at 21:01

    Sanırım benim iki çarpı ikinin dört ettiği gibi kesin doğrulara ihtiyacım var. Hatta evrensel olarak kabul görecek ahlâki doğrulara da. Böyle yazınca sanki baskıcı bir ahlâktan yanaymışım gibi gelebilir ama benim bahsettiğim din, namus, töre ve benzerinin dikte ettiği kurallar değil, ortak aklın ulaştığı “doğru”lar bütünü. Bu mümkün mü? Değil biliyorum, anca ütopyalarda olur. Ya da belli mi olur; 1865’ten önce kölelik de gayet “doğru” görülüyordu. İnsanın ahlâki evrimi de mümkün gibi yani 😉
    .
    Senin de aslında benim gibi hissettiğini düşünüyorum; yıkmak istediğin bence “doğru” sanılan “yanlış”lar. Onlarla savaşma konusunda sonuna kadar yanındayım biliyorsun. Hepsini yıkalım gitsin 😁

  • Yanıtla Metin Çoban 2 Nisan 2024 at 22:19

    Canımsın sen, ne güzel yorum bu. “Doğru sanılan yanlışları yıkalım.” Toplumun bize direttiği yaşamı kabullenmeyelim. Zaten içimizdeki eudaimonia bir yerde bizi durduracaktır. O da yoksa içinde zaten
    kımıl zararlısısın yok ol git bu dünyadan.
    Özgür kıl kendini, bu hayatı bir daha yaşamayacaksın.
     
    Sevgiler canım benim ♥️

    • Yanıtla Emine Öztürk 3 Nisan 2024 at 00:37

      Ben de sevgili Didem’in, “Evrensel olarak kabul edilen doğrular. Ortak aklın ulaştığı ‘doğrular'” ütopyasını çok sevdim.
       
      Yazıda değindiğin, anlatmak istediğinde çok değerli ‘doğru sanılanları yıkmak.’ Ama işte bazen, bazı insanlar üzerinde o kadar zor ve hatta imkânsıza yakın ki bu.
       
      Ama denemeye elbette değer çünkü evet, bu hayatı yaşamak için sadece bir hakkımız var.
       
      Sevgiler.✨️

  • Yanıtla Metin Çoban 3 Nisan 2024 at 09:24

    Emineciğim yaşamda dayatılan şeyler insanı zorluyor. Sebebi insanın doğasında böyle bir şey yok. Kodu öyle yazılmamış. Evrensel kurallar, dini ya da örfi kurallar da geçerli değil. Yoksa bu kadar savaş, suç oranı olur mu? İnsanın içindeki kötülüğü ancak kendi içindeki vicdan baskılayabilir. O da yoksa zaten insan istediğini yapıyor zaten.
     
    Benim vurgulamak istediğim sen istediğin kadar 2×2=4 yaşamak istiyorum de, ya 5 i 6 yı yaşayacaksın, ya da 3 ü 2 yi yaşayacaksın. Eğer herşey doğru olsaydı 4, 4 lük yaşam derdim.
     
    Mali müşavirden yazar yaratmayacaktınız, her şeye sayılarla bakarım ben.
     
    Sevgiler canım ♥️

  • Yanıtla ŞEN ERİŞEN 17 Nisan 2024 at 20:52

    Özgürce yazmışsın, Metin! Güzel olan da bu, düşünceler ya da ilkeler değişebilirler. Şimdi düşündüğün inandığın kabul ettiğin gerçeklerin yerini yarın başkaları da alabilir.
    Yaşasın özgür düşüncelerimiz, yaşasın özgürce yazabildiğimiz senveben.biz dergimiz ve Didem Çelebi Özkan!

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan