Kurgu Dışı

Kozmik Dokunuş | In Vitro

2 Şubat 2021

Kitap: Kozmik Dokunuş | In Vitro | Yazar: Erhan Kolbaşı | Yorumlayan: Hülya Erarslan


Kozmik Dokunuş | In Vitro | Erhan Kolbaşı

Uzaylılar tarafından kaçırılan insanların tanıklıklarını anlatıyor yazar. Evet tarafından.

Kozmik Dokunuş

Kitap elime geçti, okumaya başladım, nasıl gülüyorum. Sonra akşam oldu. Akşam okurken o kadar komik gelmedi. Gündüzleri komik, akşamları korkunç bir kitap. Çocuklar okumamalı. Hamileler de okumamalı. Hatta belki kimse okumamalı.

Uzaylılar Tarafından Kaçırılmak

İnsanlar uzaylılar tarafından kaçırılıyormuş ama sonra bunu rüya zannediyorlarmış, ama tam da rüya gibi değilmiş, anlam veremiyorlarmış.

Bir iki kişi anlatmaya başlayınca, yazar da galiba televizyon programlarında çıkmış, kendisini ve bildiklerini duyurmuş, böylece vakalar başlarına geleni anlamlandırmaya ve anlatmaya başlamış.

Gerçi Türkiye şartlarında böyle bir olayı anlatmak… Hadi gerçekten böyle bir şey yaşadın, hadi rüya olmadığına da eminsin. Kime, nasıl anlatacaksın? Alay edilme durumu zaten evrensel. Türkiye özelinde ise bu durum cinlerle açıklanır muhtemelen, ki kitapta bunun örnekleri de var.

Kaçırılmak Değil Alıkonmak

Uzaylılar tarafından kaçırılma dedim ben ama yazar bunu “alıkonma” diye ifade ediyor, bu ifadenin de tam karşılığı olmadığını belirterek. Çünkü aslında tam kaçırma gibi bir olay değilmiş. Kişi zaten uzaylılar ile bu temasa önceden kendisini farkında olmadan hazırlıyormuş ya da önceki hayatında/başka bir boyutta bu temasa izin veriyormuş.

“Siz bu boyuta doğmadan (yani enkarne olmadan) önceki bilinç halinizle, bu hayatta işbirliği yapmak üzere bizlerle anlaşma yaptınız.”

Gerçekten böyle bir izin var diyelim, benim önceki hayatımda/başka bir boyutta verdiğim izin bugünümü, bugünkü halimi kapsar mı? Bence hayır. O boyuttaki halim ile şimdiki halim aynı kişi mi? Bence değil.

Neyse, işte zorla kaçırma gibi bir durum olmadığından kaçırılma ifadesi doğru bulunmuyormuş. Ayrıca eğer korkuyorsan seni almıyorlar ya da almışlarsa geri getiriyorlarmış.

Uzaylılar

Uzaylılar filmlerde gördüğümüz gibi tiplermiş. Gri, 150 cm civarı, kimisi 2 metre, üzerlerine yapışık üniforma, iri gözler…

İnsansı (humanoid) görünümleri varmış, temasçıları (Uzaylılar tarafından alıkonanlara “temasçı” deniyor) korkutmamak içinmiş. Şu inceliğe bakar mısınız?
İnsanları alıp ameliyat masası gibi sedyeye yatırıp inceliyorlarmış. Kimisine çip takılıyormuş. Kitabın sonunda bu çiplerin fotoğrafları da var. Doktorlar açıklayamıyormuş.

Aldıkları insanlara dünyanın geleceğini gösteriyorlarmış. Evet felaketler, savaşlar, kıtlıklar… Kimisi bunun üzerine çevre aktivisti oluyormuş. Bu kısmı okuyunca aklıma Greta Thunberg geldi. Yoksa o da… (Hakan Özbek’in dergimizde yayınlanan Greta’ya Kulak Vermek ya da Aslında Hepimizin Bildikleri yazısını okuyabilirsiniz.)

Neden Kaçırılıyoruz? Pardon Alıkonuluyoruz?

Uzaylıların neden insanları alıkoyduğuna dair çeşitli teoriler varmış. Deniyor ki; uzaylılar teknolojide, medeniyette çok ileri bir tür ama çok ileri gittikleri için bazı özellikleri yitirmişler, örneğin duygular. İnsanlardaki duyguları gözlemleyip kendi nesillerine mi aktaracaklarmış, öyle bir şey.

Ayrıca melez ırklar yaratıyorlarmış. Kadın ve erkekten örnek alıp kendi ortamlarında bebeği yaratıyorlarmış, sonra bebeğin dünyadaki annesini ara sıra alıkoyup bebeğiyle kucaklaştırıyorlarmış. Çünkü onlarda kucaklaşma, sevgi bu tür şeyler yokmuş ve bunların bebeğe iyi geldiğini tespit etmişler.

Bir de yeryüzünde genetik çok çeşitliymiş, gerek insan olsun, gerek hayvan olsun, gerek bitki olsun. Bu çeşitliliği inceliyorlarmış.

Temasçı İnsanlar

Dünyanın çeşitli yerlerindeki insanlar alıkonma ile ilgili birbirleriyle tutarlı şeyler anlattıkları için bu mesele dikkat çekici hale gelmiş. Hadi bugün filmler, medya, internet vb ile bu hikayeler uydurulabilir durumda. Ama yazarın anlattığına göre teee 1930’lu yıllardan beri böyle vakalar dillendiriliyormuş. Birbirinden habersiz ve öncesinde bu konularla ilgili bilgisi olmayan insanlar nasıl birbirleriyle benzer hikayeler anlatabiliyor? Başta bunları anlatanlarda zihinsel rahatsızlık olabileceğinden şüphelenmişler ama bir zihinsel sorun tespit edilememiş.

Peki dünyadışı bu varlıklar birilerini alıkoyarken başkaları niye görmüyor? Çünkü fanus gibi bir enerji alanı yaratıyorlarmış ki istenmeyen kişiler tanıklık etmesin. Alıkoydukları insanları da farklı bir bilinç boyutuna taşıyorlarmış, o yüzden insanlar “rüya” kelimesine sığınıyormuş.

Alıkonan insan sayısı her geçen gün artıyormuş. Böylece bu durum artık anlatması ayıp, gülünç, inanılmaz… bir durum olmaktan çıkıp normalleşecekmiş. Yani bugünlerde sık sık “Görmediğimiz bir uzaylı saldırısı kaldı kıh kıh!” diyoruz ya, onu da görecekmişiz ve şaşırmayacakmışız. Şaşırmayacağımız bir zamanda komple geleceklermiş ve “Galaktik uygarlık statüsü”ne yükselecekmişiz.

Önce ben yükselebilir miyim? Ben birinç!

Saygılar,
Hülya Erarslan

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

1 Comment

  • Yanıtla Şen Sevgi Erişen 31 Ağustos 2021 at 22:09

    Aktarımınız çok güzel teşekkürler.
     
    “Bakalım bize ne zaman gelecekler?” sorusu yakında en çok sorulan sorular arasında olacak sanırım.

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan