Kitap Sinema

Dune | Çöl Gezegeni

19 Kasım 2021

Yazı: Dune | Çöl Gezegeni | Yazar: Burak Süalp

Rüyalar, derinlerden gelen mesajlardır

Bilim kurgu tarihinin en görkemli eserlerinden Dune roman serisinden sinemaya uyarlanan 2021 yapımı Dune | Çöl Gezegeni filmi, 21 Ekim tarihinde beyazperdede izleyicileriyle buluşmaya başladı. Legendary Pictures stüdyolarında çekilen Warner Bros yapımı bu film Fransız Kanada’lı yönetmen Denis Villeneuve’ün ellerinde görsel ve işitsel bir şölene dönüşmüş.

Film üzerine izlediğim bir analiz videosunda bu eser için doğru tanımın, sinema filminden ziyade motion picture (hareketli resim) olacağı belirtiliyordu.1 Katılıyorum. Her bir sahnesi çok emek harcanarak yaratılmış ve şahesere dönüştürülmüş bu yapıma sadece film demek haksızlık olacaktır.

Dune: RomanDune hakkındaki bu yazıyı bir film eleştirisi olarak değerlendirmeyin. Bu metni Dune hayranı bir bilim kurgu okurunun izleyicileri eseri daha iyi anlayarak ve zevk alarak takip edecekleri bir analiz yazısı olarak görmenizi rica ediyorum. Zira ne ben bir sinema eleştirmeniyim ne de Dune’u bu bilgilere sahip olmadan anlamak kolay.

Bilirsiniz, sadece sinema seyircisi olmayan, öncelikle okumayı sevenler için romandan ya da hikâyeden sinemaya uyarlanmış filmler her zaman okurunu hayâl kırıklığına uğratma riski barındırır. Romanı okurken yazarın oluşturmaya çalıştığı evren hayal gücünüzle birleşir, sizin zihninizde oluşur. Yazarın yazı diliyle anlattığı hikâye, gözleriniz görmeden zihninizde canlanır, kulaklarınız duymadan ses olur. Hikâyeye zihninizde siz can verirsiniz.

Elbette daha sonra başkalarının canlandırdığı, filme dönüşmüş eserden aynı tadı almanız zorlaşır. Sizin okurken zihninizde oluşturduğunuz görüntüler, duyduğunuz ses, koku, enerji perdeye o şekilde yansımayabilir. Yapımı beğenmeyebilirsiniz ve bu elbette öznel bir yorumdur. Fakat sinema tarihi, okurlarının çoğunun bu duyguyu hissettiği, romandan uyarlanmış yüzlerce filmle dolu değil mi?

Yazıya böyle bir giriş yapmamın elbette bir sebebi var. Frank Herbert’in kaleme aldığı bu müthiş hikâye izleyici ile “bir kez daha” buluşuyor, çünkü bu, Dune’un ilk defa sinemaya uyarlanışı değil.

İlk Film Girişimi: Arthur P. Jacobs

İlk olarak 1971 yılında film yapımcısı Arthur P. Jacobs‘un başkanlığındaki Apjac International (APJ) Dune filminin yapım haklarını satın alır. O dönemde sinemaya uyarlanan “Maymunlar Cehennemi” serisinin yapımcısı Jacobs, Dune projesini hayata geçiremeden hayata veda eder.

Jacobs’un zamansız ölümü hikâyenin başına gelen ilk talihsizliktir.

Jodorowsky’nin Dune’u

Dune Çöl Gezegeni: JodorowskyArdından 1974 yılında filmin yapım haklarını bir Fransız konsorsiyumu alır. Bu konsorsiyum filmi 9,5 milyon dolarlık bir bütçe ile yönetmen Alejandro Jodorowsky’e teslim eder2. Jodorowsky sanat hayatına yüzlerce oyun yazarak başlamış bir tiyatrocudur. Sonrasında atıldığı sinemacılık kariyerinde sıra dışı işler yapar. Yönetmenliğini yaptığı fantastik film Fando Y Lis birçok ülkede yasaklanır. Gece yarısı sinemasının ilk kült filmi El Topo‘yu yazmakla kalmaz, oynar, yönetir. The Holy Mountain Avrupa’da sansürsüz olarak gösterime girer, İtalya’da aynı yıl sinemalarda gösterilen James Bond’dan sonra en çok izlenen ikinci film olur. Jodorowsky sinemanın saykodelik hippisidir.

O yıllarda kullanımı yaygınlaşan halüsinojenik maddelere karşı olduğunu fakat filminde benzer etkileri yaratmaya çalıştığını söyler. Kendi deyimiyle, bu filmi çekmek için hevesi muazzamdır. Dune ile artistik ve sinematografik bir tanrı yaratmak ister. Örneğin her gezegenin müziklerini başka gruba yaptırmayı düşünür. Efsanevi grup Pink Floyd‘a teklif götürmek ister. Ancak grup elemanlarıyla tanıştığında onların lakayıt tavırlarından edindiği negatif izlenim üzerine bu fikrinden vazgeçer.

David Carradine‘i, Mick Jagger‘i Orson Welles‘i filmin kadrosuna katar. Bir otelde şans eseri denk geldiği Salvador Dali‘yi filmde imparatoru oynamaya ikna eder.

Yaklaşık iki buçuk yıllık bir hazırlık sürecinin ardından, tam da çekimlere başlanacağı aşamada Jodorowsky’nin elindeki bütçe tükenir. Konsorsiyum yapımı finanse edemez, Avrupa’da ve Amerika’da (Warner Bros dahil) herhangi bir şirketi projeye ikna edemezler. Yapım şirketleri projeye ikna olsalar da çılgın yönetmen Jodorowsky’e güvenemezler.

İlgiyi hak eden Jodorowsky’nin kariyerini ve fantastik Dune uyarlama denemesinin hikayesini 2013 yılı yapımı Jodorowsky’s Dune belgeselinden izleyebilirsiniz. Hatta mutlaka izlemelisiniz. O yapım denemesi hayata geçebilse belki de bilim kurgu sineması başka şekilde yol alırdı. Öyle düşünüyorum.

David Lynch’in Dune’u: 1984

Bir türlü sinema izleyicisi ile buluşamayan eser 1984 yılında bu sefer David Lynch yönetmenliğinde 45 milyon dolarlık bir yatırımla izleyicilerin karşısına çıkar. Patrick Stewart, Oscar ödüllü oyuncu Linda Hunt, Kyle MacLachlan gibi ünlü oyunculara sahip filmde Sting bile yer alır.

Yapımcı baskısı altında çekildiği çok belli olan ve Lynch’in geleneksel tarzına yaklaşamayan Dune maalesef hayal kırıklığı yaratır. 30 milyon dolarlık gişe hasılatı yapım maliyetini bile karşılamaz. 1984 yapımı filmin IMDb sitesinde aldığı 6 puan ya da Rotten Tomatoes’daki %44’lük tomatometer değerlendirmesi oldukça gerçekçidir. Ben bu puanların dahi ya hikâyeye tutkun okurların ya da Lynch’i seven izleyicilerin ve editörlerin cömert değerlendirmeleri ile ortaya çıktığını düşünüyorum. The Stinkers Bad Movie Awards (Stinkers Kötü Film Ödülleri) eleştirmenleri Dune’u 1984 yılının en kötü filmi seçerler.

Dune Çöl Gezegeni: 1984

Elbette o yapımın arka planını bilmiyorum. Lynch’in kendisi de bu durumdan dolayı çok üzgündür. Dune’un hayatının en büyük üzüntü kaynağı olduğunu belirtmekten çekinmez. Hatta ismini filmin künyesinden çıkarttırmak ister fakat bunu yapım şirketine kabul ettiremez3.

Daha sonra filmle ilgili şu ifadeyi kullanır: Filmin tam bir kabus olduğunu söylemek doğru olmaz ama belki yüzde 75’i kabustu. (It wouldn’t be fair to say it was a total nightmare, but it was maybe 75 percent a nightmare)3.

Çok acı.

Frank Herbert’in Dune’u | Mini Dizi

2000 yılında Dune’u bu sefer New Amsterdam Entertainment, Blixa Film Produktion ve Hallmark Entertainment ortak yapımı 3 bölümlük bir mini dizi olarak izleriz. John Harrison’un yönetmenliğini yaptığı dizide Paul Atreides’i İskoç oyuncu Alec Newman, Dük Leto’yu William Hurt, Lady Jessica’yı da Sasskia Reeves oynar. Harrison kendi deyimiyle romanın aslına sadık kaldığı bir yapım gerçekleştirir.

Frank Herbert's Dune | Dune Çöl GezegeniO güne kadarki talihsizliklerin aksine, bu yapım oldukça başarılı olmuştur. Dizi, 2001 yılında Sıradışı Filmografi (Outstanding Cinematography) ve Sıradışı Özel Görsel Efektler (Outstanding Special Visual Effects) dallarında Emmy ödülü alır, Sıradışı Ses Düzenleme (Outstanding Sound Editing) ödülüne aday gösterilir. Dizi, televizyonda izlenme rekorları kırar.

Müziklerini Yeni Zelandalı müzisyen Graeme Revell’in yaptığı filmin soundtrack albümü GNP Crescendo Records tarafından aynı yıl yayınlanır.

2003 yılında bu sefer John Harrison’un senaryosunu yazdığı Frank Herbert’in Dune’u: Dune’un Çocukları (Frank Herbert’s Children of Dune) adlı devam dizisinin yönetmenliğini Greg Yaitanes üstlenir. Yine 3 bölüm halinde çekilen bu dizi, roman serisinin 2. ve 3. Kitapları olan Dune Mesihi’ni (Dune Mesiah) ve Dune’un Çocukları’nı (Children of Dune) konu alır.

Çok başarılı bir yapım olan bu devam dizisi dört dalda Emmy ödülüne aday gösterilir, bir kez daha Sıradışı Özel Görsel Efektler (Outstanding Special Visual Effects) ödülünü alır. Dizinin müziklerini ABD’li müzisyen Brian Tyler yapar.

İzlenme rekorları kıran bu iki dizi serisi, ABD’de kablolu yayında en çok izlenen 3 bilim kurgu eserinin ikisi olur.

Son Dune’dan Gişede Rekor Üzerine Rekor

Bu yazıyı yazmama vesile olan 2021 yapımı film ise, kanımca yine romanın hakkını veren bir uyarlama olmuş. Pandemi koşullarına ve sinemalarla eş zamanlı olarak HBO platformunda yayınlanmaya başlamasına rağmen film gişede hem ilk gün (17.5 milyon dolar) hem de ilk hafta (40.1 milyon dolar) rekorlarını kırdı4.

Ayrıca filmin eleştirmenlerden aldığı olumlu notun ve gişedeki başarısının karşılığı ikinci bölümün hızla onaylanması oldu5.

Yeni yapımın aşağıdaki jeneriği sinema koltuğuna gömüldüğünüzde ne kadar güçlü bir yapımla karşı karşıya kalacağınıza dair bir fikir verecektir.

Önce Okumalı mı, İzlemeli mi?

Önce romanı mı okumalı yoksa doğrudan filmi izlemeli mi? Klasik bir okur olarak elbette ki önce romanı okuyup sonra filmi izlemenizi öneririm. Yeni yapımdaki başrol oyuncularının sayısı bile size, ne kadar geniş ve derin bir hikâyeye giriş yaptığınız konusunda ipucu verebilir.

Dune | Çöl Gezegeni, bir kere izleyip geçeceğiniz filmlerden değil. Hatta sadece izlemekle her detayına vakıf olabileceğiniz bir film de değil. Evet önerim, önce okuyun, sonra izleyin. Bilim kurgu seviyorsanız, sonra birkaç kez daha izleyeceğinizi garanti edebilirim.

“Okumak zaman alacak, filmi vizyondayken kaçırmak istemiyorum” diyorsanız, tabii ki okumadan izleyebilirsiniz. Ancak şunu belirtmeliyim ki roman serisinde derinlemesine anlatılan bir dizi karakteri, olayı ve felsefeyi sadece filmi izleyerek anlama şansınız az olacaktır. Film bu detayları ve arka planı anlatmakta çok cömert davranmıyor. Filmi izlemeden önce, en azından Dune hakkında yazılmış yazılara bir göz gezdirebilir, analiz videolarına bakabilirsiniz. Tabii size direkt olarak bu hikâye hakkında brifing verecek ve aydınlatacak bir arkadaşınız yoksa.

Kısacası, okuyun, izleyin, yorumlara bakın, tekrar izleyin. Dune, hızlıca tüketip hayatınıza geri döneceğiniz bir fastfood değil. Ağır ağır sindirip, her bir temasını derinlemesine düşünmenizi hakeden bir başyapıt.

Paul Atreides

Yine mi Kahraman Hikâyesi?

Bilirsiniz, Amerikan bilim kurgusu, hikâyeyi kahramanlar etrafına örmeyi sever. Dünyayı kahramanlar kurtarır, insanlığın umudu hep bir kahramandadır. Dune, neredeyse sadece kahraman odaklı hikâyelerin yeşerebildiği o çorak arazide çınar gibi dimdik ve heybetli durur. On yıllardır roman serisinin duruşu öyleydi, belli ki ilk bölümü yayına giren bu yeni film serisi de aynı iddiaya sahip olacak.

Kahraman odaklı sığ bilim kurgu filmlerinin aksine, Dune bizlere çok geniş ve derin bir hikâye sunuyor.

Başlangıçta genç kahraman adayı Paul Atreides’in hikayesini izleyecekmişiz izlenimine kapılabilirsiniz. Hatta Timothée Chalamet’in bu rol için biraz zayıf kaldığını da düşünebilirsiniz. Tavsiyem filme de Chalamet’e de biraz zaman tanıyın ve filmin ilerleyen sahnelerini bekleyin.

Başrollerini Timothée Chalamet (Paul Atreides), Rebecca Ferguson (Jessica), Oscar Isaac (Dük Leto), Josh Brolin (Gurney), Stellan Skarsgård (Baron), Dave Bautista (Rabban), Zendaya (Chani), David Dastmalchian (Mentat Piter), Stephen Henderson (Mentat Hawat), Charlotte Rampling (Gaius Helen Mohiam), Jason Momoa (Duncan Idaho) ve Javier Bardem (Stilgar) gibi çok güçlü bir kadronun paylaştığı bu eserde, onlarca farklı karakter ve bir dizi alt konuya sahip çok zengin bir kurguyla karşı karşıya olduğunuzu göreceksiniz.

Romanı yazmadan önce liderlik psikolojisi ve dinler üzerine 200’den fazla kitap okuyan Frank Herbert’in bu eseri; toplum düzeni, ekoloji, bilim, teknoloji ve hatta felsefe gibi aklınıza gelebilecek bir dizi başlıkta söz söylüyor.6

Eser ABD’de kimi üniversitelerde antropoloji, mimarlık, siyaset ve ekonomi bölümlerinde yardımcı ders kitabı olarak okutuluyor.7

Dune | Çöl Gezegeni

Filmin konusuna gelince: M.S. 10191 yılından itibaren dahil olduğumuz Dune evreninde insanlar galakside farklı gezegenlere yayılmış bir hayat sürüyorlar. Başında Corrino ailesinden İmparator Padişah IV. Shaddam’ın yer aldığı feodal bir sistemin hüküm sürdüğü evrende, her bir gezegenin yöneticisi soylu aileleri; mavi gözlü Fremenler gibi, kaynakları bu feodal aileler tarafından yönetilen ve sömürülen gezegenlerin yoksul halklarını; kendi iç hedefleri doğrultusunda örgütlenmiş Bene Gesserit gibi yarı-gizli örgütlenmeleri; soylulara danışmanlık yapan, üstün hesap ve değerlendirme yeteneğine sahip Mentatlar’ı; üstün dövüş yeteneklerine sahip savaşçıları keyifle izleyeceksiniz.

Dune Çöl Gezegeni: Spice, Baharat

Dune evreninde insanlar, Arrakis gezegeninin çöllerinden Baharat (Melanj) adlı bir madde elde ederler. Baharat o dönemde ulaşılan teknoloji sayesinde uzayda ışık hızından daha yüksek hızlarda güvenle seyahat edilmesini sağlar. Bu madde aynı zamanda gezegenin yerli halkı Fremenlere sağlık ve uzun ömür verir. Ayrıca bağımlılık yapma riski de taşıyan halüsinojenik bir maddedir.

Gündüzlerin çok sıcak olduğu Arrakis gezegeninin yerli halkı Fremenler hem gezegenlerini hem de çöllerinden elde edilen ve kendilerine mavi gözlerini veren bu değerli baharatı korumak isterler. Bunun için dış dünyadan gelerek gezegenlerine yerleşen sömürgeci asilzadelerle mücadele ederler.

Baharat gezegeni Dune’u yöneten Harkonnen ailesi 80 yıllık hükümdarlık sürecinde imparatordan bile daha zengin hâle gelmiştir. Baron Vladimir Harkonnen ile gizli bir anlaşma yapan İmparator Padişah IV. Shaddam, diğer soylu ailelerin saygısını kazanan ve onları imparatorluğa karşı örgütlemesinden endişe ettiği Atreides ailesini Arrakis’e yönetici olarak atar. Niyeti, Harkonnen ailesi ile Atreidesler’i bir komployla karşı karşıya getirmektir. İmparator gizlice Harkonnenler’e destek vererek ileride kendisi için tehlike yaratabilecek Atreidesler’den kurtulmak ister.

Dune Çöl Gezegeni: Stilgar

Batılı büyük devletlerin petrol için Orta Doğu’ya çöreklenmelerine ve bölge halklarını istedikleri gibi sömürmelerine benzemiyor mu? Dune hikâyesini bilenler için bu bir sır değil. 1986 yılında aramızdan ayrılan Herbert, filmle ilgili yaptığı birçok açıklamada bunu zaten vurgulamış.8

Lisan Al-Gaib, Muad Dib ya da Kwisatz Haderach

Sadece Arrakis gezegeninden elde edilebilen söz konusu baharat maddesi, bir yandan da halüsinojenik etkisi ile bazı kişilere geleceği görebilme yeteneği kazandırmaktadır.

Arrakis çöllerinde yaşayan yerli Fremen halkı, sömürgeci soylu ailelerden kurtulmak için uzun yıllardır mücadele etmektedirler. Bu çabalarında başarılı olamayan Fremenler, Mesihlerini, Muad Dib’i, bir diğer adıyla Kwisatz Haderach’ı beklemektedirler.

Dune Çöl Gezegeni: Lisan Al-GaibBekledikleri mesihin bir adı da Muad Dib’dir, evet. Muaddib, Arapça’da, kimsesiz ya da yakınları ziyaret etmeyen ölülere ait mezarların başında Kur’an-ı Şerif okumakla görevli kişiye verilen isimdir. Yani Hoca, evliya kişi.

Roman serisinin yazarı Herbert, Kwisatz Haderach terimini de İbranice’de yer alan ve “iki uzak yer arasında kısa sürede mucizevi seyahat” anlamına gelen Kefitzat Haderech kelimesinden türetmiş.

Sizin aklınıza da İslamiyet’teki Miraç ya da Hristiyanlık’taki göğe yükselme geliyor mu? Romanı okursanız, filmde karşınıza çıkacak padişah, gaipten gelen ses, siyeç, tabr gibi Orta Doğu kökenli kelimelerin daha onlarcasıyla karşılaşacaksınız.

Hatta bir adım ileri gideyim. Romanın ismi, İngilizce’de “Kum Tepesi” anlamına gelen “Dune”. Muhtemelen İngilizlerin de Afrika çöllerinde karşı karşıya geldikleri Araplardan aldıkları bu kelimenin fonetiği sizin kulağınıza da tanıdık geliyor mu?

Dün-ya.

Alman-ya gibi, Polon-ya gibi okuyun.

Dünya kelimesi, Arapça dnw kökünden gelir ve “aşağıda veya beri tarafta olan şey”, yani yeryüzü demektir.9

Herbert, dersine çok iyi çalışmış.

Yazar Orta Doğu’yu ve dinler tarihini derinlemesine araştırmış. Arrakis’in savaşçı halkı Fremenler’i, güçlü bir inanç örgüsü ve kurtarıcı beklentisi ile donatmış. İşin güzel yanı, bu kurguya rağmen hikâye sadece mehdi etrafında dönen bir kahraman hikâyesine dönüşmemiş.

Dune Çöl Gezegeni: Lady Jessica, Bene Gesserit

Rüyalar Derinlerden Gelen Mesajlardır

Film, bu mottoyla başlıyor: “Rüyalar Derinlerden Gelen Mesajlardır”. Devamında ana karakter Paul Atreides’in film boyunca göreceği rüyaların ve öngörülerin hem kendi hayatını hem de çevresindekilerin başına gelecekleri nasıl şekillendireceğine tanık olacaksınız. Paul’ün bu yeteneğinin arka planında Bene Gesserit soyundan gelmesi yatmaktadır.

Hikâyeye bambaşka bir derinlik katan ve sadece kadınlardan oluşan Bene Gesserit tarikatı, Dune evreninde bir gizli kadın topluluğudur. Bene Gesseritler, kendilerine özgü doğum ritüelleri ile toplam bilgilerini nesilden nesile aktarırlar ve evrende yaşayan en bilge insanlar olarak imparatora ve soylu ailelere danışman olarak hizmet verirler.

Dune Çöl Gezegeni: Başrahibe MoriamBinlerce yıllık bilgi birikimine sahip Bene Gesseritler, gırtlaktan çıkarttıkları seslerle kullandıkları özel konuşma teknikleri sayesinde hipnoz benzeri bir etki yaratarak insanlara istediklerini yaptırabilmektedirler. Herbert’in yarattığı evrende bu özellik (voice), dilin önemini çok güzel anlatıyor.

Yine de Bene Gesseritlerin bu hikâyedeki tek rolü soylulara danışmanlık yapmak değildir. Bu filmde detaylı anlatılmamasına rağmen ileride çekilecek bölümlerde karşımıza çıkacağını tahmin ettiğim ritüelleri ve kendilerine ait ajandaları ile Bene Gesseritler imparatorluğun her yerine dağılıp kendilerine uygun damızlık ararlar. Son derece gizli olan üreme programları ile zaman ve mekân arasında köprü kuracak olan erkek Bene Gesserit’e hayat vermeye çalışırlar. Kwisatz Haderach zamanı ve mekanı birleştirecek akıldır.

Bene Gesserit rahibeleri, duygulara önem verirler ve nesilden nesile aktarılacak bilginin insanlığı taşıyabileceği bilgelik seviyesini gösterirler. Güçleri inançlarından ve gizli örgütlenmelerinden gelmektedir.

Filmde Charlotte Rampling’in canlandırdığı baş rahibe Gaius Helen Mohiam’ın Paul’e uyguladığı “Gom Cabbar” ya da diğer adıyla “İnsanlık Sınavı” sahnesini dikkatle izlemenizi tavsiye ediyorum. Herbert, Atreides evinde duvarda asılı bir boğa başı ile başlayan bu sahnede insanla hayvanı birbirinden ayıran davranış biçimlerine dair özel bir yaklaşım getiriyor.

Paul, baş rahibenin kendisine uyguladığı ölümcül Gom Cabbar testine tabii tutulurken annesi Jessica da korkularıyla mücadele ediyor.

Hayatta karşınıza çıkan tehlikelere nasıl tepki veriyorsunuz? Korkup kaçabilirsiniz ya da tehlikenin gözünün içine bakar ve korkunuzu yenersiniz. Korkar ve kaçmaya çalışırsanız ölümle yüzleşeceğiniz bu test, Bene Gesseritlerin insanlık sınavıdır. Devamını filmin başında ve sonlarında yer alan iki harika sahneye bırakayım.

Anne-Oğul

Kutsal Anne Oğul İlişkisi

Bir analiz yazısı için belki de biraz uzatıyorum ama tam da burada bu alt başlığı açarak özel olarak bu konuya değinmek istiyorum. Film boyunca anne Jessica rolüne hayat veren Rebecca Ferguson ile oğlu Paul arasındaki özel ilişkiye tanıklık ediyoruz. Bene Gesserit rahibesi olarak topluluğu tarafından kendisinden bir kız çocuk doğurması beklenen, buna ve bütün endişelerine, korkularına rağmen bir erkek çocuk doğuran anneyle, kendisinden olağanüstü beklentiler olan oğlu arasındaki ilişki.

Evet, Jessica, Bene Gesserit soyunu devam ettirecek bir kız çocuk yerine, bir erkek çocuğa hayat vermiştir. Topluluğun öğretisi doğrultusunda eğittiği erkek evladının, insanlığın kurtuluşuna önderlik edecek Kwisatz Haderach olmak dışında bir şansı yoktur. Jessica, bildiği her şeyi Paul’e aktarmaya çalışır. Ataerkil düzende yetiştirilen egemen erkek tipolojisine karşı Paul’ü anaerkil bir yaklaşımla yetiştirir, oğluyla birlikte yol alır.

Küçük parantez, Bene Gesseritlerin diyaloglarının birçoğunda, Herbert’in kadın-erkek meselesi ile ilgili daha 1960’lı yıllarda ne kadar feminist bir yaklaşıma sahip olduğunu göreceksiniz.

Elbette her anne ile -cinsiyet gözetmeksizin- evladı arasındaki ilişki kutsaldır. Ancak, soyunun anneden geldiğine inanan bir erkek olarak, bu tarz bir anne-oğul ilişkisinin insanlığı daha güzel günlere taşıyacak bir önem arz ettiğini düşünüyorum.

Bilgisayarlar nerede? Bu Alt Dudağı Dövmeli Adamlar Kim?

Mentat Piter de VriesGelelim o kadar ileri bir tarihteki Dune evreninde hiç bilgisayar ya da yapay zekâ olmaması konusuna. Filmde hiç bilgisayar ya da yapay zekâya sahip cihaz olmamasının bir sebebi var.

Dune evreninde yapay zekâ hiç olmamış değil elbette. Olmuş. Lâkin zaman içinde yapay zekâya sahip makineler insanlığı tehdit eder hâle gelmiş. Yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalan insanlar da Butleryan Cihadı10 adını verdikleri bir savaşla yüz yıllar önce bütün “akıllı” makineleri yok etmişler. Onun için Dune’da teknoloji var ama yapay zekâ yok.

Senaryo size de tanıdık geliyor mu? 1970’li yıllarda Jodorowsky filmini çekilebilse belki de Matrix’i yirmi sene önce izleyecektik.

Filmde, alt dudaklarındaki belirgin izle ayırt edebileceğiniz bilgisayarlaşmış insanlar Mentatlar. Onlar da kendilerine has zihin geliştirme programları sayesinde herhangi bir araç kullanmadan çok hızlı hesaplar yapabiliyorlar ve doğru kararlar verebiliyorlar.

Bu gelişmiş yetenekleri ve üstün mantıkları sayesinde Mentatlar da tıpkı Bene Gesseritler gibi, büyük ailelere ve padişaha danışmanlık yaparak hizmet veriyorlar. Lâkin bundan ayrı bir ajandaları ya da gizli hedefleri yok. Yapay zekâ dönemini geride bırakmış insanlık için sadık birer danışmadır onlar.

Baharatın Koruyucusu: Shai Hulud

Dune gezegeninde hayatta kalmayı zorlaştıran sadece kum tepeleri ile kaplı çölleri ve yüksek sıcaklığı değildir. Bir de gezegenin koruyucusu dev solucanlar vardır. Onlar, kum tepelerinin altında yaşayan ve üstün duyma yetileri ile insanların yeryüzünde çıkarttıkları ritmik sesleri algılayarak saldırıya geçen yaratıklardır.

Dış dünyadan gelenler için alt edilmesi neredeyse imkânsız bir düşman olan bu dev solucanlar, Fremenler için hem kutsal yaratıklar hem de gezegenlerini işgalcilerden korumak için faydalandıkları canlılardır. Liderlerinden birini müthiş oyunculuğu ile Javier Bardem’in (Stilgar) canlandırdığı yerli halk Fremenler ile kutsal saydıkları solucanlar arasındaki ilişki, doğada karşı karşıya geldiğimizde bizler için tehlikeli olabilecek canlılarla kurabileceğimiz ilişkiye dair çok güzel mesajlar içermektedir.

Film boyunca korku üzerine verilen mesajların ardından solucanların en büyüğü Shai Hulud’la Paul’ün karşı karşıya geldiği sahne oldukça etkileyicidir.

Dev Solucan - Shai Hulud

Dune: Ekolojiye Giriş 101

Yıldızlar arası seyahati mümkün kıldığı için baharat imparatorluk için çok kıymetlidir. Bununla birlikte, çöllerle kaplı Arrakis gezegeninin halkı için de su bir o kadar değerlidir. Fremenler, gezegeni kaplayan çöllerin altındaki su kaynaklarını yeryüzüne çıkartmak ve gezegeni yaşanılabilir hâle getirmek istemektedirler. Ancak dış dünyadan gelen egemenlerin arzusu daha yeşil bir gezegen değil, daha çok baharattır.

Fremenler, bilimsel çalışmaları sayesinde gezegeni yeşertebileceklerken sömürgeci egemenlerin baskıları nedeniyle bunu yapamamaktadırlar. Sömürgeciler için denklem basittir: Gezegen yeşerirse baharat üretimi düşer. Bu da hiç işlerine gelmez.

Fremenler, ürettikleri özel kıyafetler sayesinde gündüzleri 140 derece sıcaklığa ulaşan çöllerde hayatta kalabilmekte ve vücutlarından çıkan her bir damla sıvıyı temiz suya çevirmektedirler. Neredeyse bütün gelenekleri yaşam için suyun değeri üzerine kuruludur.

Dr. Liet Kynes

Bu tablo, günümüzde doğaya değer veren insanlarla, sırf hırsları ve zenginlikleri uğruna doğal kaynakları sömürenler arasındaki farkı bir bilim kurgu hikâyesi aracılığıyla bizlere bir kere daha anlatıyor. Herbert, daha o yıllarda gezegenimiz ve dünyadaki yaşam için suyun ne kadar önemli bir madde olduğunu anlatıyor. Doğaya zarar veren üretim biçimlerimiz devam ederse ileride nasıl zor durumlara düşeceğimiz artık aşikâr.

Eser, bu açıdan da bir ders kitabı niteliğinde.

Düşünce ve Eylem İnsanı Herbert

ABD’de ırkçılığın hâlen devam ettiği, siyahilerin yasal haklarına bile yeni yeni kavuşmaya başladığı daha o yıllarda Herbert iklim konusuna verdiği önemle, kadın-erkek ilişkisindeki eşitlikçi yaklaşımıyla, ülkesinin Orta Doğu’daki sömürgeci yönetim tarzına karşı duruşuyla, hayatı algılama ve yorumlama şekli ile başlı başına bir düşünce ve eylem insanıdır.

Herbert’in düşüncelerini paylaşma yolu da siyasete atılmak ya da akademik kariyer yapmak değil, bilim kurgu aracılığıyla insanlara aktarmaktır. Medyatik bir insan olmayan yazar, 70’li yıllarda verdiği bir röportajda hem kişisel gelişim sürecini anlatıyor hem de iklim konusunda görüşlerini paylaşıyor:

Herbert’in Felsefesi | Hayatın Anlamı Üzerine

Dune serisi karakterleri, onlarca sahnede Herbert’in hayata dair düşüncelerini aktarıyorlar. Örneğin Baş Rahibe Moriam’ın Paul’e uyguladığı İnsanlık Sınavı’ndan sonra hem Paul’ün kendisine hem de annesi Jessica’ya yaptığı yorum dikkate değerdir. Spoiler olmaması için burada aktarmıyorum. O sahneyi dikkatle izlemenizi öneririm.
Chani ve PaulKüçük fakat önemli ayrıntılar.

Herbert’in hayatı algılayışı konusunda filmden bir monolog daha aktarayım ve bu konunun devamını da sizin izlenimlerinize bırakayım.

Yaşamın gizemi, çözülmesi gereken bir sorun değildir
Ancak yaşanması gereken bir gerçekliktir
Duraksayarak anlaşılmayacak bir süreçtir
Sürecin akışı içerisinde hareket etmeliyiz
Ona katılmalıyız, onunla akmalıyız

The mystery of life isn’t a problem to solve
But a reality to experience
A process that cannot be understood by stopping it
We must move with the flow of the process
We must join it, float with it

Filmi dikkatle takip ederseniz, bunlar gibi daha bir dizi sahne ve diyalogda felsefenin temel sorularına Herbert’in cevaplarını göreceksiniz.

Frank Herbert ve Eserine Olan İnancı

Dune filmi üzerine yazarken, romanın yaratıcısı Frank Herbert’e ve kitabının basım öyküsüne ayrıca yer vermek gerekiyor. Roman, bugüne kadar yayınlanmış en bilinen, en çok okunan bilimkurgu romanlarından biri olsa da bu muhteşem eser tamamen Herbert’in çabaları sonucunda basılmış.

1920 Yılında ABD’de dünyaya gelen Herbert gazetecilik ve fotoğrafçılıkla başladığı kariyerine, 1955 yılında basılan ilk romanı The Dragon in the Sea (Denizdeki Ejderha) ile yazarlığı da eklemiş. Eserlerini uzun araştırmalar ve çalışmalar sonucunda ortaya çıkartan Herbert, 1959’da kaleme almaya başladığı Dune romanını 1965 yılında tamamlamış. Yazar Dune serisinde ve aslında romanlarının çoğunda siyaset, aşkın gücü, inancın insanlar üzerindeki etkisi, çatışmanın yönleri, insanın hayatta kalma mücadelesi, tarihten dersler, genetiğin rolü, ilişkiler ve aile gibi sayısız temayı araştırmış.

Frank Herbert

Yayınlandığı 1965 yılında bilimkurgu edebiyatı alanında en önemli ödüllerden Nebula’yı alan, 1966 yılında Hugo’yu paylaşan Dune’un basılmadan önce 20 yayınevi tarafından reddedildiğini düşünebiliyor musunuz?

Herbert ısrarlı çabaları sonucunda ancak, uzmanlık alanı iş dergileri ve otomotiv kılavuzları basmak olan bir yayınevi için çalışan Sterling Lanier ile anlaşabilmiş. Kaleme alınmış en iyi bilimkurgu romanlarından olan Dune’un basılmasını sağlayan Lanier’in patronları tarafından ödüllendirildiğini düşünüyor olmalısınız. Yanıldınız. Romanın ilk baskısının oldukça az satılması, Sterling Lanier’in işten çıkartılmasına sebep olmuş. Çok dramatik değil mi?

Hatta bilimkurgu eleştirmenleri, aksiyon sahnelerini geri plana attığı ve lazer silahlı uzaylılar yerine neden-sonuç ilişkilerine önem verdiği için Herbert’i suçlamış. Netice itibarı ile Dune, popülerleşmeye başlamasına ve dünya çapında ödüller almasına rağmen, -spoiler vermemek için sebebine girmiyorum- ünlü editör John W. Campbell bu sefer de devam romanı olan Dune Mesihi’ni (Dune Mesiah) basmayı reddetmiş. Elbette bu durum yazarımız Herbert’i serinin yeni bölümlerini yazmaktan alıkoymamış. Kim bilir, belki hırslandırmıştır bile.

Herbert Yaratmaya Devam Ediyor

1965 yılında Dune: Çöl Gezegeni adlı ilk romanla yaşamına başlayan seri, ilk kitabı takip eden Dune Mesihi (Dune Messiah, 1969), Dune Çocukları (Children of Dune, 1976), Dune’un İmparator Tanrısı (God Emperor of Dune, 1981), Dune Sapkınları (Heretics of Dune, 1984), Dune Rahibeler Meclisi (Chapterhouse: Dune, 1985) ciltleri ile devam ediyor.

1970’li yıllardan itibaren yaratılmış birçok bilim kurgu eserinde Frank Herbert’in roman serisi Dune’dan izler görebilirsiniz. Hem roman olarak basım aşamalarında hem sinemaya uyarlama denemelerinde şansın hiç yüzüne gülmediği bu eser neredeyse tüm bilim kurgu alanını domine etmiş bir kilometre taşıdır.

Kimsenin hakkını yemek istemiyorum ama bu aşamada bir adım daha ileri gideceğiim: Jodorowsky’nin Dune için hazırladığı ve destek ararken yapım şirketlerine dağıttığı storyboard kitapları ne oldu dersiniz? Star Wars’dan Terminatör’e, Star Trek’ten Matrix’e kadar onlarca filmde o storyboard kitabında çizili olan karakter ve sahnelerin neredeyse birebir yer alması sadece rastlantı mıdır?

Jodorowsky’s Dune (Jodorowsky’nin Dune’u) belgeselini izlemenizi, bu konuda sonlarda verilen örneklere dikkat etmenizi bir kere daha ısrarla tavsiye ederim.

Dune 2021: Görsel Olduğu Kadar İşitsel Bir Şölen

Yazının başındaki 8 saniyelik ses kaydını farkettiniz mi, bilmiyorum. Filmin en başında ekrana “Rüyalar, derinlerden gelen mesajlardır” önermesi çıkarken arka planda bu sesi duyacaksınız. Daha ekrana Warner Bros yazmadan ve ilk künye dahi düşmeden önce. Bence bu bile filmin seslendirmesi ve müzikleri üzerine ne kadar çalışıldığını gösteriyor.

Filmde Bene Gesseritler, insanları ayrı bir ses tonuyla etkiliyor; imparatorluk askerleri Sardoukarlar bilmediğimiz bambaşka bir dilde konuşuyor ve ilahi okuyorlar. Sahneler ilerledikçe seslendirmelerin ne kadar yaratıcı olduğunu sizler de farkedeceksiniz.

Filmin müziklerini, elektronik müzik sesleriyle geleneksel orkestra düzenlemelerini birleştirmesiyle ünlü 64 yaşındaki Alman film müziği bestecisi ve albüm yapımcısı Hans Florian Zimmer bestelemiş, üretmiş ve yönetmiş. Çocukluk yıllarından beri Dune hayranı olan Zimmer, ünlü yönetmen Christopher Nolan’nın Tenet filminin müziklerini yapacakken, kendisine Dune müziklerini yapması teklif edilince hiç düşünmeden kabul etmiş.11

Villeneuve ile birlikte, bu filmin müziklerinin “kutsallaştırılmış bir niteliği, bir maneviyatı olması gerektiği” konusunda hemfikir olan Zimmer, “ruhu yüceltecek ve sadece kutsal müziğin yapabileceği etkiye sahip olacak” parçalar yazmaya çalışmış. Söz konusu etkiyi yaratmak için aylarca çalışmış hatta yeni, hibrit enstrümanlar üretmiş. Filmi izlerken göreceksiniz, kendi tabiri ile “seyirciyi filmin ötesinde bir yolculuğa çıkarmak isteyen” müzisyen çok da iyi yapmış.

Ornitopter

Film Daha İyi Olabilir Miydi?

2021 yapımı yeni filmimiz, hikâyeye görkemli bir giriş yaparak fakat serinin ilk kitabını dahi bitirmeden sona eriyor. Hikâyenin devamını gelecek bölümlere bırakıyor ve başlı başına şaheser olabilecekken bir film serisinin ilk bölümü oluyor.

Romanda yer alan kimi sahne ve karakterler filmde yer almıyor. Burada detaya girmek spoiler vermeye yol açabilir, o nedenle eksiklere girmemeyi tercih ediyorum. Peki bu durum filmde bir eksikliğe yol açmış mı? Kanımca hayır.

İkincisi, daha önce de belirttiğim gibi, yönetmen Denis Villeneuve bir kısmını bu yazıda aktarmaya çalıştığım detayları ve arka planı izleyiciye anlatmakta çok hevesli davranmamış. Bana sorarsanız bu da filmde bir eksiklik yaratmaktan ziyade izleyicide merak uyandırıp eseri okutmak, hakkında araştırma yaptırmak yönünde bir etki yaratmış.

ZendayaBir serinin ilk filmi olan bu yapımı gelecek bölümlerle birlikte değerlendirmek daha doğru olacaktır. Yapımcının ve yönetmenin gelecek bölümlerde, bu ilk filmde olduğu gibi hikâyenin geri kalanının da hakkını vereceklerini ve bizleri üzmeyeceklerini düşünüyor, umut ediyorum.

Bu Daha Başlangıç

Dune’u değerlendirirken bir son söz söylemek oldukça zor. Dune’daki ulaşım araçları, hasat makineleri, savaş teknolojisi, askerler, şifacılar, ilişkiler gibi daha yazmak istediğim çok şey var. Fakat bir yerde durmalı ve sizleri Dune evrenine sadece giriş niteliği taşıyan bu ilk filmle baş başa bırakmalıyım.

Amerikalı genç oyuncu, şarkıcı, dansçı ve model Zendaya’nın canlandırdığı Chani’nin dile getirdiği gibi, “Bu daha başlangıç”.

Ve şahsen ben bu durumdan hiç şikayetçi değilim.

Dedim ya, bu hızla tüketip yolunuza devam edeceğiniz bir hikâye değil. Her bir karakteri ve sahnesi üzerine uzun uzun düşünebileceğiniz bir yapıt. Umarım sizler de bu konuda benimle aynı duyguları paylaşırsınız.

İddia ediyorum, tüm zamanların en iyi bilim kurgu filmlerinden birini izleyeceksiniz.

Hepinize Fremenlerin mücadeleci ruhu, mentatların akıl dolu değerlendirmeleri, Bene Gesseritlerin duyguları, Atreides savaşçılarının azimleri ile harika seyirler diliyorum.

 
Burak Süalp
 
 
Dune
 
 

Kaynaklar (Nümerik):

  1. Youtube, Ezgi’nin Kanalı: DUNE: ANLATILMAYAN DETAYLAR ile Dune Çöl Gezegeni Film İncelemesi. Dikkat, Spoiler içerir.    ⇡⇡⇡
  2. Wikipedia: Jodorowsky’s Dune.    ⇡⇡⇡
  3. Indiewire: 25 Directors Who Spoke Out Against Their Own Movies    ⇡⇡⇡
  4. ShiftDelete.net, Fuat KEleş: Dune gişede rekor kırarak başladı!    ⇡⇡⇡
  5. CNBC, Sarah Witten: ‘Dune’ sequel greenlit by Legendary and Warner Bros    ⇡⇡⇡
  6. Bilim Kurgu Kulübü, Alp Kütükçü: Dune Serisi Hakkında Bilinmesi Gereken 10 Şey    ⇡⇡⇡
  7. Röportaj, Frank Herbert: Frank Herbert’in İklim Hakkındaki Görüşleri    ⇡⇡⇡
  8. Vocal Media, Anthony Gramuglia: Dune and Oil – The Real World Influence Behind Frank Herbert’s Dune    ⇡⇡⇡
  9. Etimoloji Türkçe: Dünya    ⇡⇡⇡
  10. Brian Herbert, Kevin J. Anderson, : Dune: The Butlerian Jihad    ⇡⇡⇡
  11. Wikipedia: Music of Dune (2021 film)    ⇡⇡⇡

Kaynaklar (Genel):

  1. Dune Wiki: https://dune.fandom.com/wiki/Frank_Herbert
  2. BantMag, Biçem Kaya: https://bantmag.com/dune-evreni-hakkinda-sikca-sorulmayan-sorular-bolum-1/
  3. Röportaj, Frank Herbert: https://www.youtube.com/watch?v=6yMa_0AVvLU
  4. Looper: We Finally Have The News Dune Fans Have Been Waiting For

Analiz önerisi:

  1. Dune Analizi, Barış Özcan: https://www.youtube.com/watch?v=h5jG8zKHVQ8

Not:

  1. Yazıda kullanılan film görselleri Warner Bros sitesinden alınmıştır. Warner Bros, Dune Görsel Galerisi

BEĞENEBİLECEĞİNİZ İÇERİKLER

16 YORUMLAR

  • Yanıtla Didem Çelebi Özkan 19 Kasım 2021 at 12:22

    Canım benim, ne kadar emek verdiğini, Dune üzerine ne kadar çalıştığını biliyorum bu yazı için. Veee sonuç harika olmuş 👏🏻👏🏻👏🏻
     
    Söz, en yakın zamanda serinin 6 kitabını da okuyacağım. Ondan sonra spoiler vereceğinden endişe etmeden benimle Dune üzerine doyasıya konuşursun 😁
     
    Kalemine sağlık canım 🤗

    • Yanıtla Burak Süalp 19 Kasım 2021 at 14:28

      Sevgili baş editörüm, canım Dide’m, yorumların benim için her zaman ne kadar kıymetli bilemezsin. İlk okuduğum dönemden beri hayranı olduğum Dune serisinin, hakkı verilerek yapılmış bir filmini izlemek beni gerçekten çok mutlu etti. Aramızdan ayrılmadan önce, en son David Lynch’in 1984 yapımı filmini izleyebilen Herbert için de çok üzgünüm.
       
      Bu arada dergimizde filmin analiz yazısını yazma ve yayınlama şansını da bana tanıdığın için çok sevinçliyim. Sonuçta ortaya çıkan bu yazıyı beğenmene de ayrıca çok sevindim. Yorumun için teşekkürler. 🙏🏻 🙋🏻‍♂️
       
      İyi ki varsın. Hep ol! 😘

  • Yanıtla Hande S. Sinan 19 Kasım 2021 at 13:54

    Süper bir yazı olmuş ben şahsen Jodorowski belgeselini de seyrettim ama tek sebep bütçe mi yoksa Jodorowski’nin bazı sinema seyircisi için fazla kaçan “sapkın” anlatımı mı hatırlayamadım sanki bu da vardı ama onun çizdirdiği storyboardlar pek çok bilimkurgu filmine ilham kaynağı olmuş diye hatırlıyorum bu arada en büyük eksikliğim yıllardır kitapları görüp almamış olmam ve artık mecburum hepsini okumaya.
     
    Ben 84 David Lynch filmini seyredip nefret edenlerdenim ama bu versiyon muhteşemdi ve beynim iyileşti resmen ve hele müzikler… Hans Zimmer (ve diğer bestekarlar) olmadan bir film tamamlanamaz artık, net! Filme bayıldım ve günlerdir müziklerini yolda veya çalışırken dinliyorum, muhteşem.
     
    Son olarak ana-oğul ilişkisi de harika. Tam oğluşum, ben ve maceralarımız resmen… 😀😆 O sebeple de çok sevdim filmi.
     
    Şunu net söyleyebilirim; Lynch versiyonundan nefret eden ben, bu versiyona hayran kaldım.

    • Yanıtla Burak Süalp 19 Kasım 2021 at 14:40

      :))))))))) Canım arkadaşım, harika yorumunu okurken kendi iç sesimle konuşuyormuş gibi hissettim 😂 .
       
      Öncelikle Jodorowsky konusunda haklılık payın var. O dönemde Jodorowsky’nin filmi yapamamasına neden olan bütçe açığı 5,5 milyon dolar. Bu aslında Hollywood yapımcılarının veremeyeceği bir miktar değil. Ki birkaç sene sonra Lynch’e 40 milyon dolar verirler. Zaten birçok yapım şirketi Dune’a onay verir, Jodorowsky’e vermez. Jodorowsky gerçeküstücü, sıra dışı, kimilerine göre deli bir yönetmendir. Kim bilir, onay vermemekte belki de haklıdırlar. Jodorowsky hiçbir filmini sinema seyircisi ya da eleştirmenler beğensin diye yapmamış, statükoya başkaldırmak için yapmış. Dune’u çekebilse ne izlerdik ben de bilemiyorum.
       
      Lynch filmi ile ilgili de aynı düşünceleri paylaşıyorum. Filmi izledikten sonra ben romanı tekrar okumuştum. Hafızamda Dune’a dair o filmin değil, romanı okurken kendi hayâl gücümün yarattıklarının kalması için.
       
      Filme de Zimmer’in müziklerine de bayıldım. Zaten şu son 3 haftada on kere izlemişimdir. Resmen bağımlılık yaptı bende.
       
      Samimi ve güzel yorumun için çok teşekkür ederim. İyi ki varsın. 🙋🏻‍♂️

  • Yanıtla Dilara Alp 21 Kasım 2021 at 01:37

    Burak çok güzel bir analiz olmuş! Filmi takip etmeme yardımcı oldu. Ve kitabı okuma isteğimi iyice körükledi.
     
    Bence film çok keyifliydi bir solukta izlenen cinsten. Daha iyi olabilirdi diyeceğim Chani ile Paul arasındaki baķışmalar, defalarca… aynı rüya sürekli, burası biraz ucuz romans gibi hissettirdi.
     
    Paul’un dönüşüm süreci karakter gelişimi pek derinleşmedi. Bir anda süper güçleriyle anında bağ kurabiliyor. Büyük zorluklar çıkıyor ve sürpriz, daha dünden hazırmış Paul bunlara. Burası filmde yüzeysel kalmış bence. Belki kitapta daha iyi işleniyordur.
     
    Bir de hikayeler fazlaca gerçek hayatla benzerliklerden gidiyor, baharat, petrol, Arapça kelimeler, çöl teması, yöneticiye akıl veren cadı kadınlar…
     
    Bir de beyazlar gelmiş çöl insanlarını özgürleşme mücadelesinde yardım edecek. Bu sömürü tarihini ne kadar da güzel yeniden üretiyor. Sen ne dersin? Fikrini merak ediyorum, Arapça müzikler, dini rituel spritiualite konusunda birçoğu klişe kullanılmış. Sonuçta ticari bir film. Belki de bunlar filmde bir seçimdi. Kitaba bakmak lazım!

    • Yanıtla Burak Süalp 21 Kasım 2021 at 12:25

      Dilaracım bu harika yorumun için teşekkür ederim. Yazı filmi takip etmene yardımcı olabildiyse ne mutlu bana. Kitabı okuyabilirsen filme göre çok daha derin ve geniş olduğunu sen de düşünürsün sanırım. Ayrıca kitap biraz daha hardcore. Filmde bir dizi öğe yumuşatılıp sinema formatına uyarlanmış.
       
      Chani ve Paul bakışmaları yorumuna katılıyorum. Biraz Amerikan sineması aşkına dönüşmüş. Fakat normalde buradan sonra hikayenin yön değiştirmesi lazım. Detayına girmeyeyim. Bakalım nasıl işleyecekler ikinci filmde.
       
      Yine kitapta Paul’ün pişme süreci daha derinlemesine anlatılıyordu yanlış hatırlamıyorsam. Belki Jodorowsky bu filmi çekebilseydi bu konuda da çok saykodelik sahneler izleyebilirdik. Benim en büyük üzüntüm o filmin çekilememiş olması.
       
      Bu arada, konunun gerçek hayatla benzerliği zaten aşikar. Herbert de bunu söylüyor. Aslında Orta Doğu ve petrol sömürüsünü anlattığını kendisi de dile getiriyor. Bunun fazla aşikar olduğuna da katılıyorum. Sanırım Herbert biraz da bilerek kör gözüm kör parmağına yapmış.
       
      Son olarak beyazların çöl insanının özgürleşme mücadelesine yardım etmesi benzerliği de doğru. Ama bunun gerçek hayatta da böyle olduğunu düşünüyorum. Elbette ABD’nin demokrasi getireceğim diye bir yerlere girmesini kastetmiyorum. Fakat genellikle yoksul kesimlerin mücadele konusunda donanımlarını geliştirmek için daha entellektüel müdahâleye ihtiyaç duymalarını kastediyorum. Burada da yerli halk sömürgeci soylulara karşı mücadele ediyor ama o sömürgecilerin kendi aralarındaki çelişkiyi de onlardan birisi bilebilir.
       
      Detaylı yorumun için bir kere daha teşekkür ederim. İyi ki varsın. En kısa zamanda görüşmek üzere. 🤗 🙋🏻‍♂️

  • Yanıtla Duygu Onaral 22 Kasım 2021 at 15:12

    Burakcım, Dune’un ne kadar derin bir evren olduğundan epeydir bahsediyordun. O zaman da yazıda olduğu gibi spoiler vermemek için çok dikkat etmiştin, sorulduğunda ne kadar dikkatli cevap verdiğini hatırlıyorum ve şimdi sebebini çok daha iyi anlıyorum 🙂
     
    Ben henüz filmi izlemedim, kitabı da okumadım. Hatta arkadaşlar arasında bir sohbete bile denk gelmedim. Yani yazın benim için Dune’a gerçek bir giriş oldu.
     
    Okuduktan sonra aklıma ilk gelen şey ise; senin bu yazıdaki her başlığı kendi içinde detaylı analiz edebileceğin ve kendi eşsiz bakış açını da katarak okurlarını keyifli ve faydalı düşüncelere daldırabileceğindir.
     
    Seni bu çalışman için tebrik ediyorum, adanmışlığın ve gösterdiğin özenle bana her zamanki gibi ilham kaynağı olmaya devam ediyorsun. Devamını da heyecanla bekliyorum 🙂
     
    Emeğine, kalemine sağlık canım arkadaşım.

    • Yanıtla Burak Süalp 23 Kasım 2021 at 09:13

      Duygucum, merhaba. Evet Dune gerçekten geniş ve derin bir evrene sahip. Dune üzerine konuşmayı seviyorum ama henüz filmi izlememiş olanlarla konuşurken dikkatli davranıyorum. Hem konuşulacak çok şey var hem de spoiler vermek istemiyorum.
       
      Eskiden beri Dune hayranıydım, bu film bu kadar iyi olduğu için çok mutlu oldum. Yazıyı yayına hazırlarken de yeniden oturdum çalıştım. Üstünkörü bir yazı kaleme almak istemedim.
       
      Güzel yorumun için teşekkür ederim. Umarım filmi de beğenirsin. Sevgiler. 🙋🏻‍♂️

  • Yanıtla Atakan Balcı 24 Kasım 2021 at 15:06

    Arka planda yer alan Osmanlı, Almanya, İngiltere, Araplar, kahramanlaştırılanlar, kötülenenler vb. göndermeler konusundaki ayrıksı düşüncem bir yana, bu roman dizisi ne olursa olsun özel ve görkemli bir yapıt.
     
    Lynch’in filmini roman dizisinden bağımsız olarak düşünürsek beğenmek olanaklı ancak romanla karşılaştırınca bir imge kırıklığı kaçınılmaz bana göre. Yeni çekimi ise henüz izlemedim. Oldukça derin bir roman dizisi için oldukça iddialı bir film yapıtı gibi görünüyor.
     
    Bu çözümleme ise oldukça derinlikli, ayrıntılı ve iyi düşünülmüş bir çözümleme.
     
    Ellerine, emeğine sağlık!…

    • Yanıtla Burak Süalp 24 Kasım 2021 at 20:08

      Sevgili Atakan, güzel yorumun için çok teşekkür ederim. Arka plandaki göndermeler konusunda haklısın, Herbert de inkâr etmiyor bunu. Herbert, ABD’nin SSCB karşısında kapitalist batı ülkelerinin lideri rolüne soyunduğu yıllarda direkt olarak kendi ülkesinin üretim ve sömürü düzenini eleştiren bir yazar. Şahsen ben hep takdir ettim. Ancak senin ayrıksı olarak nitelendirdiğin düşüncelerini de kesinlikle merak ettim.
       
      Önceki yapım girişimleri konusunda benim aklım Lynch’in çekebildiği ve yayınlanan filminden ziyade hep Jodorowsky’nin çekemediği filminde takılıp kalmış durumda. Jodorowsky o filmi çekebilse sinema tarihinin en saykodelik yapımını izlerdik sanki.
       
      Şu anda sinemalarda gösterilen film oldukça iyi, bana kalırsa Hollywood sineması için fazla iyi. Fakat yine de çok daha iyisi her zaman yapılabilir.
       
      Yazıyı beğenmene ayrıca çok sevindim. Tekrar teşekkür ederim. Senin de varlığına ve kalemine sağlık!

      • Yanıtla Atakan Balcı 25 Kasım 2021 at 15:28

        Herbert konusunda söylediklerine katılıyorum. Benim kastettiğim, dizinin başlarında, Birinci Paylaşım Savaşı konusundaki “iyiler” ve “kötüler” saflaşmasına yönelik bakışı. Ortada “iyiler” olduğunu düşünmüyorum o paylaşım kavgasında ben. Devamında çok farklı eleştiriler var tabii düzene.

  • Yanıtla Şen Sevgi Erişen 25 Kasım 2021 at 09:25

    Etraflıca ve tüm ayrıntılarıyla yaptığınız bu tanıtıma verdiğiniz nitelikli emeğinizi çok sevdim. Sizi kutlarım. Filmi izlemeyi düşünüyorum sayenizde.
     
    Yazınız çıktığı gün şöyle bir göz gezdirdiğimde çalışmanızla ilgili içimden geçenleri yazarak bitireyim sözlerimi; “Bu çocuk dergiye ‘seviye atlatmış’ düpedüz!”

    • Yanıtla Burak Süalp 25 Kasım 2021 at 09:50

      Şen Hanım, merhaba. Öncelikle güne mutlu başlamama neden olan bu övgü dolu yorumunuz ve nazik iltifatınız için çok teşekkür ederim. Yine de kimsenin hakkını yemek istemem, her geçen gün dergimize hep birlikte seviye atlatıyoruz. İyi ki sevgili Didem bu dergiyi kurmuş, bizler de sayesinde yazabilecek bir mecra bulmuşuz. Bu harika ailenin parçası olabilmek benim için mutlulukların en büyüğü.
      🙏🏻 🤗
      Dune, hayranı olduğum bir bilimkurgu serisiydi. Filmi yayınlandığında da çok mutlu oldum ve herkesle paylaşmak istedim. Umarım siz de seversiniz filmi. Sağlıcakla, edebiyatla, sanatla kalın. Kalpten sevgilerimle. 🙏🏻 ❤️ 🙋🏻‍♂️

  • Yanıtla Şen Sevgi Erişen 26 Kasım 2021 at 12:45

    Çok haklısınız bağışlayın yine de bir kez daha araştırma titizliğinizi veri toplama zenginliğinizi kutlamak istiyorum.

  • Cevap Yaz

    Yazı: Pembeden Yeşile Bütünlük | Yazan: İrem Savaş
    Girne Antik Liman
    Girne Antik Liman
    Öykü: Umarım Bu Gece Öldürülmem | Yazan: Didem Çelebi Özkan